Anadolu yakasında eğitim veren Minix Anaokulunda geçtiğimiz eylül ayında müdürlük görevini üstlenen Doli Levi ile birlikte bir öğretim yılını daha sonlandırıyor. Oldukça başarılı ve yoğun bir sene geçirdiklerini belirten Levi ile yaptıklarını ve yapacaklarını konuştuk
Doli Levi ile sohbetimiz yurtdışında tüm özel kurumların başında kendisi gibi özel eğitimciler bulunduğunu vurgulamasıyla başladı. Levi, bunun nedeninin çok farklı yapıdaki öğretme stillerini bilmeleri ve öğrenme seviyeleri farklı çocukları ortaya çıkarabilmeleri olduğunu belirtti.
Minix Anaokulu Müdürü çalışmalarını şöyle aktardı: Gerek üstün zekâlı çocuklar, gerekse gelişimsel yetersizlikleri olan çocuklar olsun önemli olan her birinin becerilerini güçlü olduğu yönlerini bulup, zayıf yönlerini bu kanalla güçlendirmek. Bu nedenle bu sene Finlandiya’da OECD’nin düzenlediği bir toplantıya katıldım. Minix olarak bizi bir programa dahil ettiler. Hedef; öğretmenleri yurt dışına davet edip yetiştirmek, projeler hazırlamak ve topluma da bu pozitif davranışı yaymaktı. Bunun dışında İsrail’de altı tane okul gezdim. Amacım en iyi programları belirleyip Minix’te uygulamaktı. Orada da dünyanın dört bir köşesinden farklı yuvaların da aralarında bulunduğu bir kuruluşa katıldım. Yaptığımız bütün etkinlikleri bu kuruluşla paylaşıyoruz ve hepsi tüm dünyaya yayılıyor. Özellikle bayramlarda yaptığımız faaliyetler çok ilgi ve takdir ile karşılandı.
Bu sene Minix’te nasıl geçti?
Öncelikle 2006 doğumludan 2010 doğumluya kadar her yaş grubun ayrı ayrı eğitim bölümlerini kurduk.
Okul öncesi sınıfındaki çocuklarımızda bazı kavramların pek yerleşmediğini gördük. Birinci sınıfa başlamadan önce bu kavram sorununu geliştirmeye çalıştık. Sene sonu doğumluların aslında hazır olduklarını fakat eksikleri olduğunu fark ettik. Onları da tamamladık.
2010 doğumlulara özel bir sınıf kurmuştuk. Öğleden sonra iki saat annesiz eğitim veriyorduk. Zamanla adaptasyonlarını görünce sabaha aldık. Haftanın iki veya üç günü geliyorlar. Güzel bir çalışma yaptığımızı düşünüyorum.
Bu sene yine bol bol geziler düzenledik. Bahçemiz olmadığı için buna daha da çok önem verdik. Çünkü çocuklarımızın her şeyi yaşayarak öğrenmeleri bizim için çok önemli.
Farklı neler yaptınız?
‘Boş zaman etkinliği’ dediğimiz farklı bir programa başladık. Her bir ağır akademik çalışma veya etkinlik sonrasında onlara keyif verecek, maceracı ruhlarını geliştirecek çalışmalar başlattık. Örneğin bir yemek atölyesi kurduk. Kendi dondurmalarını, sevdikleri yiyecekleri yapıyorlar ve bunları da arkadaşlarıyla paylaşıyorlar. Hatta bıçak kullanmaya bile başladılar. Yani baya ilerlettiler bu işi diyebiliriz. Çok sevdikleri bir başka etkinlik de atölye çalışmaları oldu. Her yaş grubuna uygun konuyu belirleyip kendilerine veriyoruz. İlk olarak evlerinde bunu anne ve babalarıyla paylaşıyorlar. Ertesi gün sınıfta öğretmenleriyle geliştiriyor ve sonra beraber kurguluyorlar. Diğer sınıflar davet ediliyor ve her grup konusu ile ilgili bir sunum yapıyor. Bu sayede çocuklar küçük yaştan itibaren topluluk önünde konuşmayı, fikrini paylaşmayı, soru sormayı ve heyecanını yatıştırmayı öğreniyor. Cuma günleri binicilik çalışmalarına gidiyoruz. Atçılık, özel öğrenme güçlüğü çeken çocukların odak noktasını yükselten bir spor. Bu yüzden de çok önemsiyoruz. En küçük sınıfımızın dışında 30 çocuğumuz her hafta ata biniyorlar. 10 Haziranda da binicilik gösterimiz olacak.
