Ağa takılanlar/Basında Şalit

Gilad Şalit’in takası dünya basınında olduğu kadar Türkiye basınında da yer buldu… İşte, Şalit takasının köşe yazılarına yansımaları…

Şalom
20 Ekim 2011 Perşembe

BİR CANI KAZANMAK İÇİN ÇOK ÖNEMLİ HASSASİYETLER GÖZARDI EDİLEBİLİYOR

Gelişmeleri hem İsrail hem Filistin açısından çok faydalı ve olumlu buluyorum. Burada verilen sözün tutulması çok önemli. Ümit ediyorum sözler yerine geldikten sonra uzlaşma zemini ortaya çıkabilir. İsrail açısından zor bir adımdı atılan. Terörist diye nitelendirdikleri kişileri serbest bırakıyorlar. Bir canı kazanmak için çok önemli hassasiyetler gözardı edilebiliyor. Barış için büyük fedakârlıklar yapılabilir. Türkiye için de çok önemli bir örnek olduğunu düşünüyorum.

Gilad Şalit ile Filistinli tutukluların takasının barışa giden yolda ilk adım olduğunu ümit olarak söyleyebiliriz. İsrail'in Ortadoğu'da kendisine dost bildiği diktatörlüklerin yıkılması, bu yola girmesine sebep olmuş olabilir. Arap halklarının sesi iktidara taşınacaksa İsrail için daha da zor günler gelebilir. Barış için gerektiği kadar uzun bir süre geçti. Zaten dünya barışını tehdit eden en önemli olay, İsrail ile Filistin arasındaki sorundur.

Nazlı Ilıcak

http://www.sabah.com.tr/Gundem/2011/10/18/sabah-yazarlari-tarihi-takasi-degerlendirdi?paging=3

GÖRÜLDÜĞÜ GİBİ TERÖR ÖRGÜTÜ DEDİĞİNİZ GÜÇLERLE, HAYAT DAYATTIĞINDA MASAYA OTURULABİLİYOR

Evet, bugün önemli bir takas gerçekleşiyor. 1 İsrailli askere karşı 1027 Filistinli tutuklu. Takasın baş aktörleri İsrail, Hamas ve Mısır. Üçü de durumdan memnun. Çünkü güç kaybeden üç aktör de bu takas sayesinde güçlerini tazelediler.

Netanyahu İsrail'de çok sıkışmıştı bu takas sayesinde siyasi konumunu biraz da olsa güçlendirecek. Hamas bir İsrailli'ye karşılık 1027 Filistinli'yi kurtarmış olacak. Bu da Mahmut Abbas'ın öne geçtiği dönemde Hamas'ın hanesine siyasi bir başarı olarak yazılacak. Mısır da Ortadoğu'da hâlâ kritik ve önemli bir güç olduğunu ispatlamış olacak. Peres'in Türkiye'ye teşekkür etmesi nedeniyle Türkiye de bu takastan memnun. Peres'in açıklaması Türkiye'nin de bu takasta perde arkasında önemli rolü olduğunu gösteriyor.

Peki buradan bir barış çıkar mı? Bunu söylemek zor. Çünkü daha önce de ciddi takaslar yapıldı. Bu ilk değil. Sadece takasın barış görüşmelerine yol açmasını dileyebiliriz.

Takasın bizim için önem arz eden bir yönü de şu: İsrail, terör örgütü kabul ettiği Hamas'la dolaylı yolla da olsa anlaştı. Görüldüğü gibi terör örgütü dediğiniz güçlerle, hayat dayattığında masaya oturulabiliyor. Bunda bir beis yok. Ve biz de buradan bir barış çıkmasını umut ediyoruz.

Metin Sever

http://www.sabah.com.tr/Gundem/2011/10/18/sabah-yazarlari-tarihi-takasi-degerlendirdi?paging=4

