Yahudileri Nazi soykırımından kurtarma operasyonları -2

İkinci Dünya Savaşı’nda, Avrupa’da Türk diplomatları Yahudilerin yaşamlarını kurtarmaya çalışırlarken, Türkiye Nazizm’den kaçan bilim adamlarına sığınak oluşturdu. Sıklıkla dile getirilen bu gerçeklerin yanı sıra, Türk hükümeti göçmen gemilerinin geçişine izin verdi, İstanbul’da hazırlanan değiş tokuş planları sayesinde pek çok Yahudi ölümden kurtarıldı.

Yakup BAROKAS Perspektif
14 Mart 2012 Çarşamba

Önceki yazımızda İkinci Dünya Savaşı öncesinde, Bulgaristan ve Romanya’dan motor ve gemilerle yola çıkan Yahudi göçmenlerin, Sohnut’un (Yahudi Ajansı) yardımı ile İstanbul’a ulaştıklarından, Haydarpaşa’dan özel trenlere bindirilerek Anadolu yolu ile Hayfa’ya varmalarının sağlandığından söz etmiştik.

Pek tabi ki Türk yetkilileri Sohnut’un bu girişimlerinden haberdardı. Türkiye savaşta tarafsız bir konumda bulunduğundan göçmenleri taşıyacak gemilerin sağlanması için İstanbul bir iletişim merkezi olarak işlev gördü. Boğazlara girmelerine izin verilen gemilerle gelen çok sayıda Yahudi göçmenin hayatları kurtarılırken, bazı dramlar da yaşandı.

Salvator gemisi faciası

Deniz yolu ile Nazizm’den kaçan Yahudi göçmenlerinin bu kaçış serüvenleri her zaman olumlu sonuçlanmadı. 1941 yılının Eylül ayında Bulgaristan’ın Varna Limanı’ndan Uruguay bayrağı çekerek yola çıkan ‘Salvator’ gemisinin akıbeti yürekler acısıdır.

Silivri yakınlarında fırtınaya yakalanan gemi battı ve 352 yolcudan 230’u boğuldu. Kurtulan 122 göçmenin on dokuzu çocuktu.(1)

Silivri askeri bölge olduğundan kurtulanlar ile ilişki kurulması sorun teşkil etti. Buna rağmen Türk hükümeti Yahudi cemaati ilgililerine, ölülerin gömülmesinde ve kurtulanlar için gereken her şeyin yapılmasında yardımcı oldu. İstanbul’daki Yahudi cemaati gerekli masrafların karşılanabilmesi için 10.000 lira topladı.

Hükümet facianın nedenlerini araştırmak üzere soruşturma açtı. Silivri Liman Müdürlüğü teknik bir soruşturma raporu sundu. Hayatta kalanlar soruşturma komisyonunda tanıklık etti. Yolculardan kurtulanların eşyaları Yahudi cemaatine teslim edildi. Kızılay kurtulanlara sıhhi yardımda bulundu.

Raporun sonucu şöyleydi: 100 ton ağırlığındaki gemi, fırtınada kayalara çarparak parçalandı. Gemide panik başladı, yolcular tüm güçleri ile kıyıya doğru yüzmeye çalıştılar ancak bunu başaramadılar. Silivri Kaymakamı ve Emniyet Müdürlüğü’nün seferber olmasına rağmen gemidekilerin çoğu boğulmaktan kurtulamadı. Sağ kalmayı başaran 61’i erkek, 42’si kadın, on dokuzu da çocuk olan 122 yolcu Silivri Sinagogu’nda ve evlerde barındı. Denizden 127 ölü çıkartıldı. Soruşturma neticesinde gemide 250 can simidi bulunduğu ancak yolcuların onları kullanacak vakitleri olmadığı belirlendi.

Geminin kaptanı Victor mahkeme sonucunda suçlu bulundu ve hapsedildi. Kurtulanlar İstanbul’a getirildi, bir bölümü Fakirleri Koruma Derneği’nde barındırıldı. Kurtulanlara Sohnut vize sağladı, ölenlerin naaşları törenle Tel-Aviv’de toprağa verildi.

