Son dönemlerde gerek basında, gerekse sosyal medyada çevre sorunlarıyla ilgili haberler görüyoruz. Bir yanda küresel iklim değişikliği ve nükleer enerji ile ilgili tartışmalar, diğer yanda genetiği değiştirilmiş organizmalar ve denizlerimizdeki balık stoklarının azalması… Sürekli bir tedirginlik halinde dünyamız. Neyse ki bu konularda çalışan, çözüm arayışında olan ve halkı bilinçlendirmek için kampanyalar yürüten kuruluşlar var
Talya ENRİQUEZ ROMANO
Şalom Gazetesi olarak, dünyadaki çevre hareketinin öncülerinden Greenpeace’in mutfağına girdik ve Greenpeace Kampanyalarının nasıl ve hangi ilkeler doğrultusunda planlandığını, uygulandığını İklim ve Enerji Kampanyası sorumlusu Cenk Levi ile konuştum.
Cenk Bey, sizi tanıyabilir miyiz?
1978 yılının soğuk bir 25 Şubat sabahı İstanbul’da dünyaya geldim. İlkokulu Özel Musevi Birinci Karma İlkokulunda, ortaokul ve liseyi Anakent Kolejinde okudum. Liseden mezun olduktan sonra üniversite eğitimi için İsrail’e gittim ve 2000 yılında Kudüs İbrani Üniversitesi’nin İstatistik Bölümü’nden mezun oldum. Şu anda, Greenpeace Türkiye’de İklim ve Enerji Kampanyası Sorumlusu olarak görev yapıyorum.
Greenpeace, bildiğimiz üzere, çevre konusunda dünyanın en etkin sivil toplum kuruluşlarından biri. Sivil topluma olan ilginiz her zamandan var mıydı yoksa yeni tanıştığınız bir dünya mı?
Aslına bakarsanız, bu konudaki çalışmalarım eskiye dayanıyor. Orta okul sıralarından itibaren politikaya, insan haklarına, doğaya ve spora derin bir merak duydum. Yıllarca inandığım temel değerlerden olan barışın, insan haklarının, ahlakın, doğaya insana saygının ve insanların eşitliğinin sesi olmak ve bu sesi olabildiğince uzaklara taşımak için çabaladım. Üniversite yıllarım boyunca, aktif olarak İsrail ve Filistinli öğrencilerin birbirleriyle diyalog halinde oldukları platformlarda bulundum, barış yolundaki her türlü girişimi destekledim.
Birleşmiş Milletler kapsamında da çalışmışsınız. Oradaki görevinizi biraz açıklayabilir misiniz?
2005-2009 yılları arasında Birleşmiş Milletler Yüksek Mülteci Komisyonu’nda (UNHCR) Birleşmiş Milletler görevlileri ve İsrail’e sığınma talebinde bulunanlar arasında arabuluculuk görevinde bulundum. Görevim çerçevesinde sığınma talebinde bulunanlarla görüşmeler yapılması, farklı mülteci konularında güncellemelerde bulunma, ve bu belgelerin İbranice ve Türkçe’ye çevirilerini yapma gibi çalışmalar gerçekleştirdim.
Gelelim Greenpeace’e...Greenpeace dünya çapında yaptığı çalışmalarla 40 yılı geride bıraktı. Greenpeace Türk toplumu için sizce ne ifade ediyor?
Greenpeace, Türkiye’de çevre mücadelesi denince ilk akla gelen sivil toplum örgütlerinden birisi. Kırdan kente Türkiye’deki insanların yarısı Greenpeace’in adını ve çalışmalarını biliyor. Greenpeace’in yürüttüğü kampanyalar hem geniş kitleler tarafından destekleniyor, hem de geleceğe daha umutla bakmamızı sağlıyor.
Greenpeace, dünya çapında kampanya yapan bir sivil toplum kuruluşu olarak biliniyor. Kampanya kültürünüzün ilkeleri nelerdir?
Greenpeace’in organizasyon kültürünün temelinde var olan değerlere bir bakalım: Bağımsızlık, şiddetsizlik, bilimsellik, çevre suçlarına tanıklık etme ve barışı destekleme sayılabilir. Kampanyalar, Greenpeace’in ruhunu ve kültürünü, hem çalışanlarına, hem de kampanya ile ulaşmayı umduğumuz insanlara yansıtarak bir bütün halinde hareket etme olanağını verir. Greenpeace’in örgüt kültürü, çalışanların, gönüllülerin ve destekçilerin değişim yaratma felsefesi etrafında kenetlenerek, bir bütün halinde çalışmasına ve hassas gezegenimizin dengesinin korunmasına yardımcı olur.
Kampanya konularını nasıl seçiyorsunuz ve Türkiye’de hangi alanlarda çalışıyorsunuz?
