31, İstanbul Film Festivali cuma günü başlıyor. 31 Mart-15 Nisan tarihleri arasında gerçekleşecek İstanbul Film Festivali programında yer alan filmleri tanıtmaya devam ederken, sinemaseverlerin beklentilerine cevap verecek türleri ayırmaya çalıştık. İşi şansa bırakmak istemeyen, sürprizlerden hoşlanmayan, garantici sinemaseverler için de, risk almaktan hoşlanan sinefillere seslenen cüretli filmlere de, bu yazımda yer vermeye çalıştım. İyi seyirler
Geçen haftaki yazımda, 31 Mart-15 Nisan tarihleri arasında gerçekleşek 31. İstanbul Film Festivali’nin, 200’ün üzerinde filmden oluşan zengin programından yaptığım seçkide, festivalin görülmeyi hak eden filmlerinden bahsetmiştim. Bu yazımda TOP TEN, listesine girmeyen, ancak yine de dünya festivallerinde öne çıktıkları için izlenmesi gereken birkaç filmden bahsedeceğim.
“Alternatif Liste” kutucuğunda yer alan bazı filmlerle, festival bileti alırken size yardımcı olacağımı ümit ediyorum.
GARANTİYİ SEVENLER İÇİN
Bu yıl ilk kez Beyoğlu’ndan Nişantaşı’na (City’s) taşınan Akbank Galaları, her zaman olduğu gibi, işi şansa bırakmayı sevmeyen, sürprizden hoşlanmayan, risk almak istemeyen, garantici sinemaseverlere hitap edecek.
Bu bölümde, geniş kitlelere seslenen, ünlü yıldızların usta yönetmenlerle buluştuğu, popüler ve seçkin dokuz film gösterilecek. Ben, içlerinden iki tanesini “garanti belgeli” filmler olarak niteliyorum.
Akbank Galaları’nın en merakla beklenen filmi, “Persepolis”in yaratıcısı İranlı kadın yönetmen Marjane Satrapi’nin (yine Vincent Paranand ile yaptığı) “Azrail’i Beklerken / Poulet Aux Prunes”i.
1950’de İran’da geçen konusuyla film, kemanı kırılınca ölmeye karar veren dünyaca ünlü keman virtüozu Nasser’in canını almaya gelen Azrail tarafından anlatılıyor.
Azrail’in gelmesi için geçen sekiz günlük sürede, Nasser hayatını yeniden yaşıyor. Başrollerini Mathieu Almaric, Edouard Baer ve Maria de Medeiros’un oynadığı filmi sunmak üzere Marjane Satrapi İstanbul’a gelecek.
Ödüllere alışık, çizgi dışı İngiliz yönetmen, Altın Lale ödüllü Michael Winterbottom’un son filmi “Trishna” Akbank Galaları arasında yer alacak. Thomas Hardy’nin klasik romanı “tess of the d’Urbervilles / Kaybolan Masumiyet”in çağdaş bir uyarlaması olan film, 19. yüzyıl İngiliz kırsalını günümüz Hindistan’ına taşıyor. “Milyoner” ve “Miral”den tanıdığımız güzel Hintli aktris Freida Pinto’nun canlandırdığı Trishna, genç bir İngliz işadamına aşık olan, gelenekler ile kendi hayalleri arasında sıkışıp kalan bir genç kızdır.
Cannes Film Festivalleri’nin çok sevdiği, ödüllendirdiği bir İngiliz kadın yönetmen, Andrea Arnold’un son filmi “Uğultulu Tepeler / Wuthering Heights” garanti belgesi taşıyan filmlerden.
1998’de başladığı kariyerinde “Kırmızı Sokak / Red Road” ve “Akvaryum / Fish Tank” gibi iki başyapıt ile dikkati çeken Arnold, bu kez Emily Bronte’nin meşhur Viktorya dönemi romanını sinemaya uyarlıyor.
Neredeyse konuşmasız bu filmde, üvey kızkardeş Cathy ve intikam peşinde koşan sadist antikahraman Heathcliff’i, 19. yüzyıl Yorkshire’unda izleyeceğiz. Film son Venedik Film Festivali’nde En İyi Görüntü Ödülü’nü kazandı.
İLGİNÇ BİR NAZİ FİLMİ
1992 yılında “Europa Europa” ile Oscar’a aday olan Polonyalı kadın yönetmen Agnieszka Holland, bu yıl “Karanlıkta Kalanlar / In Darkness” ile Yabancı Dilde En İyi Film heykelciliği için yarıştı. Festivalin “Yıllara Meydan Okuyanlar” bölümünde gösterilecek bu film, Nazi işgali altındaki Polonya’da Yahudileri kurtarmaya çalışan bir hırsızın hikâyesini anlatıyor.
On dört aylık yoğun bir tehlike dönemini anlatan bu film, ahlâk, suç, seçimler, Tanrı ve hayatta kalma gibi hassas temaları ustalıkla işliyor.
