NE DİNLEYELİM?
Geçtiğimiz günlerde müzik dünyası çok acı bir haberle sarsıldı. ‘The Bodyguard’ filminde seslendirdiği ‘I Will Always Love You’ şarkısıyla milyonlarca kişinin gönlüne taht kuran Whitney Houston, Los Angeles’daki Beverly Hilton Oteli’nde ölü bulundu. 415 ödülle dünyanın en çok ödül alan kadın sanatçısı olarak Guinness Rekorlar Kitabı’na giren Houston çıkardığı 7 albüm ile 170 milyon CD satışına ulaşmıştı. Eğer müzik arşivinizde yoksa size sanatçının ‘Whitney Houston’ adını taşıyan ilk stüdyo albümünü satın almanızı öneririm. 14 Şubat 1985’te piyasaya çıkan ve 25 milyonluk bir satış yakalayan albüm, Billboard 200’de tam 14 hafta 1 numarada kalmayı başardı. Rolling Stones’un düzenlediği ‘Gelmiş Geçmiş En İyi 500 Albüm’ listesinde, bu albüm 254. sırada yer aldı ve Houston’a Grammy Ödülü kazandırdı. Albümden çıkan ‘Saving All My Love for You’, ‘How Will I Know’ ve ‘Greatest Love of All’ şarkıları Billboard Hot 100’de 1 numaraya oturdu.
NE OKUYALIM?
Polisiye-gerilim sevenlere müjde: Dünyayı etkileyen 2011’in en iyi gerilim romanı, dilimize çevrildi! S.J. Watson’ın Doğan Kitap’tan piyasaya çıkan ‘Uyuyana Kadar’ adlı romanı yayıncılık dünyasının en prestijli ödüllerinden Galaxy Ulusal Kitap Ödülleri’nde en iyi polisiye-gerilim kitabı ödülünü ve İngiliz Polisiye Yazarları Derneği (CWA) John Creasey Hançer Ödülü’nü kazandı. Anıların sana kim olduğunu söyler.Ya her akşam uyuduğunda anıların kayboluyorsa? Adını, kimliğini, geçmişini, hatta sevdiğin insanları, hepsini bir gecede unutuyorsan ve güvendiğin tek insan sana gerçeğin tamamını anlatmıyorsa... ‘Uyuyana Kadar’ müthiş, sarsıcı bir roman. Heyecanlı ve sürükleyici bir kitap arayışı olan herkes için biçilmiş kaftan. Kitabın ilk satırından son satırına kadar gerilim ve heyecan ivmesi hiç düşmüyor.
NE İZLEYELİM?
Simon Curtis’in yönettiği ve başrollerinde Emma Watson, Michelle Williams, Judi Dench, Julia Ormond, Kenneth Branagh gibi ünlü isimlerin yer aldığı My Week with Marilyn (Marilyn ile Bir Hafta) MM hayranları için… 1956 yılının yazında, 23 yaşında genç bir delikanlı olan Colin Clark, Oxford’da okuduğu bölümü terk ederek sinema sektörüne girer ve kendisini o sırada çekimlerine başlanan ‘The Prince and the Showgirl’ adlı filmin setinde, en alt kademedeki asistanlardan biri olarak bulur. Sir Laurence Olivier, efsanevi yıldız Marilyn Monroe ve o dönem yeni evlendiği kocası, İngiliz tiyatro oyun yazarı Aurthur Miller’ı merkezine alan film, asistan Colin’in gözünden Monroe’nun İngiltere’de geçen bir haftasını anlatıyor. Miller İngiltere’den bir süre ayrılmak zorunda kaldığında genç asistana, Hollywood’a dönmeden önce güzel aktristi İngiliz sosyetesi ile tanıştırmak, gezdirmek ve eğlendirmek görevi düşüyor. Colin Clark’ın günlüklerinden uyarlanan filmde iki genç insan arasında yaşanan karşı konulmaz çekim bir kez daha beyazperdeye taşınıyor.
NEREYE GİDELİM?
XIX. yüzyıl sonu ile XX. yüzyılın başlarında İstanbul’da faaliyet gösteren fotoğraf ustalarının karelerinden oluşan Konstantiniyye’den İstanbul’a Boğaziçi’nin Anadolu Yakası Fotoğrafları Sergisi bir devrin İstanbul’unu eşsiz kıyıları, çarpıcı yapıları, gündelik hayatı ve ilginç kişileriyle gözler önüne seriyor. Usta fotoğrafçılar Ali Sami Aközer, Félice Beato, Guillame Berggren, Abdullah Biraderler, Gülmez Biraderler, Ernest Edouard de Caranza, Sebah&Joaillier, Maurice Meys, Ali Enis Oza, James Robertson ve Elisa Pante Zonaro dönemin ağır ve zahmetli teknikleriyle çekilmiş fotoğraflarla İstanbul’un geçmişteki çehresini belgelemekle kalmıyor, bir sanayi merkezi, hatta büyük bir metropol haline gelmiş, silueti, mimarisi, taşıtları, köprüleri, rıhtımları, caddeleri ve meydanlarıyla bambaşka bir görünüme kavuşmuş olan bu kentin Anadolu yakası kıyılarında bizleri keyifli bir yolculuğa çıkarıyor. Sergi 1 Nisan 2012’ye kadar Pera Müzesi’nde gezilebilir.