Öncelikle, gezegenimizi tehdit eden küresel çevre sorunlarını durdurmaya odaklanıyoruz. Şu anda üzerinde çalıştığımız kampanya konuları; iklim değişikliği, okyanuslar, ormanlar, genetiği değiştirilmiş organizmalar, nükleer ve toksik maddelerdir. Her ülke de maddi imkânlara, bilgi kaynaklarına ve o ülkede konunun önemine bağlı olarak öne çıkarmak istediklerini belirler. Greenpeace, Türkiye’de şu anda; iklim değişikliği ve enerji, Akdeniz’i koruma, tarım kampanyası ve nükleersiz gelecek alanında etkin çalışmalar yürütüyor.
Greenpeace dünyanın dört bir yanında, farklı kültürlerde oldukça cesur kampanyalar yürütüyor ve bu sayede var olan yanlış çevre politikalarının değiştirilmesi yönünde adımlar atılmasını sağlıyor. Bu çalışmaların arkasındaki felsefi güç nedir?
Bağımsızlık, şiddetsizlik ve tanıklık etme, Greenpeace’in temel değerleri ve gücü de buradan geliyor. Bakın şimdi, Greenpeace 1971 yılında çeşitli ülkelerden küçük bir grubun, Amerika’nın Kanada’da yaptığı nükleer denemelere karşı nükleer deneme alanına gitmek üzere küçük bir balıkçı teknesiyle yola çıkmalarıyla ortaya çıktı. Onların cesareti, inancı ve protestolarındaki barışçıl yapı binlerce insanı heyecanlandırdı ve bir araya getirdi. Şiddetsizlik sadece eylemlerimizde değil, Greenpeace kampanyalarının her aşamasında vardır. Bir diğer önemli nokta, yine o küçük tekneyle yapıldığı gibi çevre suçlarına sivil itaatsizlik çerçevesinde tanıklık etmedir. Suçu saptar yasal olup olmadığına bakmadan deşifre ederiz.
Peki, her zaman merak edilen konulardan biri, bu kampanyaların hangi maddi kaynaklarla yürütüldüğü. Kampanyalar için gerekli olan kaynağı nereden sağlıyorsunuz?
Bağımsızlık ilkesi Greenpeace’in en temel değerlerinden biri. Bu nedenle Greenpeace, bağımsızlığını korumak için devlet ve şirketlerden maddi bağış kabul etmez, sadece bireysel destekle çalışmalarını sürdüren bir kuruluştur. Çalışmalar dünyada 3 milyon bireyin düzenli maddi desteğiyle sürdürülmekte. Türkiye’de düzenli yardımda bulunan 40 bin kadar destekçimiz var.
Son dönemlerde Türkiye’de balıklarla ilgili yürüttüğünüz kampanyalar arasında en akılda kalanlardan biri “Seninki Kaç Santim?” kampanyası oldu. Bu kampanyanın başarılı olmasının sırrı nedir sizce?
Greenpeace’in kampanya kültürü dış çevreye cevap vermekten çok dış çevreyi etkileme, onu yönlendirme ve şekillendirme üzerine kurulu. Greenpeace’in kampanyaları toplumun algısının yanı sıra var olan politikaları değiştirmeye yönelik. Yaşadığımız çevreyi etkileme isteği, kampanyalara yenilikçilik, yaratıcılık, bilinmeyeni deneme, öngörülebilen riskler alma ve kampanyayı her aşamada değerlendirme kampanyalarımızın başarısında önemli rol oynuyor. “Seninki kaç santim?” kampanyasını etkileyen pek çok farklı faktör var. Ama en önemli yanı, bunun bir Greenpeace kampanyası olarak değil insanların kampanyası olarak kurgulanmasıydı. 700.000 kişi çeşitli seviyelerde bizimle birlikte kampanya yürüttü. Binlerce ses birleşti, fakslar yollandı, telefonlar edildi, küçük ölçekli balıkçılar, diğer sivil toplum kuruluşları kampanyalar yaptı. Sonuç olarak hem geçen sene hem de bu sene gerek balık avlanma boylarının yeniden düzenlenmesi, kontrollerin arttırılması, gerekse balıkçılık tebliğindeki diğer düzenlemeler bakımından önemli gelişmeler sağlandı.
Son olarak, Greenpeace kampanyalarına destek olmak isteyen okurlarımız ne yapmalılar?
Az önce de bahsettiğimiz gibi kampanyalarımız bireylerin maddi yardımlarıyla yürütüldüğünden bize yardım etmek isteyenler, ilk aşamada Greenpeace destekçisi olabilir, Greenpeace’in çalışmaları için maddi destekte bulunabilirler. Websitemiz üzerinden form doldurabilir veya ofisimizle bağlantıya geçebilirler. Ayrıca son dönemde sosyal medyanın etkinliğinin artmasıyla, internet üzerinden yürüttüğümüz siber eylemlere facebook veya twitter üzerinden katılarak, çalışmalarımızın daha geniş kitlelerce duyurulmasını sağlayabilirler. Buna ek olarak, daha etkin olmak isteyenler Greenpeace gönüllüsü olup kampanya çalışmalarının içinde birebir yer alabilirler.