Fenerbahçe – Galatasaray maçı, bir taraftan Türk futbol tarihinde bir ilk olarak şampiyonluk yarışı gerçek anlamda bir final maçı ile sonuçlanacak iken, Türk futbolunun bir türlü içinden çıkmayı başaramadığı buhran ve çarpık düzen dolayısıyla benim için oldukça değerini yitirmiş bir maç haline geldi. Tabi ki kazanınca sevindim, kaybetsek de tahminen oldukça üzülürdüm ama büyük resim içerisine çok küçük ve anlık bir heyecan oldu bu maç maalesef.
Maça gelirsek, aslında tam olması gereken şekilde gerçekleşti her şey. Sahada kaleyi bulan top sayısının üçü geçmemesi ve bunlardan birinin Fenerbahçe kalesinde gerçekleşmiş olması tam Galatasaray’ın istediği senaryoydu. Maçtaki anlamlı top sayısını azaltmak, tempoyu düşürmek üzerine kuruluydu oyun stratejisi. Türk Telekom Arena’da, son 25 dakikayı böyle oynasak zaten bu yazıyı yazmıyor olurduk gibi geliyor. Diğer taraftan, Aykut Kocaman da takımını oldukça iyi organize etmişti. Belki ciddi bir üretim yoktu ama yine de sabırla ve panik olmadan oyunu diğer yarı saha yıkma çabası Türkiye standartlarında başarılması oldukça güç bir şey. Yapmadığı bir faul sonunda, Dia’nın anlamsızca oyundan atılmasına kadar iyi gidiyorlardı ve yavaş yavaş baskı artmaya başlamıştı. Zaten kaleyi bulan iki topta Dia oyundan atılmadan az evvel gerçekleşmişti. Derken dengeler değişti, tam Galatasaray rahatlıyor derken, oldukça basit bir şekilde Ujfalusi de oyundan atıldı. Onun boşluğunda oluşan paniğe Fenerbahçe de benzer bir panik yaklaşımıyla karşılık verince maç başladığı gibi bitiverdi.
Sonrası ise tipik Türkiye sahneleri. Ne bekliyorduk ki? TFF koştura koştura kupayı soyunma odasına yetiştirmeye çalıştı; geçtiğimiz sezon basketbolda benzer sahneleri yaşamış olan Galatasaray dirayet gösterdi. Bu arada gün boyu sokaklar zaten Panathinaikos, Olympiacos, Galatasaray ve Fenerbahçe taraftarlarının her türlü kombinasyonu ile karışmıştı; listeye bir de polis eklenerek daha da içinden çıkılmaz bir hal aldı. Birkaç sene sonra bu sezondan ne mi hatırlayacağız? Bütün bu olanlarda alışıldığı üzere ders çıkarmaz isek geri dönüp bakmamız gerek olmayacak. Aynı şeyleri yaşamaya devam ediyor oluruz.