Arzu etiğiniz gibi bir eğitim kadronuz var mı?
Bizim normal ve yardımcı öğretmenlerimizin dışında gönüllü öğretmenlerimiz de var. Mesela ressamımız Ceki Arditi sayesinde katıldığımız bir yarışmada iki öğrencimiz ödüle layık görüldüler. Önümüzdeki günlerde iki öğrencimiz öykü anlatma yarışmasına katılacaklar. Bir tanesinin inanılmaz gelişmiş bir hayal dünyası var ve biz de bunu desteklemek istedik. Bildiğiniz gibi her Perşembe günü Göztepe Kültür Derneğindeyiz ve drama çalışmalarımız için oranın sahnesinden yararlanıyoruz. Sanırım ki bunun da ona büyük yararı oldu ve bu sayede bu çocuğun da gelişimini gördük. En önemlisi onların keyif almaları. Tabii ki bu olanaklardan aileleri de çok memnunlar.
Masalcı dedemiz Rav Adoni masal yoluyla geleneklerimizi, değerlerimizi ve etik kurallarımızı anlatıyor. Sara Aji, haftada bir gelerek çocuklarımıza çok yaratıcı seramik çalışmaları yaptırıyor. Velimiz olan Sara Kohen bizlere Şabat şarkıları öğretiyor. İzzet Bana ile Sefarad bir koro kurduk. Verda Hason Darsa ile dans çalışmaları yapıyoruz. Yine bir velimiz ebru dersleri veriyor. Diğer müzisyen bir velimiz Salvo Amira ile ritim çalışmaları yapıyoruz. Gördüğünüz gibi velilerinden çok büyük destek alan bir yuvayız. Bu bakımdan da ayrıca şanslı olduğumu düşünüyorum. Tabii tüm bu sözü geçen çalışmalarda, gönüllü eğitmenlerin yanında muhakkak kendi sınıf öğretmenleri de bulunuyor. Öğretmen seçiminde özellikle bir şeye çok önem verdim. Kadromda hobisi olan öğretmenlerin olmasını tercih ettim. Her şey akademik bilgi değildir. Eğitimcilerin biraz da yaşamsal bilgilerle donanımlı olmaları gereklidir.
Minix’i diğer yuvalardan ayıran en önemli özelliği nedir?
Farklı olduğumuzu düşünmüyorum. Her alternatif eğitimi dinliyoruz, izliyoruz, öğreniyoruz. Ve daha sonra bizim çocuklarımıza, konularımıza en uygun olanını seçiyoruz. Yeteri kadar istediğimiz konuma gelemediklerini görünce farklı materyallere yöneliyoruz. Önemli olan da bu… Ve Minix’in bunu başardığını görüyorum. Bu sene öğretmenlerimizin hepsi farklı okullardan geldiler ve bugüne kadar bu kadar yoğun programı olan, iki farklı kültürün bu kadar yumuşak bir biçimde çocuklara aktarıldığı bir kurumda çalışmadıklarını ifade ettiler. Belki de onların bu ifadeleri sorunuzun cevabı olabilir.
Önümüzdeki seneyle ilgili projeleriniz var mı?
En büyük arzum Minix’in her iki katına da çocukların daha rahatlıkla kullanabilecekleri birer minik mutfak kurmak. Yabancı dilin kişinin hayatında bir ayrıcalık yarattığı görüşüyle öğrencilerin eğitimlerinde büyük yeri olması gerektiğine inanıyor ve bu konuda çalışmalarımızı daha öne çıkarmayı hedefliyoruz. Bir de en büyük hayalim bir orkestra kurmak. Zaten bir ritim gurubumuz var ama bunu daha da ciddileştirmeyi arzu ediyorum.