Roger Bismuth, bir Yahudi olarak Arap ülkelerinde pek rastlanmayan bir konuma gelmiş, parlamentoda yer almıştı. Bir işadamı olan Bismuth şimdilerde yeni hükümet ile de işbirliği içinde çalışıyor, bakanlar ile sık sık bir araya geliyor. Fakat ideolojik açıdan yeni hükümetle arasında uçurumlar olduğunun da pekala bilincinde.
Duvarları Danimarkalı empresyonistlerin tabloları ile süslü bir odada, Tunus’a özgü menorah koleksiyonu, baharat kutuları, değerli objeler arasında oturan Roger Bismuth, Naziler tarafından zoraki işçi olarak çalıştırıldığı günleri ve o dönemden sonra yaşamındaki evreleri anımsıyor. 1942 Kasım ayı ile 1943 Mayıs ayı arasındaki dönemde La Goulette limanı yakınında Naziler için siperler kazdığını anlatıyor. 1940’ta henüz 14 yaşındayken inşaat işçisi olmak için okulu bırakmıştı.
Şimdi 86 yaşında olan Roger Bismuth; “Almanlar Yahudi olduğumu biliyorlardı. Bunkerlerin inşasından sorumlu Alman subayı iyi bir insandı. Beni her sabah alır inşaata götürürdü” demekte.
Savaş sonrasında Bismuth, yine aynı liman kentinde kovuşlanan Fransız sömürge askerleri için Baraka yapımında çalıştı. Aynı zamanda Tunus bağımsızlık hareketinde Fransız sömürgecilere karşı etkinlik göstermeye devam etti.
Tunus’ta yaşayan Yahudiler doktor, avukat, işadamı veya Djerba adasında dinadamı olarak yetişirken Bismuth, tüm Kuzey Afrika’da gıda, elektronik ve aralarında L’Oreal’in de bulunduğu kozmetik dağıtımı yapan çok güçlü bir şirketler grubu oluşturdu. O aynı zamanda Tunus Yahudi Cemaatinin başkanlığını yapıyor.
Uzun yıllar boyunca Tunus’un eski hükümetleriyle ilişkileri geliştirmeyi başaran, hatta parlamentonun bir üyesi olan Bismuth, Kuzey Afrika’nın bu küçük ülkesindeki İslamcı yeni hükümetle güçlü ilişkiler kurmayı umut ediyor.
Roger Bismuth’un gençliğinde Tunus’ta 100 binden fazla Yahudi yaşamaktaydı. Günümüzde bu nüfus çoğunluğu yaşlı olmak üzere 2 bine indi. Tarihçiler Tunus’un 2600 yıllık bir Yahudi geçmişine sahip olduğunu ileri sürmekteler.
Tunus’un bir Fransız sömürgesi olduğu dönemlerde Tunus Yahudi Cemaati Konseyi kendi yargı sistemini yürütüyor, evlilik akitleri yapabiliyor, Yahudilerin eğitim sistemini belirliyor, adeta hükümet içinde hükümet gibi işlev görüyordu. 1956’da ülkenin bağımsızlığını kazanmasıyla, Tunus’un ilk Devlet Başkanı Habib Bourgiba, Yahudi Cemaati Konseyini iptal etti ve yetkileri kısıtlı başka bir oluşum kurdu.
Ülkedeki Yahudilerin çoğunluğu merkezden farklı bir cemaat yönetimine sahip olan Djerba’da yaşamaktalar. Böylece Tunus Yahudilerinin büyük çoğunluğu Bismuth’un 1996’dan beri başkanlığını yaptığı Tunus Yahudi Cemaatinin hizmetlerinden faydalanmıyor.
Bismuth; “Sokakta tek bir fakir Yahudi bulamazsınız. Biz herkesi gözetiyor, kimseyi aç bırakmıyoruz. Yaşlı kimselerin sağlık sorunları ile ilgileniliyor, onlara gıda, giyecek sağlanıyor” demekte.
