Bu hafta ağımıza takılanlar

<p>Türkiye´de Yahudilere uygulanan baskılardan örnekler veren Selim Amado, 200bin Yahudi’nin 18bine düştüğünü söylüyor; anketlerde halkın %70´inin Yahudi´yi düşmanı gibi gördüğünü hatırlatıyor. İsrail ile Türkiye´deki Yahudiler arasında paralellik kuran zihniyetten yakınıyor. Ama o zihniyete rağmen; biz milyonlar da Yahudileri kendimizin eşiti ve dostu görüyoruz. İnanıyorum gün gelecek politik bombardımanın etkisinden kurtulan öbür milyonlar da benim gibi Yahudi dostu olacak. RIZA ZELYUT </p>

İzak BARON Diğer
28 Mart 2012 Çarşamba

HER ŞEYDEN ÖNCE KORKMAYI ÖĞRENİYOR DİĞER AZINLIK AİLELERİN ÇOCUKLARI GİBİ; "YAHUDİ OLDUĞUNU KİMSEYE SÖYLEME. KİMLİĞİNİ AÇIK ETME. DİKKATLİ OL!" GİBİ CÜMLELER DUYARAK BÜYÜYOR

Azınlıklar için şartların güllük gülistanlık olmadığı zamanlarda dünyaya geliyor İshak Alaton. Her şeyden önce korkmayı öğreniyor diğer azınlık ailelerin çocukları gibi; "Yahudi olduğunu kimseye söyleme. Kimliğini açık etme. Dikkatli ol!" gibi cümleler duyarak büyüyor. Bir yıl yatılı olarak devam ettiği okulda ağlayan çocuğa gece nöbetçisi kadın "Neden korkuyorsun oğlum, yoksa sen Yahudi misin?" diyor. Böyle böyle korku işleniyor bu çocuk zihne ve Alaton belki de bu sebeple hiç azar işitmiyor, disiplin cezası nedir bilmiyor. Akıllı, uslu, sorun çıkarmayan, sakin bir çocuk; öyle anımsıyor. Bir de ismi galiba Münevver olan bir öğretmeni hatırlıyor ilkokul yıllarına dair. Birçok kez kendisine "Pis Yahudi!" diyor öğretmeni.

40 yaşında, işini gücünü eline almış ve ailesini belli bir refah seviyesine getirmiş baba Alaton bir gün eve telefon ediyor: Azınlıklardan Varlık Vergisi denen bir vergi isteniyor ve Alaton ailesinin payına düşen vergi bütün paralarının 5 katı, dönemin parasıyla 80 bin lira. Her şeylerini satıp 16 bini ödeyebiliyorlar, yetmiyor gelen hacizle evlerinden sobaları bile götürülüyor, o da yetmiyor, sırtlarına yüklenen bu ağır vergiyi ödeyemeyen diğer azınlıklarla birlikte baba Hayim Alaton Aşkale'ye sürgüne, taş kırmaya gönderiliyor. Bir yıl süren bu sürgünde hayatı boyunca etkisinden kurtulamayacağı bir depresyona giriyor evin babası ve bundan sonra hiçbir şey eskisi gibi olmuyor.

Zehra Onat

 

 

 

http://zaman.com.tr/haber.do?haberno=1261187&keyfield=616C61746F6E

 

EİNSTEİN, ORTADOĞU’DA BARIŞIN ANCAK ARAP VE YAHUDİ DOKTORLAR, YARGIÇLAR, DİN ADAMLARI VE İŞÇİ TEMSİLCİLERİNDEN KURULACAK 8 ÜYELİ BİR “GİZLİ KONSEY” TARAFINDAN SAĞLANABİLECEĞİNİ DÜŞÜNÜYORMUŞ

NOBEL Ödüllü fizikçi Albert Einstein’ın sevgililerine yazdığı mektuplar ile bilim dünyasında devrim yaratan çalışmalarına ilişkin not aldığı defterlerini içeren kişisel arşivi, dijital ortama aktarıldı. Meraklılar için arşivin internet adresini de sunuyorum: http://alberteinstein.info/

7 bin sayfadan oluşan 2 bin belge arasında ilginç olanlardan bir bölümü de bilim adamının İsrail kurulmadan önce bir Arap dergisine yazdığı mektuplar.

