Yahudi sınıflarında Arap öğretmenler

İsrail’de yaşayan Yahudi ve Arap çocukların birbirlerini daha iyi tanıyarak büyüyebilmeleri için İsrail okullarında yeni bir eğitim programı başlatıldı. Artık, Yahudi öğrenciler, Arap lisanını ve kültürünü Arap öğretmenlerin kendisinden öğreniyor

Sibel BENMAYOR Diğer
14 Mart 2012 Çarşamba

Çoğu zaman birbirlerine kuşkuyla yaklaşan, günlük hayatta birbirleriyle iletişime girmekten kaçınan Yahudi ve Arap vatandaşların arasındaki engelleri kaldırmak amacıyla, İsrail’deki eğitim sisteminde bir devrim gerçekleştiriliyor: Okullarda yabancı dil olarak öğretilen Arapça için Arap öğretmenler işe alınıyorlar. Eğitimciler bu programın amacının yeni bir lisan öğretmekten çok, sosyal bir temeli olduğunu vurguluyor. 

Kuzey Galil’de bölgesinde dağların yamacında bulunan Yokneam kasabasındaki Tidhar İlkokulu’nun müdürü Shlomit Vizel’e göre bu, iki kültür arasında kaçırılmayacak bir yakınlaşma şansı… Vatandaşlarının yüzde 20’si Arap olan bir ülkede anadili Arapça olan bir öğretmenden bu lisanı öğrenmek kadar doğal bir şey olamaz.

Yıllar boyunca kültürel ve politik farklılıklardan dolayı Yahudi öğretmenler Yahudi çocukları, Arap öğretmenler ise Arap çocukları eğittiler. ‘Ya Salam’ veya ‘Oh Wow’ adıyla bilinen bu program, çok az Yahudi’nin iyi konuştuğu ama İsrail’in resmi dili olarak kabul edilen Arapça lisanının yeni bir yaklaşımla öğretilmesini hedefliyor. Normalde yedinci sınıfta öğretilmeye başlanan Arapça, bu yeni programa göre beşinci sınıfta öğretilmeye başlıyor. Ayrıca geleneksel yaklaşımdan farklı olarak, Yahudi çocuklarının sınıflarına Arap öğretmenlerin girmesi ile konuşma lisanının öğretilmesi hedefleniyor.

GENÇ ARAP ÖĞRETMENLER İŞ BAŞINDA

İşin başını çeken öğretmenlerden biri de iki senedir Tidhar’da çalışan 29 yaşındaki Maram Faour. Faour, çalışma arkadaşları tarafından desteklendiğini, öğrencilerinin ve ailelerinin de kendisini benimsediğini söyleyerek, “Kendimi yabancı bir öğretmen gibi değil, sıradan bir öğretmen gibi hissediyorum,” diyor.

Faour işe başladığında öğrencileri kendisini nasıl karşılayacakları konusunda epey endişeli olduğunu söyleyerek sözlerine devam ediyor. Çalışmaya başladığında hiyerarşik Arap okullarında söz konusu bile olmayan şekilde öğrencilerin kendisine ilk adıyla hitap etmesinin, gürültülü ve gayrı resmi atmosferin kendisini çok şaşırttığını itiraf ediyor. Faour bazı günler evine gözyaşları içinde geri dönmüş. Daha sonra ise müfredat yerine öğrencileriyle olan ilişkiye yoğunlaşmaya karar vermiş. İş arkadaşlarının ve bu programı kuranların da desteğiyle öğrencileriyle oyunlar oynamaya, aralarındaki diyalogu desteklemeye ve onlara Müslüman bayramlarını öğretmeye başlamış. Çocuklar onun geleneksel şekilde değil de kendileri gibi giyindiğini görünce şaşırmış. İsrail’in Kızıldeniz kıyısındaki tatil şehri Eilat’da tatil yaptığını, e-mail ve laptop kullandığını öğrenmişler. Faour sınıfa, bir gün Arapça hikâye anlatan birini, başka bir gün de darbuka çalan birini getirmiş. Faour ayrıca, üç kızını da okula getirerek öğrencileriyle tanıştırmış. “Öğrencilerime Araplar hakkındaki her şeyi pozitif şekilde öğretmek istiyorum,” diyor.

ÖĞRENCİLER EĞLENCELİ DERSLERDEN MEMNUN

Bugün Faour sınıfına tamamen hakim. Blucin ve siyah gömleğiyle öğrencilere sorular soruyor, öğrencilerin çoğu parmak kaldırıyor ve sınıftaki diyalogların çoğu Arapça gerçekleşiyor.

