Çok tartışıldı O! Hem gelmeden önce, hem de geldikten sonra. Hakkında her türlü eleştiri yapıldı, küçük elli de dendi, kısa bacaklı da; ama yedi metreye kadar uzanan elleriyle, 1,93’lük boyuyla her maç üstüne koya koya Galatasaray’ı normal sezonun liderliğine taşıdı.
Geçen sene taraftarın gönlünde taht kuran, bir nevi bu senenin Melo’su olan Lorik Cana ile takas olması ve üstüne altı milyon Euro’luk bir rakam ödenmesi beklentileri oldukça arttırmıştı. Mondragon’un ayrılışından, yani 2005 yılından beri hasret duyulan maç kurtaran kalecinin gelmesi umuduyla Muslera transferi daha da bir anlam kazanmıştı. Robinson Zapata faciası, De Sanctis’in ayrılışı, Orkun Uşak, Aykut Erçetin, Ufuk Ceylan... Bu isimler sıralanırken hep Galatasaray taraftarı, “Belki bu kez iyi kaleci çıkar bu yeni transfer,” diye umutlandı. Nafile. Bu mevkiye gelen, gideni bir türlü aratmadı.
Muslera’nın Sarı-Kırmızılılara gönül veren taraftarları heyecanlandırdığı dönem, daha lig başlamadan olmuştu. Cimbom’a transferinin ardından Copa America’da boy gösteren file bekçisi, önce Arjantin maçında penaltılarda devleşti, ardından finalde yaptığı kurtarışlarla dünya futbol gündeminin en tepesine oturdu. Evet, o herkes tarafından ismi dile getirilen kaleci, yeni sezonda Galatasaray’ın kalesini koruyacaktı. Peki, nasıl bir istikrarla?
Hazırlık maçlarında gösterdiği sönük performansla, ilk bakışta Copa America’yı çok aratmıştı. Taraftarlar daha lig başlamadan ödenen paranın lüzumsuz olduğunu yüksek sesle dile getirirken, sempatik yönetici Albayrak sürekli taraftarlara sakin olmasını tembihleyip, uyum sürecinden bahsediyordu. Tabi, geçen sezon eksi averajla ligi bitiren Cimbom’da taraftarların sakin olmaya hiç niyeti yoktu.
Şike krizi, ligin ertelenmesi diyip dururken, lig başladı ve henüz ilk maçtan kalede patlak verdi Cimbom. “Küçücük elleriyle” iki topu tutamayan Muslera, ağır eleştiri oklarına hedef oldu. Karabük maçı geldi sonra! Kırmızıyı gördü, Muslera gitsin diye tezahüratlar başladı. Bir kez daha bu mevkide sıkıntı yaşayacaktı Cimbom; derken, ilk derbi Beşiktaş maçı geldi ve bebek yüzlü Muslera, aslan yüzünü göstererek tüm sezon yapmadığı kurtarışları yaptı. İşte o gün, onun yeteneksiz bir kaleci olduğunu söyleyenlere ilk cevabını vermiş oldu. Sezon sonuna kadar da, bir daha hiçbir zaman eleştirilecek bir pozisyona girmedi ve on altı maçlık rekoru da kırmayı başarmış oldu.
Tabi, Galatasaray tarihinde şu ana kadar kırılmamış bir rekoru kırmak için de tek başına yeterli olmak gerekmiyordu. Ligde on altı maçta gol yemeyerek, Mondragon ve Taffarel’in on beş maçlık rekorunu geçerken, önünde oynayan Ujfalusi ve Semih Kaya’nın da çabalarından çok beslendi. Genç ve kurt defans oyuncunun uyumu onu bu başarıya götüren en önemli etmen oldu.
İşin enteresan tarafı, Muslera bu kulüp rekorunu kırarken aynı zamanda, kendi kişisel rekorunu da kırmış oldu: Kariyerindeki ilk gol. Galatasaray’da kemik kadroda yer alan tüm oyuncuların gol atması sebebiyle gol atmayan bir tek Muslera kalmıştı. Manisa deplasmanında da farkın açılmasının rahatlığıyla topun başına geçen Muslera penaltıyı gole çevirerek, Simoviç’ten sonra Galatasaray’da gol atmış ikinci kaleci oldu ve bu aynı zamanda kariyerinin ilk golü oldu.
Sarı-kırmızılı taraftarların, “ekstradan” play-off maçlarında- Süper Final- Melo’nun Riera’ya kavga etmesinden, Elmander’in form düşüklüğünden dolayı bel bağladığı yegane isimlerden biri olan Muslera, bakalım Süper Final’de nasıl bir performans sergileyecek?