BU ADIMLAR TÜRKİYE-İSRAİL İLİŞKİLERİ AÇISINDAN DA YENİ BİR BAŞLANGICA İŞARET EDEBİLİR

İsrail ve Filistin meselesinin değiş tokuştan sonra daha ılımlı bir havaya girmesi ve hatta daha da ileri gidersek ilk etapta Gazze ablukasının kalkmasına ön ayak olması da mümkün. Zira İsrail dünyaya bu ablukanın hesabını vermekte zorlanıyor. Yeni Ortadoğu'da eski taktiklerin işlemeyeceği açık. İsrail'de 1000'den fazla tutuklunun salıverilmesine yönelik iç tepki artsa da bu yeni bir siyasetin ilk adımları olabilir. Bu adımlar Türkiye-İsrail ilişkileri açısından da yeni bir başlangıca işaret edebilir. Ablukanın kalkması, özür ve tazminatla birlikte İsrail ile ilişkileri normalleştirmek için öne sürülen şartlardandı. Ablukanın kalkması ihtimali iyimser bir beklenti intibaını verse de, şimdilerde rasyonel görünüyor. Ne diyelim, bazen başlamak bitirmektir.

Deniz Ülke Arıboğan

http://www.aksam.com.tr/er-saliti-kurtarmak-4199y.html

BELLİ Kİ İSRAİL DEVLET BAŞKANI, AMERİKAN YÖNETİMİNİ SON DERECE RAHATSIZ EDEN TÜRKİYE-İSRAİL GERGİNLİĞİNİ GİDERMEK İÇİN ŞALİT İLE İLGİLİ GELİŞMEYİ VESİLE SAYIYOR

Takasın Türkiye açısından iki farklı boyutu ortaya çıktı...

İlki, İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres, Gilad Şalit’in serbest bırakılması için Türkiye’nin gösterdiği çabaları ve özellikle Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı övdü.

Peres, Başbakan Erdoğan’ın izlediği tutumun kendisi için büyük sürpriz olduğunu belirterek, ‘her şeyi bir yana bıraktılar. İnsani boyutu siyasi boyuttan önde tuttular’ dedi.

Belli ki İsrail Devlet Başkanı, Amerikan yönetimini son derece rahatsız eden Türkiye-İsrail gerginliğini gidermek için Şalit ile ilgili gelişmeyi vesile sayıyor...

İkincisi, İsrail’in Filistin topraklarında görmek istemediği Hamas’lı militanların ufak bir bölümünün Türkiye tarafından kabulü, Gerek El-Fetih ile Hamas, gerekse de İsrail ile Hamas arasındaki ilişkilerde Türkiye’nin rolü açısından çeşitli eleştiri ve endişelere yol açmış gözüküyor...

Mehmet Altan

http://www.stargazete.com/yazar/mehmet-altan/bir-israilli-kac-filistinliye-bedel-haber-391032.htm

EĞER BATI BİZİ “ARAP DÜNYASINA YAKIN BİR ORTADOĞU ÜLKESİ” OLARAK GÖRMEYE BAŞLARSA ÇOK ŞEYİ KAYBEDERİZ!

Anlaşmanın bize çıkardığı fatura, 10 tutuklunun Türkiye’ye gönderilecek olmasıdır.

Bırakılan Filistinli mahkûmlar içinde en üst düzeylisi olan Kassam Tugayları’nın kurucusu ve lideri Zekeriya Velid’in Türkiye’ye gönderilmesi, dertli başımıza yeni bir dert açabilir.

Dileriz ki Çeçen direnişçilerin varlığı nedeniyle yaşadığımız kötü tecrübelerin başka bir versiyonunu bu olay nedeniyle yaşamaya mahkûm olmayız.

Çünkü gizli servislerin av sahası olmak, terörle savaşan bir ülke için katlanılması imkânsız bir risktir. Türkiye’nin bölgedeki önemini ve rolünü artırması kötü değildir ama maliyetlidir. Duracağımız yeri iyi bilmektir mesele.

İlgimizin sebebi Hamas değil Filistin olmalı.

Eğer Batı bizi “Arap dünyasına yakın bir Orta Doğu ülkesi” olarak görmeye başlarsa çok şeyi kaybederiz!

Güngör Mengi

http://haber.gazetevatan.com/Haber/405932/1/Gundem

BEN TÜM DUYGUSALLIĞINA RAĞMEN BARIŞ İÇİN BİR ADIM ATMANIN YÜZÜNDEKİ GURURUNU GÖRDÜM

Benim daha çok ilgilendiğim, genç ama çok genç insanların, onları ilgilendirmeyen başkalarının savaşlarında ölmeleri, esir düşmeleri, hayatlarını, hayatlarının sonuna kadar etkileyecek travmalarla yaşamak zorunda kalmaları.

