Aynı babadan yedi yakışıklı Flamenko dansçısı, kariyerlerinin en parlak gösterisi ‘Aeternum’ ile seyredenlerini bir kez daha hayran bırakacak. Los Vivancos, Türkiye’de ilk kez 24 Mayıs’ta Congresium Ankara’da, 25 Mayıs’ta da İş Sanat sezon kapanış gecesinde İstanbul’da sahne alacak.
Los Vivancos, 18 Nisan’da Madrid’de prömiyeri yapılan ‘Aeternum’ adlı yeni gösterileri ile doğaüstü olayları birbirinden çekici mizansenler, koreografi ve harika müzikler eşliğinde sunuyor. Gösterinin müzikleri, Budapeşte Senfoni Orkestrasının yüzden fazla üyesi ile kaydedildi. Heyecan hissi veren bu melodilerde, ‘Yetimhane’ (El Orfanato) adlı meşhur İspanyol korku filmi için yaptığı müziklerle tanınan Fernando Valezquez’in de imzası var.
Kardeşlerden Josua Sayos (annesi Dolores’in soyadını kullanıyor) ile yeni gösterilerini konuştuk.
‘Aeternum’ pahalı bir prodüksiyon gibi görünüyor; bu durumda ilk gösteriniz ‘7 Hermanos’u sizce ne kadar aştınız?
‘7 Hermanos’ ilk gösterimizdi ve onlarca ülkede, yüzlerce gösteri yaptık. Hepimizin konservatuar geçmişi ve farklı dans topluluklarıyla deneyimleri var ama açıkçası Los Vivancos olarak sahnede çok daha tecrübeli hale geldik; bu yüzden Aeternum, ‘7 Hermanos’ ile sahneye koyduğumuz gösteriyi fazlasıyla geride bırakıyor ve dürüst olmak gerekirse tam bir Hollywood prodüksiyonu gibi, hatta çok daha güçlü bir gösteri.
Kendi hikâyenizi anlattığınız ‘7 Hermanos’ aşağı yukarı kaç sene sahnelenmiş oldu?
‘7 Hermanos’ ile beş yıldan fazla yüzlerce gösteriye çıktık. Çocukluğumuzdan beri dans ediyoruz ama kardeşler olarak bir araya gelip, bir dans topluluğu olarak isim yapmak bizim için çok anlamlı. Hem babamız Pedro Vivancos’u en iyi şekilde temsil etmek, hem de kendi kurduğumuz topluluğu Flamenko toplulukları arasında prestijli bir noktaya taşımak büyük bir sorumluluk. Sanırım beş yıl içinde bunu başardık ve şimdi çok daha güçlü bir prodüksiyonla daha da yukarı taşıyor olacağız.
Hepiniz ayrıca dövüş sanatlarıyla ilgileniyor, spor yapıyorsunuz. Estetik bir vücutla sahnede olmanız, sizce de kimi izleyici için Flamenko’dan daha cazip değil mi?
Los Vivancos’u kurduğumuz 2004 yılından beri gittiğimiz otuzdan fazla ülkede medya bizden hep yakışıklı dansçılar olarak söz etti ve bizce bunun bir sakıncası yok. Çok sıkı spor yapıyoruz, dans ediyoruz ve bedenlerimize iyi bakıyoruz. Sahnede bir dansçının estetiği ve bedenini nasıl kullandığı çok önemli. Bedenimizi birer enstrüman gibi kullanıyoruz ve onu parlatmak Flamenko’da da işimize yarıyor.
Bu durumda size karşı romantik ilgiden de rahatsız olmuyorsunuz… Peki, sizin aranızda romantik bir bağı olan yok mu?
Çocukluğumuzdan beri beğendiğimiz kızlar konusunda en büyük rekabet Israel ile benim aramda yaşanıyordu; neyse ki Israel yeterince romantik ve âşık olduğu bir kız arkadaşı var, bu yüzden rekabet etmeme gerek kalmıyor. Kız arkadaşı Meksika’da olduğu halde, bunca yoğunluk arasında aşk yaşayan sanırım sadece o.
Müziklerde son derece başarılı bir korku filmi olan ‘El Orfanato’nun müziklerini yapan Fernando Valezquez’in imzası var; yoksa bizi gerilimli bir Flamenko gösterisi mi bekliyor?
Belki gerilimli demek doğru olmaz ama heyecanlı ve temposu çok yüksek bir gösteri diyebiliriz. El Orfanato’nun müziklerini çok beğendiğimiz için özellikle Fernando Valezquez ile çalışmak istedik. Gösteride Judah’ın yaratıcılığından ortaya çıkan, tamamen bize ait müzikler de var. Budapeşte Senfoni Orkestrasının müzikleriyle çok renkli bir sahne oluşuyor. Gerilim gibi değil ama kesinlikle sihir dolu bir macera filmi gibi.
Sahnede yine dövüşüyor musunuz?
Bana kalırsa dövüş sanatları bize çok güçlü bir duruş veriyor ve özellikle Flamenko gibi tutkulu bir dans söz konusuysa bu duruş erkek dansçılar için bir avantaj sağlıyor. Sahnede çok farklı mizansenler içine yerleştirdiğimiz dövüş sahnelerimiz var, hatta kick-boks bile yapıyoruz, son derece güçlü koreografilerle sahnedeyiz.
Eleştirmenler tarafından ‘Muhteşem Yedili’ olarak tanımlanıyorsunuz; sizce muhteşem bir dansçıda hangi özellikler olmalı?
Öncelikle hepimizin Barselona Dans Konservatuvarının sağladığı imkânlarla çok daha iyi birer dansçı haline geldiğimizi düşünüyorum. İyi bir dansçı sahnede rahat olmalı ve bedenini adeta bir enstrüman gibi kullanabilmeli. Güçlü bir dansı estetik çok etkiliyor ve biz de bunu çok iyi biliyoruz. Bu yüzden bol bol yüzüyor, spor yapıyoruz ve enstrümanımıza, bedenlerimize çok iyi davranıyoruz. İyi bir dansçı güçlü olmalı ve kendini özgürce ifade edebilmeli.