Sophie Lelouche ilk filmi “Paris Manhattan”da Woody Allen’e olan hayranlığını dile getiriyor.
Sinemaya sadece hoşça vakit geçirmek için gidenlere, “kendini iyi hisset” filmlerinden hoşlananlara, Woody Allen hayranı sinefillere ilaç gibi gelecek bir film var vizyonda. 'Paris Manhattan' romantik komedilerden keyif alanlara da, frankofon sinemaseverlere de hitabet ediyor. Filmlerini ezbere bildiği Woody Allen’in odasına astığı posteriyle dertleşen, kendisinden hayata dair öğütlerde bulunmasını isteyen ezcacı bir kadının, 20 yıllık bir zaman dilimindeki hayatını izliyoruz. Woody Allen’i filmin final sekansında oyuncu olarak izlemek “Paris Manhattan”ın hoş bir sürprizi.
Sinemaya sadece hoşça vakit geçirmek için gidenlere, kafayı yormayan “kendini iyi hisset” filmlerinden keyif alanlara ilaç gibi gelecek bir film var vizyonda. Henüz ilk filmini yapan genç bir Fransız kadın yönetmen Sophie Lelouche’un “Paris Mauhatta” adlı filmi.
Bu film yalnız kafayı boşaltmak için sinemaya gidenleri değil, frankofon sinemaseverleri de, romantik komedilerde rakipsiz olan Fransız sineması aşığı sinefillere de hitap ediyor. Tabi Yahudi mizahının bir numaralı temsilcisi Woody Allen hayranları da “Paris Manhattan”da aradıklarını bulacaklar. Zira film Woody Allen hayranı bir genç kadının hayatı ve aşk keşif yolculuğunu anlatıyor.
Cannes Film Festivallerini izlemek için gittiğim Fransa’da, bu çizgi dışı Amerikalı komedyenin burada ülkesinden daha çok sevildiğine tanık oldum.
Filmlerinin dünya prömiyerlerini Cannes Film Festivallerinde (hep yarışma dışı) yapmaktan hoşlanan Woody Allen’in filmlerinin gösterildiği günler festivalin son renkli günleridir. Festival Sarayı’nın girişi, Woody Allen’in kaldığı otelin önü mahşer yerine döner, filmin gösteriminin ardından yapılan basın konferansları her zaman çok sayıda (görsel ve yazılı) basın mensubunun istilasına uğrar.
Woody Allen’in, tüm çekingenliğinin ve kalabalıklar arasında olmanın tedirginliğini yansıtan mahcubiyetinin ardından, sorulan sorulara verdiği cevaplardan ince mizah duygusunun izlerini görmek mümkün.
Woody Allen’e Fransa’dan yollanan bir 'saygı duruşu' niteliğindeki 'Paris Manhattan'ın kahramanı eczacı Alice, Allen’in filmlerini ezbere bilen, sanatçının odasına astığı dev posteriyle dertleşen genç bir kadın.
Sinema delisi Alice, posterdeki sanatçıyla konuşurken kendisinden hayata dair öğütlerde bulunmasını istiyor. Poster de kendisine sürekli sorular soran hayranına sabırla cevap veriyor, yol gösteriyor, kendisinden özdeyişleri sıralayan genç kadınla düşüncelerini paylaşıyor.
ZEKİ DİYALOGLAR, EĞLENCELİ ATMOSFER
Film bu yanıyla İngiliz usta Ken Loach’ın Eric Cantona hayran bir futbolseverin öyküsünü anlattığı 'Hayata Çalım At / Looking For Eric' (2009) komedisini akla getiriyor. Karısı tarafından terkedilen, kızı tarafından hor görülen, tek hobisi mahalle arkadaşlarıyla Manchester maçlarını izlemek olan Eric Bishop, odasına posterini astığı adaşı Cantona’dan, hayatını bir düzene sokması için öğretim vermesini istiyor. Ken Loach’ın gedikli senaristi Paul Laverty, posterden fırlayan efsanevi futbolcunun, Eric Bishop’un hayatına bir yön vermesini sağlamasını anlatıyordu.
Aynı formülü kullanan 'Paris Manhattan' Woody Allen takıntılı genç kadına hayatının erkeğine kavuşmasına, filmin finalinde W. Allen’in maddi varlığıyla, yol açıyordu. Gerçek bir W. Allen hayranı olan yönetmen Sophie Lelouche, onu filmine katılmaya ikna etmiş. Bu ay vizyona girecek 'Roma’ya Sevgilerle'den hemen önce Woody Allen’i perdede görmek keyif verici.
DİNDAR YAHUDİ BİR BABA
Eğlenceli bir dille yazılmış, zeki diyaloglar barındıran senaryosuyla, iyimser atmosferiyle, iyi seçilmiş müziğiyle, sinefillere hitap eden özelliğiyle, 'Paris Manhattan' iddiasız ama sempatik bir film.
Alice rolünde (“Cash”filminde izlediğimiz) Alice Taglioni’nin anne ve babasını canlandıran eski tüfeklerden Michel Aumont ve Marie-Christine Adam eşliğinde, baştan sona sürüklediği bu kısa film, yüzümüzden eksik olmayan bir tebessüm ile izleniyor.
Sophie Lelouche, ilk filmini çeviren bir yönetmenden beklenmedik bir beceriyle, hayranı olduğu Woody Allen’in filmlerine hakim olan sinematografiyi eserine yansıtmayı başarmış.
İflah olmaz arıza kişilikli bir bağımsız olan, özensiz ve erkeksi Alice, özel hayatında başarısız, erkeklere karşı da şansız bir genç kadın. Hayatının aşkını kız kardeşine kaptıran, kendisini ve sürekli kur yapan yakışıklı Vincent ile evliliği düşünmeyen, sürekli arayış içinde olan Alice mutluluğu bulacak mıdır? Film 20 yıllık bir zaman dilimi içinde bu soruya cevap arıyor. Dindar bir Yahudi babanın mesleğini sürdüren eczacı Alice, eczanesinde bulundurduğu DVD’leri müşterilerine ilaç niyetine hediye eder. Eczaneyi soymaya gelen hırsızı, alarmı takan bir teknisyeninin yardımıyla pasifize ettikten sonra eline 3 DVD sıkıştırarak, karın ağrısı olan yaşlı bir kadını Ernst Lubitsch filmleriyle tedavi ederek, Alice renkli kişiliğini sergiler. Ablası ve işgüzar babasının tanıştırdığı erkeklerle şanssız deneyimler yaşayan Alice kusursuzluğuyla sinir bozucu sevgilisi Vincent ile gönül eğlendirir.
Babasının gözüne kestirdiği olgun yaştaki teknisyen Victor’u itici bulan Alice, bütün aksiliklere rağmen 'mutlu sona' bağlanacağını belli eden filmin finalinde, Paris’i ziyarete gelen Woody Allen’in de katkısıyla, gerçek aşkına kavuşur. Woody Allen'in damat adayı Victor'a öğütlerde bulunduğu sekansın diyalogları çok iyi yazılmış. Ara sıra filmlerde rastladığımız ünlü Fransız şarkıcı Patrick Bruel, bu filmdeki teknisyen Victor rolüne pek ısınamamış. Donuk oyuncu filmde bir yama gibi duruyor.
Paris Manhattan
Yön: Sophie Lelouche Sen: Laurent Machuel Müzik: Jean-Michel Bernard Oyuncular: Alice Taglioni-Patrick Bruel-Marine Delterme Michel Aumont, Marie-Christine Adam, Yannick Soulier