Edirne’de yeniden doğuş

Toplam 2746 m2’lik Edirne Büyük Sinagogu binası ve yapı topluluğunun yeniden hayata kazandırılması için çalışmalar son hızla devam ediyor. Restorasyon çalışmalarında Edirne Sinagogunun yanısıra aynı alanda bulunan Midraş Binası ve Hahambaşılık - Okul Binası da aslına uygun olarak tekrardan gün ışığına çıkıyor.

Mois GABAY Toplum 0 yorum
19 Eylül 2012 Çarşamba

Fotoğraflar: Rubi Asa

Bir Osmanlı başkenti ve ‘serhat’ şehri olan Edirne’de dini ve insani anlayışın simgelerinden biri olan Edirne Büyük Sinagogu eski görkemli zamanlarına kavuşacağı günleri sayıyor.  2007 yılında yüzüncü yaşına buruk bir şekilde yıkık tavanı ve dökülmekte olan duvarları ile giren sinagog son çalışmalar ile geleceğe dair umut veriyor. 

 

Geçtiğimiz haftasonu  hem Edirne Sinagogu’nun son durumunu görmek hem de olası bir kültürel tur programı için ön incelemede bulunmak üzere gazetemizden Vladi Benbanaste ve Rubi Asa ile Edirne’deydik.Gezide kamera çekimleri ile Moris Sarfati de bize eşlik etti.Gezi esnasında sinagog binasına vardığımızda bizi harıl harıl çalışmakta olan ustalar karşıladı. Hemen sinagogun yanındaki lojmanda kalan proje koordinatörü Mustafa Bey, Mimar Rubi Asa’yı içtenlikle karşılayarak sinagogtaki çalışmaları yakından görmek için ekibimizi inşaat alanına davet etti.

1905 yılında yaşanan Büyük Yangın (Harik-i Kebir) ile yok olan on üç ayrı cemaate ait olan sinagogların yerine Padişah 2. Abdülhamit’in fermanıyla inşa edilen yapı, Fransız mimar  France Depre tarafından Viyana Sinagogu model alınarak hayata geçirilmişti.1900’lerin başında 20.000’e kadar çıkan Edirne Yahudi nüfusu yerine günümüzün Edirne’sinde sadece iki kişi kaldı. Şu an Edirne’de yaşayan tek aile olan Rıfat ve Sara Mitrani çifti kent sakinlerince “Edirne’de ilk evlere servisi başlatan” market zinciri olarak da bilinmekte.

Sinagog içerisinde yaptığımız gezide öncelikle sinagogun etrafının temizlenmesi,duvarlara yapılan sıva ve çelik konstrüksiyon taşıyıcı sistemi dikkat çekmekteydi. Sinagogun yarı yıkık durumdaki merdivenlerinden azara bölümüne çıktığımızda ise sinagogun ihtişamı daha iyi gözlemlenmekteydi. Sinagogun hemen arkasında bulunan ve o dönem Hahambaşılık ve okul binaları olarak kullanılan yapının da restorasyon ile mimarisinin gözler önüne çıkması sevinç vericiydi.Gezi esnasında Midraş Binasında da restorasyonun kaba halinin büyük oranla tamamlandığını görme fırsatımız oldu. Mimar Rubi Asa ve proje başkanının fikir alışverişleri esnasında sinagogun asıl kağıt süslemelerinin büyük kısmının önceden sökülüp saklandığı ve aslına uygun olarak restorasyon bitiminde tekrardan sinagogun iç ihtişamına katılacağı öğrenildi.

İçerisinde 600 erkek ve 300 kadını barındırabilecek büyüklükteki Sinagogun restorasyon sonunda tekrardan geri gelmeyecek eksiklerinin; 1988 yılında bir sabah kimliği belirsiz kişilerce kapısı kırılıp çalınan şamdan,halı,gümüşler ve işlemeli örtüleri olduğu bilinmekte.

Proje ve Uygulama Başkanı:

“Bizi yalnız bırakmayın, sık sık ziyarete gelin!

Sinagog gezisi esnasında ekibimizi sevindiren bir diğer nokta ise şu anki restorasyondan sorumlu ekibin başta Rubi Asa olmak üzere yaptığı sıcak karşılama ve binaya gösterdikleri yakın ilgiydi. Projenin ilerleyişini adım adım anlatan ekip başkanı,kullanılacak malzemeden, aklındaki soru işaretlerine kadar çoğu konuyu açıklıkla paylaştı. Gezi sonunda Mimar Rubi Asa daha evvel gönderilen fotoğraflara ilaveten birkaç fotoğrafın daha gönderileceğinin bilgisini verdi. Restorasyon kapsamında yapı içerisindeki kullanılamaz malzemeler sökülüp,taşıyıcı sistemi ise çelik konstrüksiyon olarak sağlamlaştırılmakta. Binanın asıl halinin korunması amacı ile yığma tuğla kullanılırken,tavanların da sıvandıktan sonra önce ahşap kaplama ve üstlerinin de tekrardan kalem işi olarak yapılacağı öğrenildi.

Proje başkanı Mustafa Bey, projenin şu anda kendileri için kağıt üstünde bittiğini belirtirken bundan sonrası için asıl önemli olanın ‘cemaatin bu binaya ilgisi’ olduğunu söyledi. Gerek inşaatten evvel gerekse inşaat esnasında cemaatten binaya birçok münferit ziyaretçi geldiğini belirten proje başkanı, inşaat bitmeden belli aralıklarla gerek cemaat yöneticilerinin gerekse de sinagogun eski halini hatırlayan fertlerin yapacağı ziyaretlerin hem kendilerine yol gösterme hem de bölgeye ilgi açısından önemli olduğunu açıkladı.

