Türk sporunun 3 Temmuz’da başlayan hastalık teşhisi ve devamında gelen tutarsızlıklar silsilesi ülkemizde önemli her konu gibi “bak orada kuş var” misali hedef kaydırılarak ertelendi. Biz de tekrar saha içine döndük.
Ligde dört hafta geride kaldı ve dört büyük kulübün dikkat çekici durumları ile karşı karşıyayız. Bunları yorumlayarak başlayalım:
1- Fenerbahçe kaldığı yerden devam ediyor. Psikolojik baskının en ağırını yaşayan oyuncular topluluğuna fiziksel yorgunluk da eklendi. On bir gün 66 saatte bir maç yapan ‘insanoğlu’ şimdiye dek işin üstesinden geldi. Yıllardır ligdeki diğer takım taraftarları tarafından sevilmeyen, kendi içinde kenetlenmiş bu kulübü İsrail’in Ortadoğu’daki konumuna benzetiyorum. Başarısı, yalnızlığı, antipatisi, gücü vs… Kritik konular; ileri vites yapıyorum, geçiyorum.
2- Galatasaray’ın yıllardır çektiği iki konu var; bana göre bunları halledebilse eski günlerine dönebilir. Birincisi istikrar. Büyük kulüpler bu kadar sık takım değiştirmez. Bir başkan geliyor, kendi teknik heyetini getiriyor… O heyet takımı büyük ölçüde değiştirip ortaya yepyeni bir oyuncu grubu çıkarıyor. Teknik kadro oyuncularla ve tabii ki “oyuncular oyuncularla” alışana kadar gelen sonuçlar filmi başa sarıyor. Yeni yönetim, yeni teknik direktör, yeni, yeni, yeni… İkinci sorun da tribünlerin boşluğu. Turkiye olarak spor kültürümüz olmadığı açık ama büyük kulüplerin milyonlarca taraftarı olması bile o statları doldurmaya yetmeli. 20 milyon taraftarı olan bir kulübün seyirci ortalaması 16 binlerde kalıyorsa burada bir sıkıntı vardır. İşi profesyonellere bırakmak lazım.
3- Beşiktaş bana göre ligdeki en iyi takıma sahip. Bunu kullanabiliyor mu? Hayır. ‘Alanında en iyisi’ni getirme mantığıyla bir şeyler çıkarmaya çalışıyorlar ama olmuyor. Dört parça California Roll, biraz havyar, güzel bir Kanlıca yoğurdu ve üzerine de Café de Paris sos… Hepsini karıştırınca, işte size Beşiktaş. Bir uyum sağlanmadıkça insanların midesini bozarsınız.
4- Trabzonspor tarihinde ilk defa Şampiyonlar Ligi’ne katılıyor, takım güçlendirilmiş, fena da top oynamıyorlar ama bu kadar yoğun bir duygusallığın ileride sorun açabileceğini düşünüyorum. Yapı olarak zaten her şeyi doruklarda yasayan bir milletiz. Buna ek olarak, devler liginde yapılan iyi başlangıç herkese gruptan çıktık hissi vermiş gözlemlediğim kadarıyla. Gerçekleşmediği takdirde lige yansımasına çok dikkat etmek lazım.
***
Yıllardır gecikmiş bir uygulama yapıldı ve kadınlar çocuklarını da alıp stadı doldurdu. Bu kadar güzel bir görüntü oluşacağını tahmin bile edemezdik sanırım. Yıllardır bu kadar coşkulu, eğlenceli, maçın festival alanına çevrildiği bir ortam görmemiştim. Bu görüntüler devam etse spor da sporluğundan keyfini alacak. Pozitif ayrımcılığı her konuda desteklemeyen biri olarak, kadınların futbola etkisini çok net gördüm. Keşke statlara da “damsız girilmez” kuralı konsa da erkek ırkı medeniyet görse…