İsrail ve Filistinli ailelerin ‘BARIŞ HALKASI’

<p>İsrail ve Filistinliler, çatışmalarda yakınlarını kaybeden ve uzlaşmaya katkıda bulunmak isteyen ailelerden oluşan ortak bir organizasyon kurdular; Aile Halkası Forumu. Thomas Becker, Batı ile İslam dünyası arasındaki diyalog ve anlayışı arttırmak misyonu ile yayın yapan Qantara.de haber portalında, bu organizasyonu anlattı. </p>

Diğer
19 Ekim 2011 Çarşamba

Galya KOHEN AFYA


Kudüs’teki Three Arches Oteli’nin terasında turistler hararetle sohbet ederken, aynı saatlerde otelin konferans salonlarından birinde ise İsrail ve Filistinliler barış ve uzlaşma ile ilgili bir konuşma dinliyorlar. Dinleyiciler arasında, on iki sene önce Lübnan Savaşı’nda oğlu Noam’ı kaybeden 70 yaşındaki İsrailli Aaron Barnea da bulunuyor. Oğlunu kaybetmenin şokunu halen üzerinden atabilmiş değil. Aaron Barnea sakince “Biz tipik bir İsrail ailesiydik” diye anlatıyor. Askerliğinin bitmesinde beş gün kala oğullarının öldüğünü öğrenmeleriyle aile derinden sarsılmış.

İnsanın, oğlunun ölümü fikriyle barışması nasıl mümkün olur? Aaron Barnea kendine sürekli bu soruyu sormuş. İntikam ya da misilleme isteyebilirdi, fakat bu ‘oğlunu geri getiremezdi’. İşte bu yüzden Barnea, şiddet halkasını kırmaya ve aynı şekilde acı çeken Filistinli ailelerle diyaloga girmeye karar verdi. 

 

İç huzuru bulmak

İntikam ve misillemenin yerine uzlaşma ve diyalogu kurmak: İsrailli Aaron Barnea on yılı aşkın bir süredir Aileler Halkası Forumu’nun (Parents Circle Families Forum - PCFF) aktif bir üyesi olarak bulunuyor. İlginç bir şekilde, oğlunun ölümünden çok kısa bir süre önce Barnea’nın dikkatini, savaşta ve terörist saldırılarda aile üyelerini kaybeden İsrailli ve Filistinlilerin içinde bulunduğu PCFF’le ilgili yapılmış bir televizyon programı dikkatini çekiyor. O dönemde İsrail Devlet Başkanı Ezer Weizman, PCFF üyeleri ile bizzat buluşmuş ve bu buluşma bazı kesimler tarafından ciddi şekilde eleştirilmişti.

Barnea Devlet Başkanı’na bir mektup yazarak bu konudaki desteğini belirtmiş. Ama ardından da “en kötü kâbuslarımda bile, bu mektubu yazdıktan üç hafta sonra bizzat kendimin de bu foruma katılacağımı göreceğimi düşünmezdim” diyor.

Aradan on iki sene geçmiş. Aaron Barnea halen PCFF’nin aktif bir üyesi. 1995 yılında kurulan bu organizasyonun, 600 kadar İsrailli ve Filistinli üye ailesi bulunuyor. PCFF, düzenli olarak toplantılar, workshoplar ve tartışmalar organize ederek bir yandan Ortadoğu sorununa çözüm olabilecek uzlaşmaya katkıda bulunurken, öte yandan da ailelerin iç huzuru bulmalarına yardımcı oluyor.

Bu girişime destek olanların halkası ülkenin de sınırlarını aşıp Angela Merkel, Leonard Cohen ve hatta Barack Obama’ya kadar uzanmış. ABD Başkanı Obama yakın zamanda, Ortadoğu ile ilgili yaptığı bir konuşmada PCFF’nin barışa ve uzlaşmaya yaptığı katkıları övmüş.

