Bana yalan söyleyen herkese teşekkürler; Bana gerçeklerin gücünü öğrettiğiniz için...
Bana yalan söyleyen herkese teşekkürler;
Bana gerçeklerin gücünü öğrettiğiniz için...
Beni boşverenlere çok teşekkürler;
Bana cesaret verdiğiniz için...
Beni terk edenlere teşekkürler;
Yenilere yer açtığınız için...
Bana ihanet edenlere teşekkürler;
Daha dikkatli olmamı sağladığınız için...
Huzurumu bozanlara teşekkürler;
Bana sükuneti öğrettiğiniz için ...
Ama en çok da beni olduğum gibi sevenlere;
Teşekkür ediyorum...
(....)
Sevgili, canım torunum Guy, sana yeniden merhaba derken içimde oluşan yeni duyguları, yeni ayrımsamaları seninle paylaşmak istiyorum. Sevgili annemi kaybettikten sonra,amaçsızlıktan olacak çok geniş ve boş zamanlarım oldu. Çoğu zaman, yarı uzanır bir biçimde oturup içime yolculuklar yaptım. Biliyorum bu cümle şimdilerde çok moda. Ama inanki ben bu yolculukları gerçekten yaptım. Uzun uzun geçmişimi, yaşanmışlıklarımı, yenilgilerimi, isteklerimi, başarılarımı düşündüm.
İlişkilerimi, geldiğim aileyi ve kurduğum aileyi düşündüm.Geçmişte ve bugünde elde ettiğim kazanımların ve kayıpların listesini çıkardım.
Bir sonuca vardım Guy David; insan her ne yapıyorsa kendi yönergeleri doğurultusunda yapıyor.
Eğer sonuç olumlu ise kendinden hoşnut kalıp gururlanıyor, adeta kendini kutsuyor ve kutluyor. Ama gel gör ki, bazen yaptığı işler umduğu gibi gitmiyor.Sonuçlar, mutsuzluk hayal kırıklığı ve üzüntü içeriyor. İşte o zaman insan kendini sorgulamak veya hatalı hamlelerinin nedenlerini düzeltmek yerine, bir suçlu, bir günah keçisi aramaya başlıyor. Yaptığı hataları ona yükleyerek, rahatlamaya çalışıyor.
Yani kendisi hep haklıdır, hep doğrudur. Eğer yanlış bir iş başına gelmişse, mutlaka hata veya kötülük başkası yüzünden başına gelmiştir. Bu sefer, olumsuz koşulları yarattığı kişilere kin, nefret üretiyor. Lanet okuyup, beddua ediyor.
Nedir ki hayat, hiç de bu anlattıklarım gibi yürümüyor sevgili oğlum.Aslında hayatta karşımıza çıkan her insan, her güzellik, her sıkıntı ve her mutluluk bizlerin hayrına gelişiyor ve onu yaşamamıza neden oluyor.
Yani günlük hayatta karşılaştığımız bir kişiyle yaptığımız bir konuşma, zaman zaman sinirlerimizi ayyuka çıkaran bir telefon görüşmesi, kapımızı ansızın çalan sevgi dolu bir yüz, bir kitabın içindeki bir cümle inan ki tesadüfen çıkmıyor karşımıza; hepsi de bizim yaşam serüvenimizde, bizlere bir şeyler anlatmak, bazı şeylerin farkına varmamızı sağlamak için oluşuyor ve gelişiyor.
O zaman ne yapmamız gerekiyor? Hayatta karşımıza çıkan iyi, kötü her olguyu asaletle ve sükunetle karşılamamız gerekiyor. Mesela bir konuşma sırasında sinir katsayımız yükselmeye başladığı zaman, içimizdeki asil saraylıyı devreye sokmamız gerekiyor. Nasıl mı? Derin nefes al; şöyle sindire sindire, lezzetli bir şurubu yudumlar gibi
çek nefesleri içine ve yavaşça ver...Ağzından maksadını aşan laflar çıkarma. Asaletle arkana dayan, sakinlikle cevap ver. Sakın gemileri yakma, karşıki dağları yıkma...
Çok daha sonra entellektüel geviş getir veya bandı geri sar. Konuşmaları ve davranışları yeniden düşün, tahlil et. Kendine sorular sor; bu insan neden beni üzdü? Hayatımdaki anlamı ve sebebi ne? Bana ne öğretmek istedi.? Evet Guy ne demek istediğimi anladın değil mi..? Bu hayatta herşeyin sebep ve sonuç ilişkileri vardır. Başımıza gelen bütün iyi ve kötü, sevimli ve sıkıcı durumlar, her zaman tam zamanında ve olması gerektiği için başımıza geliyor. Bu gelenleri değiştirmek elimizde mi? Aslında evet; eğer başımıza iyi ve keyifli, mutlu edici şeyler gelirse bunları hak etmek için neler yaptığımızı gözden geçirip devamını sağlamamız gerekiyor. Yani aynı güzel ve iyi davranışları, duyguları işlememiz gerekiyor.
Tam tersine, işler yolunda gitmiyorsa herşey karanlık, olumsuz ve ters gidiyorsa, mutlaka yalnış hamleler veya kötü düşüncelerle beynimizi, ruhumuzu bulandırmışız demektir. İşte o zaman oturup kendimize acınıp, yazıklanacağımıza, karalar bağlayıp ve etrafımızı da huzursuz edeceğimize, kendimizi yeniden sorgulamak gerekiyor. Nerede hata yaptım? Niçin kötü ve yürek acıtıcı sözler sarfettim? Niçin bencillik ve kıskançlık dolu hislerle bindiğim dalı kestim? Niçin geri dönülmez ölümcül hatalar yaptım? Hep ben mi haklıyım, yoksa sütten çıkmış ak kaşık değil miyim?
İşte bu kavşakta bir yol ayrımına gireceksin. Eğer kendini sorgulayıp, kabahatli veya yanlış davranışlar içinde olduğunun farkına varırsan, aksilikler, uğursuzlukar veya felaketler tekrar tekrar başına gelmiyor. Çünkü o musibetlerden çıkarsadığın dersleri iyicene fark ettiğinden aynı hataları yapmıyorsun.Böylece aynı acı tecrübeleri hayat yeniden karşına çıkarmıyor.
Teptiğin her güzellik, iyilik, sevgi, bereket, sana çirkinlik, kötülük, nefret, hastalık, yoksulluk olarak bumerang gibi geri dönüyor. Tam tersine ürettiğin her güzel duygu, onardığın her yürek, yaptığın her iyilik vefa, ve minnet duyguları, sevecenlik yine sana iyilik, mutluluk, sağlık, bereket olarak bumerang gibi geri dönüyor. Kısacası ne ekiyorsan onu biçiyorsun...
Sevgili minik oğlum, hayat hep ekmeler, biçmeler ve hasat zamanlarıyla dolu olarak akıp gidiyor.
Biliyormusun, seni, kardeşini ve kuzinini o kadar özledim ki buram buram burnumda tütüyorsunuz.Kavuşmamıza az kaldı. Tanrı’ya bana verdiği, layık gördüğü herşey için teşekkür ediyorum. Özellikle siz üç canımın, yani senin, Maya’nın ve Sary’nin varlığı için sonsuz minnetarım.
Seni çok seven Babaannen Sara
25 Ağustos 2012, İstanbul