Bir Yahudi olan Einstein’ın mektuplarında “Araplarla Yahudilerin nasıl beraber yaşayacakları” konusunda düşünceleri yer alıyor.

Einstein, Ortadoğu’da barışın ancak Arap ve Yahudi doktorlar, yargıçlar, din adamları ve işçi temsilcilerinden kurulacak 8 üyeli bir “gizli konsey” tarafından sağlanabileceğini düşünüyormuş.

Bunu okurken şöyle düşündüm: Ortadoğu’yu bir düzene sokmak o kadar kolay mı?

Irkçılıkla suçlanma tehlikesini göze alarak şunu söyleyeceğim:

Kutsal kitapların ve peygamberlerin tümünün bu bölgeye (Urfa ile Mekke arasındaki coğrafya) gönderilmiş olmasının bir nedeni olmalı.

Belli ki Tanrı da yoldan çıkan insanları düzeltebilmek için işe Ortadoğu’dan başlamak istemiş.

Mehmet Y. Yılmaz

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/20170440.asp?mnID=20170440

 

AVRUPA’DAKİ TRENDE PARALEL OLARAK FRANSA’DA SON YILLARDA AŞIRI SAĞIN, BELİRLİ BİR TIRMANIŞI OLMUŞTUR. ETNİK VE DİNSEL GRUPLARA KARŞI NEFRET VE DÜŞMANLIK DUYGULARI, YANİ İSLAMOFOBİ İLE ANTİSEMİTİZM YAYGINLAŞMIŞTIR

Son olayı Fransa’da siyasal, sosyal ve ekonomik gelişmelerin yarattığı ortam çerçevesinde değerlendirmek gerek.

1) Son yıllarda diğer bazı Avrupa ülkelerine olduğu gibi Fransa’ya da bir göçmen akını olmuş, özellikle kentlerde nüfus yapısı bir hayli değişmiştir. Halen bu ülkede çoğu Cezayir, Fas ve Tunus’tan gelen 5 milyon Müslüman yaşıyor. Fransız halkının bir kesimi bu topluluğa hala “yabancı” ya da “öteki” gözü ile bakıyor.

2) Fransa’daki Yahudi topluluğu çok daha eski ve kökleri Ortaçağ’a kadar uzanıyor. Buna rağmen Fransızlar (özellikle ırkçılar) arasında Musevi kökenli vatandaşlara da benzer bir gözle bakanlar var.

* * *

3) Avrupa’daki trende paralel olarak Fransa’da son yıllarda aşırı sağın, belirli bir tırmanışı olmuştur. Etnik ve dinsel gruplara karşı nefret ve düşmanlık duyguları, yani İslamofobi ile Antisemitizm yaygınlaşmıştır.

4) Ülkede yaşanan ekonomik ve sosyal bunalım, “yabancı” veya “öteki” olarak görülen kesimlere karşı sadece sözle değil, eylemle de kışkırtmalara ve saldırılara yol açmaktadır. Yani azınlıktaki etnik ve dinsel gruplar, bir nevi “günah keçisi” haline getirilmektedir.

5) Fransa’da aşırı sağ bugün siyasi bir güç temsil ediyor. Bu da politikacıları zaman zaman özellikle azınlıklar konusunda “nabza göre şerbet” vermeye sevk ediyor.

Seçim kampanyasında Sarkozy’nin “göçmenler”le ilgili bazı konuşmaları bunun göstergesi...

Başta belirttiğimiz gibi Toulouse’daki dehşetin perde arkasındaki bu faktörleri de gözden çıkarmamalı...

Sami Kohen

http://dunya.milliyet.com.tr/fransa-daki-dehsetin-perde-arkasi/dunya/dunyayazardetay/21.03.2012/1517899/default.htm

 

AMA O ZİHNİYETE RAĞMEN; BİZ MİLYONLAR DA YAHUDİLERİ KENDİMİZİN BİR EŞİTİ VE DOSTU OLARAK GÖRÜYORUZ.  İNANIYORUM Kİ GÜN GELECEK POLİTİK BOMBARDIMANIN ETKİSİNDEN KURTULAN ÖBÜR MİLYONLAR DA BENİM GİBİ YAHUDİ DOSTU OLACAKLARDIR. EVİMİZ, EVİNİZDİR...

