Genç kalemler /Moda: Sanat mı, pazarlama harikası mı?

Gençlik - Eğitim
19 Ekim 2011 Çarşamba

İstanbul Moda Haftası ve ardından Fashion’s Night Out etkinliğiyle, moda dolu bir süre geçirdik. İki hafta boyunca magazin basını bu konu üzerinde yazdı, hatta sadece davetiye ile katılım olmasına rağmen özel defileler hakkında yer-saat konusunda her bilgiyi paylaştı. Beni bu hafta moda bağlamında düşündüren ise bu ayrıntı oldu. Özel bir defile neden basın içinde sayfalarca yer alıyordu? Moda insanları sadece arzulatarak tüketime iten bir aktivite miydi? Bütün bu soruları düşünürken aklıma Angelina Jolie’nin eşsiz filmi Gia’dan bir replik geldi: “Moda bir sanat değil. Moda bir kültür bile değil. Moda reklamcılık, reklamcılık ise para.” Gerçekten de moda denilen şey sanat değil, pazarlama harikası mıydı?

Benim için sanat, bana bir hikâye anlatabilendir. Duygularımı açığa çıkaran, beni düşündürebilendir sanat. Farklı olandır sanat. Modaya baktığımızda bütün bu özellikler karşımıza çıkıyor aslında. Moda, hikâyenin kumaş ve renklerle yansıtıldığı bir sanattır. Buna örnek olarak Chanel’in kadın ceketlerini verebiliriz. Ceket Chanel’den önce bir erkek giysisidir, maskülendir. Fakat Chanel ceketlere feminen bir hava vererek tüm tabuları yıkmıştır. Sanat da tabuları yıkmak değil midir bir bakıma? Moda da birçok hikâye anlatabilir aslında. Vogue, GQ gibi moda dergilerinin çekimlerine baktığımızda, o çalışmanın ana temasını bize yaşatan modeller veya fotoğrafçı değildir, kıyafetlerdir. Moda bir hikâye anlatabiliyorsa ve tümüyle farklı bir konseptse sanat demek doğru değil midir? 

Aynı zamanda modanın reklamcılık harikası olduğu da bir gerçek. Moda büyük bir ekonomik pazar aslında. Yatırımcılar bir tasarımcıyı markalaştırıp bunu sanat altında pazarlayıp oldukça yüksek rakamlar kazanıyor. Düşüncem şu ki markalar çeşitli yollarla (moda dergileri, etkinlikler) ürünlerini pazarlıyor ve böylelikle insanları sanat çatısı altında toplayıp onları bu ürünleri almaya teşvik ediyor. Markalaşmanın gün geçtikçe daha da artacağını düşünüyorum. Etrafa baktığımızda keşfedilmeyi ve bir marka olmayı arzulayan birçok tasarımcı var. Artık tasarımcılar bile sanat yapmaktansa para kazanmanın peşinde. Zara, H&M, Mango gibi hazır giyim markalarının büyük tasarımcılarla işbirliğine gidip oluşturdukları koleksiyonlara baktığımızda, yaratıcıların bir sanatçı değil bir yatırımcıya dönüştüğünü görüyoruz. Koleksiyonun kalitesinden önce, koleksiyonun satışı önemli bu markalar için.

Bu bağlamda büyük marka ve tasarımcıların sanatsallığını tartışmak da kimi zaman gereksiz. Ülkemizde de İstanbul Modern’de sergilenen Husein Chalayan’ın koleksiyonu ayrıca geçtiğimiz Ağustos ayına kadar New York Metropolitan Museum’da moda otoritelerinin ayakta alkışladığı Alexander MqQueen koleksiyonu, modanın tam bir sanat olduğunu kanıtlıyor zaten.

Düşüncelerimi özetlemek gerekirse bence moda, film endüstrisi gibi iki ayrı ligden oluşuyor. Bunlardan hazır giyim dediğimiz kavram tümüyle Hollywood sineması gibi bir reklamcılık harikası. Üretilen kumaş bir sanat eseri değil bir ürün sadece. Haute Couture ise bağımsız sinema gibi sanatsal... Her ne kadar bağımsız sinema bizi entelektüel bir varlık olarak güçlendirse de çoğu zaman daha çok tükettiğimiz Hollywood sinemasıdır. Moda da böyledir işte. Modada başarılı olmak bence hem günlük giyim hem de haute couture piyasasına açık olmaktır. Dior, Chanel, Prada’nın başarılı olmasının nedeni budur. Kısaca moda zaman zaman reklam, zaman zaman sanat olmalıdır. Başarılı olmanın sırrı bu iki noktayı göz önünde tutmaktır.

Eran Sabaner