Gilad’ın neler yaşadığını, nasıl korktuğunu, nasıl özlediğini, ne hayaller kurduğunu bilebilmemiz çok zor belki ama tahmin etmemiz hiç de zor değil...

Merak ediyorum, bu beş yıl boyunca gençliğine devam edebilmiş midir Gilad?

Esir olduğunu unutup, onu esir alanlarla sohbet edip kahkaha atmış mıdır?

Esir düştüğünde bir sevgilisi varsa onun yokluğunda neler yaptığını düşünüp kıskanarak endişelenmiş midir? Esir düştüğü savaş hakkında ne düşünmüştür?

Oradan kurtulup ordusunun generali olmayı istemiş midir? Hayaller kurabilmiş midir gerçekten? Gençlik sınırsızca hayal kurmaktır çünkü... Yeteneklerimizin, gücümüzün henüz hiçbir sınavdan geçmediği, kişisel sınırlarımızın belirlenmediği bu dönemde hiç engel tanımadan hayal kurarız. Gençken çoğumuzun büyük hayalleri vardır...

Başbakan oluruz, dünya çapında bir bilim adamı oluruz, çok zengin oluruz...

Ne hayal kurmuştur Gilad acaba?

Gencecik yaşında bu zorlu döneme dayanarak kendi sınırlarını, kendi gücünü sınamak zorunda kaldığı bir dönemde gençlik hayalleri kurabilmiş midir?

Yoksa yaşadıkları onu hayal kurmaktan çok uzaklaştırmış mıdır?

İnternette dolanırken orduya dönmeyeceğini hatta İsrail devletine bu beş yıl içinde yetersiz kaldıkları, hatta bilerek bu işi çözmeyi geciktirdikleri için dava açacağını okudum...

İsrail sanırım bu konuda gerçekten Hamas’a taviz vermemek için yavaş ve aldırmaz davrandı.

Ama şimdi Gilad karşılığında “terörist” dedikleri 1027 Filistinli esiri bıraktı...

İsrail Başbakanı Netanyahu televizyona acıklı bir konuşma yaptı halkına.

‘Gilad’ı ailesine kavuşturmak çok önemliydi ama bedeli ağır oldu’ dedi...

‘Teröre karışmış Filistinlileri bırakmak ağır geldi ama bu fırsat bir daha olmayabilirdi’ dedi...

Ben tüm duygusallığına rağmen barış için bir adım atmanın yüzündeki gururunu gördüm.

Sanem Altan

http://haber.gazetevatan.com/Haber/405941/1/Gundem

HENÜZ TABİİ HAMAS’IN BÖYLE BİR DÖNÜŞÜMÜ BAŞLATTIĞINA, SİLAHLI MÜCADELEDEN VAZGEÇTİĞİNE DAİR KESİN BİR KANIT YOK

11 Hamas’lının Türkiye’ye gelmesi talebi, Mısır’da gerçekleşen pazarlıkların son saatlerinde Ankara’ya gizlice gelen bir Hamas temsilcisi tarafından iletilmiş. Mısır’dan gelen temsilci “11 kişiyi siz alırsanız bu iş oluyor” demiş. 2006’dan beri Gilat Şalid’in serbest bırakılması yönündeki çabalara destek olan Başbakan Erdoğan da, takasın önünü açmak için Hamas’ın teklifini kabul etmiş.

Türkiye’nin ikinci nedeni, ‘insani.’ Üst düzey yetkili, Başbakan Erdoğan’ın Gilat Şalid konusunu Türk-İsrail ilişkilerinin dışında ‘insani’ bir mesele olarak gördüğünü belirtiyor. Türkiye, 2006’dan bu yana Şalid’in serbest kalması için kâh aktif, kâh dolaylı rol oynadı; son bir ay içinde istihbarat ve hükümet birimleri de Hamas ve Mısır’la görüşmelerde katkı sağladı.

Aynı yetkili, Ankara’nın takası kolaylaştırmak için devreye girmesinin bir başka nedenini de ‘Filistin ulusal birliğine katkıda bulunmak’ olarak anlatıyor. Görüşmemiz sabahın erken saatlerinde olmasına karşın yetkiliden ‘Bugün Gazze’de yapılacak kutlama törenine Mahmut Abbas da katılacak’ haberini alıyorum. Ankara, bu barışmanın Mahmut Abbas’ı rahatlatacağını, Gazze ve Batı Şeria’yı yakınlaştıracağını düşünüyor.

