2011 yılında Yahudileri en fazla etkileyen 10 olay

<p class="MsoNormal">İftira ve İnkârla Mücadele Birliği’nin (Anti-Defamation League, ADL) hazırladığı ‘2011 yılında Yahudileri en çok etkileyen olaylar’ sıralamasında, Ortadoğu ve Kuzey Afrika’da Arap Baharı diye adlandırılan ve uzun yıllar iktidarda olan Mısır Başkanı Hüsnü Mübarek ve Libya Diktatörü Muammer Kaddafi gibi Arap liderleri sürpriz bir şekilde deviren halk ayaklanmaları başta geliyor</font></p>

Diğer
15 Şubat 2012 Çarşamba

Galya KOHEN AFYA


ADL, geçtiğimiz yıl Yahudileri etkileyen olayların başında Arap Baharı’nı sayarken, bunun dışında, Filistinlilerin tek taraflı devlet kurma girişimleri, İran’ın nükleer programı ile dünyaya meydan okuması, Hamas’la yapılan tutuklu değişimi çerçevesinde Gilad Şalit’in serbest bırakılması, ABD Kongre Üyesi Yahudi Gabrielle Giffords’ın vurulması ve ABD’de bazı eyaletlerde göçmenlere karşı alınan tedbirler gibi olaylar da listede yer alıyor.

ADL Direktörü Abraham H. Foxman, bu yılın Ortadoğu’da tarihi değişimlere şahit olduğunu ve bu değişimlerin sonuçlarının İsrail’de, ABD’de ve dünyada hissedilmeye devam ettiğini belirterek, “Mısır ve Libya’daki bu ani rejim değişikliğini ve Suriye’de Esad rejimini tehdit eden olayları hiç kimse tahmin edemedi. Arap Baharı bölgenin tarihini yeniden yazarak, iyisiyle kötüsüyle İsrail’in önümüzdeki yıllar için komşularıyla ilişkilerini yeniden tanımlamasına yol açtı. Arap Baharı hızla Arap Kışına doğru yol alıyor,”  sözleriyle devam etti.

ADL yöneticilerinden Robert G. Sugarman, ABD’nin federal bir hâkimi olan ve aynı zamanda ABD Temsilciler Meclisi üyesi Gabrielle Giffords’ın ve yanındaki masum kişilerin vurulmasından duydukları şoku tekrar hatırlatarak, bunun ABD demokrasisinin tam merkezine bir saldırı olduğunu belirtti. Sugarman, “Göçmen tartışmasında yer alan nefret söylemlerinin Arizona ve Alabama gibi bazı eyaletlerde göçmenlerin tutuklanması ve geri yollanması şeklindeki bazı kanunları çıkararak daha da çok çirkinleşmesine şahit oluyoruz,” dedi.

ADL’YE GÖRE GEÇEN YIL YAHUDİLERİ EN ÇOK ETKİLEYEN 10 OLAY

• Ortadoğu’yu dönüştüren Arap Baharı

• İran’ın uluslararası yaptırımlara rağmen nükleer programı ile dünyaya meydan okuması

• Yahudi bir Kongre üyesinin Arizona’daki bir mitingde vurulması

• Göçmen sorunu: ABD’de bazı eyaletlerin insan haklarını ihlal eden kanunları kabul etmesi

• Soysal ağlarda nefret söylemlerinin artması

• Filistinlilerin tek taraflı devlet kurma girişimlerinin İsrail-Filistinliler barış görüşmelerini engellemesi

• Beş yıllık esaretin ardından Gilad Şalit’in serbest bırakılması

• Bin Ladin’in öldürülmesi ile teröre karşı verilen savaşta önemli bir dönemece girilmesi

