Auschwitz’i kurtaran Sovyet 60. Ordu 97. Bölüğe bağlı Birlik Komutanı Anatoly Pavlovich Shapiro kampa girdiğinde karşılaştıklarını anlatıyor
“Yaklaşık 500 asker Ölüm Kampı’ndan içeriye doğru girmeye başladık. Dört bir yanı kuşatan tel örgülere yaklaştığımızda gördüğüm manzara tüylerimi diken diken etmişti. Çizgili tektip giysiler içerisinde, adeta birer iskelete dönmüş yüzlerce insan, soğukta ve karın altında tir tir titriyorlardı. Ayakkabıların yerine ayaklarına bez parçaları bağlamışlardı. Bana korku ve endişe dolu gözlerle bakıyorlardı.
Yanlarına doğru yanaştım ve silahımı havaya kaldırarak sevinçle bağırdım “Sizi kurtarmaya geldik! Kızıl Ordu’yuz biz...” dedim ama inanmadılar bana. Dikenli teller arasından uzanan elleriyle önce elbiselerime dokundular ardından da yüzüme dokunarak gerçek olup olmadığımı anlamaya çalışıyorlardı. Dikenli teller arasından uzanan eller buz gibiydi...
Sonra barakaları kontrol etmemiz söylendi. Tam karşımda duran barakanın kapısında ‘Kadınlar İçin’ diye yazıyordu. Kapıyı açıp içeri girdiğimde gözlerime inanamamıştım. Çürümüş kadın cesetleri, iskelete dönmüş onlarca çıplak kadın ve her tarafa dağılmış insan kanı... Yarısından çoğu ölmüştü. Hayatta kalanlar ise kokuşmuş cesetler arasında ölmek için dakikaları belki de saniyeleri sayıyorlardı. İçeride 5 dakikadan fazla durmak bile imkansızdı. İkinci baraka erkekler için yapılmıştı ve onların durum da kadınlardan farksızdı...
Üçüncü olarak kapısından içeriye girdiğim baraka çocuklar için yapılmıştı. Kapıyı açar açmaz insani nefessiz bırakan bir koku geldi. ‘İskelet çocuklar’ korkudan bağırmaya başladılar “Lütfen bizi öldürmeyin! Biz Yahudi değiliz. Ne olur acıyın bize...”
Aslında hepsinin Yahudi çocukları olduklarını biliyordum ama onları ‘gaz odalarına’ götürecegimizi zannettikleri için korkudan yalan söylüyorlardı.
Sağlık görevlisi askerler çocukları tedavi etmeye başladı ve sonrada onları yıkayıp karınlarını doyurduk.”