Dördüncü neden ise, Hamas’ın elini rahatlatarak dönüşüm ve demokratikleşme sürecine hız vermek. Görüştüğüm yetkililer, Hamas (ve Müslüman Kardeşler hareketi içinde) zaten böyle bir süreç başladığını, Ankara’nın her vesileyle Hamas’ı merkeze ve meşru zemine çekerek bu dönüşümü desteklediğini söyledi. ‘Hamas artık kendi içinde değişim işareti veriyor. Totaliter bir rejim hayalinin bölgedeki ruha uygun olmadığını fark etmeye başladılar. Demokrasiden söz etmeye başladılar. Bunu teşvik ediyoruz.’

Henüz tabii Hamas’ın böyle bir dönüşümü başlattığına, silahlı mücadeleden vazgeçtiğine dair kesin kanıt yok. Ancak konuştuğum diplomatlar hareketin uluslararası meşruiyet kazanmasının bu süreci hızlandıracağını belirtiyor.

Aslı Aydıntaşbaş

http://siyaset.milliyet.com.tr/hamas-lilari-neden-aldik-/siyaset/siyasetyazardetay/19.10.2011/1452359/default.htm

KEŞKE GİLAT ŞALİD BİR DERS OLARAK ALGILANABİLSE

O yıllarda İsrail’e karşı direnişi hedefleyen başka örgütler de vardı ama “Hamas” hepsinin önüne geçerek onları da içene aldı.

Suriye ve İran tarafından destekleniyordu.

Yıllar içinde İsrail’e kök söktürdü.

Özellikle “canlı intihar bombaları” İsrail’in kabusuydu (Gilat Şalid ile takas edilerek serbest bırakılan İsrail hapishanelerinde yıllardır yatanların çoğu bu ve diğer kan akıtan eylemlerle bağlantılıydı.)

Hamas’ı bitirmek için silahlı kuvvetleri ve istihbarat servisleriyle İsrail yıllardır yükleniyor.

Süreçte Şeyh Yasin İsrail ajanları tarafından öldürüldü.

Onun yerine geçen Hamas lideri de öldürüldü.

Çok sayıda yönetici bombalandı, kurşunlandı, zehirlendi, yok edildi.

Binlerce Hamas’lı tutuklandı.

Hapishanelerde en ağır işkencelerden geçirildi.

Ancak...

Sonuç alamadığı gibi zamanla toplumda derinleşen Hamas, halkın oylarıyla yönetime de yükseldi.

Gilat Şalid artık serbest.

Karşılığında çoğunluğunu Hamas’lıların oluşturduğu Filistinliler de...

Fakat bu bir son olmaz.

Filistin sorunu çözülmedikçe ne yazık ki daha çok sayıda İsrailli ve Filistinli kanı akacak. Gilat Şalid’ler kaçırılacak...

Takaslar yapılacak...

Sonra gene eylemler, gene akan kanlar...

Ve gene takaslar...

Keşke Gilat Şalid bir ders olarak algılanabilse.

Bu kanlı düğüm çözülebilse.

Filistin’in sorunu kesin ve adil bir çözüme ulaşmadıkça sadece o coğrafya da değil bütün Ortadoğu’da baş ağrısı sürecektir.

Güneri Cıvaoğlu

http://siyaset.milliyet.com.tr/takas-ve-sonrasi/siyaset/siyasetyazardetay/19.10.2011/1452372/default.htm

GERÇEKTEN BU ANLAŞMA İÇİN –BAZI PRENSİPLERİ BİR YANA BIRAKMAK VE DAHA AĞIR BİR BEDEL ÖDEMEK PAHASINA- EN ÇOK ZORLANAN TARAF İSRAİL OLDU

Bir askere karşı 1027 tutsak gibi “asimetrik bir değiş-tokuş” kadar dolaylı şekilde cereyan eden “teröristlerle pazarlık”, ilk bakışta “olmayacak bir şey” gibi görünebilir.

Gerçekten bu anlaşma için -bazı prensipleri bir yana bırakmak ve daha ağır bir bedel ödemek pahasına- en çok zorlanan taraf İsrail oldu. Başbakan Netanyahu dünkü konuşmasında bunu açıkça söyledi, ama İsraillilerin kaçırılan bir askerin hayatına verdikleri büyük değer nedeniyle, buna razı olmaktan başka çare görmediğini belirtti.

