Buika ile çok özel…

Cenk ERDEM
11 Nisan 2012 Çarşamba

Birbirinden duygu yüklü Flamenko caz şarkıları ve buğulu sesiyle herkesi büyüleyen Buika, dünya turnesine devam ederken, Miami’de DJ prodüktör Kiko Navarro ile yepyeni dans şarkıları kaydetti; albümü de hazır. Almodovar’ın son filminde oynadıktan sonra uluslararası şöhreti daha da artan, Chick Korea gibi bir caz efsanesiyle aynı sahneyi paylaşan, Latin Grammy Ödüllü İspanyol yıldız arada, ‘sevmek’ üzerine ikinci kitabını da yazmış.

Buika,13 Nisan’da İstanbul İş Sanat’ta,14 Nisan’da ise Ankara Sevda- Cenap And Müzik Vakfı tarafından düzenlenen 29. Uluslararası Ankara Müzik Festivali kapsamında Milli Eğitim Bakanlığı Şura Salonu’nda… Sanatçı, iki konserle gönlümüzü aşkla dolduracak.

Türkiye’ye gelmesine günler kala Buika ile söyleştik.

Efsanevi caz piyanisti Chick Korea ile 70. yaş günü kutlamalarında beraber sahne aldınız; size eşlik ettiğinde neler hissettiniz?

Muazzam bir geceydi. Büyük bir mutluluk yaşadım çünkü asla nereden geldiğimi unutmuyorum. Mahallemi, çocukluğumu, bizi terk eden babamı…  Çok sert bir dünya! Çocukken yaşadığım zorluklara sanki zihinsel bir duvar da eşlik ediyordu. Sınırlarımı aşabildiğim için kendimle gurur duyuyorum.

Chick Korea’nın ‘Flamenko Kalbi’ projesi yine efsanevi bir caz kulübü olan Blue Note’da gerçekleşti; o özel gecede kulübün atmosferi nasıldı?

Sihirli bir geceydi, bana atmosfer öylesine tanıdık geldi ki, tarif etmem çok zor. Kendimi oraya ait hissettim. Aynı sihir bana İstanbul’da da olmuştu. Hatırlarsan, kuliste herkese sarılıyordum. ‘Pasion Turca’ ekibiyle, sen de oradaydın. Blue Note’da da herkesi tanıyormuşum gibi hissettim ve izleyicinin de aynısını hissettiğinden eminim.

Ayrıca yine New York’ta ünlü Carnegie Hall’da da uzun zamandır birlikte çalıştığınız Kübalı piyanist Chucho Valdes ile birlikte sahneye çıktınız, peki o gece için nasıl bir repertuar hazırlamıştınız?

Artık sahnede ne yaptığımı hiç bilmiyorum. Blues’u, cazı, Flamenko’yu unutuyorum. Sadece olmaya karar veriyorum ve kendimi özgür bırakıyorum. Ne hissediyorsam oyum. Müzisyenlerle, doğaçlama yaparak gideceğimiz yolu sahnede buluyoruz ve sonuç olarak yedi nota çevresindeyiz, hissetmek önemli.

Pedro Almodovar’ın filmi ‘İçinde Yaşadığım Deri’, Türkiye’de de vizyona girdi; hikâyesi oldukça sertti ve yine şarkınızın bir kısmı travmatik bir sahneye eşlik ediyordu. Film hakkında neler hissediyorsunuz?

Pedro Almadovar’ın cesareti bana ilham veriyor. Cesur insanlara, duyguları cesurca ifade edenlere ihtiyacımız var. Pedro Almodovar, benim için bir kahraman. Onu çok seviyorum. Bana göre filmi yine çok cesurdu. Filminde şarkı söylemek fikri bile çok heyecan vericiydi.

Eminim, dans müziklerini takip edenler David Penn’in remikslediği ‘Will I’ ve Kiko Navarro ile kaydettiğiniz ‘Sonando Contigo’ gibi dans şarkılarınızı da bilirler, peki sırada neler var?

Elektronik müzik durdurulamaz. Benim için de dans müziğinin tam zamanı olduğunu hissediyorum. Çok iyi dans müzikleri var, üstelik derin duygular hissettirebilen dans şarkılar da var. Tıpkı, Modjo’nun ‘Lady’si gibi. Sözleri basit ama dinlerken bir anda kendinizi bir dolu duygu içinde buluyorsunuz. Ben de Kiko Navarro ile birçok şarkı kaydettim ve albüm artık hazır. Bir yandan da sevmek üzerine ikinci kitabımı yazdım bile.

Türkiye’deki dinleyici hâlâ ‘No habre nadie en el mundo’ şarkınıza bayılıyor ama bu şarkının pek favoriniz olmadığını biliyorum. Sizin duygularınızı en çok harekete geçiren şarkınız hangisi?

Benim için herhangi bir şarkı, kaydettikten sonra bitiyor. Yaptıysam bitmiştir. Beni esas heyecanlandıran yeni şarkılar. Albümlerimi de asla dinlemiyorum, sürekli yeni şarkılar yazıyorum. Sahnede eski şarkılarımdan çok hazırladığımız yeni şarkıları paylaşmayı seviyorum.

İstanbul ve Ankara’da ardı ardına konserler vereceksiniz, peki Türkiye’ye nasıl bir repertuar getiriyorsunuz?

Eski ve yeni şarkılarımı söylüyor olacağım. Ayrıca Motown şarkılarından da sürprizlerim var. Sahnede her defasında benim için sürprizler oluyor, dinleyiciler için de sürpriz şarkılar olacak.