Can Bonomo 8 yaşında gitar çalarak başladığı müzikal hayatında ‘sakin’ ancak emin adımlarla ilerlerken TRT Eurovision şarkı yarışmasında Türkiye adına sahne alacağını açıklamıştı.
Haberin duyulmasının ardından eli klavyeye değen yazdı, mikrofon uzatılan konuştu; kimi destekledi, kimisi de yerdi… Ancak tüm bunlara karşın o dik duruşundan hiç ödün vermedi… Bakü’ye gitti, başarıyla ülkesini temsil etti.
Seslendirdiği eserlerin büyük çoğunluğunun söz ve müziği kendisine ait olan Can Bonomo 2011 yılının “en iyi çıkış yapan sanatçısı” seçilmesi de başarı merdivenlerini bu denli hızlı tırmanmasının bir göstergesi…
Bunları yazarken bir yandan da Bonomo’nun Eurovision şarkısı Love me Back’i dinliyorum… Biraz Aşkenaz tınılarımı var ne? Eh o kadar etkilenişim de olsun diyorum… Ya da bana öyle geliyor… Can Bonomo’ya soramıyorum… Şu sıralar o kadar yoğun bir tempoda ki röportajı bile e posta ile yapabildim…
Eurovision şarkı yarışmasını size nasıl bir deneyim kazandırdı, nasıl bir katkı sağladığını düşünüyorsunuz?
Müzikal kariyerimin henüz başlarında olan genç bir müzisyen olarak Eurovision hasebiyle yaptığım bütün yolculuklar bana deneyim ve birikim olarak geri döndü. Birçok sanatçıyla tanışıp yaptığım müziği dünya çapında tanıtma fırsatı buldum. Türkiye’de yeni bir müzik türü geliştirmeye çalışıyoruz. Bütün bu medyatik desteğin verdiği rüzgâr işimizi çok hızlandırdı. Bu sayede de Türkiye’nin müzik haritasında daha kısa zamanda daha geniş bir yer edindiğimiz söylenebilir.
Yarışma öncesinde olumlu olumsuz birçok spekülasyonlarda bulunuldu. Siz tüm bu sözlerin karşısında hep inandığınız tavrınızı sürdürdünüz. Ancak bu bir yarışma sonucunda her şey olabilirdi… Sıralamalarda gerilere düşseydiniz ülkeye geri döndüğünüzde size karşı alınacak olası bir tavra da hazırlıklı mıydınız? Geçmişe baktığımızda bu tür yargılamaları veya sanatçının uzun süre sessizliğe gömüldüğünü görüyoruz…
Türkiye’de konvansiyonel pop müziğin dışında, alternatif sanat akımlarına kapılmış müzisyenlerin hitap ettikleri kitleler daha küçük olmalarına rağmen daha kalıcı oluyorlar. Ben gitmeden önce İstanbul, İzmir, Ankara gibi büyük şehirlerde küçük de olsa kitleler yaratmış olduğuma ve sonuç ne olursa olsun geri döndüğümde onlarla yola devam edeceğime inanıyordum. Öyle de oldu. Sadece şimdi daha kalabalığız.
Bir ülkeyi temsilen yarışmak çok heyecanlı olsa gerek … Nasıl bir süreç geçirdiniz? Çalışmalar? Kıyafet tasarımı, sahne dekoru vs gibi….
Onur ve gurur verici bir şey olmasının yanında gerçekten çok heyecan verici olduğuna inanabilirsiniz. Çok yoğun, yorucu fakat aynı zamanda eğlenceli ve eğitici bir süreçti. Bu süreçte bana eşlik eden bütün ekibim de aynı şeyleri söyleyecektir. Benim sahne kostümümü Hatice Gökçe, dansçılarınkini ise Giray Sepin tasarladı. Koreografi ise, Sertab Erener’in katıldığı yılda bu görevi üstlenen Candaş Baş’a ait.
Eurovision Şarkı yarışması hakkında neler söylersiniz?
Ülkelerin müzikal alt yapılarını ve kültürlerini üç dakikalık sahne şovları ile insanlara ekspoze etmeye çalıştıkları bir eğlence programı. Ulusal bir gösteri ve müzik yarışması.
Sonuç sizi tatmin etti mi? Hayal kırıklığı var mı?
Gayet mutluyum. Müzik kariyerimin başlarında olmasaydım da aynı şeyi düşünürdüm herhalde.
Unutulmaktan korkuyor musunuz? Yoksa bir star olabileceğinize inanıyor musunuz? Müziğinizde bu çizgide mi devam edeceksiniz?
Bir star olmak ya da dünyaya kazık çakmak gibi niyetlerim yok. Ben bir şair ve müzisyenim. Her yaptığım iş bana bir şeyler katıyor ve umarım bu böyle devam eder. Ben ne olursa olsun üretmeye devam edeceğim çünkü öncelikli olarak bu işi kendim için yapıyorum.
Yoğun bir konser programınız var. Bu yaz nerelerde dinleyicilerinizle buluşacaksınız? Hedefleriniz…
İkinci albümün kayıtları başlıyor bu ay. Aynı zamanda birçok konserimiz var. İkinci albümün ardından çok değerli ustam ‘Küçük İskender’in editörlüğünü üstleneceği ilk şiir kitabımı basmayı düşünüyorum.
Can Bonomo’ya başarılarının devamını dilerim.