Hala formda, hala dünya sinemasına yön vermeyi sürdüren, “yıllara meydan okuyan”, ödüle doymayan usta yönetmenlerin en son filmlerinin yer aldığı bu bölümün diğer ilginç filmleri şunlar: Festivalin Açılış Gecesi’nde gösterilecek olan, Terence Davies’in “Aşkın Karanlık Yüzü/ The Deep Blue Sea”, Alexandre Sokorov’a 2011 Venedik Film Festivali’nde Altın Aslan Ödülü’nü kazandıran “Faust”, emektar İtalyan Usta Ermano Olmi’den “Kilisedeki Gecekondu / Il Villagio di Cartone.”
FRANSA’DAN NEFİS FİLMLER
Geçen yıl festivalde izlediğimiz, 2011’in en popüler filmlerinden biri olan “Küçük Beyaz Yalanları”ın senarist yönetmeni olan Guillaume Canet, Cedric Kahn’ın 2012 filmi “Daha İyi Bir Hayat / Une Vie Meilleure”de, hayatının en zor, en iddialı rolünün altından başarıyla kalkıyor. Deneyimsizliğinden dolayı Paris’te iş bulamayan diplomalı bir aşçının yeni bir hayat kurma çabasını anlatan film, prensiplerinden ödün vermeyen dürüst bir insanın zor şartlar altındaki yaşantısını anlatıyor. Cezayir asıllı sevgilisi ile bir aile kurma çabasının, ekonomik çöküş günlerinde kolay olmadığını gözlere seren filmde, iki genç insanın ayakta kalabilmeleri için dürüst ve doğru olmalarının yetmeyeceğini izleyeceğiz.
Emektar Fransız yönetmen André Techiné’nin Cannes’da Yönetmenlerin 15 Günü’nde gösterilen son filmi “Affedilmeyenler / Impardonables”, Venedik’te geçen konusuyla, bir polisiye roman yazarının öyküsünü anlatıyor. André Dussollier’nin oynadığı evli yazar, kendisinden yaşça küçük Judith’e (Carole Bouquet) ilk görüşte tutulur. Kıskançlıkla yanıp tutuşan, yaşadığı bu ilişkiyle yazmayı bırakan, yaşlanan adamın öyküsünü Techiné nefis bir sinema diliyle anlatıyor.
Fransa-Polonya ortak yapımı “Kadınlar / Elles”de devleşen Juliette Binoche, bir kadın dergisi için öğrenci fahişeliği üzerine yazı yazan araştırmacı gazeteci Anne’ı oynuyor. Öğrenci fahişeliği, toplum, kadın, ahlâk ve özgürlük temalarına değinen film, Anne’ın okula gitmek ve para kazanmak için fahişelik yapan iki genç kadınla yaptığı söyleşileri anlatıyor. Uzun bir orgazm sahnesinde J. Binoche, imajını yıkmaktan korkmayan cesur bir oyuncu olarak devleşiyor.
Bu yıl Berlin’de Gümüş Ayı Ödülü’nü kazanan “Yukarıdaki Çocuk / L’Enfaut d’en Haut”, Ursula Meir imzalı bir Fransa İsviçre ortak yapımı. İsviçre’nin lüks bir kayak merkezinde geçen konusuyla film zengin turistlerinden ekipmanlarını çalıp satan on iki yaşındaki Simon’un öyküsüne odaklanıyor.
RİSK ALMAK İSTEYENLERE
Risk almayı göze alan sinefil dostlarıma önereceğim filmlerin başında, programdaki 200 filmin en serti, en cüretlisi olan “Michael” geliyor. Bu rahatsız edici film 35 yaşındaki Wolfgang ile birlikte geçirdiği son beş ayı anlatıyor.
İlk filmini yapan, senaryo yazarı-yönetmen Markus Schleinzer’in “Michael”ı sizlere Haneke’nin ilk dönem sert filmlerini hatırlatacak. Zaten Kendisi Haneke ile birlikte çalışmış bir görüntü yönetmeni. Donuk bir ofis çalışanı, ıssız adam Michael’i kaçırıp evinde alıkoyduğu çocuğa cinsel tacizde de bulunmaktadır.
En feci suçlardan birini konu alan film, kendi dünyasını ve bakış açısını nakleden bir suçluyu merkeze alırken yarattığı ürpertici atmosferiyle öne çıkıyor.
Ünlü Alman sinemacı Werner Herzog’un, bir idam cezası mahkumuyla yaptığı röportajlardan oluşan “Uçuruma Doğru / Into the Abyss” festivalin ilginç belgeselleri arasında yer alıyor.
Dünyaya veda edecekleri o belirli anı sabırsızlıkla bekleyen idam mahkumlerının kaderlerini incelikle ele alan belgeselini, Herzog “ruhun uçurumuna bir bakış” diye nitelendiriyor. Teksas’ın iki hapishanesinde çekilen film mahkûmların duygu dünyasını anlatmaya çalışırken, dokunaklı ve düşündürücü noktalara ulaşıyor.
ALTERNATİF LİSTE TRİSHNA – Michael Winterbottom UĞULTULU TEPELER – Andrea Arnold AFFEDİLMEYENLER – Andre Techiné UÇURUMA DOĞRU – Werner Herzog DAHA İYİ BİR HAYAT – Cedric Kahn BÜYÜK DERBİ – Ole Christian Madsen YUKARIDAKİ ÇOCUK – Ursula Meir KADINLAR – Malgoska Szumowska TUTSAK – Brilante Mendoza