Süzet Haklı, Masalhane’sinin kapılarını 17 Nisan’da sanatseverlere açtı. Sanat ile masalın buluşma noktası olan sergi, Çukurcuma Galeri Artist’te, 2 Mayıs’a kadar meraklılarını bekliyor
Sırılsıklam bir İstanbul günü… Sırılsıklam... Sanki dört bir yandan yağıyor yağmur! Taksim’de metrodan çıkıp Çukurcuma‘da Galeri Artist’e doğru yürüyorum. Yürürken etrafı gözlemleyip yolun tadını çıkarmak olası değil bugün. Elimde şemsiyem, bir taraftan kimselere çarpmamaya çalışırken, bir taraftan her adımda bir göle girmemeye ve aynı zamanda hızla geçen bir arabanın gazabına uğramamaya gayret ediyorum. Sanki giysilerimle sonsuz bir duşun altında ilerliyorum. Sözüm var, Galeri Artist’te ilk sergisini açacak ressam Süzet Haklı ile görüşeceğim. Gölleri, nehirleri aşarak ulaştım Galeri Artist’e. Ve bir masal kitabının içinde, MaSalHane’de buldum kendimi; sanki yeniden çocuk olmuş, Alis’in Harikalar Diyarına girivermiştim bir kapıdan.
Kuşlar, zebralar, penguenler, sincap ve daha niceleri buyur ettiler beni içeri. Şen, sevgi dolu, fantastik bir masal dünyası burası; insana ait... Yaşam alanlarımıza dalmış, evlerimizi sahiplenmiş dev orman hayvanları... Aynı cümlede okuyunca uyumsuz geliyor, oysa evlerimizle bütünleşmişler tüm bu hayvanlar, sevgi ve huzur yayıyorlar etrafa; ışık saçıyorlar! Mutfak masasının üzerine kurulmuş dev bir sincap, hemen atlayıp izleyicinin üzerine sevgiyle sarılacak gibi bakıyor kocaman gözleriyle. Salonun ortasında yavru penguen sürekli annesinden ilgi alma talebiyle kıpırdarken, annesi tüm ilgisini ona yönlendirmiş zaten. Yemek odasında zebralar, bahçede yavrusunu öpen ana zürafa…
MaSalHane sanki gerçeğe dönüşmüş bir harikalar diyarı…
Diyarın orta yerinde, hâlâ ıslak, fakat candan sıcak bir sohbete giriştik Süzet Haklı ile… Sohbetimiz sanatçıyı tanıdıktan sonra, resim ve yaratıcılık üzerine olacaktı. Resmi konuşurken, resim aracılığıyla var oluşu, insanlığı, farkındalıkları konuştuk, derken ikisi birbirine girdi. Zaten hepsi aynı bütünün farklı yansımaları değil mi aslında?
Süzet Haklı, Sainte Pulcherie ve Saint Benoit’dan mezun olduktan sonra IBM’de eğitimini aldığı bilgisayar programcılığı alanında çalıştı. Arkasından evlenip iki kız çocuk sahibi olduktan sonra eşi ile birlikte tekstil tasarımcılığı yaptı. Kızlarının üniversite çağına gelmesinden sonra artan zamanında, kendi masal dünyasında resme ulaştı. “Bilgisayar programcılığını çocuklarım olduktan sonra bıraktım, ama bilgisayar programcılığı aslında bana hayatı kurgulamayı gösterdi. Bir resim yaparken kurguyla başlıyorsunuz işe. Sonrasında tekstil tasarımı yaptığım dönemde renkleri ve peşinden şekilleri algılamayı öğrendim. Bu sayede o dönemde resim gibi bir hedefim olmamasına rağmen kurgu- renk-şekil altyapısı oluştu.”
Resme önce İsmail Acar Atölyesi’nde başlayan Süzet Haklı, iki senedir Dilek Aydın Atölyesi’nde çalışmalarını devam ettirmekte. “Resim yaparken, canımın istediğini yapma özgürlüğüne sahibim. Kimseye hoş gösterme gibi bir çabam yok. Bir resme başlarken karşımda bembeyaz boş bir tuval var. Ne hissediyorsam onu aktaracağım. Kimseye beğendirmek, kimseye hoş göstermek amacında değildir ressam orada. Ben de, tamamen Süzet Haklı ile karşı karşıyayım. Bir ressamın aynasıdır çünkü tuval.”