• Holokost’u değersizleştirme çabaları

• Politikada din unsurunun yarattığı endişelerin tekrar ortaya çıkması

Ortadoğu’yu dönüştüren Arap Baharı:Tunus’ta sokak gösterileri olarak başlayan Arap Baharı birinci yıldönümünde Arap dünyasını derinden etkileyen bir süreci harekete geçirdi. Eski işbirlikleri, bölgesel dinamiklerin despotizmden demokrasiye doğru ilerlemesi ile birlikte parçalandı. Bu olaylarla birlikte, uzun süre meydan okuyarak direnip sonunda kendi vatandaşları ve NATO birlikleri ile devrilen Libya Diktatörü Muammer Kaddafi ile Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek gibi uzun yıllar Arap politik sahnelerinde yer alan bazı devlet adamları Arap Baharı ile sahneden inmek zorunda kaldılar. Mübarek rejiminin devrilmesinin ardından Müslüman Kardeşler ve bazı İslamcı partilerin, yeniden şekillenen Mısır politikasında liderlik iddiasıyla ortaya çıkması ise, antisemitizmi hızlandıracağı ve İsrail’le yapılan barış anlaşmasının geleceğini olumsuz engelleyeceğine dair endişeleri arttırıyor. Bununla beraber Suriye’deki Esad rejiminin silahlı güçler tarafından sarsılması ve bunun getirdiği uluslararası yalnızlaştırma da geleceğe yönelik birçok soru işaretini beraberinde getiriyor.

İran’ın kendisine karşı uygulanan yaptırımlara rağmen nükleer programı ile dünyaya meydan okuması: İran’ın nükleer programını durdurmaya çalışan uluslararası engellemelere rağmen, Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu, İran rejiminin halen nükleer silah kapasitesini geliştirmeye yönelik çalışmalar yaptığını raporladı. Bunun üzerine ABD, İngiltere, Kanada ve Avrupa Birliği, İran’ı nükleer silah hırsından vazgeçirebileceklerini umarak yeni yaptırımlar belirledi. Tüm bunlar olurken ABD, Arjantin ile Washington’da bulunan Suudi Arabistan ve ABD elçiliklerine İran destekli saldırılar yapıldığını belirledi. İngiltere ise, elçilik binası İranlılar tarafından saldırıya uğrayınca Tahran’daki elçiliğini ve İran’ın Londra’daki elçiliğini kapattırdı. İran halen dünyadaki birçok ülkenin baskılarına rağmen barışçıl olduğunu savunduğu nükleer programını geliştirmekte ısrar ediyor. 

Yahudi Kongre üyesinin Arizona’daki bir mitingde vurulması: Geçtiğimiz yıl Ocak ayında ABD Temsilciler Meclisi üyesi Gabrielle Giffords’ın Arizona’da vurularak öldürülmesi tüm ABD’yi şoke etti. Saldırıları gerçekleştiren Jared Lee Loughner’ın altı kişiyi öldürüp, on dört kişiyi yaralaması ile sonuçlanan bu trajik olayda saldırıların ana hedefi olan Giffords başına giren bir mermi ile yaralandı ve uzun süren bir rehabilitasyon süreci geçirdi. Tutuklanan Loughner’ın sanal ortamdaki yazıları ve videoları, kendisinin herhangi bir harekete bağlı olmadığını göstermekle beraber hükümete karşı genel bir tatminsizliğinin ve güvensizliğinin olduğunu ve hükümet karşıtı komplo teorilerine ilgisi olduğunu gösterdi.

Sosyal ağlarda nefret söylemlerinin artması: İnternet ve sosyal ağların popülerliğinin artması ve akıllı telefonların yaygınlaşması iletişim hızını arttırırken, aynı zamanda antisemitizm ve benzeri nefret söylemlerinin de yayılmasına sebep oluyor. İnternet sağlayıcıları özgür ifade ile nefret ifadelerini ayrıştırmaya ve sitelerinde bunların kurallarını oturtmaya çalışıyorlar. İnternette nefret söylemleri sorunu, bu yılın başında Facebook’un kendi sitesinde Filistinlilerin ‘Üçüncü İntifada’ya çağıran sayfalara vermekte zorlandığı tepki ile daha da fazla ortaya çıktı. Holokost’u inkâr eden sosyal ağların artması da 2011’in bu konudaki büyüyen endişelerinden biri oldu.

