Türkiye’de uzun yıllar Kültür Ataşeliği görevini başarıyla yürüten Zali de Toledo, hepimizin tanıdığı ve sevdiği bir sima. Girişken ve becerikli kişiliğini takdir ettiğimiz Zali de Toledo’nun başkanlığını üstlendiği İsrail’deki Türkiyeliler Birliği’ni ileriye taşıyacağına, iki ülke arasındaki kültürel ilişkilere ivme kazandırma yönünde büyük adımlar atacağına inanıyorum
Kendinizi tanıtır mısınız?
1943 yılında Kasımpaşa’da, tam Varlık Vergisi dönemlerinde doğdum. Taksim’de İsrail Konsolosluğu açılışına büyükannem ile gitmiştim. Müthiş kalabalıktı, herkes duygulanmış sevinç gözyaşları döküyordu. Henüz altı yaşındaydım ama çok etkilenmiştim. O yaşlardan itibaren bende bir tutku haline gelen İsrail’e, 1960 yılında göç ettim. İbranice öğrenmek üzere kibutza gittim. Orada yeteneklerimi ortaya çıkaracak bir iş buldular bana; böylelikle kibutzda kunduracı olarak çalışmaya başladım. Kibutzda evlendim, kızım orada doğdu, bugün 50 yaşında. Üç torunum var, her biri ile gurur duyuyorum. Kız torunum 26 yaşında, çok büyük bir şirketin CEO’su olarak çalışıyor. İkinci torunum yeni tamamladığı askerlik görevinde paraşütçü komando birliğindeydi. Bir de on dört yaşında bir torunum var.
İsrail Filarmoni Orkestrası ile uzun çalışma döneminiz nasıl başladı?
İsrail Filarmoni ile on yıl süren bir çalışmam var. Herhalde çok şanslıydım çünkü dünyanın en ünlü ve en değerli şefleri ile çalışma imkânı buldum. Arthur Rubinstein’dan tutun, Leonard Bernstein’a günümüzde her biri birer efsane olan müzisyenlerle çalıştım. Orkestranın halkla ilişkilerini yaptığım, dış ülkelerde tanıtımını sağladığım bu dönem, hayatımın kültürel açıdan en zengin dönemi oldu. Elçilikler, konsolosluklar, diplomatlar ile ilişki içindeki bu on yıl o kadar çabuk geçti ki…
Bu görevin ardından İspanya’da Katolik kiliseleri konusunda üç aylık bir araştırma sürecim oldu. O dönemde Katolik kilisesi Kudüs’le fazla ilgilenmiyordu. İspanyolca bildiğim ve Saint Pulcherie adlı Katolik okulunda eğitim gördüğüm için beni göndermeyi uygun buldular. Araştırma konum, Katolik Kiliseleri ile temasa girip mensuplarının neden Kudüs’e gelmediklerini öğrenmekti. O dönemde Hıristiyan âleminden dini turlarla İsrail’e gelenler Ortodokslar ve Protestanlardı. Günümüzde bu durum değişti tabii.
Şimdiki İsrail Devlet Başkanı Şimon Peres ile tanışıklığınız hangi dönemde oldu?
Peres’i uzun yıllar önce tanıdım. Başbakanlığa aday olduğunda ona gönüllü olarak yardımcı oldum. Daha sonra Ladino konuşan bir toplumu temsilen İşçi Partisi yararına birçok çalışmaya katıldım. Peres de, İşçi Partisi de çalışmamı takdir etti.
Türkiye’ye Kültür Ataşesi olarak atanmanızda Şimon Peres’in etkisi oldu mu?
Tabii ki. Bugünmüş gibi hala hatırlıyorum: King David Oteli’ne Avusturya Cumhurbaşkanı gelmişti. Ben orada Peres’e yaklaşıp, “Şimon, İsrail’i ülke dışında tanıtamaz mıyım?” diye sordum. “Hiç şüphem yok, bunu çok iyi başarırsın. Bugünlerde gel konuşalım,” dedi. Üç ay sonra Türkiye’deydim.
O tarihlerde Türkiye’de İsrail’in Kültür Ataşesi diye bir görev yoktu, değil mi?
Yoktu tabii. Ankara’ya vardım. Farabi Sokak’ta derme çatma bir binaydı. Oturabileceğim bir iskemlem bile yoktu. Çok sevdiğim ve maalesef genç yaşta kaybettiğimiz Büyükelçi David Granit’e, “Bugün misafiriniz var mı?” diye sordum, “Yok” dedi. Önündeki iskemleyi aldım ve oturdum. Yani işe tek bir iskemle ile başladım ve sonuçta sanırım başarılı oldum. Ama ortam da çok elverişliydi.
Türkiye’de birçok etkinlik düzenlediniz. Bu etkinliklerden sizi en çok heyecanlandıranlar hangileriydi?
