Sizlere, uzun zamandır paylaşmak istediğimiz bir peri masalını anlatmak istiyorum.
Bu peri masalında Prens Samuel Kohen Türkiye kökenli, Fransa Lyon’da yaşayan bir genç.
Prenses Meri İzrail ise, masallar şehri Antakya’da çalışan bir genç kız. Prens, az gider uz gider yolu İstanbul’a düşer ve nasılsa bu genç kızı tanır. Aralarında sevgi bağı oluşur ve evlenmeye karar verirler. Bu peri masalı Antakya Sinagogu’nda noktalanır.
Bu iki Musevi genç orada, 15 yıldır düğün yapılmayan bu sıcacık sinagogda evlenmeye karar verirler. Ve aynen masallardaki ‘Dede’ gibi,
Şaul Cenudi bu gençlere sinagogda evlenmeleri için yardımcı olur.
Gençlerin aileleri ve arkadaşları Fransa’nın çeşitli şehirlerinden, Lyon’dan, Paris’ten, Grenoble’dan, İstanbul’dan ve Mersin’den olmak üzere 180 kişi Antakya’daki bu peri masalı düğüne katılmaya gelirler ve herkesin huzurunda tüm güzelliklerle, bütün geleneklere uyarak evlenirler.
Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine…
Bu masalın sonunda isterseniz gerçeğe dönelim ve sizlere düğünü aktarmaya çalışalım.
Çarşamba, perşembe ve cuma günlerinde çeşitli yörelerden gelen davetliler cuma akşamı
Antakya Sinagogu’nda buluştular. Sıcak, şirin bir o kadar da samimi ve küçük bir sinagog. Hazan Selim İyigör cuma gecesi dualarını okuduktan sonra, katılanlar aralarında tanıştılar ve aile fertleriyle bir bütün oluşturdular.
Cumartesi sabahı çok daha kalabalık bir şekilde sinagoga gidildi. Herkes düğün öncesi heyecanını yaşıyordu.
Dikkatimizi çeken şey sinagogun Ehal’i oldu.
Ehal, yarım daire bir oda şeklinde, içindeki
Sefer Tora’ların da tahta Parohet’leri var. İçeriye ayakkabısız giriliyor ve Sefer Tora’lar teker teker bu şekilde çıkartılıp gezdiriliyor. Hep bir ağızdan söylenen ‘Mizmor Le David’den sonra, duanın bitiminde herkes birbiriyle kaynaşarak sinagog bahçesinde hazırlanan muhteşem seudaya konuk oldu. Antakya yöresinin özel yemeklerini keyifle yedik.
Öğleden sonra; ailenin tertip ettiği tura katıldık.
Mozaik Müzesi’ni ve Antakya’nın buram buram tarih kokan dar sokaklarını gezdik.
Bu keyifli turda gelin ve damadın tüm aile fertleriyle tanışma olanağı bulduk. Aramızda bir sevgi bağı oluştu.
Ve nihayet pazar sabahı düğün heyecanını hep birlikte kaldığımız otelde yaşamaya başladık.
Kadınlar saçlarını yaptırma derdine düşmüşken, erkekler kolalı gömlek, kravat ve takım elbiselerini giydiler. Saat 13,00’te konvoy halinde sinagoga gittik.
Bahçeden başlamak üzere her taraf beyaz tüller ve renkli çiçeklerle süslenmişti.
Davetliler arasında, Antakya Valisi ve eşi, Belediye Başkanı ve eşi, Alay Komutanı ve eşi, Emniyet Müdürü ve diğer cemaatlere mensup dini erkan, gazeteciler yavaş yavaş gelip yerlerini almaya başladılar.
Cemaat Başkanı Şaul Cenudi ve Meir Gaon,
Vali ve Belediye Başkanı’na düğün gelenek ve göreneklerini ve Anoten duasının anlamını izah ettiler.
Önce damat annesi ve büyük dayısıyla birlikte girdi ve yerlerine oturdular. Arkasından gelinin annesi, ve gelin babasıyla girerken Hazan Natan Siliki muhteşem sesiyle herkesi büyüledi. Davetlilerden Asa, Ülçer, Çiprut ve Gaon aileleri ve Fransa’dan gelen genç arkadaşlar da katılarak doğal bir koro oluşturdular. Rav Naftali Haleva düğünün anlamını, gelenekleri izah eden güzel bir konuşma yaptı.
Eskiden olduğu gibi gelin ve damada Tallet atıldı.
Gerçek güzellik tevadaki Tallet atma sırasındaki mütevazi, gösterişten uzak ve muhteşem görüntüydü.
Önemli olan o anın ihtişamıydı.
180 kişinin coşkusu düğüne bir başka güzellik kattı ve merasim Anoten duası ile son buldu.
Tebrikler ve gazetecilerin çektikleri resim süreci uzun sürdü.
Ardından ailece ve arkadaşlarıyla gerek sinagogun içinde, gerekse bahçede sayısız resim çekildi.
Nostalji ile geleneğin ve duaların mistik esintisi gün boyunca her tarafta hissedildi.
Gece Antakya’nın tanınmış bir lokantasında düğün müzik eşliğinde kutlandı.
Herkesin hora tepmesi ve coşkusu izlenmeye değerdi…
Damat ve gelinin mutluluğu, yarattıkları duygu seli bütün misafirleri memnun etti.
Gecenin sonunda davetliler, bu düğünlerin Antakya’da devam etmesi dileğiyle dağıldılar.