Filistinlilerin tek taraflı devlet kurma girişimlerinin İsrail-Filistinlilerin barış görüşmelerini engellemesi: Filistin yetkilileri geçtiğimiz yıl İsrail’in pazarlıklara geri dönme çağrısını reddedip Birleşmiş Milletler’de devlet kurma girişimlerinde bulundu. Bu girişimler, ABD Başkanı Barack Obama ve birçok diğer uluslararası liderlerin uyarılarına rağmen gerçekleşti. Başvurusunu yaptıktan hemen sonra Filistin Özerk Yönetimi Lideri Mahmud Abbas, BM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmada, İsrail’e karşı ciddi suçlamalarda bulundu. BM Güvenlik Konseyi Filistinlilerin başvurusunu ve devlet kurma girişiminin nasıl sonuçlanacağı ise henüz net değil.

Beş yıllık esaretin ardından Gilad Şalit’in serbest bırakılması: 2006 yazından beri Hamas’ın elinde tutulan İsrailli asker Gilad Şalit’in serbest bırakılması bir yandan İsrail’in askerlere verdiği değer açısından hayranlık uyandırırken öte yandan da bunun yüksek bir bedelle elde edildiğini gösterdi. Alman ve Mısırlı arabulucular eşliğinde gerçekleşen anlaşmaya göre Şalit, aralarında birçok terörist saldırılardan sorumlu kişilerin de olduğu 1027 Filistinli ve Arap terörist mahkûm karşılığında serbest bırakıldı. Şalit 18 Ekim’de İsrail’de ailesi ve İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu tarafından karşılandı. Şalit’in serbest bırakılmasının faturası ağır olsa da bu, tüm dünyaya İsrail’in tek bir askerinin arkasında sağlam durduğunu gösterdi. Ancak bununla birlikte Ron Arad, Zachary Baumel, Tzvi Feldman ve Yehuda Katz gibi diğer esirlerin serbest bırakılması için tartışmaları başlattı.

Bin Ladin’in öldürülmesi ile teröre karşı verilen savaşta önemli bir dönemecin alınması:El Kaide Lideri Usama bin Ladin’in ABD Özel Timi tarafından geçtiğimiz mayıs ayında öldürülmesi, ABD’nin teröre karşı verdiği savaşın mihenk taşlarından biriydi. Eylül ayında ise El Kaide’nin önemli liderlerinden Enver El Avlaki Yemen’de öldürüldü. El Avlaki’nin propagandaları 11 Eylül’den sonra ABD’de ve diğer ülkelerdeki birçok kişiyi terör eylemlerine çekmişti. Bin Ladin, Avlaki ve diğer sekiz El Kaide liderinin vurulması 2011’de terörist ağına büyük darbe vermekle birlikte ideolojileri halen dünyada tehdit unsuru olmaya devam ediyor.

Holokost’un değersizleştirilme çabalarının tavan yapması: 2011 yılının ilginç özelliklerinden biri de Holokost’un uygunsuzca kıyaslamalarda kullanılması oldu. Hitler ya da Nazi ile ilgili karşılaştırmalar yapanlar arasında Papa’yı Nazi’ye benzeten oyuncu Susan Sarandon, Obama’yı Hitler’e benzeten Country şarkıcısı Hank Williams Jr, Hitler’le ilgili yaptığı söylemlerden dolayı özür dilemek zorunda kalan John Galliano, kendi kişisel hayatı ile ilgili yaptığı yorumlara Anne Frank’ı dahil eden Amerikan futbol yıldızı Tiki Barber gibi halka mal olmuş birçok önemli kişi bulunuyor. Hindistan’da bir televizyon programı ise, Yahudi grupların eleştirilerinin ardından, adı ‘Hitler Hala’ olan popüler pembe dizinin adını değiştirdi.

Politikada din unsurunun yarattığı endişelerin tekrar ortaya çıkması: Geçtiğimiz yıl ABD’de başkanlık yarışının başlamasıyla, adayların kampanyalarında inanç unsurları tartışılmaya ve rakip adayların bu dini bağlamda halka hizmet etmelerinin uygunluğunun sorgulanmasına da başlandı. Bir konferansta Amerika Aile Birliği temsilcisi ideal başkan adayının, ‘içten, kendine özgü ve Hıristiyan inancından olması gerektiğini vurguladı. Başkanlık yarışının sonuçlanacağı bir yıla girilmesiyle ABD politikasında dinin yeri konusu tartışmaları da beraberinde getirecek gibi gözüküyor.