1941 yılında 759 mülteciyi taşırken Şile açıklarında batan ‘Struma’ gemisi faciası ise pek çok araştırmanın konusu olmuş ve son olarak Zülfi Livaneli’nin 2011’de yayımlanan ‘Serenad’ isimli romanın da temelini oluşturmuştur.

Değiş tokuş planı (2)

Savaş sırasında Yahudi göçmenlerin kurtarılmaları için İngiliz ve İsviçre hükümetleri ile Sohnut yetkilileri arasında yürütülen ortak girişimler İngilizlere esir düşen Alman askerlerinin, Yahudi göçmenlerle değiş tokuşunu ve göçmenlerin gruplar halinde Türkiye’ye sokulmalarını amaç ediniyordu.

Bu girişim oldukça karmaşıktı; İngiliz hükümeti tarafından onaylanan her değişim için listeler İsviçre’de düzenlemekte, Dünya Kızılhaç ve Alman Kızılhaç örgütlerinin denetiminden geçtikten sonra takas edilecek Yahudilerin toplama ve temerküz kamplarında aranmalarına başlanmaktaydı.

Takasa hak kazananlar aşağıdaki şekilde belirleniyordu:

- Eretz İsrael’de mukim olanların eşleri ve çocukları: Savaşın başladığı 1939 yılında, Avrupa’da,  Polonya, Almanya ve Avusturya’da yaşayan iki bin kadar ‘Palestina’ pasaportu taşıyan Yahudi bulunmaktaydı.

- Güney Afrika veya İsveç pasaportu taşıyanlar: Sayıları azdı ve Bulgaristan ile Belçika’da tutukluydular. 1944’te Budapeşte’de yaşayan sekiz bin aile de bu listeye katıldı. Bunlar Kızılhaç’ın uluslararası sığınma evlerinde, İsveç ve İsviçre Elçilikleri’nde barınmaktaydılar.

Takas listelerine girmeye hak kazanan Yahudiler Almanya’dan trenle gruplar halinde İstanbul’a gönderildiler. Alman esirlerin Güney Afrika ve Avusturya’dan gelmeleri ile İstanbul’da takas işlemleri gerçekleştiriliyordu. Alman esirler trene bindirilerek Almanya’ya gönderiliyor, Yahudiler de yine trenle Türkiye üzerinden Suriye, Lübnan yolu ile Hayfa’ya ulaştırılıyorlardı.

İlk takas kafilesi 16 Kasım 1942’de İstanbul’a ulaştı. Bu kafilede Eretz İsrael’de mukim vatandaşlar ve onların yakınları bulunmaktaydı. Bu kimseler Almanların işgal ettikleri ülkelerde Yahudilere yapılan vahşetin ilk görgü tanıklarıydı.

İkinci takas kafilesi 1943’te İstanbul’a vardı ve oradan Eretz İsrael’e gönderildi. Üçüncü kafile 7 Ağustos 1944’te 270 yolcusu ile gemi yoluyla İstanbul’a ulaştı. Bunların büyük bir bölümü Hollanda’dan, 61 kişi ise Fransa’da Vital Toplama Kampı’ndan kurtarılmıştı.

İstanbul’da gerçekleşmesine ön ayak olunan ‘takas listelerine’ ‘İstanbul listeleri’ de denir. Bu çalışmalar Cenevre’de gerçekleştirilen görüşmelerde hız kazandı, 1200 kişilik bir liste ulaştı. Listede yer alan Hollandalı ve Belçikalı Yahudilere Palestina vatandaşlığı belgesi temin edildi. Sohnut bu göçmenlere İstanbul’dan ‘geçiş vizeleri’ sağladı. Alman hükümeti değiş tokuş gerçekleşene dek, bu Yahudilerin Bergen-Belsen Toplama Kampları’na alınmalarını, ‘takas kafilesine’ dâhil oldukları için özel muamele görmelerini -sınır dışı edilene kadar ağır işlerde çalışmalarını- emretti.