İki çok önemli etkinlikten söz etmek istiyorum. Topkapı Sarayı’ndan, Askeri Müze ve İslam Eserleri Müzesi’nden sergiler getirdim İsrail Müzesi’ne. Bu serginin açılışına Ariel Şaron da gelmişti. İslam Eserleri Müzesi Müdürü Nazan Ölçer ile birlikte o müzeden çok değerli halılar getirmiştik İsrail’e sergilenmek üzere.
Ayrıca İslam Eserleri Müzesi’nde Osmanlı Bankası’nın desteği ile Kutsal Toprakların Osmanlı dönemini yansıtan ve eski fotoğraflardan oluşan bir sergi açtık. Topkapı Sarayı’ndan ve Askeri Müze’den taşıdığımız değerli eşyalarla İsrail Müzesi’nde açtığımız sergide çok yüksek meblağlarda sigorta ödedik. Askeri Müze, IV. Murat’ın çadırını da verdi sergilenmek üzere.
Çok sayıda konser düzenledim. Son olarak Kudüs Senfoni Orkestrası’nı getirdiğim Ankara’daki konserde tüm üst düzey simalar vardı. İsrail’den birçok şarkıcı, bale sanatçısı ve orkestralar getirdim. Fazıl Say’ın da İsrail’de konser vermesini organize ettim. TRT’nin gençlik grupları, ‘Sultans of The Dance’, TRT Çok Sesli Korosu, Cem Mansur İsrail’de sahne alan sanatçılar oldu. Anlayacağınız kültürel etkinliklerde iki taraflı çalıştım. Birini maaş karşılığı, diğerini gönüllü olarak yaptım.
Türkiye’de çok sayıda dostluk ilişkisi kurdunuz herhalde…
Çok güzel ilişkiler kurdum. Bunların en önemlisi Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Nuri Yılmaz ile yaptığım işbirliğiydi. İslam ve Yahudilik dinleri arasında diyalog çalışmalarında bulundum. O dönemde, tarihte ilk kez bir İslam ülkesi, İsrail Başhahamını Türkiye’ye davet etmiş oldu. Süleyman Demirel’i İsrail’de misafir ettik.
Türkiyeliler Birliği Başkanlığı görevini nasıl kabul ettiniz?
Başlangıçta açıkçası çekimser yaklaştım. Çünkü ben hiçbir zaman Türkiyeliler Birliği çerçevesi altında çalışmadım. Hep tek başıma çalıştım, hiç kimseye ‘bunu nasıl yapalım’ diye danışmadım. Kararları kendi başıma almış bir insanım. Gruplar ve komisyonlar ile birlikte çalışmadım hiçbir zaman. Teklif gelince gerçekten çok şaşırdım. Sonuçta kabul ettim, çünkü bu büyük bir şeref.
Ne gibi projeleri gerçekleştirmek istiyorsunuz?
İlk aşamada Türkiyeliler Birliği’nin tanıtımı yönünde çalışmalar yapacağım. Geniş bir yelpazede tanınması için temaslara başladım. Binyamin Netanyahu’nun bürosundan Eitan Nae geçtiğimiz günlerde bizleri tanımak için ziyaretimize geldi. Dışişleri Bakanı Yardımcısı ile bu amaçla bir görüşme yaptım. Yakında Devlet Başkanı Şimon Peres ile bir görüşme yapacağım. İsrail’in tanıtım konusunda en önemli web sitesi ‘The Israel Project’ ile Rafael Sadi’nin yürüttüğü ‘HasTürk’ web sitesini temasa geçirmeyi düşünüyorum. Yani tanıtım açısından açık ve dışa dönük, çok yönlü çalışmalar yürüteceğiz. Amacım Türkiyeliler Birliği’nin herkesçe tanınması.
Türkiye ile ilişkileri güçlendirme konusunda neler yapacaksınız?
İşin en kolayı ilişkileri kültürel açıdan sürdürmek ve güçlendirmektir. Ne de olsa müzisyenler, sanatçılar aynı lisanı konuşurlar, kolay bir lisandır konuştukları. En azından kültür yolu ile iki ülke arasındaki bağları sağlam tutmak için elimizden geleni yapacağız. Ekonomik boyuttaki ilişkilerde içimiz rahat, iki ülke arasındaki ticaret hacminde bu yıl yüzde 21 artış olduğu söyleniyor. Geçenlerde 148 kişilik dindar bir grup geldi Türkiye’den. Onlar ülkenin her tarafındaki camileri gezdiler. Birliğin eski Başkanı Momo Uzsinay, birlikten bazı bayanlarla birlikte bu grubu havaalanında çiçeklerle karşıladılar. Bu kişiler böyle bir karşılama karşısında şaşırıp kaldılar. Güzel ilişkiler oldu. Bunların devamını getirmeye çalışacağız.