Türk futbolu… Çarkıfelek gibi kendi çarkında dönüyor. Türk futbolu ile Çarkıfelek arasında hiçbir farkın olmadığına inanıyorum. Değişime ayak uyduramayan her şeyin bir gün gözden düşeceğine inanıyorum.
Çarkıfelek, 90’lı yılların efsane programlarındandı. Yarışma sektörünün henüz gelişmediği yıllarda oldukça izlenilen bir televizyon fenomeniydi. İlk izlediğim zamanları hatırlıyorum oldukça keyif alıyordum ama izlemeye başladıkça yarışmanın gerçekten adı gibi ufacık bir çarkın içerisinde döndüğü gerçeğini görmüştüm. Her şey aynıydı, hiçbir yenilik yoktu. “Memet Ali’nin M’si”, “Dobrowski oldun” gibi replikleri vardı. Her şey klişeydi yani bir yerden sonra.
Şimdilerde bakıyorum televizyon gerçekten çok gelişti artık her yerde yeni yarışma programları, yeni formatlar. Formatlar sıkmaya başlayınca formatlara eklenen yenilikler. Her şey değişiyor hayatta. Her şeye bir yenilik geliyor ancak çocukluğumdan beri tutkuyla izlediğim Türk futbolu bir türlü değişmiyor.
Altı yedi yaşlarından beri ligimizi takip ediyorum. Yönetici demeçleri, futbolcuların maç sonu açıklamaları, hakem eleştirileri, taraftar tepkileri, hiçbirinde en ufak bir değişiklik olmadı.
On beş sene önce ile şimdi arasında hiçbir fark yok yani. Futbolcular yenildiklerinde hâlâ “önümüzdeki maçlara bakacağız” diyor. Yöneticiler hâlâ “Biz bu hakemi artık maçlarımıza istemiyoruz” diyor. Taraftarlar hâlâ maçtan önce adeta ateşkes misali el ele, kol kola yemeğe çıkıyor ancak maç başladıktan sonra renk farklılıklarından dolayı birbirine giriyor. Eskiden, maçlar bittikten sonra kullanılan şöyle bir klişe vardı: “Akşam Erman Hoca yorumlar.” Bir tek bu değişti çünkü artık ‘Erman Hoca’ değil, ‘Erman Hocalar’ var. Düşünün ki değişen tek şey bu ‘Türk Futbolu’nda.
İsimlere bakıyorum; federasyon başkanları değişiyor. Haluk Ulusoy gidiyor, Levent Bıçakçı geliyor, Bıçakçı gidiyor, Haluk Ulusoy geri dönüyor. Ulusoy gidiyor Hasan Doğan geliyor sonra bir daha Ulusoy geliyor.
Galatasaray Fatih Terim’i gönderiyor. İki sene sonra kapısında yatıp zar zor geri getiriyor. Ardından bir daha gönderiyor, sonra tekrar göreve çağırıyor.
Fenerbahçe “artık istikrar” diyor, beş sene de dört teknik direktör değiştiriyor.
Anadolu takımları deseniz bu takımlar; Yılmaz Vural, Mesut Bakkal, Hikmet Karaman, Erdoğan Arıca, Sakıp Özberk isimleriyle bütünleşmiş artık. Bütün bu takımlar devamlı bu isimlerden birinin görevine son verip ardından tekrar göreve getiriyor.
Suratlar, isimler, davranışlar her şey aynı.
Ne oldu Çarkıfelek’e? Geçenlerde gördüm yine televizyonda. 90’ların o en heybetli, ünlülerin oraya çıkıp kendi reklamını yapmak için yarıştığı fenomeni... Ancak ne o eski heybeti vardı ne de tanıdık simalar. Çark döndükçe program da kendi çarkında dönmeye devam ediyordu adeta.
İşte Türk futbolu… Çarkıfelek gibi kendi çarkında dönüyor. Dünya değişiyor, her şey değişiyor. Bizim ne hatalarımız, ne doğrularımız, ne günahlarımız, hiçbiri değişmiyor. Şimdilerde ligin kalitesi çok düştü diyorlar, Türk futbolu o eski heybetli günlerini kaybetti diyorlar. Ben de Türk futbolu ile Çarkıfelek arasında hiçbir farkın olmadığına inanıyorum. Değişime ayak uyduramayan her şeyin bir gün gözden düşeceğine inanıyorum.
Yarışma programlarında Acun Ilıcalı bir çığır açtı ve getirdiği yeniliklerle bu sektöre farklı bir boyut kazandırdı. Demem o ki yakında federasyon seçimleri var, Türk futbolu ‘Acun Ilıcalı’sını’ bulmalı. Tekrar Ulusoy’lara, Bıçakçı’lara döneceksek vay halimize…