500. Yıl Vakfı Türk Musevileri Müzesi’nin kuruluşunun 10. yılı kutlamaları kapsamında Seyfi İşman, Eski Hamursuz Fırını’nda bir resim sergisi açtı. İşman’la serginin açılışı öncesinde eserlerinin oluşma süreci ve çalışmaları hakkında sohbet ettik
Her serginizde farklı bir konsept ve felsefe yakalamak mümkün.Aynalar serginizin konsepti, başkalarını kolaylıkla yargılamak yerine bireyin kendisiyle yüzleşmesini sağlama çabası vardı. Yeni eserlerinizle sanatseverlere aktarmak istedikleriniz neler?
Bu sergimdeki eserlerde, yukarıyla bir bağlantı kuruyorum. İnsanoğlu adına sorgulamalardayım. Nereden geliyoruz… Kimiz… Bu dünyadaki görevimiz ne… Gibi varoluşumuzdan günümüze cevap aradığımız sorular bunlar. Her insanın, yaşama ardından baktığı, kendine ait bir penceresi vardır. İnsanlar, eserlerimde, onlara ait hayatı irdelerken bilinçaltları devreye girecek. Eserden aldıkları enerjiyle kendi içsel dünyalarını inceleme fırsatını da yakalayacaklarına inanıyorum.
Davetiyede serginizin ismi olmadığı dikkat çekiyor. Özel bir nedeni var mı?
Resim sergime, insanları yönlendirmemek için isim koymadım. Sanat aslında tablolara baktıkça kişinin onlara kattığı yorumda varolur. Fakat eserler ortaya çıkarken, bu çizdiklerim sanki ‘başka bir yer’ dedim. Başka bir yer, yoruma çok açık. Orası bireyin bilinçaltındaki korkuları, hatıraları veya hayallerini yaşattığı yer olabilir. Herkesin bir kabuğu var. Amacım, kişinin o kabuğun içinde saklı kendini görebilmesi.
Bu sefer tuvallerin çerçeveleri, yerini ağaç parçalarına bırakmış ve gerçekten sıcacık bir duyguyla kaplanmış eser. Kullandığınız bu malzemelerin de bir hikâyesi olmalı…
Kullandığım tahtalar, eski eşya satılan pazarlardan, adadaki tahta evlerin yıkık duvarlarından veya yolda bile rastlayıp da beğendiklerim arasından seçtiklerim. Tabii ki bunları tabloya uyarlamam gerekiyordu. Bunun için de, imdadıma arkadaşım İzzet Kohen yetişti. Büyük bir ustalık ve titizlikle tablolarıma çerçeveler yaptı. Bu da onun hobisi. Eserlerim onun yaptığı bu çerçeveler sayesinde bütünleştiler. Kendisine çok teşekkür ediyorum. Çerçevelerin üstünü özellikle açık bıraktım. Resmi sınırlandırmak istemedim; çünkü yukarıda sonsuzluk var!
Eserlerinizde piyano tuşları var. Bazıları siyah beyaz, bazısı renkli… Yaşamın içinde neye gönderme yapıyorlar?
Yaşamın kendisi aslında çok renkli değil mi? Ancak insanlar bazen bu renkleri kendi yaşamlarına katmakta zorlanır. Siyah beyaz veya renkli tuşlar kişinin karakterini simgeliyor. İç dünyasının rengini kendisi seçiyor. Seçtiği renk, belki yaşama olan tutkusunu, belki öfkeli yapısını, ya da yaşama kattığı aşkın rengidir.
Aynı renk her bireyde farklı bir kavramı çağrıştırabilir. O yüzden, eserlerim herkese farklı bir duygu yaşatacak.
Daha önce de birçok serginiz oldu. Bu seferkini diğerlerinden ayıran nedir?
Yedi kişisel sergi ve birkaç karma sergiye katıldım. İlk sergilerim ipek üstüne çalışmalardı; ardından ipek üstüne haritalar yaptım. Metal çalışmalarımın konseptiyle bu son çalışmalarım aslında benziyor. Sanatımla, varoluşumuzu sorgulamaya devam ediyorum.
Serginin açılışında, her bir performansıyla insanların ruhunu okşayan Renan Koen Albukrek’in piyano resitali olacak. Sizce müzik ve yağlı boyayın arasında neler geçiyor?
Bu sergi 500. Yıl Vakfı Türk Musevileri Müzesi’nin kuruluşunun 10. yıl münasebetiyle açılıyor. 500. Yıl Vakfı Başkanı Naim Güleryüz’ün teşviki ve Müze müdürü, kızım Nisya İşman Allovi’nin önerisiyle bu sergi için çalıştım. Sergi açılışında bize Renan’ın müziğinin eşlik etmesi, yine onun fikriydi. Daha sonra Renan tablolarımı görmek için geldiğinde, “Bu tablolara beste yapmak isterim!” dedi ve böylece projenin hayata geçmesi için çalışmalara başladık.
Eserlerinizin sergilendiği yer çok ilginç: ‘Eski Hamursuz Fırını’. Bu fikir nasıl oluştu?
Eski Hamursuz Fırını’nı İstanbul’a yeniden kazandıran, geçmiş dönem Cemaat Başkanı Silvio Ovadya’dır. İlkbaharda Eski Hamursuz Fırını’nın açılışına gittiğimde mekândan çok etkilenmiştim. Fikir yine kızımdan geldi. Vakfın faaliyetini gerçekleştirmek için seçtiği bu mekân, Galata’nın sanatseverlerin çok sevdiği bir bölge olduğunu da düşünürsek, çok cazip geldi. Naim Güleryüz, Silvio Ovadya, Renan Koen Albukrek ve kızım Nisya İşman Allovi’nin emekleri ve bana verdikleri destek için onlara ayrıca teşekkür ediyorum.