‘Avrupa Yahudilerine Mektup' başlıklı 20 Mart 2012 tarihli yazımda, Avrupa'da faşist saldırılara maruz kalan Yahudilere çağrıda bulunmuş ve onları Türkiye'de yaşamaya davet etmiştim. Bu yazıma Selim Amado isimli Yahudi bir yurttaşımız cevap verdi. Diyor ki: 'Hiç şüphesiz siz, tüm dünya Yahudilerinin sevip saydığı,  Yahudilere 5 asra yakın bir müddetle benliklerini koruma imkanını sağlayan Osmanlı Türk milletini temsil ediyorsunuz. Avrupa'da tarih boyunca Yahudilere uygulanan eziyetleri de çok iyi bildiğiniz anlaşılıyor.'

Avrupa'da şimdi Türklerin ve Arapların da tehdit olarak görüldüğünü vurgulayan Sayın Amado, Toulouse'da insanlıkla bağdaşmayan cinayetleri, Cezayir kökenli El Kaide mensubu ordudan atılmış bir Fransız vatandaşının yaptığını da hatırlatıyor ve 'Bu da Ortadoğu'daki Arap-Yahudi kavgasından kaynaklanan utandırıcı ve çok acı bir olay.'  diyor.

Türkiye'deki Yahudilere uygulanan baskılardan örnekler de veren Selim Amado, 200 bin Yahudi’nin 18 bine kadar düştüğünü söylüyor. Ve daha acısı; anketlerde halkın yüzde 70'inin Yahudi'yi Türk düşmanı gibi gördüğünü hatırlatıyor. İsrail ile Türkiye'deki Yahudiler arasında paralellik kuran zihniyetten yakınıyor.

Haklıdır...

Ama o zihniyete rağmen; biz milyonlar da Yahudileri kendimizin bir eşiti ve dostu olarak görüyoruz.  İnanıyorum ki gün gelecek politik bombardımanın etkisinden kurtulan öbür milyonlar da benim gibi Yahudi dostu olacaklardır.

Evimiz, evinizdir...

Rıza Zelyut

http://www.gunes.com/2012/03/23/yazar/2155/riza_zelyut/8_yilin_sirri.html

 

ÇÜNKÜ ADAMLAR BİZDEN 400 YIL ÖNCE BURALARA GELMİŞTİ. BİZDEN DAHA FAZLA İZMİRLİ'YDİ. BİZDEN DAHA FAZLA SAMYELİNİ GÖĞÜSLEMİŞ, BİZDEN DAHA FAZLA BUCA'NIN ÜZÜMÜ YEMİŞ, BİZDEN DAHA FAZLA KORDON SEFASI YAPMIŞTI. BİZ BİZİ BİLİYORDUK. AMA BUNLARI BİLMEYENLER DE YOK DEĞİLDİ

Kendimizi hep İzmirli gördük. Yahudi arkadaşımız da oldu. Çok şakalaştık. Maç yaptık, bazen de dövüştük. Ama hiçbirine AYIRIM yapmadık. Zaten yapamazdık da...

Çünkü adamlar bizden 400 yıl önce buralara gelmişti. Bizden daha fazla İzmirli'ydi. Bizden daha fazla SAMYELİNİ göğüslemiş, bizden daha fazla BUCA'nın üzümü yemiş, bizden daha fazla kordon sefası yapmıştı. Biz bizi biliyorduk. Ama bunları bilmeyenler de yok değildi.

Eurovision'da Türkiye'yi CAN BONOMO temsil edeceği için bazıları çok rahatsız oldu.

Hakaretin bini bir para. Ne Yahudiliği kaldı ne de İsrail dostu oluşu...

Sözde yaptığı İllüminati işareti için de yediği küfürün haddi hesabı yok.

Küfredenlere "Hanginiz BONOMOLAR'DAN daha önce Anadolu'ya geldiniz" diye ormayacağım.

Ama "biraz vicdan" diyeceğim.

TRT, bu topraklarda yetişen bir YAHUDİ genci göndererek çok doğru bir iş yaptı.

Biz "İsrail'in politikalarına karşıyız Yahudiler'e değil" mesajı verdi.

Bu toprakların rengi olan insanlara kucak açtı.