Öğrencilerinden biri Arapça olarak, “Adım Adir. Yokneam’da yaşıyorum. Tidhar İlkokulu’na gidiyorum. Altıncı sınıftayım ve on bir yaşındayım” diyebiliyor. Bütün sınıf alfabe şarkısını söylüyor ve öğrenciler tahtaya kalkıp Arapça harfleri yazmak için birbirleriyle yarışıyorlar.

Altıncı sınıf öğrencisi Michal Zimmerman Arapça dersleri için, “Eğlenerek öğreniyoruz. Bu ders diğerlerinden daha zevkli,” yorumunu yapıyor.

Öğrenciler ayrıca, farklılık, başkalarına saygı ve pek çok İsraillinin kafalarında yer etmiş olan ‘tüm Araplar teröristtir’ önyargılarını kıracak, büyüklerin de faydalanabilecekleri hayat dersleri öğreniyorlar.

Sınıftaki başka bir kız öğrenci, Ron Crispin, “Genelleştirmemiz yanlış olur. Hepimiz aynı ülkenin insanlarıyız, barış içinde yaşamalıyız,” diyor.

Faour politik konuları konuşmaktan kaçınsa da bu her zaman mümkün olmuyor. Füze saldırılarının ardından yaşanan bir hava operasyonundan sonra gelen bir öğrencinin, “Bunu da siz mi yapıyorsunuz?” sorusuna “Karşılıklı roket saldırısı oluyor. Biz de buna üzülüyoruz. Biz de barış istiyoruz,” diye yanıt verdiğini anlatıyor.

200 OKULDA UYGULANIYOR

İsrail okullarında Arapça yedinci sınıftan onuncu sınıfa kadar mecburi olmasına rağmen bu program zorunlu değil. Araplarla Yahudilerin bir arada yaşamalarını geliştirmeyi amaçlayan Abraham Fonu’nun araştırmasına göre, okulların yarısında Arapçayı öğrenciler yalnızca iki sene alıyorlar.

Ülkenin resmi dili olan İbranice ise tüm okullarda zorunlu. İbranice, Arap bölgelerindeki okullarda da üçüncü sınıftan itibaren öğretilmeye başlıyor. İsrail’de Arap ve Yahudi cemaatleri genelde ayrı bölgelerde yaşadıkları için karışık okul bulmak oldukça zor.

İsrail Eğitim Bakanlığı ile çalışan Abraham Fonu ‘Ya Salam’ programını 2005’te deneme amacıyla ülkenin kuzey bölgelerinde bulunan on iki okulda uygulamaya başladı ve programın uygulandığı okul sayısını yavaş yavaş arttırdı. Bugün, ülkedeki 1700 okulun yaklaşık 200’ü bu programı uyguluyor. Bu okullar, ülkenin daha çok Arap çoğunluğu olan kuzey bölgelerinde yer alıyor. Programı Eğitim Bakanlığı uyguluyor ancak, maddi desteği Abraham Fonu veriyor.

Amaç, Yahudilerle Araplar arasında kalıplaşmış düşünceleri ve korkuları yıkmak ve iki kesimin birbirini daha iyi tanımasını sağlamak. Kuzey bölgesinin Arap dili denetçisi Orly Nachum da program dahilinde her şeyin planladıkları gibi geliştiğini söylüyor. İsrailli Araplar, Batı Şeria ve Gazze’deki Filistinli kardeşleri gibi vatandaşlık haklarına sahipler fakat zaman zaman ev ve iş bulma konularında ayrımcılığa uğruyorlar. Ülkenin Yahudi çoğunluğu İsrailli Arapları, gerek Filistinlilerle özdeşleştirerek, gerekse de Arap liderlerinin İsrail karşıtı demeçlerinden yola çıkarak, şüpheyle değerlendiriyorlar.

İsrail Parlamentosu da, bu atmosferin etkisiyle, anti-Arap olarak görülebilecek birçok yasayı Knesset’te onayladı.

Abraham Fonu’nun yardımcı direktörü Amnon Beri Sulizeanu, Araplara karşı oluşan bu eğilime karşı koyabilmek için, programın ülke çapında mecburi olması konusunda Eğitim Bakanlığı’nı teşvik etmeye çalışıyor. “Çocuklar kaç yaşında olurlarsa olsunlar, Knesset’in antidemokratik havasını hissedip İsrailli Araplara karşı xenofobi (yabancı düşmanlığı) ve yabancılaşma duygularını içselleştiriyorlar. Bu karışık ve tehlikeli bir durum. Bu tip programlar sayesinde Araplara karşı olan negatif davranışlar dengeleniyor,” diye sözlerine devam ediyor.

Faour resmi olmayan bir elçi olduğunun bilincinde olmasına rağmen bu derin konulara girmekten kaçınıyor. Şimdilik öğrencilerine Arapça öğretmenin keyfini sürüyor.