Üç buçuktan on sekiz buçuk

Nedim BÜYÜKABOLAFYA Spor
16 Mayıs 2012 Çarşamba

Üç Temmuz’dan bu yana futbol konuşamayan Türkiye, ligin bitmesine rağmen hâlâ futbol konuşamıyor. Normal sezonu dokuz puan farkla bitiren bir takım, nereden çıktığı belli olmayan bir uygulama ile üç haftalık bir maratona daha sokuldu. Bu takım zor da olsa ilave ipi de göğüslemeyi başardı. Fakat ne yazık ki hâlâ konuşulan futbol terörü. Sahaya atılan koltuklar, ateşe verilen sokaklar, kırılan camlar ve tahrip edilen polis arabaları…

Bence bütün olanların sorumlusu, olayları iyi değerlendiremeyen ve olaylara sağlıklı yön veremeyen TFF’dir.

Bir yandan bütün sezonu meşgul eden şike davaları ve buna bağlı olan Aziz Yıldırım’ın durumu, diğer yandan devamlı hiç sorunu olmadığı dile getirilen, sanki bir şekilde hedef gösterilen Galatasaray…

Sanki Galatasaray için hayat gül bahçesinden ibaretti. Transfer edilen onca yabancı futbolcu ve üçüncü Fatih devri Galatasaray için başlı başına bir sorundu.

Doğruyu söylemek gerekirse sezon başında benim de şampiyonluk için pek umudum yoktu. Hele ki ilk dört haftada yeni kaleci Muslera’nın form grafiği bu korkularımı daha da arttırdı.  İlerleyen günler ve 3-1’lik Fenerbahçe galibiyeti benim gibi bütün Galatasaraylıların umutlarının yeşermesine sebep olmuştu. Hele ki Şükrü Saraçoğlu Stadında iki sıfır mağlubiyetten, galibiyeti kaçıran takım olunca artık bütün Galatasaraylılar gibi ben de şampiyonluk şarkısını söylemeye başladım.

Fakat ne var ki Süper Final’de Fenerbahçe mağlubiyeti ve Trabzonspor beraberliği ile birlikte içimde korku fırtınaları esmeye başlamadı değil. Normal sezonu lider bitirip belki de bir daha hiç görülmeyecek bir uygulama için şampiyonluk kaçabilirdi. Bir puan farkla önde çıktığımız Şükrü Saraçoğlu Stadı bütün Galatasaraylılar için bir cehennem yerine dönüşebilirdi.

Ama olmadı, doğrusu üç buçuk atarak seyrettiğim maç bize on sekizinci şampiyonluğu getirdi. Ayrıca ezeli rakibimizin sahasında şampiyonluk kupası almak çok hoş oldu. Sonrasındaki olaylar tabii ki üzücü; ama maalesef biz bunları hep yapıyoruz.

İlerleyen her dakika bir takımı şampiyonluğa bir adım daha yaklaştırırken, diğerini biraz daha uzaklaştırdı. Bu durumda gerilimin artması kadar doğal bir sonuç olamaz. Neticede rakip takımın istediği oldu.

Ya sonra…

Taraftarına sahip çıkamayan bir yönetim, bir senelik hırsını Galatasaray’dan almaya çalışan bir taraftar kitlesi… Bunlar yetmezmiş gibi federasyonunun kararına uymayan saha yönetimi… İlla kurallara uymak için zor mu kullanmak gerekir?

Stadı karartmak, sahanın sulama sistemlerini devreye sokmak güneşi balçıkla sıvamak gibi bir şey…

Neden bu hazımsızlık, neden bu ilkellik…

Evet, kabul ediyorum, şampiyonluk kaçacak diye çok ama çok korktum.  Resmen üç buçuk attım, ama şimdi dilimde eski bir şarkı var…

“ÇILDIRIN ÇILDIRIN CİMBOM İÇİN ÇILDIRIN…”