Sanat da değişti dünya ile birlikte. Gelişen teknolojiler ve dönüşen bakış açıları, sanat uygulamalarını da farklılaştırdı. Eskiden bir sergide ya da bir gösteride salt izleyici olan sıradan sanatsever, şimdi çoğunlukla o eserin gerçekleşmesine katkıda bulunan bir sanat katılımcısı durumunda...
‘Gerçekleştirilen esere katkısı olan katılımcı’ hissini son dönemlerde takip ettiğim etkinliklerde giderek daha fazla deneyimlemeye başladım. Kulaklıklar kullanılmaktaysa da çoktandır sergilerde; artık ilk başlardaki gibi amaç sadece eseri açıklamak değil, açıklamanın da ötesinde seyredilen, incelenen resmi/heykeli, her ne ise, işitsel mesajlarla destekleyip izleyiciyi o eserin içine çekebilmek.
Bilgisayar destekli sergiler düzenlenmekte; 31 Temmuz’a kadar Tophane-i Amire’de gezilebilecek olan ‘The Great Masters (Michelangelo, Leonardo, Rafael)’ sergisinde olduğu gibi. Orijinal hiç bir eser yok neredeyse sergide. Zaten mesela Michelangelo’nun Roma’daki Sistine Şapelinin tavan freskleri sökülüp nasıl getirilebilir ki İstanbul’a? Ya da Floransa Akademi Galerisinde ikamet eden meşhur David heykeli? Onun yerine ya orijinalin ihtişamını sunmayı pek de beceremeyen bir replikasi gelecek ya da yüksek çözünürlükte dev görseller veya bilgisayarlarda sanatseverlerin temposuna, o andaki isteğine bağlı olarak detayları inceleyeceği, eser hakkında açıklamaları olduğu kadar sanatçının yaşadığı döneme ait tarihsel, ekonomik, toplumsal bilgileri de inceleyebileceği, görsel ve işitsel programlar hazırlanacak. Yerinde izlemek gibi olmasa da, uzaklara gidemeyenlere, sanat tarihi öğrencilerine ya da meraklısına mümkün olduğunca gerçekçi bir şekilde eserler tanıtılmaya çalışacak. Leonardo’nun tarım ve savaş makineleri çizimlerinin yanında maketleri ile sergilenerek üç boyutlu, daha kolay anlaşılabilir bir sunumla tanıtılacak izleyiciye. Bir çeşit yaşam boyu okul sisteminin genel topluma yayılması gibi… Sergiyi gezip hemen peşinden tatil programlarını eserlerin orijinallerini görmek üzere yapabilenler ise en şanslılar olacak herhalde...
Sergiler gibi gösteriler de bir değişim içinde. İKSV’nin 40. yılı nedeniyle düzenlenen (21-22 Haziran), görkemli sokak tiyatrosu etkinlikleri, dijital tiyatro ve opera yorumlarıyla dünya çapında tanınan gösteri topluluğu La Fura dels Baus grubunun, aralarında Berk Gerson’un da bulunduğu yaklaşık 80 genç gönüllü dansçı ve oyuncu ile birlikte hazırladıkları gösteri de böylesi bir eserdi. Haliç kıyısında, bir taraftan Galata Kulesinin, diğer yandan Süleymaniye Camiinin gölgesinde, eski Taşkızak Tersanesinin bir performans merkezi olarak kullanıma açılan bahçesinde; müzik, ışık, teknoloji, sanayi ve insan faktörünün iç içe geçtiği gösteri, kısmen yerde izleyicilerin arasında, kısmen vinçler yardımıyla gökyüzüne doğru yükselen bir çeşit dans tiyatrosu havasındaydı…
Seyirci yaklaşık bir saat boyunca gerek geniş bahçede hareketlenen vinçlerin arasında bir bölümden diğerine dolaşmak durumunda kalarak, gerekse de dansçıların giysilerinden döktükleri konfetiler, gizlice patlattıkları balonlardan akan sularla ıslanarak doğum, ölüm, reenkarnasyon üzerine, İstanbul motifleri ile de süslenmiş bu gösteriye, izlemenin ötesinde, bir anlamda aktif olarak katılmak durumunda kaldı.
Globalleşerek küçülen, her an istediği her türlü bilgiye ulaşma gücüne sahip sanat izleyicisi de artık hareketsiz, donuk gösteri ve sergilerden keyif almıyor olsa gerek ki, sanatçılar üzerinde yaratıcılığın her an farklı boyut ve katmanlarda sunulması talebini yaratıyor kanımca. LA FURA DELS BAUS 1979 yılında Barselona’da kurulan dünyaca ünlü Katalan topluluk La Fura dels Baus ününü, 1992 Barselona Olimpiyatlarının açılış gösterisinde yaptığı gösteriyle pekiştirdi. İlerleyen yıllarda da pek çok büyük şehirde gerçekleştirdiği açık alan gösterileriyle dikkatleri üzerine çekti. Salzburg Festivalinde operalarıyla yer alan topluluğun eserleri halen, La Scala, Sydney, Bochum, Paris, Roma ve Tokyo Operaları ile Bolşoy Tiyatrosu gibi pek çok yerde oynanıyor. Topluluk, 1999 yılında, 11. İstanbul Tiyatro Festivalinde ‘Faust Sürüm 3.0’ adlı gösterileriyle ülkemizde de boy göstermişti.
LA FURA DELS BAUS
1979 yılında Barselona’da kurulan dünyaca ünlü Katalan topluluk La Fura dels Baus ününü, 1992 Barselona Olimpiyatlarının açılış gösterisinde yaptığı gösteriyle pekiştirdi. İlerleyen yıllarda da pek çok büyük şehirde gerçekleştirdiği açık alan gösterileriyle dikkatleri üzerine çekti. Salzburg Festivalinde operalarıyla yer alan topluluğun eserleri halen, La Scala, Sydney, Bochum, Paris, Roma ve Tokyo Operaları ile Bolşoy Tiyatrosu gibi pek çok yerde oynanıyor. Topluluk, 1999 yılında, 11. İstanbul Tiyatro Festivalinde ‘Faust Sürüm 3.0’ adlı gösterileriyle ülkemizde de boy göstermişti.