Küresel ekonomik krize bakış

David Cronenberg “COSMOPOLIS”te zengin bir gencin varoluş açmazlarını anlatıyor

Viktor APALAÇİ Sanat
15 Ağustos 2012 Çarşamba

Bazı edebiyat eleştirmenlerinin, 21. yüzyılın ilk başyapıtı olarak nitelendirdikleri Don de Lillo’nun “Cosmopolis”ini sinemaya uyarlayan Cronenberg, kapitalizmi sorgularken gelecek için karanlık bir tablo çiziyor. Film boyunca, Manhattan’da limuzininde hapis kalan, 28 yaşındaki multi milyarder bir bankerin 24 saat boyunca yaşadıklarına tanıklık ediyoruz. Bu şizofren, hastalık hastası genç, Japon Yeni'nin aşırı değer kaybıyla, bir günde imparatorluğunun çöküşünü ve attığı her adımın kendisini korkunç bir sırra yaklaştırdığını görecektir.

 

 

Her filmiyle olay yaratan, Kanada’lı yönetmen David Cronenberg, kimi edebiyat eleştirmenlerine göre 21. Yüzyılın ilk başyapıtı diye nitelenen, Amerikalı postmodernist yazar Don De Lillo’nun ‘Cosmopolis’i ile zengin bir gencin varoluş açmazlarını anlatıyor.

Kapitalizmin dibe vurduğu günümüzde, 28 yaşındaki altın çocuk, mültimilyarder bankacı Eric Paker’in (Robert Pattinson) Manhattan’da beyaz, görkemli limuzininin içinde, saçını kestireceği berbere giderken yaşadıklarını izliyoruz. ABD Başkanının ziyaret ettiği New York’ta, kaos yaşayan Manhattan’da trafik durma noktasındadır, üstelik ekonomik krizi protesto eden nümayişçiler olay çıkarmaya kararlıdır.

Kapitalizmi sorgulayan, cinsellik, para, zevk temalarını otopsi masasına yatıran, finansal yatırımları karanlık bir kuyu olarak tanımlayan ‘Cosmopolis’, gelecek için karamsar bir tablo çiziyor.

James Joyce’un “Ulysses” ini New York’a adapte edilmiş modern bir versiyon olarak kaleme alan Don De Lillo’nun romanını, David Cronenberg altı günde senaryolaştırarak, diyalogları yazmış.

Çevresindeki olaylara duyarsız kalan, çevresinde olup bitenlerle ilgilenmeyen, şizofren, hastalık hastası Eric, paranın sağladığı her lüksü kullanır.

Kendinden dahi kaçan Eric, ilgilenmediği ekonomik krizde, Japon yeninin aşırı değer kaybıyla, bir günde imparatorluğunun çöküşüne tanık olacak ve her attığı adımın kendisini korkunç bir sırra yaklaştırdığını görecektir.

Kaotik bir ortamda günümüz toplumunun tipik bir “kazanan” prototipi olan, finans konusunda uzman ama insan ilişkilerinde sıfır olan Eric Paker tehlikeli bir psikopat olarak duruyor. Bu ego/manyak, yaptığı zalimliğin bilincinde olmayan, kibirli para babası, öldürüleceğinden emindir. Ne zaman? Nerede? Kimin tarafından?

Kaplumbağa hızıyla limuzininde hayatının en önemli 24 saatini geçiren Eric’e yol boyunca, karısının, sevgililerinin, muhasebeci ve iş arkadaşlarının, her gün check-up’ını yapan özel doktorunun ziyaretlerine tanık oluruz. Çocukluğunu geçirdiği, yaşamında başarılı olamamış babasının yaşadığı ve berberinin bulunduğu semte doğru ilerleyen limuzininde, küstah, tatminsiz genç milyarderin, kendisini terketmeye karar veren karısının ve bir rap müzisyeninin ölüm haberlerini alırken göz yaşlarına hakim olamadığını görürüz.

Uçurumun eşiğine gelen, anarşistlerin saldırısına uğrayan (bu arada baba dostu berberini ziyaret eden) Eric’in yolculuğunun son durağı, işinden kovduğu bir bilgisayar dehası olan Benno Levin’in çöp evidir.

22 dakika süren kesintisiz final sahnesinde bu rolü oynayan Paul Giamatti’nin muhteşem tiradını ve onun yanında ezilmemeye çalışan Robert Pattinson’un başarıyla yansıttığı çaresizliğini ve tükenişini izleriz.

BİR METROPOL KABUSU

David Cronenberg’in kusursuz sinema tekniğini sergilediği filmde, elindeki edebi metni, oyuncularını ustalıkla yöneterek, ilginç temalar eşliğinde görselleştiriyor.

