Pazar benim için tam bir tembellik günüdür. Olabildiğince uyumayı ve dinlenmeyi tercih ederim, ancak kimi zaman – özellikle de havalar düzelmeye başlayınca – belli bir rutine göre tekrarladığım alternatif ‘Pazar programlarım’ vardır. Bu haftaki ajandamda sizlerle bu ‘kişiye özel’ Pazar programlarını paylaşmak istedim. Umarım hoşunuza gider.
Tepebaşı’nda Pazar
İstanbul’daki müzeler arasında, uzak ara en sevdiğim Pera Müzesi’dir. 2005 yılının haziran ayında kapılarını İstanbullulara açan Pera Müzesi, Suna ve İnan Kıraç Vakfı’nın geniş kapsamlı bir kültür projesi. Pera Müzesi’nin üç özel koleksiyonunun sergilendiği müze katlarından ve çok amaçlı sergi salonlarından oluşuyor. Ayrıca oditoryum, Pera eğitim odası ve giriş katında yer alan Resepsiyon, Perakende-Artshop, Pera Café gibi mekânları da sanatseverlere hizmet veriyor. İnternet sitesine (http://www.peramuzesi.org.tr) göz atarak, süreli sergilerinden haberdar olabilirsiniz. Örneğin şu sıralar, ‘Konstantiniyye’den İstanbul’a’ ve ‘Sultanlar, Tüccarlar, Ressamlar’ adlı iki süreli sergiye ev sahipliği yapıyor. Her ikisi de 1 Nisan’a kadar ziyaret edilebilir. Müze ziyareti sonrası canınız bir şeyler atıştırmak isterse, Şişhane’deki Big Chefs’e uğramanızı öneririm.
Bebek’te Pazar
Genellikle Bebek’te Pazar sportif amaçlıdır benim için. Klasik bir yürüyüş parkurum vardır. Bebek Kahve’de başlar, Macro Kuruçeşme’ye kadar devam eder (oradan bir şişe su satın alırım) ve aynı güzergâhtan geri dönerim. Doğal olarak Bebek Kahve’ye geri döndüğümde açlıktan midem kazınıyor olur. Eğer güneşli bir masa bulacak kadar şanslıysam, değmeyin keyfime. Aksi takdirde, Bebek’te kahvaltı mekânlarının sonu yoktur, içlerinden bütçenize ve zevkinize uygun bir tanesini bulmamanıza imkân yok! Kahvaltı seçiminizi hangi mekândan yana kullanırsanız kullanın, ancak sabah kahvenizi mutlaka Bebek Starbuck’s’ta için. En az on tanıdığa rastlamanız işten bile olmaz. Hem sohbet etmiş hem de vücudunuz için ‘gerekli’ günlük kafein miktarını depolamış olursunuz.
Hisar’da Pazar
Üniversitede okurken Rumeli Hisarı ikinci adresimizdi, sonra uzun yıllar uğramadım. Ancak son dönemde, birbiri ardına açılan kahvaltı mekânlarını gördükten sonra, Hisar da Pazar günlerinin olmazsa olmazları arasındaki yerini aldı. Ben genellikle Kale’ye gitmeyi tercih ederim. Rumelihisarı’nda görüntüsüyle pek de bir fark yaratmayan bir kahve burası. Süsü yok, püsü yok, son derece salaş bir yer. Ancak birçok İstanbulluya göre Boğaz’ın en güzel kahvaltı adreslerinden biri. Fiyatlar çok makul, ortam rahat. Bir de Time Out İstanbul dergisinin sözünü ettiği meşhur ekmek sepeti var. Bu sepette hiçbir yerde bulamayacağınız kadar bol çeşitte ve lezzette ekmekler var. Havanın güzel olduğu günler, özellikle hafta sonları burada yer bulmak zor. Ayrıca buralarda trafik ve park sorunu olduğunu unutmayın. O yüzden arabanızı ya yukarıda bırakıp yürüyün ya da Bebek taraflarına park edip, fırsat bu fırsat diyerek kısa bir yürüyüş yapın.
Nişantaşı’nda Pazar
Nişantaşı’na bayılırım, ama Pazar günleri yapacak çok bir şey bulamam. Yine de araba kullanmak istemediğim günlerde ya da trafiğin gözümde büyüdüğü Pazarlar için alternatif bir programım var. Nişantaşı bölgesinin ısrarla yeşil kalmış nadide yerlerinden biri olan Maçka Parkı’nda güzel bir yürüyüşün ardından, House Café ya da Teşvikiye Saray’da kahvaltı etmek keyifli olur. Unutmayın, programı tamamlamak için o hafta gösterime girmiş olan filmlerden birini City’s Alışveriş Merkezi’nin konforlu sinemalarından birinde izlemeniz gerekiyor.
Kanyon’da Pazar
Pazar günleri genellikle akşama doğru insanın içini bir sıkıntı kaplar. İlkokula gittiğim dönemde o saat aralığına ‘Dallas’ derdim. Televizyonda Dallas başlar başlamaz, ertesi gün okul olduğu aklıma gelir, hüzünlenirdim. Aradan yıllar geçse de, okul bitip yerini iş hayatına bırakmış olsa da Pazar akşamlarının hüznü olduğu yerde sayıyor. Pazartesi sendromunu en yumuşak şekilde üzerinizden silkelemek için, tek yapmanız gereken Kanyon’a gitmek ve hafif bir akşam yemeğinin ardından (favori mekânım Gina) sinemada bir romantik-komedi izlemek. Yüzünüzde tatlı bir gülümsemeyle sinema salonundan çıktığınızda, içinizde ne Pazartesi stresi kalır, ne de Pazar bunalımı.
Polonezköy’de Pazar
Alternatif bir Pazar programı için, sabah erkenden yola çıkıp, Polonezköy’e gidebilirsiniz. Baharın gelişiyle birlikte Polonezköy trafiğinde bir yoğunlaşma yaşanır. Erken çıkmanızı önermem, o yüzden… Şehirden uzakta temiz nefes almak için, yabani kuş sesleri ve yemyeşillikler eşliğinde, doğayı ve kültürü aynı anda yaşayabileceğiniz eşsiz bir cennet köşesidir, Polonezköy. Bir başka deyişle İstanbul’un arka bahçesi... Bir taşra atmosferinde kahvaltı etmek, trafik kargaşasından uzakta bir yürüyüş yapmak istiyorsanız, doğanın yeşilini korumayı başardığı, insanın oksijenle buluştuğu bu güzel köyü tavsiye ederim.
Emirgân’da Pazar
Son önerim, yarı sanatsal, yarı keyifsel bir Pazar günü yaşayabileceğiniz Emirgân. 2002 yılında ziyarete açılan Sakıp Sabancı Müzesi (SSM) zengin koleksiyonu, ev sahipliği yaptığı uluslararası geçici sergileri, örnek eğitim programları, gerçekleştirdiği konser, konferans ve seminerlerle çok yönlü bir müze. Şu aralar, Amsterdam’daki Rijksmuseum ile ortak olarak getirdikleri, ‘Rembrandt ve Çağdaşları’ sergisine ev sahipliği yapıyor (http://muze.sabanciuniv.edu/rembrandt/). Müzenin içindeki ‘Changa’ restoran, SSM’nin yeni etkinlik merkezi ‘The Seed’de izlenilecek konser öncesi için mükemmel bir uğrak noktası. Boğaza nazır benzersiz konumu ve mimari yapısıyla, 330 kişi kapasiteli ‘The Seed’ şu sıralar farklı etkinlik ve organizasyonlara ev sahipliği yapıyor.