Kendini cemaatine adamış bir insan: Şaul Cenudi

Geçtiğimiz günlerde Samuel- Meri Kohen çiftinin düğünü için ziyaret ettiğimiz Medeniyetler beşiği Antakya’nın Musevi Cemaati Başkanı Şaul Cenudi ile görüştük

Toplum
19 Nisan 2012 Perşembe

Antakya, çeşitli inanç ve cemaatlerin bir harmonisi… Ve bu harmoniden doğan bir melodi…

Bir senfoni! Bu senfonik şiiri seslendiren bir senfonik orkestra. Bu orkestranın çeşitli şefleri var. Bu şeflerinden biri de 23 asırdır Antakya’da yerleşik Yahudi toplumunun Başkanı Şaul Cenudi.

Son derece sıcak, insanlarla çok kolay yakınlaşan, Antakya’da herkesin saydığı ve sevdiği bir insan… Bizleri, sinagogun üstünde yaptırdığı misafirhanede kabul etti. Burayı, Antakya Belediyesi’nden ve çeşitli kurumlardan aldığı bağışlarla yaptırmış. Son derece otantik bir mekân. Bol telveli, köpük köpük kahvelerimizi içtikten sonra söyleşiye başladık.

  Kendinizi tanıtır mısınız?

Hatay doğumluyum. 1955-1962 yılları arasında eğitim hayatım İstanbul’da geçti. Bu süre dışında tüm yaşamım, çocukluğum, gençliğim Hatay’da geçti.

İtalyan Lisesi mezunuyum. İki kızım ve bir oğlum var. İki kızım İsrail’de, oğlum ise İstanbul’da yaşıyor.

  Hatay’da genç nüfus kaldı mı?

Maalesef hiç kalmadı. Sadece 14 aileyiz, 30 kişiyiz. En genç çiftimiz, aramıza yeni katılan düğünlerini gerçekleştirdiğimiz, Meri ve Samuel Kohen’dir.

  Göçün sebebi nedir?

Bilinçli gençler yüksek tahsillerini yapmak için İstanbul’a gidiyor ve orada kalıyorlar. Ayrıca, gerek genç kızlar gerekse erkekler, evlenmek için eş bulamıyorlar. Bu da en önemli sebeplerden biri. İstanbul’a uyum sağladıktan sonra da, ailelerini de yanlarına alıyorlar. Böylece burada kimse kalmıyor.

  Ne zaman Antakya Cemaat Başkanı seçildiniz?

2002 yılında seçildim ve elimden geldiği kadar cemaatimin geleceği için çalışıyorum. Belirtmem gerekir ki, bu uğurda canla başla çalışıp uğraş veriyorum.

  Dini vecibeleri nasıl yerine getiriyorsunuz?

Benim asıl görevim, mevcut toplumumuzun dini değerlerini ayakta tutmak. Bu uğurda çok çaba sarfediyorum. 10-15 yıl önce burada sinagogumuz Sefer günleri olan pazartesi ve perşembe günleri de açılırdı. Maalesef zamanla artan göç sonucu bu da bitti. Her Şabat dualarımızı gerçekleştiriyoruz.

Antakya’da din adamımız yok. Dini vecibeleri yerine getirmek üzere; dört yıl önce Hahambaşının ve rahmetli Robert Abudara’nın destekleriyle buraya hazan tayin ettiler. Cuma günleri gelir ve Şabat bitiminde İstanbul’a döner. Yahudiliğimizi, Tora’mızı cumartesi günü onurlandırıp Şabat’ı uyguluyoruz.

Geçmişte atalarımızın burada Antakya’da yaşamış oldukları dönemde Şabat’ı karşılar, işyerlerini erken kapatır, Yahudi örf ve adetlerine göre eve gider yıkanır ve hazırlanır, gün batımından önce koşar adımlarla ibadet için sinagoga gelirdik. Babalarımızdan böyle gördük.

