Dostluk Yurdu Derneği, önümüzdeki günlerde, yepyeni bir müzikal komediyle seyircisinin karşısına çıkmaya hazırlanıyor. “Votka-Limon” ekibi oldukça heyecanlı. Ancak bunca senedir sahnede olmanın rahatlığı da var üzerlerinde. Prova öncesi oyunun yazarı, yönetmeni, dans yardımcısı, reji asistanları ve kendilerine her konuda destek veren dernek başkanları ile birlikte sohbet etme imkânı bulduk
Pazartesi akşamı DYD Başkanı İzi Doenyas, Yönetmen Ferit Koen, oyun yazarı Forti Barokas, reji asistanları Meri Pardo ve Korin Nahmias ile Amram Oditoryumu’nda buluştuk. Yarı yıl tatili olması nedeniyle oditoryumun sıcaklık derecesinin epey düşük olmasına rağmen sımsıcak ve samimi bir söyleşi gerçekleştirdik.
Bu seneki müzikal oyununuz yine ses getireceğe benziyor. Nasıl bir prodüksiyonla karşılaşacağız?
İzi Doenyas: Bu sene geçen seneki prodüksiyonun bir benzerini yapmaya karar verdik. Amacımız müzikal komedi tarzını cemaatimize benimsetmek ve DYD’nin bu tarz ile anılmasını sağlamak. Derneğimiz bugüne kadar yaptığı bütün çalışmalarda her zaman çıtayı yükseltmeyi hedeflemiştir. Geçen sene sahnelediğimiz müzikalin ardından aldığımız geri dönüşlerle de bunu başardığımızı düşünüyorum. Yeni oyunumuzu UÖMO’da oynamaya karar verdik. Dolayısıyla geçen sene kullandığımız teknikler yerine farklı teknikler kullandık. Dekor ve kostümlerden taviz vermedik ve yine Sadık Kızılağaç ile çalışıyoruz. Serpil Günseli oyunun müziklerini besteledi. Uğur Babürhan şarkı sözlerini yazdı. Uğur Cümbüşel müziklerin aranjmanlarını yaptı. Dansların koreografilerini Yuri Mezoch gerçekleştirdi. Vivi Beskinazi ve Jüdith Zakuto bu konuda kendisine yardım ediyorlar. Ses koçlarımız UÖMO müzik öğretmenleri Emine Çolak ve Burcu Dirim şarkıları çalıştırıyorlar. Işıklarda ise Ayşe Sedef Ayter bizimle çalışacak.
DYD olarak amacımız cemaatimizin genç yeteneklerine fırsat sağlamak, gelecek neslin oyuncularını yetiştirmek. Gençlerimizi, çocuklarımızı özellikle sanatsal faaliyetlerle bir arada tutmayı hedefleyen bir gençlik derneğiyiz. Bunun için de geçtiğimiz sene 7-11 yaş aralığındaki çocuklarımıza yönelik bir tiyatro okulu açtık. 17 kişiyle başladık ve bu sene 24 çocuğumuz kayıt yaptırdı. Geçen seneki prodüksiyonda bu genç yetenekleri de küçük rollerle sahneye çıkarmıştık. Aynen bu sene de onları motive etmek, sahneye alışmalarını sağlamak için müzikalimizde rol veriyoruz.
Kaç kere sahnelemeyi hedefliyorsunuz?
İ.D: İlk gösterimimiz 11 Şubat’ta gerçekleşecek ve 15 Mart’a kadar sekiz kere sahnelemeyi hedefliyoruz. Bunun yanı sıra geçen sene çok arzu etmemize rağmen hem bütçenin yüklü olmasından, hem de farklı tekniklerle oluşturduğumuz dekorları taşımanın zorluğu ile İzmir’de oyunumuzu sahneleyememiştik. Ancak bu seneki oyunumuz turneye çıkmaya daha müsait olduğu ve sponsor da bulduğumuz için mart sonu itibariyle bir İzmir yolculuğumuz da olacak.
Ferit Koen: Dernekler, yaptıkları tiyatro oyunlarında aslında çok hırslanmamaları, amaçlarını unutmamaları lazım. İlla da çok profesyonel bir oyun çıkarmak gibi bir düşünceye kapılmamalıyız. Önemli olan seyircisiyle, oyuncusuyla birlikteliği yakalamak. 2500-3000 kişiyi tiyatro salonuna toplamak, eğlendirmek, güldürmek ve aynı zamanda da düşündürmek.
