Geçtiğimiz hafta sonu bence Galatsaray kulüp tarihinde 17 Mayıs 2000’den beri en önemli günleri yaşadık. Birçoğunuzun bildiği gibi Galatasaray, Euroleague elemelerinin Vilnius’da düzenlenen ayağında üçte üç yaparak bu sene kulüp tarihinde ilk kez Euroleague’de mücadele etme hakkı kazandı.
denilebilecek bir kadro ile ligde kalma mücadelesi veren takımdan gelinen noktaya bakıldığında gurur duymamak mümkün değil. Kulüplerin sponsorları olmasına karşı olmamak ile birlikte, bu başarının alışılagelmiş şekilde Cafe Crown destekli olmayışı başarıyı daha da tatlı kılıyor. Euroleague’de mücadele etmek sponsor konusunda da zaman içinde kulübün elini güçlendirecektir.
Sahada olup biteni anlamak için bundan yaklaşık on beş ay öncesine geri gitmekte fayda var. Hepimizin unutmak istediği bir sezonun ardından Hakan Üstünberk ve ardından Oktay Mahmuti’nin pilot koltuğuna geçişi ve üzerindeki ölü toprağını atmaya başlayan bir ekip. Ümit milli takım oyuncularına yapılmakta olan yatırım ile geleceğe yatırım yapan ama kısa vadede de başarıyı kovalayacak bir yapı oluşturuldu. Kötü sayılmayacak bir Euro Cup sezonu ve nefesleri kesen bir TBL final serisi ile unutulmayacak bir sezon geçirdikten sonra takım bir sonraki basamak için gerekli temeli sağlamış oldu.
Artık hedef Euroleague idi. Bu doğrultuda çok önemli hamleler yapıldı. Hem tecrübe hem de yetenek anlamında takımı bir adım ileri taşıyabilecek nokta atışı transferler yapıldı. Oyun planının temelinde yatan ‘pick and roll’ oyununun temel faktörlerinden biri olan patlayıcılık konusunda ülkenin belki de en iyi guard’ı Ender zaten geçen sene bu işi ne kadar iyi yapabildiğini herkese gösteren Tutku’nun yanına eklendi. Yetmedi üstüne kariyeri için tek bir yazı yazılabilecek Lakovic geldi. Herhangi bir guard’ın karşısında savunmaya oturduğunda öbür yarı sahayı göstermeyecek ama Jamont Gordon eklendi. Bu dört oyuncu da birbiriyle aynı anda sahada olabilen ve birlikte değişmeli olarak 1 ve 2 numarada görev alabilecek tipteler. Bu arada Josh Shıpp gibi her şeyi yapabilen ve daha önceki takımlarda yıldız muamelesi gördüğü halde hiç problemsiz bir şekilde görev oyuncusu olmayı kabul edebilecek bir nimeti elde tutmayı da başardı.
Geçen sene Tutku ile birlikte ikili oyunlarda ne kadar etkili olduğumuz düşünüldüğünde Furkan Aldemir’in elde olmayan sebeplerle bir sene geciken transferinin ne kadar önemli olduğu görülebilir. Gerek sertlik, gerek rebound kabiliyeti ve perdelemeden sonra gözünü karartıp potaya devrilebilme becerisiyle çok önemli işler yapacaktır. Lockout dolayısıyla bir bakıma kiralık kontratlarla çok ciddi paralara yapılan transferlere bakıldığında Songaila’nın bu tip problemleri olmaksızın takıma katılması çok önemli. Genlerinde Tanrı vergisi basketbol zekâsının üzerine pick and roll oynanırken aktif oyuncu olmadığı durumlarda bile müthiş pozisyon sezgisi ile doğru zamanda doğru topla buluşabilmesi çok büyük artı. Özellikle Tutku ve Evren gibi tüm sahayı görebilen guard’ların varlığında. Yerli uzun olarak geçen seneki kadroya Cevher’in eklendiğini ve 4 numarada çeşitliliği arttıran Shumpert’in Türk statüsünde oynayacak olması da cabası.
Henüz geçen sene, zaman zaman önemli roller alan ve kendine bir rol yaratan Caner’den, çocukluğundan beri takip ettiğim büyük potansiyeli olan Sertaç’tan bahsetmedim bile. Göksenin, Evren ve Haluk daha bench’te bile oturmadılar ama sezon boyunca mutlaka onlara da ihtiyaç olacaktır.
Euroleague elemeleri için kuralar belli olduğunda aslında Rytas’ı deplasmanda yenmenin ne kadar zor olacağına takılmıştık hepimiz. Ama Galatasaray bir basketbol kliniği gibiydi geçtiğimiz üç günde. Top top, teker teker bütün rakiplerini yenmesini bildi. Ve daha bütün takım olarak sadece iki haftadır beraberler. Oktay Hoca’nın takımlarının sezon boyu performansının yükselme alışkanlığı göz önüne alındığında umutlu olmamak için hiçbir sebep yok. İlk sezonda Top 16 ve orada iyi bir performans başarı sayılmalı. Son iki senedeki büyük vizyon değişimi deva ettiği sürece zaten ilerleyen senelerde Euroleague koltuğumuzu da sağlamlaştırmamamız için hiçbir sebep yok.
Oktay Hoca maçtan sonraki açıklamasında artık eline bir kadeh şarap alıp Euroleague’i düşünmeye başlayacağından bahsetti. Galatasaray taraftarı ise geçen seneki tezahüratı hemen uyarlayıp kendisine cevap verdi. “Bir kadeh de bizle iç Oktay Mahmuti.” Şerefe Koç!
Son söz de haliyle ağabeye… Yürüyedur güzel insan…