Hamas için ise böyle bir anlaşmaya imza atmak daha kolay ve çok daha avantajlı idi. Bu şekilde Hamas hem varlığını -ve bir ölçüde meşrutiyetini- kabul ettirmek, hem de bütün Filistinliler nezdinde itibarını ve etkinliğini pekiştirmek imkânı buldu. Dün Gazze’de olduğu gibi Batı Şeria’da da görülen coşkunun kaynağı, Hamas’ın başarısıydı.

Bu biraz da Mahmut Abbas’ı geri plana itmiş, hatta onu kontrpiyede bırakmış sayılabilir. Ne var ki, Abbas gene de Filistinlilerin resmi temsilcisi ve de İsrail’in muhatabı sayılıyor. Nitekim uluslararası toplum adına “Dörtlü” grubun çabaları sonucunda İsrail ile Abbas yönetimi arasında müzakerelerin önümüzdeki hafta başlaması bekleniyor.

Nihayet bu takastan en kârlı çıkan taraf olarak Mısır görünüyor. Tutsak değiş tokuşu için uzun zamandan beri devam eden temasların son safhasına giren Mısır, tabiri caizse bu işin meyvesini toplamayı başardı. Dünya medyasının gözünde bu misyonu sonuçlandıran Mısır, bölgesel bir güç olarak kendisini belli ediyor.

Sami Kohen

http://dunya.milliyet.com.tr/tutsak-takasi-tarihi-bir-firsat-olabilir-mi-/dunya/dunyayazardetay/19.10.2011/1452376/default.htm

TOPRAKLARIMIZDA MOSSAD AJANLARI CİRİT ATMAYA BAŞLAYACAKTIR. FİLİSTİNLİLERİ GÖZETİME ALACAKLAR VE ATTIKLARI HER ADIMIN HESABINI BİZDEN SORACAKLAR

Neresinden bakarsanız ona göre bir değerlendirme yapabilirsiniz tabii ancak Filistinlilerin takasından bize düşen bölüm epey başımızı ağrıtacağa benziyor.

Bardağın dolu tarafı, Türkiye’nin bu takas konusunda ağırlığını koyduğunu ve Mısır ile birlikte önemli bir rol oynadığını gösteriyor.

Filistinlilerin Türkiye’ye yollanmasını Hamas’ın istediği anlaşılıyor. Bu da Arap dünyasının belirli bir kesiminde Ankara’ya prestij getirecektir. “Bravo Türkiye’ye” sloganları duyulacak, Erdoğan’ın posterleri sokakları süsleyecek.

Bardağın boş tarafına bakarsak; orta ve uzun vadede ciddi sorunlarla karşı karşıya kalınacağını söyleyebiliriz.

Türkiye’de yaşamak sorunda bırakılacak olan Filistinlilerin sonuna kadar yıllarını burada geçireceklerini ve sakin-sessiz bir hayat süreceklerini beklememek gerekir. Hele bir süre sonra intikam hissiyle bazı eylemlere karışmaları da büyük olasılıktır.

Peki o zaman ne olacak?

Topraklarımızda Mossad ajanları cirit atmaya başlayacaktır. Filistinlileri gözetime alacaklar ve attıkları her adımın hesabını bizden soracaklardır.

İsrail ile ilişkiler daha da gerilecek. Türkiye’nin dış imajı farklılaşacak, topraklarında Filistinli gerilla besleyen ülke konumuna sokulacaktır.

Özetle, Ankara eline sıcak bir patates almış durumda. İnşallah pişman olmayız.

Mehmet Ali Birand

http://gundem.milliyet.com.tr/filistinliler-buyuk-dert-olacak-/gundem/gundemyazardetay/19.10.2011/1452310/default.htm

AMA ORTADOĞU’DA HİÇBİR ŞEY ESKİSİ GİBİ SÜRDÜRÜLEMİYOR ARTIK. MISIR’DA ARTIK MÜBAREK YOK. TÜRKİYE ARTIK İSRAİL’İN ESKİ DOSTU DEĞİL

Bir başka mesele de şu...

Demek ki bir İsrailli can, bin tane Filistinli cana eşitmiş.