Geçen seneki oyununuz bu başarıyı rahatlıkla yakalamıştı diye hatırlıyorum…
F.K: Geçen sene hakikatten profesyonele yakın bir oyun sahneledik. Dramaturglar seyretmeye geldiler, profesyonel olarak oyunu satın almak isteyenler oldu. Şevval Sam yeni çıkacak olan albümü için benim seslendirdiğim “Pera’da Tango” adlı şarkımı aldı. Tabii ki çok gurur duyduk ancak tekrarlıyorum yönetmen olarak en iyi tiyatroyu biz yapacağız gibi bir hırsım asla yok.
Oyunun provalarını nerede, nasıl yapıyorsunuz?
F.K: Aslında Etiler’deki mekânımızdan ayrılmak birçok konuda bizi çok zorladı. Orada provalarımızı yapabileceğimiz bir sahnemiz vardı. Ancak YSK lokalinde salonlar küçük ve uygun değil. Fakat yine de 15 oyuncu, 8 dansçıdan oluşan ekibimiz duruma ayak uydurdu. Çalışmaların bir bölümü okulda, bir bölümü dernekte yapılıyor. Çok uyumlu bir ekibimiz var. Provalarımız problemsiz geçiyor. Hatta oldukça eğlenceli saatler yaşıyoruz. Bir aile olduk ve bunun keyfini çıkartarak sahneye hazırlanıyoruz.
Biraz da oyunumuzun tarzından bahsedeyim. Üniversitede bu işi okurken öğrendiğime göre iki çeşit müzikal vardır. Ben genelde yerli müzikal tarzını tercih ediyorum. Çünkü çok daha fazla komedi unsurları taşıyor ve Türk halkına daha çok hitap ediyor. Bu müzikal de müzikleriyle, danslarıyla, kostümleriyle ve dekoruyla oldukça gösterişli olacak.
Oyunun konusu ile ilgili birkaç ipucu verecek misiniz? Yoksa yine sürprizlerle mi karşılaşacağız?
Forti Barokas: Bugüne kadar sayısını hatırlamadığım kadar çok oyun yazdım. Her seferinde kendimi daha da geliştirdiğimi fark ediyorum.
“Votka- Limon”u yazın kaleme almaya başladık. Tiyatro ekibi olarak konuya birlikte karar verdik ve bazı filmlerden, oyunlardan esinlenerek geliştirdik. Güzel bir vodvil olduğunu düşünüyorum. Özellikle ikinci perde çok hareketli geçiyor.
Tabii ki yine seyircileri sürprizler bekliyor. Kısaca birkaç ipucu verebilirim. Oyunumuzda iki dönemi aktarıyoruz. Günümüzle başlıyoruz ve ardından Cumhuriyet öncesi 1910 yıllarına uzanıyoruz. Selanik- İstanbul hattında gelişen traji-komik hikâyeler ve tarihe ışık tutan konuları ele aldık. Neticede eğlenceli olmasına özen gösterdiğimiz tamamen Türkçe bir oyun yarattık.
Her oyunun perde arkası kahramanları vardır ki bu kişiler belki de herkesten çok daha fazla sorumluluk yüklenirler. Meri Pardo, Korin Nahmias ve Cina Hatem sizden de birkaç cümle alalım…
Korin Nahmias: Meri, 10 senedir sahne amirliği görevini mükemmel bir şekilde yürütüyor. Birkaç ay yurt dışında olduğu için ilgilenemedi ancak artık aramızda ve yine tüm profesyonelliğini gösteriyor. Bugüne kadar ben, ışık-efekt ile ilgilenirdim. Bu sene ilk olarak sahne arkasına geçiyorum. Ancak çok daha keyifli, zevkli ve mesuliyet gerektiren bir görev. Oyunu oyunculardan daha iyi bilmek gerekiyor. Kim, hangi kapıdan çıkacak, eline ne verilecek, ilk cümlesi ne olacak gibi hayati önem taşıyan bir sorumluluk.
F.K: Bizim oyunlarımızda sahne amirleri aslında birer reji asistanıdırlar. Yani yönetmenin bel kemiğidirler. Meri, Korin ve Cina da bu görevi layıkıyla yerine getiriyorlar, sağ olsunlar yükümü hafifletiyorlar.
Bizleri birkaç saatliğine de olsa hayatın stersinden uzaklaştıran, gülümseten ve düşündüren dernek tiyatrolarına alkışlarımızla destek vermek boynumuzun borcu diye düşünüyorum.