 

Kolay bir iş değil

‘Diğer’inden izole edilmek ve yabancılaşmak: 2003 yılından beri İsrailliler ve Filistinlileri birbirlerinden ayıran duvarın inşa edilmesi, iki halk arasındaki karşılıklı güvensizliğin daha da derinleşmesine sebep oldu.

Kudüs’teki toplantıya katılan yaklaşık 50 kişi arasında, Batı Şeria’nın Beit Ummar mahallesinden gelen Muhammed Abuayash da bulunuyor. 1948 yılında Abuayash’ın büyükbabası İsrail askerleri tarafından vurulmuş. 1980’lerin sonlarında ise en yakın iki arkadaşı İsrail askeri tarafından öldürülmüş. 33 yaşındaki Abuayash o günleri “Onlar o zaman sadece 11 yaşındaydılar. Gözlerimin önünde öldüler” diye hatırlıyor.

Bugün Muhammed Abuayash kendi kendine soruyor, “60 yıllık savaş ve çatışma hali bize ne getirdi?” Cevabı ise kocaman bir “hiç”. Her iki taraf da kaybetti; hatta bu çatışmaya karışan herkesin insanlığından da bir şeyler gitti.

İşte bu sebeple Muhammed Abuayash sekiz yıl önce, Filistin tarafındaki örgütlenmeyi sağlayan babasının izinden giderek PCFF’ye katılmaya karar verdi. Baba, oğul ve tüm aile uzlaşma yolundan yürümeyi seçtiler.

PCFF’nin kuruluşunun üzerinden on altı yıl geçmiş olmasına rağmen, bu görevin çok da kolay olmadığını fark ettiler. Muhammed Abuayash grup toplantılarında sık sık bu gerçekle yüzleşiyor; “Bir keresinde toplantıya bir adamın geldiğini ve ‘sizlerle tanışmaktan korkuyordum o yüzden yanımda bir arkadaşımı getirdim, buraya beraber geldik’ dediğini hatırlıyorum.” Bu tarz karşılaşmalar istisna da sayılmaz aslında; korku, önyargı ve yabancılaşma her yerde bulunuyor. 

 “Karşı tarafa insani yönümüzü gösteriyoruz”

Muhammed Abuayash bu yalnızlaştırma ve yabancılaşma politikasını, 2003 yılında yapılan duvarla ilişkilendiriyor. Örneğin, onun yaşadığı Beit Ummar Mahallesi Batı Şeria’nın A Bölgesi denen kısmında yer alıyor. Buraya İsrailliler giremiyor, Filistinliler de dışarıya çıkamıyorlar. Bundan dolayı Abuayash’a göre buraya barışın yakın zamanda gelmesi pek mümkün gözükmüyor.

Makine mühendisi olan Abuayash’ın belirttiğine göre “Birkaç seneden beri iki halk birbiriyle konuşmayı kesti. Her iki taraf da karşı tarafla ilgili sadece negatif şeyler duyuyor ve diğeri hakkında ‘terörist ya da işgalci’ diye bahsediyor. Bizim misyonumuz, her iki tarafın da birbirine bakabilmesini teşvik etmek, içlerindeki insanlığı fark edebilmesini ve birbirlerini daha yakından tanıma fırsatı elde etmelerini sağlamak.” Bu görüş Aaron Barnea tarafından da paylaşılıyor, “Birbirimizden birkaç kilometre uzakta yaşamamıza rağmen, birbirimiz hakkında neredeyse hiçbir şey bilmiyoruz.” Karşı tarafla ilgili zihinde oluşan bilgiler ve görüntüler tamamen medyanın etkisiyle yönlendirilen önyargılı bilgiler ve bunlar da her iki tarafla ilgili farklılıkları ve çatışmalarda arada kalmış bireylerin seslerini yok sayıyor. Aaron Barnea ekliyor, “Yıllar süren savaş sonrasında gerçekleşebilecek bir uzlaşma ancak bu şekilde sağlanabilir. Bu yoldan yürümek bir zorunluluktur çünkü uzlaşma olmadan barış gelemez.”