Çocukluğumda sinagogun içinde iki muhtaç aile yaşardı. Bu aileler sinagogun temizliğini sağlarlardı. İçlerinden rahmetli Abut Male bizlere din dersi verirdi. Bugün okuyabiliyorsak, çocukluktan kalan onun bize öğrettikleri sayesindedir.

  Bayramları, örneğin Pesah’ı nasıl kutlardınız?

Sinagogun içinde mutfak olarak kullandığımız yerde bir fırınımız vardı. Orada Pesah Matsa’sını ince bir pide gibi yapardık. ‘Matsa Şemura’ yapılırdı.

Şabat günleri hiçbir Yahudi işyerini açmaz, arabaya binmez, evlerde elektrik açmaz, herkes Şabat’a bakardı. Gaz lambaları önceden yakılır, yatarken de komşularımız gaz lambalarını söndürürlerdi. Şabat duasından sonra herkes evine gider, anneler duadan erken çıkar Şabat seudasını hazırlarlardı.

Oruk (içli köfte), humus, salata, börek çeşitleri yenir ve rakı içilirdi.

Cuma geceleri Şabat mumları yakılır, Kiduş yapılır, aile toplanırdı. Yahudi geleneklerine göre yaşanırdı.

Burada cemaatimizin dışındaki diğer cemaatler bizleri böyle tanımlarlardı.

Dinine bağlı, dürüst, sözüne inanılan, iyi tüccar bir toplum olarak anılırdık.

Şabat Minha’dan sonra gelinir, yalnız cemaate Haskır Bahçesi’nde kadınlar toplanır, sofralar kurulur, yemek yenir, şarkılar söylenir, fıkralar anlatılırdı.

Purim Bayramı’nda Purim harçlığı, Hanuka’da ise Hanukalık alırdık.

Hazan Mordo Razon her bayramda buraya gelir ve gereken dini vecibeleri yerine getirir.

  Eskiden Bar-Mitzva, Brit Mila, vijola gibi kutlamalar yapılır mıydı?

Brit-Mila’larda bir tepsi hazırlanır, üstüne mumlar konur, tepsiye Eliyau Anavi için herkes bir para koyar ve olduğu gibi yeni doğan bebeğe verilirdi.

  Masraflarınızı nasıl karşılıyorsunuz?

Ziyaret evinin altında kirasını aldığımız üç dükkânımız var.

  Antakya’yı ziyaret eden siyasiler kimlerdir?

2010 yılında Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül ziyaret etti. Devlet erkânı olarak, Bülent Arınç, Ahmet Davutoğlu, Hüseyin Çelik, Egemen Bağış gibi bakanlar... Her biri ibadethanemizi ziyaret ederek Yahudiliği ve Yahudileri tanımaya çalıştılar. Yahudi nasıl yaşar, ne yer, ne içer, nasıl ibadet eder öğrenmeye başladılar. Bir Pesah Bayramı’nda Başbakan’ın eşi Emine Erdoğan da ziyaret etti.

  Antakya’daki yaşamınızdan memnun görünüyorsunuz. Memnuniyetinizi nasıl izah edersiniz?

Burada huzur içinde bir yaşamımız var; uyum içinde yaşıyoruz. Antakya 200 bin nüfuslu bir aile. Bu uyumdan müthiş bir ilişki ortaya çıkıyor. Müslüman, Alevi, Hıristiyan, Yahudi herkesle dostane ilişkilerimiz var. Herkesin katkısı çok büyük.

Dini bayramlarda karşılıklı ziyaretler yapılır. Bu ilişkinin sonsuza kadar devam etmesini umuyoruz.

  Vermek istediğiniz son bir mesajınız var mı?

Gönül isterdi ki; Antakya Yahudi Cemaati daha yoğun bir nüfusa sahip olsun...

Son olarak şunu söylemek istiyorum. Ekonomik zorlukları olanlar İstanbul’dan buraya gelsin, çalışsın. İş bulma, ev bulma ve yaşama konusunda onlara en iyi şartları vaat ediyorum.

 Şeli Meir Gaon