Fransa'da önceki gün başlarına kurşun sıkılan üç Yahudi çocuğa nasıl üzüldüysek CAN'a yapılanlar için de üzülmeliyiz. Bütün hengame arasında insanlığımızı unutmamalıyız.

Ergun Diler

http://www.takvim.com.tr/Yazarlar/ergundiler/2012/03/23/ayiptir-beyler

 

BAKALIM EUROVİSİON’A GİDENE KADAR BONOMO DAHA NELERLE KARŞILAŞACAK?

Önceki gün Can Bonomo’nun Eurovision yarışmasından çıkartıldığı iddiaları internet sitelerinde yayılınca hepimiz şaşırdık. Neyse ki Bonomo ve TRT tarafından bu iddialar kısa süre sonra yalanlandı ve böyle bir şeyin olmadığı söylendi.

Yine de ortada tuhaf bir durum var. İlk kez bir Eurovision yarışmacısı için bu tarz “yarışmadan çıkartıldı” haberleri çıkıyor.

Bu haberlerin çıkmasında “Bonomo eşittir Yahudi” algısının sıkça körüklenişinin payı olsa gerek.

Bakalım Eurovision’a gidene kadar Bonomo daha nelerle karşılaşacak?

Onur Baştürk

http://www.hurriyet.com.tr/magazin/yazarlar/20193179.asp?mnID=20193179

 

İSRAİL'E GÖRE, İRAN'IN TÜMÜ OLMASA BİLE URANYUM ZENGİNLEŞTİRME FAALİYETLERİNİ YÜRÜTTÜĞÜ NÜKLEER TESİSLERİNİN ÖNEMLİ BİR KISMINI YERALTINA TAŞIMASI, BU ÜLKENİN NÜKLEER SİLAH HEDEFİNE ULAŞTIĞI ANLAMINA GELMEKTE

İsrail'in ABD'yi ikna ederek bir an önce İran'a askerî bir operasyon düzenlemek istemesinin temel sebebi, İran'ın nükleer programının önlenemez bir sürece girmesine mâni olmak şeklinde özetlenebilir. Zira İsrail'e göre, İran'ın tümü olmasa bile uranyum zenginleştirme faaliyetlerini yürüttüğü nükleer tesislerinin önemli bir kısmını yeraltına taşıması, bu ülkenin nükleer silah hedefine ulaştığı anlamına gelmekte. İran'a engel olmanın tam zamanı olduğunu düşünen İsrailli yetkililer, bunu "ya şimdi ya hiç" sloganıyla ortaya koymakta ve askerî bir operasyon için geç kalınması halinde İran'ın amacına ulaşacağını savunmakta. Osirak saldırısında da benzer bir saikle hareket eden İsrail, Irak'ın kitle imha silahı geliştirmesine engel olmak istediğini ve amacının uzun dönemde güvenliğini sağlamak olduğunu belirterek saldırının Irak'ın ülke bütünlüğü ve siyasî bağımsızlığını tehlikeye atmadığnı ve BM amaçlarına da herhangi bir aykırılık taşımadığını ileri sürmüştü. Ancak Güvenlik Konseyi, İsrail'in kuvvet kullanma yasağının sınırlandırıcı yorumuna dayanan bu savunmasını kabul etmemiş ve İsrail'i kınamıştı. Görülen o ki İsrail, geçmişte olduğu gibi bugün de önleyici meşru müdafaa hakkına dayanarak muhtemel bir saldırıya hukukî yönden meşruiyet sağlamaya çalışıyor.

Ahmet Hamdi Topal

http://zaman.com.tr/haber.do?haberno=1263369&title=yorum-ahmet-hamdi-topal-israiliran-geriliminde-kârzarar-dengeleri

 

SON YARIM YÜZYILDA İSRAİLİN ELİNDEKİ NÜKLEER SİLAHLAR, ETRAFINDAKİ "BARIŞSEVER" ARAP ÜLKELERİNİN ELİNDE OLSAYDI NE OLURDU?

Araplarla Türklerin kafaları Suriye ve Ortadoğuda kalıcı bir barışı sağlamak için yapılması gerekenler konusunda çok karışık. Bu karmaşanın nedeni herhalde barış kelimesinden ne anladıkları olsa gerek.

