Geçtiğimiz hafta, 23 senedir beklenen adalet, yavaş yavaş karanlık bulutların arasından gözükmeye başladı. Gidenleri geri getirmeyecek de olsa, hala kesin bir sonuca ulaşma yolundaki küçük adımlar da olsa, geçtiğmiz hafta gelen İngiltere Başbakanı düzeyindeki özür, devletin ve organlarının hatalarını ve hatalarını gizleme çabalarını kabulü ile birlikte, Hillsborough felaketini takip eden sürecin akışının değişimiyle hatırlanacak.
1985 Heysel faciası ile birlikte Liverpool tarihinin en acı günlerinden biridir 15 Nisan 1989. Bir evvelki senenin yarı finalinde olduğu gibi Liverpool ve Nottingham Forrest takımları FA Cup yarı finalinde, aslen Sheffield Wednesday’in stadı olan Hillsborough’ta karşı karşıya gelmişlerdi.
Liverpool taraftarının stada gireceği Leppings End tribünü kapılarında ciddi bir yoğunluk oluşmuştu. Bu yoğunluğu aşmak ve içeri giremeyen seyircilerin dışarı çıkabilmesini sağlamak amacıyla ek kapılar açıldıysa da ek kapılar seyircilerin akınına uğramış ve yoğunluk azalacağına stadın içine seyirci doluşmuştu. Seyircileri normalde başka kapılara yönlendirmesi gereken polisin durumu kontrol edememesi sonucunda insan akını tribünün ön tarafındaki seyircilerin arkadan gelen baskı ile parmaklıklar arasında sıkışmasına sebep oldu. Arka taraf bunun farkında olmadığı için içeri yüklenmeye devam edince İngiliz tarihinin en büyük futbol facialarından biri gerçekleşmiş oldu.
Trajik olayın üzerinden yirmi yıldan fazla geçmiş olmasına karşın adalet hâlâ tam anlamıyla yerini bulmuş değil. Acı olaydan sonra, ilk davaya bakan yargıç, Dr Stefan Popper öncelikle sadece müsabakanın durdurulmasından dokuz dakika sonrasına, 15:15’e, kadar gerçekleşen ölümlerle ilgili davaların kabul edileceğini açıkladı. Bunun gerekçesi olarak da bütün ölümlerin bu saate kadar gerçekleşmiş olmasını gösterdi.(!) Böylece pek çok devlet görevlisi soruşturmanın kapsama alanının dışına çıkarılmış oldu. Dava ise ölümlerin trajik bir kaza sonucu olarak değerlendirilmesi ile son buldu. Yakınlarını kaybedenlerin itirazları ise her defasında reddedildi. Böylece olay yerindeki polislerin sorgulanmasının ve olaylarının tek tek daha yakından incelenmesinin de önü kapatılmış oldu.
Olayla ilgili olarak sadece üç polis görevlisi ile ilgili soruşturma açılabildi. Bunlardan David Duckenfield, olaydan birkaç dakika sonra federasyon görevlilerine kapıların taraftarlar tarafından zorla açıldığını söylediğini ancak bunun aslında doğruyu tam olarak yansıtmadığını kabul etti. Fakat itirafından bir müddet sonra sağlık gerekçeleriyle davaya katılamaması sonucunda dava düştü. Duckenfield emekliye ayrılırken polis emekli maaşı almaya devam ediyor. Bernard Murray ise, Duckenfield’in davası düşünce olayda kendisi daha az yetkili olduğu için yargılanmaktan kurtuldu. Olaya ait kanıtları manipüle etmekle itham edilen Norman Bettison ise daha sonra Liverpool’da Polis Amirliği’ne getirildi.
Bu süre içerisinde adalet yerini bulmazken, yetkili makamlardan hem hayatını kaybedenler, hem Liverpool taraftarı hakkında genel olarak çirkin ithamlar birbirini izledi. Maça gelmiş olan seyircilerin çok alkollü olmalarından, ölenlerin cebindeki paraları çalan taraftarlar olduğuna kadar pek çok iddia ortaya atıldı. Bunların büyük bir çoğunluğu yetkili makamlarının işlerini layıkıyla yapamamış olmalarıın üstünü örtmek, devlet içerisinde suçluları ayrıştırmaktansa suçu bir topluluğa yıkarak işin içerisinden sıyrılma çabalarıydı. Maalesef ki uzunca bir süre de bu amaçları doğrultusunda başarılı oldular.
Nihayet bundan birkaç sene önce, Hillsborough felaketinin 20. yılında, İçişleri Bakanı Jacqui Smith olaya ait tüm gizli belgelerin ortaya çıkarılması gerektiğini açıkladı fakat maalesef geçtiğimiz haftaya kadar konu ile ilgili henüz bir somut gelişme olmamıştı. Bağımsız Hillsborough Araştırma Panelinin 400,000’den fazla dökümanı tarayarak tamamladığı araştırma sonucunda olay günü orada bulunan polislerin ciddi ihmallerinin olduğuna, hayatını kaybeden 96 kişinin en az 41 tanesinin ihmaller olmasaydı hayatının kurtulmuş olacağına, olayı mütakip araştırma süreçlerinde tutanaklarda yapılan değişiklikler ve yalancı tanıklık yoluyla, gerçeklerin üstünün örtülmüş olduğuna kanaat getirildi. Bunun üzerine İngiltere Başbakanı, konunun görüşüldüğü meclis toplantısında, yaşananlar dolayısıyla ve adalet sürecindeki gecikme dolayısıyla devlet adına özür diledi. Böylece, Hillsborough felaketinde hayatını kaybedenlerin yakınları için yeniden yargı sürecinin kapısı açılmış oldu. Süreç yeniden başlıyor ve bundan sonra gerçeklerin üstünü örtmek mümkün olmayacak.
Gerçekler ortaya çıktı çıkmasına fakat tüm Liverpool taraftarlarının ve hatta bütün Liverpool şehrinin tek isteği adaletin de yerini bulması artık. Belki acılarının biraz da olsa dinmesini sağlayabilecek tek şey bu: “Justice for the 96”.