2007 senesinde Park Orman’da verdiği konserde Dany Brillant, tüm bayanları etkisi altına almış, pek tabi erkekleri de coşturmayı başarmıştı.
Sidni KOHEN
Tunus’ta doğup Fransa’da büyümüş olmanız müzik tarzınızı ne yönde etkiledi? Acaba bizlerin de geçmişinde uzun yıllardan beri bir arada yaşayan kültürler var olduğu için mi bu kadar Türk hayranınız var?
Bundan önce verdiğim her beyanatta Türk halkını çok sevdiğimi söyledim. Onların da beni sevdiğini biliyorum. Bir sanatçı olarak konulara politik ve diplomatik yanaşmam. Ne gibi bir faydası olur diye düşünürüm. Ben sizi çok sevdim, siz de beni çok sevdiğinizi her zaman konserlerime gelerek ifade ettiniz. Geçtiğimiz yıllarda çok hoş bir olayla karşılaştım. İstanbul Avrupa’nın kültür başkenti seçilmiş ve organizasyon komitesi, beni konser vermem için davet etmişti. Ben de Avrupa’nın kültür başkenti olan İstanbul’da konser vermiştim. O zaman da Türkiye’nin Avrupa’nın ayrılmaz bir parçası olduğunu söylemiştim. Ve yine bu sözümü tekrarlıyorum. Siz beni sevdiniz, ben sizi çok sevdim. Bana sorduğunuz soruda “Çok Türk hayranınız var,” cümlesi çok hoş. Bu hisler karşılıklı.
Arap dünyasında, özellikle de memleketiniz Tunus’ta yaşanan devrim hakkında ne düşünüyorsunuz? Teknoloji artık insan hayatında, başkaldırı için de büyük bir önem taşıyor. ‘Nostaljik ve romantik’ bir insan olarak hızla gelişen teknolojinin insanlar üzerindeki etkisi hakkındaki fikirleriniz neler?
Aslen Tunusluyum, daha aslına bakacak olursanız Osmanlıyız ama ben bir Fransız vatandaşıyım ve ailemde İtalyanlar da var. Devrimler hakkında politik bir görüş net olarak sunacak olursak halkın yönetimi ve demokrasiden yana olduğumu söyleyebilirim. Beni, nostaljik ve romantik bir insan olarak görüp gelişen teknolojinin insanlar üzerindeki etkisinin ne olduğunu düşündüğümü soruyorsunuz. Nostaljik ve romantik bir tarafım var ama tümüyle değil. Müzik için bile teknoloji çok ilerledi. Biz adeta onu yakalamak için peşinden koşuyoruz. İnsanların yaşam biçimi ve ritmi değişti.
Türkiye’ye yaptığınız ilk ziyaretten edindiğiniz izlenimler nelerdi? Sizce o zamandan bu zamana ülkede neler değişti?
On yıldan fazla bir süre oldu; Fransız Ticaret Odası’nın özel bir gecesi için konsere gelmiştim. Birinci bölümde genç güzel bir hanım şarkı söyledi; Candan Erçetin. İkinci bölümde de ben kendi şarkılarımı söyledim. Erkan Özerman bana “Türkiye’yi çok seveceksin, bu ilk gelişin ama son gelişlin olmayacak,” demişti. Erkan Özerman, dünyaca ünlü Enrico Macias’la 50 yıldır çalışıyor. Macias’ı da Türkiye’ye o tanıtmıştı. Beni de Türkiye’ye tanıtan sanatsal ajansımız olan Sayın Özerman’dır. Daha sonra özel geceler dışında beni halkla karşılatırdı. 3000-4000 kişiye konser verme şansını buldum. İstanbul’u tarihi dokusunun dışında çok değişmiş buluyorum. Paris’deki La Defanse ve New York’un dokusu gibi çok büyük binalar akımı İstanbul’a da gelmiş. Ama herhangi bir bölgede değil, her yerde böyle tek tek binalara rastlıyorum. Klasik İstanbul siluetinin dışında bir şehir gelişiyor.
Türkiye’yle ilgili en çok hoşunuza giden şey nedir? Türkiye’ye geldiğinizde nerelere gitmeyi, ne yemeyi, kimleri görmeyi seviyorsunuz?
Napolyon’un bir sözü varmış “Dünya bir tek ülke olsaydı baş şehir İstanbul olurdu.” Dünyada tabi ki Paris, Floransa, Londra, Viyana gibi güzel ve kültür açısından zengin birçok şehir var. Ancak İstanbul üç imparatorluğun tacını taşıyor. 2000 yılın üzerinde geçmişi ile dünyanın en büyük kültür ve medeniyetlerinin başında geliyor. Bu şehirde yaşamak da, şarkı söylemek de büyük bir ayrıcalık. İstanbul 24 saat yaşayan bir şehir. Oryantal mutfağı da çok güzel. Ben klasik olarak İtalyan mutfağında fazla takılıyım galiba. İstanbul’a gelince görmeyi arzuladığım arkadaşlarım var ama onları isim olarak maalesef söyleyemem.
Türkiye’deki hayranlarınızın çoğunun kadın olduğunu biliyoruz. Kadınların sizi bu denli çekici bulmasını nasıl bu kadar kolayca başarıyorsunuz? (2007’de Park Orman’da verdiğiniz konserde ben de sahneye çıkıp sizinle dans etmiştim.)