Colin Farrell’in ‘Geleceğe Çağrı / Total Recall’nın yeniden çevriminde oynamak üzere ayrılmasından sonra Eric Parker rolünü “Alacakaranlık” serisinden tanıdığımız Robert Pattinson’a vermesiyle, Cronenberg çok eleştirilmişti. Asosyal Eric Packer karakterinin yalnızlığını, çaresizliğini çektiği derin acıları yansıtmada başarılı gözüken Robert Pattinson, önemli bir yönetmenle çevirdiği ilk filminde geçer not alıyor.

‘Tehlikeli İlişki / A Dangerous Method’dan sonra Cronenberg ile ikinci kez çalışan Kanadalı güzel aktris Sarah Gadon, bu yıl Cannes’da “Belirli Bir Bakış” bölümünde yarışan oğul Cronenberg (Brandon)un “Antiviral”in de başrol oyuncusuydu. Gadon filmin diğer kadın oyuncuları Juliette Binoche ve Samantha Morton’a güzel fiziğiyle fark atıyor. Bu iki aktris filmde Eric’in metresi ve sevgilisini çok kısa rollerle, canlandırıyorlar.

Filmde Rumen anarşist gösterici olarak izlediğimiz ünlü Fransız karakter oyuncusu Mathieu Almaric’in de küçük bir rolü var.

Bu bol diyaloglu, seyri zor ve yorucu, karanlık film her şeye rağmen izlenmeyi hak ediyor. 

 

DAVID CRONENBERG

1943’te Toronto’da gazeteci bir baba ve piyanist bir annenin çocuğu olarak dünyaya gelen David Cronenberg genç yaşta yazdığı karanlık hikayelerle edebiyata olan yakınlığını gösterdi.

Kısa metrajlı filmlerinin ardında yaptığı uzun metralı filmlerinden ‘Videodrome’ ile sesini duyurdu. Cronenberg sinemasının karakteristikleri olan tatminsizlik, seks, şiddet, toplumsal korkular, paranoya gibi temalara tüm filmografisinde rastlamamız mümkün.  Histerilerine ve sosyal sorunlara dayanan filmlerinin yanısıra, Stephen King-‘den uyarladığı ‘Sinek/The Fly’ (1986) ile filme çekilemez denilen, yarı otobiyografik William Burroughs romanı ‘Muhteşem Yemek / Naked Lunch’ (1961) ile kendi özgün tarzını sergiledi.

Bir Broadway müzikalinden uyarladığı ‘M. Butterfly’, trafik kazalarıyla cinsel hazlarının doruğuna çıkan bir grup garip insanı anlatan “Çarpışma / Crash” (1996), ‘Örümcek Spider’ (2006) gibi felsefi ve psikolojik anlatımlı filmler Cronenberg’in şöhretini pekiştirdi.

‘Cosmopolis’ten önceki ‘Şiddetin Hikayesi / A History of Violence’ (2005) ve ‘Şark Vaatleri / Eastern Promises’ (2007) aksiyon ağırlıklı kaliteli yapımlar.

Çok ses getiren ‘Tehlikeli İlişki / A Dangerous Method’ (2011) Sigmund Freud ile öğrencisi Carl Jung’un bir kadın hastası yüzünden aralarının açılmasını anlatır.

Cronenberg filmleri, tüketim toplumunu, şiddet ve seksi, modernizmin bir sonucu olarak dört bir yanımızı saran elektronik yaşam ve bu yaşamın soğukluğunu anlatıyor.  Genellikle karanlık, fantastik, tartışmalı, ve zor anlaşılır filmler yapan Cronenberg, eserleriyle izleyici arasına mesafe koymaktan hoşlanıyor.

Cannes’daki basın konferansında altı günde senaryosunu yazdığı ‘Cosmopolis” için ‘Özgün bir senaryo yazmak yıllarımı alabilirdi. Tembelliğimden Don De Lillo’nun görkemli diyaloglarına sığınmayı yeğledim. Romanı, yaşam kadar karmaşık olduğu için sevdim. Esasen hızla tüketilen sinema ürünlerini sevmiyorum’ dedi.

Cannes’dan bu yıl eli boş dönen Cronenberg, bu festivalde 1996’da ‘Crash’ ile Jüri Özel Ödülü, 2006’da Altın Araba / Carosse d’Or’ Ödülü aldı, 1999’da Jüri başkanlığı yaptı.

Filmleriyle tartışmalara yol açan, insanın ruhsal, cinsel kökenlerine, karabasanlarına, düşlerin eğilen, varoluşunun doğasını araştıran, psikanalizm uzmanı Cronenberg 40 yıldır çağdaş sinemanın ilginç figürü olmayı sürdüyor.