Küçük bir ülkedeki bir bilim enstitüsü nasıl tüm dünyayı etkileyebilir?
Geçtiğimiz pazartesi akşamı bu yılki Yoel Ülçer seminerlerinin ilki yoğun bir katılımla Ulus Oditoryumu’nda gerçekleşti. 47 yaşında Weizmann Enstitüsü’nün en genç başkanı seçilen Daniel Zajfman bir yandan bu enstitünün bilinmeyen başarılarını konuklar ile paylaşırken yaptığı sunum sonrası çatışmalara son vermenin el ele bilimle kucaklaşmak olduğunu da tüm izleyicilere hatırlattı.
Geçtiğimiz senelerde ses getiren Why Marry Jewish,2050,Tora ve Bilim seminerlerinden sonra Yoel Ülçer anısına Fakirleri Koruma Derneği bünyesindeki Yoel Ülçer Fonu gönüllülerinin bu seneki seminer konuğu ise bir bilimadamı Prof. Daniel Zajfman oldu. Özellikle hem genetik, kimya gibi bölümlerde okuyan hem de çalışan gençlerin yanı sıra cemaatin farklı yaş ortalamalarından birçok kişinin katılımıyla gerçekleşen gecede açılış konuşmasını fon gönüllüleri adına Cesy Ancel Şeritçioğlu gerçekleştirdi. Yoeliko’nun bıraktığı emanetin ışığında her sene birbirinden farklı seminerler ile cemaatle buluşmanın mutluluğunu yaşadıklarını belirten Cesy bu vesile ile salonda bulunan yine 15 Kasım kurbanlarından Anette’in annesi Sili Hanım’a da geceyi onurlandırdıkları için teşekkürlerini sundu. 30’a aşkın gönüllü ve şimdiye kadar 210’u aşkın gencimizi ideallerine taşımanın mutluluğu ile Yoel Fonü gönüllülerinin hazırlığını üstlendiği gece, kokteyl ve açılış konuşması sonrası esprili üslubu ile Prof Zajfman’ın konukların tüm dikkatini çeken sunumu ile başladı.
Prof. Zajfman konuşmasının başında Yoeliko’nun anısına gelmiş olmaktan yaşadığı mutluluğu belirterek bu gibi acı olayların toplumu karanlığa doğru ittiğini hatırlattı. Prof. Zajfman koşullar kimi zaman karanlığa itse de Yahudi toplumu olarak her zaman ışığın doğrultusunda yürümenin gerekliliğini ve bunun da ancak bilim sayesinde olabileceğini belirtti. Konuşmasının ilk bölümünde Prof. Zajfman konuklarla “Bilimsel gelişmelerde nasıl fark yaratılabilir? İyi bir fikir nasıl gerçeğe dönüşebilir?” sorularını paylaştı. Weizmann Enstitüsü’ne göre yeni fikirlerin gerçeğe dönüşmesindeki üç temel anahtar “Merak, Bilgi ve Eğitim”den oluşuyor. Geleceğin teknolojisinde nelerin üretileceği tam olarak bilinmese de bunları hangi şartlarda kimin üretebileceği şimdiden tahmin edilebiliyor. Zajfman konuşmasında her ne kadar teknolojinin gelişimini bilimadamları direkt olarak tayin etmese de asıl önemli olanın Weizmann Enstitüsü gibi yeni fikirleri olan insanlarla çalışmak olduğunu belirtti. Bu konuyu tarihsel ilginç örneklerle süsleyen Zajfman nasıl ünlü fizikçi Lord Kelvin’in uçakların icadından kısa bir süre evvel bunu tahmin bile etmediğini veya 1977 yılında DEC(Digital Equipment Cooperation) Başkanı Ken Olsam’ın “İnsanların evinde bilgisayar tutması için bir neden göremiyorum” sözünden on yıl sonra evlere bilgisayar girdiğini hatırlattı. Nitekim Albert Einstein “Yenilikler mantıksal düşüncenin değil, mantıksal bir yapılanmanın sonucu oluşur” diyerek bazen bir buluşun bile bize yeni sorular getirdiğini ve çözüm olmadığını belirtmiştir.