Ambrose Bierce'in " Şeytanın lugatı -Tam metin ", barışı "iki kavga dönemi arası yaşanan dalavere dönemi" olarak tanımlıyor: Bazı Filistinliler için barış, İsrailli askerlere (İsrail askeri: 0 -110 yaş arası bütün İsrailliler)  rastgele roket atmak. Türk dışişleri bakanı Ahmet Davutoğlu için barış "Filistinin başkenti Yeruşalayimde"ki meşhur camide huzurlu bir namaz kılmak.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan için barış, kendi şahsiyetinde Halifeliğin tekrar canlandırılması olabilir. Suriye başkanı Esad için Suriye halkının yarısını temizlemek. İrandaki mollalar için Siyonist devleti Alaska'ya göndermek. Suudi Araplar için, herhalde hem İran hem İsraile nükleer silah verip, onları Alaskaya göndererek orada huzurla savaşmalarını sağlamaktır.

Şimdi eğri oturup doğru konuşalım. Son yarım yüzyılda İsrailin elindeki nükleer silahlar, etrafındaki "barışsever" Arap ülkelerinin elinde olsaydı ne olurdu? Ortadoğuda uzun süreli bir barış mı?

Bu, barıştan ne anladığınıza bakar.

Burak Bekdil

http://www.hasturktv.com/yahudilik/3403.htm

 

TÜRKİYE’NİN EGEMENLERİ HİÇ Mİ RAHATSIZ OLMUYORLAR, NAZİZMİN BATIŞINDAN 67 YIL SONRA HİTLER’İN TÜRKİYE’DE ŞAMPUAN PAZARLAMASINDAN?

Öyle görünüyor ki, bugünlerde ülkemizde Hitler fazlaca söz konusu edilecek.

Zaten nedendir bilinmez (ya da bilinir) bir süredir ediliyordu da...

Bu kez Hitler’in gündeme gelip oturmasına, bir televizyon reklamı neden oldu.

Hangi TV kanalında bilmiyorum, bir şampuan reklamında Hitler’i görünce şaşkınlıktan küçük dilimi yutayazdım.

Yok yok şaşkınlığım Hitler’in de, reklam aracı edilmesine değildi. Çünkü biliyordum ki, kapitalizm için her şey maldır, tek amaç kârdır, pazarlama esastır.

Kapitalist, satmak için her şeyi mubah görür, pazarlamada tek ahlak kârlı satıştır...

Tabii, Türkiye’de şampuanını Hitler imajıyla pazarlayacağını düşünen üreticinin ya da ona bu fikri satan reklamcının aklına da diyeceğim yok. Belki şöyle düşünmüşlerdir:

-Türk halkı bir süredir Hitler’e alıştı, artık şampuanda da yadırgamaz, hatta tutar.

Halkına böyle bakan pazarlamacı ayıp etmiştir, ama ayıbın yaptırımı artık yok ki...

Benim şaşırdığım, koca koca generallerini, profesörlerini, rektörlerini, has yazarlarını teröristlikten hapse atan bir ülkenin TV kanallarında tarihin en nefret uyandıran, en büyük teröristinin, reklam figürü olarak kullanılmasına, RTÜK’ün seyirci kalmasıdır.

RTÜK, hiç mi sakınca görmüyor, Hitler’in reklam figürü olmasında?

Türkiye’nin egemenleri hiç mi rahatsız olmuyorlar, Nazizmin batışından 67 yıl sonra Hitler’in Türkiye’de şampuan pazarlamasından?

Bu kafayla toplumca insanlar sağ kollarını havaya dikip selam duracaklar:

- Heil Hitler!..

Ali Sirmen

http://cumhuriyet.com.tr/?hn=324128

 

SÖZDE BU ŞAMPUANLA SAÇLARI TEMİZLEYECEKLER... PEKİ BU REKLAMIN YARATTIĞI ÖFKEYİ KİM TEMİZLEYECEK?

Adam bir şampuan reklamı yapmış.

Onu da bütün televizyonlar yayınlıyor.

Reklamda Hitler her zamanki gibi ağzından köpükler saçarak bağırıyor.

Ve diyor ki:

''Kadın elbisesi giymiyorsan kadın şampuanı da kullanma.''

Bakıyorum sanal dünyada inanılmaz bir öfke var.

Çünkü neresini tutsan dökülüyor.

Kadını aşağılamasına mı tepki göstersek...