Sohnut’un düzenlediği on yedi liste kapsamında olan herkes kurtuldu. Sohnut yetkilileri tarafından düzenlenen belge ve vizeler Kızılhaç’a ulaştırıldı.

1944 yılına kadar İstanbul’dan yollanan belgelerin dağılımı şöyleydi: Bulgaristan 3545, Belçika 552, Fransa 389, Romanya 4528, Hollanda 2917, Macaristan 9426, diğer 553, toplam 21.710.

Takas planına göre kurtarılan 134 İsveç Yahudisi Drotingholm gemisi ile İstanbul’a ulaştı. Türk yetkilileri geminin izinsiz gelmesi nedeniyle geçişlerine müsaade edilmeyeceğini, İsveç’e geri dönmeleri gerektiğini bildirdi. Hayim Barlas İsveç hükümetini devreye soktu, sonuçta yolcuların teminat karşılığı gemiden indirilerek vize verilmesi ve yollarına devam etmeleri konusunda anlaşmaya varıldı.

İkinci Dünya Savaşı sırasında, tüm dünyanın gözleri önünde tarihin en büyük katliamı gerçekleştirilirken dünyanın taşlaşmış kalbine rağmen bir avuç insan kimi zaman düşmanın yanında olan kişilerin hizmetinden de yararlanarak az sayıda Yahudi’yi Holokost’tan kurtarmayı başardı. Bu gönüllü elçiler, cesaret ve fedakârlıkla ellerinden geldiğince bir avuç insanı cehennemden kurtarabildiler. Türkiye’nin buna zemin ve ortam hazırlamış olması insanlık adına gurur vericidir.    

bitti

Not: Bu araştırma on sekiz yıl kadar önce benim ve genç yaşta yitirdiğimiz Şalom yazarı Mary Asayas’ın da dahil olduğu bir grup tarafından gerçekleştirilen bir araştırmadan yola çıkılarak farklı kaynaklar kullanılarak hazırlanmıştır.

Geçen sayıda ilk bölümü yayımlanan yazı ile ilgili Kemal Zarkon adlı bir okurdan aldığı e-postayı yazıma ek bilgi niteliğinde olduğundan aynen aktarıyorum:

“Bu yazıda bana göre çok önemli bir konu var. 1948-1949 senelerinde aliya yapacak olanların İsrail’e gitmeleri yasaktı. Ancak göç edecek olanların pasaportlarını İtalya vizesiyle almaları gerekiyordu. İşte İtalya vizesi alanlardan biri de bendim. Bu işlerle gönüllü olarak ilgilenen yöneticiler bizlere adım başı tembih ediyorlardı. Vapur biletini aldığımız şimdiki Karaköy-Kadıköy vapur iskelesinin karşısındaki bir büroda bize şöyle diyorlardı: Gerek bileti alırken, gerek vapura binmek üzere iken sakın İsrail’e gideceğinizi söylemeyeceksiniz, İtalya’ya gideceğinizi söyleyeceksiniz. Biz de arkadaşlarla aynen öyle yaptık ve 1949 Mart ayında kalkan koskoca bir yük şilebi (Ann Mary) ile İsrail’e gittik. Ben hatıralara sadık biri olduğumdan o zaman aldığım pasaportu halen saklamaktayım.”

(1) Salvator Gemisi’nden kurtulan altı kişi ile Nelly Barokas’ın gerçekleştirdiği söyleşi 30.6.2004 tarihinden başlayarak Şalom Gazetesi’nde beş sayı süresince yayımlandı.

(2) Hayim Barlas, İmmigration to Palestine and İsrael,1975 

Yazının 1. bölümü

https://www.salom.com.tr/news/detail/23199-Turkiye-uzerinden-Yahudileri-Nazi-soykirimindan-kurtarma-operasyonlari.aspx