39 filmlik programıyla FİLMEKİMİ 29 Eylül - 7 Ekim tarihleri arasında gerçekleşecek
Bu yıl 11. kez düzenlenen Filmekimi, dünyanın belli başlı festivallerinde ödül kazanmış, usta yönetmenlerin son yapıtlarının da aralarında bulunduğu 39 filmlik zengin bir seçkiyle sinemaseverlerin karşısına çıkıyor. Beyoğlu’na inme alışkanlığını kaybedenler Nişantaşı Citylife’ta festivali izleyebilecekler. Filmekimi öncesi, bilet rezervasyonu yapacak okurlarıma yardımcı olmak amacıyla, Cannes Film Festivali’nde izlemiş olduğum 11 filmden bahsedeceğim. Bu festivalden Altın Palmiye Ödülü’yle ayrılan Michael Haneke’nin başyapıtı “Aşk” Filmekimi’nin kaçırılmaması gereken en önemli filmi.
Bu yıl 11. kez düzenlenen Filmekimi, 29 Eylül-7 Ekim tarihleri arasında dünyanın belli başlı festivallerinde ödül kazanmış, usta yönetmenlerin son yapıtlarının da aralarında bulunduğu 39 filmle sinemaseverlerin karşısına çıkıyor.
“Sonbaharın sinema şöleni” niteliğindeki Filmekimi Beyoğlu Atlas ve Beyoğlu sinemalarında, Nişantaşı City’s’i izleyicileriyle buluşmaya hazırlanıyor. İstiklâl caddesi kalabalığında yürümenin zorluğundan şikayet edenler, Beyoğlu’na inme alışkanlığını kaybedenler, Nişantaşı ve civarında oturanlar CİTYLİFE salonunda Filmekimi’ni izleyebilecekler.
Sinemanın en iyi ve en güzel örneklerini Türkiye’nin farklı noktalarına eriştirmeyi hedefleyen İstanbul Kültür Sanat Vakı bu yıl Filmekimi programını altı şehirdeki sinemaseverlerin beğenisine sunacaklar.
Festival öncesi, bilet rezervasyonu yapacak okurlarıma yardımcı olmak amacıyla, Mayıs ayında Cannes Film Festivalinde izlemiş olduğum 10 Filmekimi filminden bahsedeceğim.
“AŞK”I KAÇIRMAYIN
Filmekimi’nde gösterilecek en önemli film, bu yıl Cannes’da. Altın Palmiye Ödülüyle ayrılan, Michael Haneke’nin “Aşk / Amour” adlı başyapıtı. 80’li yaşlarını sürdüren emekli müzik öğretmeni bir çiftin ölüm karşısındaki tutumlarını mercek altına “AŞK” sinema tarihine yaşlılık üzerine yapılmış en güzel filmlerden biri olarak geçecek.
Yine aynı festivalin (tek) iki ödüllü filmi, Romen yönetmen Cristian Mingiu’nun “Tepelerin Ardında / Dupa Dealuri”si, yolları ayrılan iki genç kadının, Romanya kırsalındaki bir Ortodoks manastırında geçen öyküsünü anlatıyor.
5 yıl önce “4 Ay, 3 Hafta, 2 Gün” ile Altın Palmiye kazanan Cristian Mingiu bu kez senaryo yazarı olarak, Cannes’dan En İyi Senaryo Ödülü’yle ayrıldı. Filmin iki genç aktrisi. Cosmina Stratan ile Cristina Flutur ise En İyi Kadın Oyuncu Ödülü’nü paylaştılar. Bu 2,5 saatlik filmin son bir saatindeki ilginç temalar ve müthiş finaliyle, yönetmen Mingiu Romen toplumu üzerine ciddi eleştiriler getiriyor.
Cannes’da Jüri Özel Ödülü kazanan İngiliz usta Ken Loach’un “Meleklerin Payı / The Angels Share”, ince bir mizah içeren, toplumsal sorunlara eğilen, iyimser bir komedi.
Şöhretini işçi haklarını savunan sosyal içerikli ciddi filmlerle yapan 75’lik Ken Loach, bu kez (demişbaş senaristi Paul Laverty’nin işbirliğiyle) hafif konulu, eğlenceli, hoşça vakit geçirten bir “kendini iyi hisset” filmi yapmak istemiş.
Cannes’da Mads Mikkelsen’e En İyi Erkek Oyuncu” Ödülü’nü getiren Thomas Vinterberg’in “Onur Savaşı / Jagten”i kaçırılmaması gereken müthiş bir Danimarka filmi.
Dogma’nın öncüsü sayılan “Şölen / Festen” ile 1988’de Cannes’da Jüri Özel Ödülü kazanan Vinterberg “Onur Savaşı”nda (hassas bir konu olan) pedofili ve çocuk tacizi gibi evrensel bir konuyu otopsi masasına yatırıyor.
Cannes 2012’de ödül kazanan Filmekimi filmlerinin sonuncusu, Altın Kamera galibi, Ben Zeitlin’in “Düşler Diyarı / Beasts of Southern Wild” adlı filmi. İlk filmini yapan yönetmenlere verilen Altın Kamera ödülünden başka “Düşler Diyarı” Cannes Belirli Bir Bakış bölümünün uluslararası eleştirmenler Birliği (FİBRESCİ) ödülü ile 2012 Sundance Filmi Festivali Jüri Büyük Ödülü’nün sahibi oldu.
CANNES’IN ÖDÜLSÜZ FİLMLERİ
Cannes’da yarışma dışı gösterilen, Fatih Akın’ın beş yıllık emeğinin karşılığı olan “Cennetteki Çöplük / Der Mill Im Garten Eden” belgeseli, değişik türlerde film yapmakla tanıtan sanatçının çevre duyarlılığını dile getiriyor.