Bir İsrailli canı kurtarmak için, İsrail yargısının mahkûm ettiği bin tane Filistinli salıverilebilirmiş.

Peki Mavi Marmara'da katledilen canlar için Türkiye'den bir özür dilemek bile neden bu İsrail'e fazla geldi?

Bir "Özür" bin tane mahkûmu salıvermekten daha ağır bir siyasi yük müdür?

O bir canın özgürlüğüne kavuşması için Türkiye'nin Başbakanı Erdoğan'ın çaba harcamasının, İsrailli siyasetçiler açısından bir anlamı yok muydu? Bir de işin bundan sonrası var tabii ki...

İşgal edilmiş topraklardaki yeni İsrail yerleşimleri duracak mı?

Gazze'ye uygulanan insanlık dışı abluka sona erecek mi?

İsrail "Böyle gelmiş böyle gider" çizgisini sürdürebilir.

"Önce barış görüşmeleri yapalım" denilerek, Filistinlilerin trajedisi onlarca yıl daha sürdürülmek istenebilir.

Ama Ortadoğu'da hiçbir şey eskisi gibi sürdürülemiyor artık. Mısır'da artık Mübarek yok.

Türkiye artık İsrail'in eski dostu değil.

Bu eski çizgi devem ettirilirse, çok yakında "İsrail sonbaharı"na tanık olunması kaçınılmazdır.

Bütün bunların ötesinde İsrailli asker Şalit'e de, onun özgürlüğü karşılığında salıverilen Filistinlilere de geçmiş olsun diyoruz. Dileriz Şalit'in beklentileri gerçek olur.

Mehmet Barlas

http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/barlas/2011/10/19/bir-can-bu-kadar-degerliyse-bir-ozur-bile-neden-fazla-geldi

KİMİSİ, İSRAİL’DE BİR İNSANA VERİLEN DEĞERİ, ÜLKE NÜFUSUNUN ÇOK AZ OLMASINA BAĞLAYABİLİR

Peki, İsrail toplumu bu duruma ne diyor? Netanyahu hükümetini vatanı satmakla mı suçluyor? Elbette böyleleri de var. Dahası serbest bırakılacak Filistinliler tarafından yakınları öldürülen bir grup İsrailli, takas kararının iptali, hiç olmazsa 48 saat ertelenmesi için yasal başvuru yaptı. (İsrail Yüksek Mahkemesi başvuruyu reddetti.)

Ama halkın büyük bölümü, 1027 “düşmanın” serbest bırakılması bedeliyle bile olsa, Şalit’in özgürleştirilmesi kararını destekledi. Yapılan kamuoyu araştırmasına göre, İsrail toplumunun yüzde 69’u takası bu haliyle onayladığını belirtti. (Tersi görüşte olanların çoğunun Sovyetler Birliği kökenli İsrailliler olması da ilginçti…)

İsrail devletinin bir dizi politikasıyla ilgili ortaya konabilecek eleştirel yaklaşımlar bir kenara, dünkü takasın olumlu ve akıllı bir adım olduğunu söyleyebiliriz. Ayrıca İsrailli askerlerin, savaşta esir düşerlerse devletinin kendilerini koruyacağına olan inancı daha da güçlenmiştir. 

Bir devletin yurttaşlarına güven vermekten, onların her birinin hayatına en yüksek değeri biçmekten daha önemli ne görevi olabilir ki? 

İsrail’in 25 yaşındaki basit bir genç için (Şalit, esir düştüğünde onbaşıydı, esaret yıllarında önce çavuşluğa, ardından başçavuşluğa terfi ettirildi; iki gün önce de “kıdemli başçavuş” ilan edildi), 1027 “düşmanı” bırakması yine de bir “hesap hatası” değil mi? 