Cemaat yönetimi La Goulette adlı bölgede 20-25 kişiyi barındıracak, kaşer gıdanın bulunduğu bir huzurevini ayakta tutuyor. Doktor, hemşire, ahçılardan oluşan 12 kişilik bir ekip bu yaşlıların bakımını yapıyor.
Bismuth World Jewish Congress ve American Jewish Committee ile yakın ilişkisini koruyor. AJC’nin Uluslararası İlişkiler Başkanı Jason Isaacson; “Roger, Tunus-ABD ilişkilerinin desteklenmesinde, kadın haklarının geliştirilmesinde çok önemli rol oynadı. Parlamento içinde veya dışında olduğu dönemlerde Tunus-ABD arasında köprülerin kurulması yönündeki tüm girişimlerimize destek verdi” demekte.
Roger Bismuth’un günümüzde Tunus Yahudi Cemaati’ndeki rolünü belirlemek oldukça zor. Bismuth ile Başhaham Rabbi Haim Bittan arasında ilişkiler pek sıcak değil. Bismuth’un La Goulette’teki Beit Mordechai Sinagogu’na duaya gelenler onun hakkında konuşmaktan kaçınmaktalar. Beth Mordechai’ın hahamı Rabbi Daniel Cohen, Bismuth’u “cemaati için en iyisini yapmaya çalışan iyi bir adam” olarak tanımlıyor. Tunus Yahudi mezarlığının korunması yönünde çaba harcayan bir kuruluşun yetkilisi olan Jo Krief, Bismuth’un Yahudi toplumuna başkan seçilmesinin tek nedeninin eski hükümetle olan sıkı ilişkileri olduğunu söylüyor. Oysa Bismuth eski hükümeti desteklediği iddiasını reddediyor, “ben ülkemle işbirliğindeydim” diyor.
“Burada iyi bir hükümet kurma çalışmalarımız yıllar sürdü. Tunus’u ceheneme çeviren devlet başkanı ile ailesi oldu” derken Bismuth Tunusluların 2011 Ocak ayında sokaklara çıkıp protesto gösterileri düzenlemelerinin ve Zine El Abddine Ben Ali’yi görevini bırakmaya zorlamalarının ve rejimi değiştirmeye çalışmalarının sebepini açıklıyor.
Devrime dek Roger Bismuth, bir Yahudi olarak Arap ülkelerinde pek rastlanmayan bir konuma gelmiş, parlamentoda yer almıştı. 2005 yılında Tunus işçi sendikası onu ülke senatosundaki yedi temsilciden biri olarak seçti. Bir işadamı olarak Bismuth şimdilerde yeni hükümet ile de işbirliği içinde çalışıyor. Hatta yeni hükümetin bakanları ile sık sık bir araya geliyor. Fakat ideolojik açıdan yeni hükümetle arasında uçurumlar olduğunun da pekala bilincinde. “Bu hükümetle aramdaki sorunun sebebi, din işleri ile devlet işlerinin karıştırılmasını doğru bulmadığımdan kaynaklanmakta” diyor Bismuth.
Roger Bismuth’un eşi Aase, sonradan Yahudiliğe geçmiş bir hanım. Çiftin 6 çocuğu (sadece 2’si Tunus’ta yaşıyor), 14 torunu, 6 torun çocuğu var. Tunus’ta durum Yahudiler açısından belirsizliğini korusa da Bismuth’un bu ülkeyi, doğduğu toprakları terk etmeye hiç niyeti yok.
Bu nedenle Roger Bismuth, bu ülke Yahudilerine İsrail’e göç etmeleri çağrısında bulunan başbakan eski yardımcısı Tunus asıllı Silvan Shalom’a çok kızgın. “İsrail’e göç ederlerse bu insanlara ne gibi yardımda bulunacak? Bizim cemaatimize verdiğimiz hizmeti o orada veremez” dedi.