2007 ile 2012 yılları arasında Fatih Akın’ın Karadeniz’e yaptığı seyahatlerin mahsulü olan film, gittikçe kirlenen bir çevrede yaşayan Trabzon’un Çamburnu ilçesindeki insanların yaşadığı ekolojik felakete odaklanıyor.
1997’de Cannes’ta “Kirazın Tadı” ile Altın Palmiye kazanan İranlı usta Abbas Kiarostami “Sevmek Gibi / Like Someone In Love” ile festivalden eli boş ayrıldı. Konusu Tokyo’da geçen teknik kadrosu ve oyuncuları Japon olan bu filmde, Kiarostami’yi formdan düştüğünü görmek düş kırıklığı yaratıyor.
35 yaşındaki Bosna Hersekli Müslüman kadın yönetmen Aida Bejic, Cannes 2012’de Belirli Bir Bakış bölümünde gösterilen “Çocuklar / Children of Sarajevo” filmiyle gerçi Jüri Özel Ödülü’nü kazandı, ama filmi sinematografik kriterlerle ilginç olmaktan çok uzaktı. Savaş sonrasının zor şartları içinde yetimhanedeki kardeşine sahip çıkan bir genç ablanın, ahlaken çökmüş Saraybosna’sındaki mücadelesini anlatan film tatmin etmekten çok uzaktı.
Felç geçirmiş, hayatını tekerlekli sandalyede geçiren İtalya usta Bernardo Bertolucci’nin Cannes 2012’de gösterilen son filmi “Ben ve Sen / Io e Te” biri kız, diğeri erkek iki üvey kardeş serüvenini anlatıyor. Düş kırıklığı yaratan ve Filmekimi izleyicilerin uzak durması gereken sönük bir film.
Yine Cannes 2012’nin “Belirli Bir Bakış” bölümünde yer alan “Havana’da 7 Gün / 7 Days in Havana” yedi günde geçen 7 hikâye anlatıyor. İçlerinde Laurent Cantet, Eliya Süleyman, Gaspar Noe ve Benicio de Toro’nun bulunduğu yedi yönetmen tarafından çekilen, konusu Havana’dan geçen filmin oyuncuları arasında yönetmen Emir Kustarica’da var.
ALTIN ASLAN’LI KORE FİLMİ
İçinde bulunduğumuz ay yapılan Venedik Film Festivali’nin galibi, Kim Ki-duk’un “Acı / Pieta”sı sımsıcak Altın Aslan Ödülü soğumadan Filmekimi programında yer aldı.
Tanrı’nın merhametini bekleyen, ama zalimliğimiz ve para hırsımız yüzünden birbirimize inancımızı kaybettiğimizi söyleyen Güney Koreli usta Kim Ki-duk bir ana-oğulun öyküsünü anlatıyor. Kore’de şiddet sahneleri yüzünden büyük tartışmaları yaratan “Acı” Filmekimi’nin en kışkırtıcı filmi.
Amerikalı usta William Friedkin’in programda yer alan son filmi “Katil Joe / Killer Joe” bir aile dramını işliyor. Bahtsız ve çaresiz bir torbacı olan Chris, hayat sigortasından pay alabilmek için herkesin nefret ettiği öz annesini öldürtmek için Katil Joe’yu tutar. Karizmatik Joe’nun bir şartı vardır. Sigortadan para gelinceye kadar Chris’in kızkardeşini cinsel arzularını gidermek için kullanacaktır. Bu durumda herkes bir bedel ödeyecek midir? İnsan hayatının bedeli nedir?
Efsane yönetmen Brian de Palma’nın altı yıl sonra sinemaya dönüşünü müjdeleyen “Tutku / Passion”, Temel İçgüdü tarzında bir erotik gerilim hikâyesi. Ejderha Dövmeli Kız Naomie Rapace ile Rachel McAdams’ı karşı karşıya getiren film, Venedik Film Festivalinden sonra, ABD’den önce (sıcağı sıcağına) Filmekiminde gösteriliyor.
Film ekimi frankofon izleyicilere altı filmlik bir sinema şöleni sunuyor. Fransızca filmlerden tad alanlar Xavier Giannoli’nin başrollerini Kad Merad ile Cecile de France paylaştığı “Superstar”ı, Philippe Noiret’in adlı bir davayı işleyen (Vincent Lindon’lu) “Tüm Arzularınız / Toustes Nos Envies”sini, oyuncu-yönetmen Noemi Lvovsky’nin (Jean Pierre Leaud’nun da oynadığı) “Baştan Al / Camille Redoutable”ini izleyebilecekler.
Diğer Fransız filmleri Sylvie Testud’un (Juliette Binoche’lu) “Başka Bir Kadın / La Vie d’une Autre”u, François Pirot’un “Seyyar Ev / Mobile Home”u, Barnaby Southcombe’un (Charlotte Rampling’li) “Ben Anna”sı.
Macar usta Istvan Szabo, Helen Mirren’in başrolünü oynadığı “Kapı / The Door” ile iki kadının arkadaşlığının nereye varabileceğini sorguluyor. Szabo’nun psikolojik ağırlıklı bu son filminde “Başkalarının Hayatı”ndan tanıdığımız Martina Gedeck var.
Kambersiz düğün olmaz. 10 parmağında 10 marifet Madonna’nın, son sinema çalışması, senaryosunu da yazdığı “W.E.” ile, Amerikalı sevgilisi W. Simpson’la evlenebilmek için tahttan feragat eden İngiltere Kralı 8. Edward’ın hikâyesine odaklanıyor. Madonna’nın bulaşmadığı bir tek bu İngiliz hanedanı skandalı vardı, onu da halletti.