İstanbul’daki hanımlar için Paris’de verdiğim bir röportajımda şöyle söylemiştim: “Bir metrekareye en güzel kadınların düştüğü şehir İstanbul’dur.” 2007’deki Park Orman konserini unutmadım. Gelin dans edin dediğim zaman sahneye çıkan birbirinden güzel hanımlarla muhteşem bir gece yaşamıştık. Sizin de onların içinde olmanız, bana bunu şu anda söylemiş olmanız çok hoşuma gitti. Demek ki gecenin muhteşem geçtiğinin şahitlerinden biri de sizsiniz. Menajerimin bana naklettiği bir şey daha var. Sahneye gelen hanımların sayısı 40’ı geçtiğinde diğerlerinin çıkmasına müsaade etmemişler. Hatırlarsanız daha sonra aşağı inip bütün salonla dans etmiştim.
Yakışıklı ve zinde görünüyorsunuz. Formda kalmak için neler yapıyorsunuz? Sizin gibi olmak isteyen erkeklere tavsiyeniz var mı?
Beni gerçekten yakışıklı mı buluyorsunuz, teşekkür ederim. Zinde ve formda kalmak için özel bir çabam yok. Romantik olan tarafımın herhalde ağır bastığı en önemli olay âşık olmak. Doyasıya aşkı yaşamak insana huzur ve gençlik veriyor. Bu bir sır değil ama.
Harbiye Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu’nda 11 Haziran’da vereceğiniz konserde size bir Türk şarkıcının da eşlik edeceğini duyduk. Atiye, Hülya Avşar veya Hadise’den söz ediliyor… Düet eşinizi neye göre seçiyorsunuz? En sevdiğiniz Türk şarkıcılar kimler?
11 Haziran’da vereceğim konserde bir Türk şarkıcısıyla düet yapmam söylendi. Ben de organizasyonu yapanlara Fransa’da konser verdiğimde onu davet edeyim, Parislilerin tanıyacağı, seveceği bir kadın şarkıcı olsun dedim. Ben, özellikle hayranlıkla izlediğim bir Türk şarkıcısını yıllar evvel Olimpia’da görmüştüm. O da Ajda Pekkan. Onu bana tanıtan Enrico Macias’tı. Bu söyleyeceklerim için fazla alınganlık yapacaklarını zannetmiyorum ama özetle söylemek istediğim şu ki, biz onları dinleyerek büyüdük. Hep hayranlık duyduk. Ben de genç bir hanım şarkıcıyı Fransa’da tanıtmak isterim. Bu konularda karar alırken beni en fazla etkileyen ve isteklerini kabul ettiren önemli birisi var. O da Erkan Özerman. Bakalım kimleri karşıma çıkaracak, onu da zamanla anlayacağım. En çok sevdiğim Türk şarkıcılar Ankara’da sahneyi paylaştığım, Türkiye’de ve aynı zamanda Frankafonlar tarafından da çok sevilen Candan Erçetin ve pek tabi Ajda Pekkan. Bu arada Fransa’da bir şarksıyla çok üne kavuşup sonrasında yok olup giden Tarkan’ı da eklemeden geçemem. Biz onu çok beğenmiştik. Keşke kariyerine uluslararası konserlerle devam etse diye düşünüyorum. İstanbul’da o kadar az kalıyorum ki, konserlere gidip Türk şarkıcıları dinleme fırsatım olmuyor. Bu sene konserlere ilave olarak bir tiyatroda başrol oynadım. O kadar çok istek aldı ki turneye çıktım. Müzik ve tiyatro dalında çok önemli projelerde yer aldım. Kısacası kendime ayıracak çok fazla vaktim olmuyor.
Etkilendiğiniz ve esinlendiğiniz müzisyenler arasında Charles Aznavour’un olduğunu biliyorum. Başka kimlerden ve müziklerindeki hangi noktalardan esinlendiniz?
Pek tabi Charles Aznavour var. Ona hayranlık duyuyorum. Akdeniz müziğini Fransa’da sevdiren Enrico Macias da benim idolümdü. Son senelerde yaptığım albümlerde Küba müziği ve Porto Riko salsa esintileri var. Bu müziği yine Avrupa’da sevdiren, herkesin gönlünde yeri ve sevgisi olan Türk şarkıcı Dario Moreno’dur. Konserlerim de klasik şarkılara yer verdiğim zaman mutlaka Dario Moreno şarkısı okuyorum.
Hayranlarınıza haziran ayında Türkiye’de vereceğiniz konserle ilgili birkaç ipucu verecek olsanız neler söylerdiniz?
Haziran ayında açık havada vereceğim konserde, hem sevdiğiniz güzel şarkılarıma, hem de yeni albümümden şarkılara yer vereceğim. Bu kez programda, muhteşem orkestramın yanında dans yarışmalarında büyük ödüller kazanmış çok ünlü dansçıların da yer alacağını ve zengin görüntülerin sahneleneceğini söyleyebilirim. Sizler için çok emek verdiğim bir gösteri sunacağım. Beni sevenleri bekliyorum.