Yoksa tarihin en büyük faşist katilinin erkek vurgusuna mı?

Sözde bu şampuanla saçları temizleyecekler... 

Peki bu reklamın yarattığı öfkeyi kim temizleyecek?

Fatih Çekirge

http://www.hurriyet.com.tr/gundem/20196305.asp

 

BU KONUDA BİR AÇIKLAMA HİÇ BİR ZAMAN YAPILMAYACAK, MARKA CEZALANDIRILMAYACAK. MEİN KAMPF BU ÜLKEDE BEST-SELLER OLMAYA DEVAM EDECEK VE BUNUN NEDENİ, SONUCU HİÇ BİR ZAMAN SORGULANMAYACAK…

Cahil desen cahil değil belli. Hitler’in kim olduğunun farkında ki ünlü statüsünde kullanıyor, o zaman başka bir sıfat bulmak lazım bu insanlara. Buradan onlar için hazırladığım sıfatları sizinle paylaşamıyorum nitekim bu işin yayınlanmasına izin veren ama benim bu adamlara küfür etmeme izin vermeyen bir devletimiz ve o devletin bazı kanunları var. 

...

Türk aile yapısıymış, örf adetleriymiş, biz yüzyıllardır bütün medeniyet ve dinlerle aynı çatı altında barış içinde yaşıyormuşuz. Nah yaşıyoruz. Kalıbımı basıyorum, nasıl ki bu işin yayınlanmasında bir sakınca görmedilerse birçok tüketici de bu reklamı komik, eğlenceli ve doğru bulacak. Birçok insan bu işin karşı bu kadar tepkili olduğumu anlamayacak. Biomen’in satışları artacak.

Bu konuda bir açıklama hiç bir zaman yapılmayacak, marka cezalandırılmayacak. Mein Kampf bu ülkede best-seller olmaya devam edecek ve bunun nedeni, sonucu hiç bir zaman sorgulanmayacak… Biz bir avuç insan “ulan bu ülkeden gitmek lazım” diye düşünüp duracağız. Taa ki zorla kovulana ya da sokak ortasında vurulup öldürülene kadar. Türk olmakdan da burada yaşamaktan da utandırdınız ya beni…

http://www.adamlaryapiyor.com/2012/03/23/hitlerli-sampuan-reklami-iflas-et-biomen/

 

ŞİMDİ BİZ BU REKLAMI İZLEDİKTEN SONRA, “İNSANLARI ÖLDÜRÜP SABUN YAPAN HİTLER, BİR ŞAMPUANI ÖNERİYORSA MUTLAK SÜPERDİR” DEYİP BİOMEN Mİ ALACAĞIZ, ÖYLE Mİ?

‘Hitler’ denince az çok tarihi bilgisi olan birinin aklına ne gelir?

‘Üstün Alman ırkı’ yaratma uğruna zihinsel engelli vatandaşlarını bile öldürten, binlerce yahudiyi gaz odalarında zehirledikten sonra fırınlarda yaktırıp, onlardan sabun yapan faşişt bir lider.

İnsanları öldürüp, onlardan ‘sabun’ yapan Hitler’i şampuan reklamında kullanmak, akıl kârı mı?

Kabul ediyorum, reklam ajanslarında ‘metin yazarı’ olarak çalışanlar yaratıcı fikirleri olan insanlardır.

Onlar böyle uçuk bir fikir ortaya atmış olabilir.

Hangi aklı evvel reklam ajansı sahibi bu fikri benimseyip, müşteriye “İşte budur” diyebilir.

Varsayalım ajanstaki metin yazarları gibi ajansın yöneticileri de uçuk kaçık. Ya Biomen’i bu reklamla pazara sürenlere ne demeli?

Şimdi biz bu reklamı izledikten sonra, “İnsanları öldürüp sabun yapan Hitler, bir şampuanı öneriyorsa mutlak süperdir” deyip Biomen mi alacağız, öyle mi?

Baş üstüne.

Heil Hitler!

