Auschwitz, 27 Ocak 1945’te Sovyet Ordusu’nun 60. Ordu 97. Bölüğe bağlı bir birlik tarafından kurtarıldı. Birliğin komutanı Anatoly Pavlovich Shapiro, bu bölüğü Auschwitz’e yönlendiren tesadüfü anlatıyor
“Yahudi asıllı olup 1941 yılında orduya katıldım. 12 Ocak 1945’de planlanan genel saldırının artık son çatışma olacağını düşünüyorduk. Ancak 17. Alman Ordusu’nun direnişi bizi yavaşlattı. Bu çatışmalar esnasında 24 veya 25 Ocak günü askerlerim bir grup silahlı sivili ele geçirdi. Düşman casusu olarak onları kurşuna dizmek için hazırlandıkları esnada sivillerin aralarında benim de bildiğim Yiddiş dilinde konuştuklarını duydum. Yaklaştım, aralarından biri “Ya Franzouski Partizan” (Ben Fransız direnişçiyim) diye bağırdı. Onları sorguya çekmeye karar verdim. Böylece bu grubun bir ölüm kampından kaçtığını öğrendim. Birçok insanın katledildiği Majdanek adını duymuştum. Ancak, saldırı planında görünmeyen Auschwitz’in yakınında olduğumuzu bilmiyordum.
Adı Raphael Feigelson olan grubun en genci, “Franzouski Partizan”, içinde hala hayatta kalabilmiş 3.000 kadar insanın bulunduğu kampa saldırmam için beni ikna etti. Halen kampta yaşanan vahşete ait delilleri yok etmeye çalışan bir grubun bulunduğunu da aktardı. Durumun aciliyeti karşısında planımızı değiştirip Auschwitz’e yöneldik. Raphael Feigelson’un yönlendirmesiyle kampa saldırdık. Sürpriz saldırımız karşısında SS’ler uzun süre karşı koyamadılar.
“Fransouzki Partizan” yolumuzun üzerine çıkmasaydı, biz varmadan Auschwitz tarih sayfalarından çıkacak, içindeki tüm insanlar, kanıtlar, belgeler yok olacak ve bir köy tarlasına dönüştürülecekti.
Genelkurmay’a durumu ilettim, inisiyatifim için beni Mareşal Koniev adına kutladılar ve öngörülmüş görevime geri dönmemi emrettiler. Raphael Feigelson’un katkılarıyla kısa sürede kampı SS’lerden temizleyip ana görevime döndüm.”
RAPHAEL FEİGELSON
“SS’ler Auschwitz’in tahliyesine karar verip ‘Ölüm Yürüyüş’lerini başlattıkları vakit Auschwitz’de bulunan bizlere Polonya direnişçilerinin her an gelebilecekleri ve kampa saldıracakları bilgisi geldi. Ancak hiçbir zaman gelmediler. Buna karşılık görevleri tüm vahşetin kanıtlarını yok edip kampı basit bir tarla görümüne sokacak bir SS Sonderkommando ekibi geldi. 21 Ocak sabahı küçük bir grup olarak artık elektrik verilmeyen dikenli telleri kesip kamptan kaçtık. Üstümüzde depolardan çaldığımız elbiseler ve ellerimizde Alman silahlar vardı. Uzun süre yürüdükten sonra çatışmanın ortasında kaldık. Kısa bir süre sonra da Sovyet askerlerinin eline düştük. Bizleri casus sanıp kurşuna dizmeye hazırlanırken, komutanlarını görüp “Ya Franzouski Partizan” diye bağırdım. Aramızda Yiddiş dilinde konuştuğumuzu duyunca “Du bist yid?” (Yahudi misiniz?) diye sordu. O da Yahudi’ydi. Kendisine Auschwitz’i anlattım. O da planlarında olmamasına rağmen birliğini Auschwitz’e yönlendirmeye karar verdi.