Sıradan bir insan için değer miydi? Değerdi. Çünkü Gilad Şalit, ailesi, yakınları ve arkadaşları için en önemli savaş esiri, en değerli politik değerdi; çünkü insandı ve sevgiyi, korumayı hak ediyordu…

Bu basit, ama derin yaklaşımı anlamayacak olanlar açısından dile getirilecek “amalar, fakatlar” çok fazladır, biliyorum. Kimisi, İsrail’de bir insana verilen değeri, ülke nüfusunun çok az olmasına bağlayabilir. Kimisi, Netanyahu’nun BM’de bağımsızlık ilan ederek kendisini zor duruma düşüren Filistin lideri Mahmud Abbas’ı devre dışı bırakan bir pazarlıkla radikal Hamas ile anlaşılarak, çoğu aynı zamanda Abbas karşıtı militanların serbest bırakılmasında “içeriyi karıştırmaya yönelik kurnaz bir hamle” görür. Üstelik İsrail Başbakanı, bu hamleyle başta ekonomik sorunlar olmak üzere birçok alanda çoktandır kendisine yönelik kitlesel eleştirileri bastırarak rahat soluk alabileceği bir ortam yaratmıştır. 

Bu ve başka açıklamaların doğruluk payı olsa da, meselenin özü, devletin tek bir hayat için olağanüstü büyük bir takası göze alabilmiş olmasıdır ve bunun gerisinde de İsrail toplumunun bu yaklaşımı desteklemesi yatmaktadır.

Bu basit bir takas değildir, bir politikadır, hem de başarılı bir politika. 

Hasan Aksay

http://www.t24.com.tr/hakan-aksay/kose-yazisi.aspx?author=66&article=4240

ONLARI TABİ Kİ ŞEHİRLERE SALIVERMEYECEĞİZ. BELİRLİ ÖNLEMLER ALINDI

Türkiye bu konuda hazırlıklara başlamış durumda. “Onları tabi ki şehirlere salıvermeyeceğiz. Belirli önlemler alındı” diyen üst düzey bir bakanlık yetkilisi, gelen grubun Türkiye’de kalıp kalmayacağının da henüz belli olmadığını vurguladı. Kaynaklar, “Bir süre kalıp, sonra Tunus’a Katar’a gitmek isteyebilirler” diyerek, eski mahkumların yolculuğunda Ankara’nın, sadece bir durak olma ihtimalini de vurguladılar.

İsrail pazarlıklardaki tek talebi olan vatandaşını sağ olarak alırken, Hamas taleplerinin yüzde 60’ını alabildi. Hamas, önceki görüşmelerde ısrarcı olduğu Marwan Barguti ve Ahmed Saadet gibi lider isimlerin serbest bırakılması koşulundan vazgeçti. Ayrıca bırakılan hükümlülerin 300’ünün yaşadıkları topraklardan gönderilmesi koşulunu da kabul ettiler. Bu grubun büyük bölümü Batı Şeria’dan Gazze’ye yollanırken, 40 kadarı da üçüncü ülkelere gönderildi.

Hamas’ın isteklerini almadan anlaşmaya yanaşmasında, hamiliğini yapan Suriye’deki gelişmelerin önemli rolü var. Beşar Esad’ın iktidarını kaybedeceğini görerek Hamas’ın ön aldığını düşünenler kadar, Esad’ın Batı ile arasını düzeltmek için Hamas’ı zorladığını ileri sürenler de var. Anlaşmanın mimarı Mısır’daki geçici yönetim de İslamcılar iktidara gelmeden bitirmek için acele etmiş gözüküyor. Hamas’ın taviz vererek kabul etmesinin bir başka nedeni de, siyasi rakipleri olan Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas’ın ‘BM’de tanınma’ girişimiyle kazandığı uluslararası popülariteyi ‘dengeleme’ arayışı.

Utku Çakırözer

http://utkucakirozer.wordpress.com/2011/10/19/riskli-konuklar/

O HALDE ELDEKİ BÜTÜN İMKANLARLA İSRAİL’E SALDIRMAK GEREKİYORDU. ETKİLİ, KORKUTUCU, İSRAİL’E GÖÇ ETMEK İSTEYEN YAHUDİLERİ CAYDIRICI BİR YÖNTEM BULUNMASI LAZIMDI VE BULUNMUŞTU

İntihar saldırılarının İslâm'daki yeri hep tartışma konusu oldu. Hamas'ın tezlerine yakın duranlar, meseleyi birkaç açıdan ele aldılar:

Öncelikle, üzerine bombaları sarıp pimi çekebilmenin hiç kolay bir şey olmadığı, Filistinlilerin son çare olarak bu yönteme başvurdukları iddia edildi. "Sizin gözlerinizin önünde yatak odanıza buldozerlerle girilse, sahip olduğunuz her şey acımasızca yok edilse, ülkeniz işgal altında kalsa siz de benzer eylemleri yapardınız" cümlesi sıklıkla tekrarlanır oldu. Buna, 22 Mart 2004'te Gazze'de bir hava bombardımanıyla öldürülen Hamas'ın kurucusu ve efsanevi lideri Şeyh Ahmed Yâsin'in şu sözleri de dayanak olarak kullanıldı: "Eğer elimizde İsrail'inki gibi silahlar olsaydı, biz de onları kullanırdık. Ama şimdilik tek silahımız bu saldırılar."