Ali Eyüboğlu

http://cadde.milliyet.com.tr/2012/03/21/YazarDetay/1517860/HiTLER_LE_SAMPUAN_REKLAMI_

 

ÜRÜN SATMAK İÇİN İNSANLIK SUÇU İŞLEMİŞ BİR CANİYE REKLAMDA YER VEREREK SEBEP OLDUKLARI TOPLUMSAL RAHATSIZLIĞIN MUHASEBESİNİ, AKŞAM BAŞLARINI YASTIĞA KOYDUKLARINDA KENDİLERİ YAPACAKLARDIR

Özellikle pazara yeni giren veya güçlü rakipler karşısında sesini duyurmak isteyen bir marka için şok reklam taktiği, tüketicileri kendisi hakkında konuşturmayı sağlayarak işe yarayabilir.

Fakat bu yöntemin riskli yanları da var. Tüketicinin dikkatini çekmeye çalışırken toplumu kızdırmak, gücendirmek ya da rencide etmek de olası. Özellikle ırkçılık ve şiddet unsurları toplumsal kızgınlığa dönüşeceği için ters tepebilir. Dolayısıyla şok taktiği benimsendiğinde belli bir riske giriliyor. Hulusi Derici’nin riske girme konusundaki düşüncesi ise, MediaCat dergisindeki yazısına göre şöyle:

“Strateji, yaratıcı düşünce ile ortaya çıkmış bir risktir. Çünkü strateji, öngörülmeyeni öngörmektir ve doğal olarak içinde risk barındırır. Yani riskiniz yoksa stratejiniz yoktur. (Bu risk sözcüğünden de tırsmayın. Planlanmış risklerden bahsediyorum elbette. Ayrıca risk sözcüğü Batı lügatinde ‘Kâr veya zarara uğrayabilme durumu’ diye açıklanır, bizdeki gibi sadece ‘zarara uğrama tehlikesi’ değildir. Ayrıca, yeni bir şey denemenin riski, piyasada zaten olanlardan bir tane daha yapmanın riskinden çok daha düşüktür.)”

Özetle, sorumluluk marka sahibinde ve reklamcısındadır. Ürün satmak için insanlık suçu işlemiş bir caniye reklamda yer vererek sebep oldukları toplumsal rahatsızlığın muhasebesini, akşam başlarını yastığa koyduklarında kendileri yapacaklardır.

Gürül Öğüt

http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalYazar&ArticleID=1082886&Yazar=GURUL-OGUT&CategoryID=101

 

KAÇ KİŞİ DİNİ İNANCI NE OLURSA OLSUN BU REKLAMI SEYREDERKEN TİKSİNTİ DUYMAZ…

Çok merak ediyorum…

Hitler ve şampuanı yan yana koyduğunuzda kaç kişinin aklına Hitlerin Yahudilerin kemiklerinden sabun yaptığı aklına gelmez…

Kaç kişi dini inancı ne olursa olsun bu reklamı seyrederken tiksinti duymaz…

Cevap: Çok az kişi…

Tarih savaşlarla ve katliamlarla doludur ve halen de savaşlar ve katliamlar olmaktadır. Hatta İsrail’in Gazze ve Filistin de yaptıklarını görüyoruz ve her zaman kınıyoruz…

Fakat bunları kınıyor olmak tarihin içinde yapılmış hunharca bir eylemden zevk alacağız ya da tınlamayacağız anlamına gelmez…

Hayır, benim merak ettiğim o reklamı akıl eden akıllıların aklılarına tepki alacakları gelmedi mi?

Diğer taraftan ise o markanın sahibi bu reklamı seyredip nasıl yayına verir…

Sonuçta her ne olursa olsun insanlara yapılmış bir zulüm vardır ve tarih hangi tarih olursa olsun yapılan eylem o kişiyle çağrışım yapar…

Sevda Türküsev

http://www.sonsayfa.com/Makaleler/Sevda-Turkusev/Hitlerli-Kullanmayi-Akil-Eden-O-Akilli-3773.html

 

SONUÇTA BURASI İSRAİL DEĞİL!

Hitler'i reklamda kullanmak aynı zamanda büyük bir risk. Verdiğiniz sloganda hiçbir şekilde kafalarda Biomen'in şampuan reklamında olduğu gibi yanlış anlaşılmalara neden olmamalısınız!

Eğer Hitler'i kullanmasını bilirsen ortaya etki gücü yüksek bir reklam çıkar. Çünkü Hitler zaten kendi başına şok etkisi yaratan bir figür. Bir de bundan zekice bir slogan yakalarsan turnayı gözünden vurursun.