Prof. Zajfman,Weizmann Enstitüsü’nde çok disiplinli,yüksek düzeyli ve entelektüel bir ortam sağlamaya çalıştıklarını paylaştı.Mükemmel bilimadamlarının özellikle kendileri kadar iyi ortamlarda çalışmak istediklerini belirten Prof. Zajfman,enstitünün bu alanda yeni fikirlerin doğmasını kolaylaştıracak bir platform olduğunu belirtti. Keşfetmek, öğrenmek gibi insan beyninde başlayan bir unsur ise bunu sağlamak için de enstitünün görevi personeline bunu sağlayabilecek ortamı sağlamaktır.
Weizmann Enstitüsü’nün bugüne kadar olan başarılarının arasında ilk kanser aramalarını başlatan, İsrail’de ilk bilgisayarı üreten bilim merkezi, nükleer fizik çalışmaları, bilim merkezli bir endüstriyel park kurması, Copaxone ve bunun gibi ürettikleri toplam 7 ilaç patentine sahip olmaları sadece birkaç örnek olarak sıralanabilir. Özelikle bilgisayar üretiminin ilk başladığında bilim merkezi bütçesinin % 25’i olduğunu hatırlatan Zajfman bunu kendileri için bir engel olmaması gerektiğini belirtti. Kendi çalışma metotlarını “merak odaklı” olarak niteleyen enstitü bu sayede bilimadamlarına rüyalarının peşinde koşma fırsatını da tanıyor. Tüplerle oynarken bunların içindeki elektrik dalgalarını şans eseri fark eden Mr. Röntgen yine bu bağlamda buluşların meraktan doğduğuna iyi bir örnek teşkil ediyor.
Prof. Zajfmann konuşmasının son bölümünde ise en büyük başarılarının bilimadamlarına sahip çıkmak olduğunu belirtti. 21. yüzyılın şartlarında bilimadamlarına en rahat edebilecekleri ortamı sağlayarak onların enstitüde kalmalarını başarmanın enstitü için ve İsrail için önemini belirten Zajfman aynı bilimadamlarının buluşlarının ise tüm dünyayı etkilediğini hatırlattı. Günümüzde ülkeler arasındaki diplomatik sorunların bile bilim ve spor sayesinde çözülebildiğini belirten Zajfman, şu anda enstitünün en büyük ortak çalışmalarını Almanya ile yapabilmelerini buna en iyi örnek olduğunu söyledi. Politika yerine bilim hakkında konuşmanın bazen tüm sorunlara iyi gelebildiğini belirten Prof. Zajfman yeni buluşların sadece tek bir ülke değil tüm dünya yararına olduğunu belirtti.
Yahudilerin bilimdeki gözle görülür üstünlüğünün sebebini bunun onların kültürel bir parçası olduğu ile açıklayan Zajfman yüzyıllarca bir yerden diğerine gitmeye zorlanan Yahudi toplumunun yanında en büyük hazine olarak da bilim gücünü götürdüğünü hatırlattı. Şu anda İsrail’i tam olarak boykot etmek isteyen hiçbir ülkenin bu üretilen ilaçlardan veya teknolojiden vazgeçip bunu yapmasının mümkün olmayacağını belirten Prof. Zajfman birçok ülkenin bunu kabullenmek istemediğini belirtti. Zajfman konuşmasının sonunda da katılımcıların meraklı sorularını yanıtladı. Gecenin sonunda ise Rozi ve Viktor Ülçer çifti konuk Mr Zajfman’a bir teşekkür plaketi sundular.
Bilim aşkı ve bilim tutkusu insanlara diğer tüm sorunları unutturur. Aynı gelişmelere kalpten inanan ve aynı duyguları paylaşan bu insanlar diplomasinin açamadığı birçok kapıyı açabilir. Bilimadamları bir toplumun yaşamasını, gelişmesini sağlar. Bilimadamlarına güvenip bazen sözü onlara bırakmak birçok politika ile çözülemeyen sorunda çözüm kapılarını aşabilir. Yoel fonu gönüllülerine ve Rozi Ablaları’na bizi bilimle buluşturdukları bu farklı gece için teşekkür ederiz.