İsrail'in 'düşman' bir devlet olduğu, düşmanla mücadele ederken her türlü imkânın seferber edilmesi gerektiği de bir diğer tezdi. İslâm dünyası Filistinlileri yalnız bırakmıştı. Araplar zaten uykudaydı. O halde eldeki bütün imkânlarla İsrail'e saldırmak gerekiyordu. Etkili, korkutucu, İsrail'e göç etmek isteyen Yahudileri caydırıcı bir yöntem bulunması lâzımdı ve bulunmuştu.

Bu düşünceye bağlı olarak, Yahudilerin Filistin topraklarını işgal ettikleri, bütün Yahudilerin acımadan öldürülebileceği söylendi. İntihar saldırılarında ölenlerin neredeyse tamamının sıradan siviller olması, hatta aralarında çocukların da bulunması, bu defa 'sivil'in tanımını da yeniden yapma zorunluluğunu doğurdu: "İsrail'de kadın-erkek herkes askerlik yaptığından, sivil yoktur. Çocuklar da ileride zaten birer Siyonist olacaklarından, onlar da öldürülmelidir."

Türkiye'de Hamas'ın tezlerine destek verenler, Türk tarihinden oldukça ilginç bir figürü de ortaya sürdüler: Ulubatlı Hasan. "Eğer Hamaslı mücahitlerin intihar ettiğini söylüyorsanız, bu mantığa göre Ulubatlı Hasan da intihar etmiştir. Surların üzerine çıkıp da bayrağı dikmeye çalışırken öldürüleceğini biliyordu zahir." Gerçekten de zordu Ulubatlı Hasan'a "intihar etti" demek. Bu, bu kıyası yapanlara kendilerinin haklı olduğunu düşündürdü.

Taha Kılınç

http://www.usasabah.com/Yazarlar/taha_kilinc/2011/10/17/intihar-saldirilarini-yeniden-konusmak

TÜRKİYE’NİN ESAS SORUNU ORTADOĞU’DAKİ GİRİŞİMLERİ ÇERÇEVESİNDE İRAN’IN ENGELLEYİCİ ROL OYNAMASINA İSRAİL’İN SEBEBİYET VERMESİYLE İLGİLİ

Türkiye’nin esas sorunu Ortadoğu’daki girişimleri çerçevesinde İran’ın engelleyici rol oynamasına İsrail’in sebebiyet vermesiyle ilgili; İsrail hükümetine kızgınlığın nedeni de bu. Türkiye, İsrail politikalarının İran’a alan açtığını, İsrail sertleştikçe İran’ın bölge halkları üzerindeki etkinliğini daha fazla kullanabildiğini ve nükleer ya da değil silahlanma faaliyetlerinin tümüne meşruiyet sağladığını ileri sürüyor. Dolayısıyla Türkiye, ABD’nin İran’ı sınırlama girişimlerinde neden İsrail’e uyarıda bulunmadığı sorusunu soruyor. Obama yönetiminin yanıtlarının ve içinde bulunduğu zorlukların neler olduğunu tahmin etmek zor değil, ama nedense kimse bunları sızdırmayı akıl edemiyor.

Beril Dedeoğlu

http://www.stargazete.com/yazar/beril-dedeoglu/obama-ile-erdogan-restlesti-mi-haber-391001.htm

Takas Hesabı – SOLİ ÖZEL

http://www.haberturk.com/yazarlar/soli-ozel/680782-takas-hesabi

Gilad Shalit için bir ağaç:

https://secure2.convio.net/jnf/site/Ecommerce/1087108861?VIEW_PRODUCT=true&product_id=2941&store_id=6861&JServSessionIdr004=cpz7r4qa81.app217a

Now You Are Here - (subtitles) Arik Einstein and Guy Bocati

http://www.youtube.com/watch?v=6a5QX1Oujaw