Mesela Bonus kafalı Hitler'e "Siyah insanlar müziğin geleceği" dedirten radyo kanalı reklamında olduğu gibi... Afişte bir kara mizah var ama Hitler'in faşist yönü ortaya çıkarılarak yakalanmış espri.

Hitler; prezervatiften tıraş bıçağına kadar her ürünün reklamında kullanılıyor. AIDS'e karşı insanları bilinçlendirmek için kamu reklamlarında bile tercih ediliyor.

Gelelim can alıcı soruya...

'Hitler+şampuan= Sabun yapılan Yahudiler' anlamının çıkacağını, Biomen'in reklam ajansı hiç mi akıl etmedi?

Ya çok saflar ya da çok kurnazlar.

Yoksa tartışma yaratıp medyanın gündemine oturarak reklamın etkisini artırmış olabilirler mi?

Sonuçta burası İsrail değil!

Eleştirilse bile Türkiye'de "Aaa ne kötü! Hitler'le çok yanlış mesaj vermişler" deyip ürünü almayacak ultra duyarlı kaç insan çıkar ki?

Mevlut Tezel

http://www.sabah.com.tr/Gunaydin/Yazarlar/sb-mevlut_tezel/2012/03/26/hitlerle-reklamin-krali-yapilir

 

REKLAM UĞRUNA HER ŞEYİN MUBAH SAYILDIĞI BİR ÇAĞDA BİLE, DÜNYANIN GELMİŞ GEÇMİŞ EN BÜYÜK KATİLİNİ, SAVAŞ SUÇLUSU HİTLER’İ REKLAM YÜZÜ OLARAK KULLANMAK ANCAK AKLINI KAÇIRMIŞLIKLA AÇIKLANABİLİR

Ama son günlerde anlıyorum ki bu aklını kaçırmış adamların sayısı öyle az buz değil. Bir süredir televizyonlarda bir şampuan reklamı dönüyor. Milyonlarca insanın katili olan Adolf Hitler’in “arî Alman ırkına” salyalarını saça saça yaptığı bir konuşmadan alınmış görüntünün üzerine “kadın elbisesi giymiyorsun kadın şampuanı da kullanma”, “erkek adam erkek şampuanı kullanır” gibi seksist sözlerin eklendiği aklını kaçırmış bir reklam bu. Reklam uğruna her şeyin mubah sayıldığı bir çağda bile, dünyanın gelmiş geçmiş en büyük katilini, savaş suçlusu Hitler’i reklam yüzü olarak kullanmak ancak aklını kaçırmışlıkla açıklanabilir. Çünkü bir reklamcı aklını kaçırmadıkça böyle bir reklam yapmaya kalkmaz, bir reklam ajansı aklını kaçırmadıkça böyle bir fikri onaylamaz ve reklam veren aklını kaçırmadıkça bu reklamı kabul etmez.

Biz kırmızı çizgiler, insani hassasiyetler, nefret suçu falan diye söyleneduralım; bu topyekûn aklını kaçırmış adamlar, böyle bir reklamı güzelce çekiyor, yayınlıyor, tüm dünyadan tepkiler yağarken, tam da bu işler için kurulmuş olan RTÜK’den çıt bile çıkmıyor. Toplama kamplarında bin bir işkenceyle katledilmiş milyonlarca insana saygı duymayı bir yana bırak, insan hiç olmazsa Türkiye’de yaşayan Musevilerden utanır. Kendi dini hassasiyetlerine en ufak bir dokunuş olduğunda insan yakacak kadar ileri gidebilen bir toplumun “öteki”nin hassasiyetleri konusunda böylesine duyarsız olması akıl alır bir şey değil.

Güzin Tekeş

http://www.haberdesin.com/blog/medya/aklini-kacirmis-adamlar-cumhuriyeti-2

 

·       Netten okumalar

 

EHRA’NIN CENNETİ’NDEN BAKARKEN – BANU TUNA

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/20193089.asp?mnID=20193089

 

AIPAC

http://centerofpolicy.blogspot.com/2012/03/aipac.html

 

ANKARA, İSRAİL’İ SUÇLAMA POLİTİKASINA DEVAM EDİYOR – TÜLİN DALOĞLU

http://turkey.setimes.com/tr/articles/ses/articles/features/departments/world/2012/03/22/feature-01