Gezi esnasında proje başkanının söylediklerini doğrular nitelikte, merdivenlerden kadınlar azarasına çıktığımda iki ustanın aralarında “bizi denetlemeye geldiler.” diye konuşmalarını duymam, bu yapıya göstereceğimiz ilginin ilerde bizi sonrasında mutlu edecek bir eseri hayata kazandıracağımızın göstergesiydi.

Peki ya sonra?

Edirne’de tarih, kültür ve inanç turunda yeni bir durak: “Edirne Sinagogu”

Aklınızda Edirne’de bir tam gün sürecek tarih,inanç ve kültür turu programı düşleyin.Sabahleyin ilk durak Avrupa Müze Ödüllü ‘müzikle tedavi’ yöntemini öğreneceğiniz Edirne Daruşşifa’sını gezerken ‘ney’ dinletisi ile karşılaşıyorsunuz. Kent merkezine vardığınızda Mimar Sinan’ın ustalık eseri Selimiye Külliyesi’ni gezerken öğle namazı saatinde Üç Şerefeli, Eski Camii ve Selimiye olarak üç ayrı camii den gelen ezan sesini Edirne bedesteninden duyuyorsunuz.  Bir sonraki durak ise 2008 yılında onarılan 1869 yılı inşaalı Konstantin ve Elena Kilisesi oluyor. Edirne Balıkçılar Çarşısına geldiğinizde ise sizi faytonlar karşılıyor.Edirne’nin Yahudi kültürü mirasının restore edilmiş tahta evlerinin birinde bir hanımın size limonata,borekas,boyos ikram ettiğini görüyorsunuz. Daha sonra sırada Sinagog İlahileri ve Maftirim Korosu’nun konserini dinlemek üzere “Edirne Büyük Sinagog Yahudi Kültürü ve Araştırma Merkezi” var. Burada bir yandan Trakya Üniversitesi öğrencilerinin çalışmalarını izlerken diğer yandan Edirne Yahudi Kültürü Müzesi’nde eski düğünleri canlandırmalar ile yaşıyorsunuz.  

Yukarıda belirttiğim gibi bir Edirne tarih, inanç ve kültür turu rotası Büyük Sinagog’un aslına uygun işlevlerini yitirmeden tekrardan yaşatılmasını sağlayabilir. Şu anda dünyanın farklı yerlerinde yaşayan ancak mutluluk kapısını bu güzel sinagogda aralayan sayısız dindaşımız bu proje ile Edirne’nin hak ettiği ilgiyi görmesine yardımcı olabilirler. Osmanlı Dönemi’nde Balkanlar’da ‘Tora’ öğrenimi açısından İstanbul ve Selanik kadar önem taşıyan bu şehrin tekrardan Avrupa’ya açılan bir kültür kapısı olması ve tüm dünyadan “Yahudi kültürü mirası turlarının” bu bölgeye kazandırılması ülkemizde farklı inanç gruplarının halen varolmadığının kanıtıdır.

Edirne Sinagogu’nun “Yahudi kültürü mirası” olarak gelecek nesillere aktarılması, önce yetkililerin, ardından da Türk Musevi Cemaatinin sahiplenmesi ile mümkün olabilir.Bununla birlikte bir daha güzelliklerin yanında acı olayların da yaşanmaması için Edirnelilerin bu kültürel mirası kendilerinin bir parçası olarak görmesi gerekmekte. Örneğin Eski Karaağaç Tren İstasyonu,Edirne Sağlık Müzesi, Edirneliler ve Edirne’ye yolu düşen herkes tarafından ilgiyle gezilmektedir,Edirne Büyük Sinagogu da bu bağlamda “Yahudi kültürünü tanıma” anlamında bir köprü yaratabilir. Dilerim Kaleiçi’nin her geçen gün yıkılan ve harap duruma düşen eski Yahudi evleri ve Yahudi mezarlığı, Alliance Okulları da Edirne Sinagogu gibi sahip çıkılarak, topluma kazandırılır. Kimilerinde İbrani takvime göre inşa tarihinin yazdığı, mezuza izlerinin halen durmakta olduğu bu evler mutlu ailelerin yaşadığı, bayramlarda karşılıklı ziyaretlerin yapılıp,hoş sohbetlerin olduğu bir dönemin canlı şahitleridir.

Edirne Büyük Sinagogu Edirne’de yaşamış,bu çatı altında evlenmiş,kendini halen Edirneli olarak hisseden tüm dindaşların ilgisini beklemekte. Gelin hep beraber geleceğe bir miras bırakmak üzere bu yılı “Edirne Yahudi Mirası’nın Yeniden Doğuş Yılı” olarak kabul edelim. Aile büyüklerimiz eski Edirneliler aramızdan ayrılmadan anıları gelecek kuşaklara aktarmak üzere yazıya dökelim, evlerde bulunan hatıraları toparlayalım ve olası bir müzenin temellerini atalım. Hepimiz ailemizde Edirneli olan büyüklerimizin soyadlarından yola çıkarak hikayelerini araştıralım ve düzenlenecek etkinlikler ile bunu paylaşalım.

Bir dönem ‘İstanbul’u kıskandıracak kadar’ hem kültürel hem de tarihsel yapısıyla dopdolu olan bu şehrimizin kültürel mirasını hissetmesi ancak bizim çabamızla mümkün olabilir.”Es komşu no es yabanci” düşüncesi ile tekrardan Yahudi yaşamının yeşereceği,çarşılarında  Albertlerin,Nesimlerin ticarete renk katacağı,yazları Reşadiye Sineması’ndan filmlerin izlenip, Meriç Nehri kıyısında kır düğünlerimizin yapılacağı bir Edirne’yi yeniden görmek ümidiyle… 

 

1 Yorum