Sanatçı bu arada yaşamını paylaştığı 25 yıllık eşi Metin Haklı ile birlikte yurt içi ve yurt dışı müze gezileri de yapar. Yaşamın her anını dolu dolu, her anının farkında olarak yaşayan, gözünün gördüğü tüm detayları, her enstantaneyi bir gün bir resminde kullanabilme olasılığına karşı da fotoğrafla sabitlemeye başlar. Hobi gibi başlayan resim aşkı, zamanla daha iyi yapma, görselliği izleyiciye sunma, teknik gelişim ihtiyacının doğması ve azimli çalışmanın ardından Uzak Doğu’da bir gece safarisi sırasında şeffaf ve özgür bir masal dünyasının yaratılmasına uzanır. “Bir trene bindik. Tren yolculuğu sırasında evde televizyon seyreder gibi etrafımızdaki hayvanları seyrediyorduk. Çok üzücüydü aslında. Hayvanlar uyuşturulmuş gibi, bağlanmış gibiydiler. Ve bizler onların yaşam alanlarına müdahale ediyorduk. Rahatlarını bozuyorduk. İçim sevgi doluydu. Hayvan olsun, insan olsun hepsi bir bütünün parçaları… Onları aldım, insanlaştırdım. İzleyici hayvanları kendine yakın görsün, doğaya ve hayvanlara eziyet etmekten vazgeçsin istedim. Doğanın dengesini yitirmemek lazım, çünkü ne yaparsak, o bize dönecek. Artık doğayı özelimize almamız gerekiyor. Özelimize alalım, çünkü hepimiz, insanlar, hayvanlar ve doğa aynı bütünün parçalarıyız. Ve özelime aldım hayvanları, salonda lamalar ve Perulu akrabaları, yemek odasında zebralar...” Zebralar, birbirinin aynada yansıması iki ayrı resim. Biri kabul görmek için görünmek istediği gibi görünen bir zebra, diğeri gerçek yüzünü gösteren aynı zebra…
Yaşadıkça ve zaman geçtikçe insanın farkındalıkları artıyor, algılamaları gelişiyor ve yaşam yolunda bir yerde, artık sadece kendine ve yakın çevresine değil topluma da bir mesaj verme, toplum için, insanlık için bir şeyler yapma ihtiyacı doğuyor içinde… Kendim de bu yolları arşınlarken, Süzet Haklı sanki karşıma geçmiş benim düşüncelerimi bana anlatıyordu: “Bir yaştan sonra algıda seçicilik oluşuyor. Ve bu farklı algıları paylaşma ihtiyacı doğuyor. Aslında bir meyvenin olgunlaşması gibi olgunlaşıyoruz. Yaşam içinde deneyimler bir alt yapı, bir temel oluşturuyor ve bu alt yapılar da bizim varlığımızı oluşturuyor. Öte yandan insanlar çoğu zaman yapay davranıyorlar. Ağızlarından çıkanla düşündükleri her zaman bir olmuyor. Kabul görmek için yapay davranıyorlar. Çünkü çocukluklarından şartlandırmalar başlıyor, bir çeşit kısıtlamalar…”
“Özgürleşmek gerekir… Özgürleşme gerekliliğini yansıtmak üzere insanları Boticelli’nin kendi tablolarından ve kadrajlarından kaçırdım. Kaçırıyorum ve herkese özgürlük veriyorum.” Bindirmiş birini bir sevgi balonunun içine, bağlamış bir halata kurtarıyor onu hapisliğinden bir kuşun yardımıyla. Venüs’ü de almış, istiridyesi ile birlikte bir kelebeğin yardımıyla özgürleştirmiş. “Tüm varlıklara hak ettikleri yeri ve özgürlüğü geri vermeliyiz” diyor sanatçı. “Evimiz onların yaşam alanında.” Zaten ev diye nitelediğimiz de evrenin ta kendisi aslında. “Ve bir kaplumbağa ya da bir denizatı bile çok büyük değerler. O varlıkların da değerlerini hatırlamamız ve doğanın dengesini yitirmememiz lazım. Doğanın dengesini yitirdiğimiz anda, bu durum sorun olarak yine bize dönecektir.”
MaSalHane’ye ilk adımımı attığımda Alis Harikalar Diyarı’na geldiğimi düşünmüştüm. Sıcak sohbetimizin ardından Süzet Haklı’nın yanından ayrılırken, yıldızı parlamaya başlayan bir sanatçıyla tanıştığımı biliyordum. Koleksiyonerlerin daha şimdiden eserlerini almaya başladıklarını ve yeni projelerinin arasında yurt dışı bağlantılarının da olduğunu biliyordum.
Gönül gözüyle bakan ve gönül gözüyle yaşayan, aşkla, duyarlıkla farkındalıklarını tuvale aktaran bir ressam ile değerli eşini tanıdım bu sohbet esnasında. Her ‘an’ı yaşayan, yaşadıkça zevk alan, daha doğrusu yaşadıkları her ‘an’a mutluluk ve zevk katan bir çift tanıdım.
“Yaşam tadını çıkararak yaşandıkça anlam kazanır” düşüncesiyle yaşayan ve azimle çalışan ressam Süzet Haklı’yı ve eserlerini tanımak; belki de yıllar önce ayrıldığınız masal dünyasına güzel bir geri dönüş yaparak, hayvanlar ve çocuklar gibi kurgusuz, tasasız yaşam anlarını yeniden keşfetmek üzere MaSalHane’yi Çukurcuma Galeri Artist’te 2 Mayıs’a kadar Pazar günü dışında her gün gezebilirsiniz.
Tel:(0212) 251 91 63
Dalia Maya