Senin oradaki insanlar, dedi Küçük Prens, bir bahçenin içinde binlerce gül yetiştiriyorlar ama, yine de aradıklarını bulamıyorlar. Aslında aradıkları tek bir gülde, ya da bir damla suda bulunabilir. Ama kördür gözler. İnsan ancak yüreğiyle baktığı zaman gerçekleri görebilir.
“Küçük Prens” kitabından - Antoine de Saint – Exupery
Sevgili canım torunum Guy, uzun süren bir bayram sürecinden sonra, nihayet başbaşa kalabildik. Önce sana İbrani yeni yılında mutluluklar, sağlık ve iyi yazgılar diliyorum. Tabii ki, kardeşin Maya ve kuzinin Sary için de aynı dileklerim geçerli. Canlarım benim, sizleri o denli çok seviyorum ki ve bazen sevgiden başım dönüyor. Bu arada sevgili torunum Maya Sara, 28 Eylül’de bir yaşını doldurdun. Kutlu olsun, benim ceylan gözlü kızım. Ömrün sağlıklı, mutlu, başarılı ve bereketli geçsin. Annene babana layık, mükemmel bir kadın olmanı gönülden diliyorum. Mazaltov...
Guy David, seninle uzun zamandır, kitaplar üzerine söyleşmiyoruz. Okuduğum yüzlerce kitap içinde, en önemlilerinden bir tanesi Antoine de Saint Exupery’nin eseri olan “Küçük Prens” adlı kitaptır. Kitap hem küçüklere hem de büyüklere yazılmış bilgelik dolu bir eserdir. Sen de benim küçük prensim olduğun için, bu kitabı sana armağan edeceğim. Okuyacağın vakit de onu birlikte yorumlamayı çok isterim. Mektubun başında kitaptan alıntıladığım birkaç cümle mektubunun ana konusunu belirledi.
Sevgili minik oğlum, insanlar hayatlarını yaşarken etraflarında birçok insanlar, arkadaşlar, tanıdıklar, eşyalar, mallar, mülkler biriktirirler. Bunun yanısıra giysiler, takılar, sonsuz eğlence ve oyun takıntıları edinirler. Bütün bu kalabalıkların içinde ise sahip olduklarının kıymetinin farkına bile varamadan, ellerinde olan şeyin tadına bile varamadan, doyasıya keyfini bile süremeden, ondan hemen bıkıverirler, yeni arayışlara geçerler.
Acaba sırada neler ve kimler vardır? Onların tadı, lezzeti, keyfi nasıldır? Etraflarında herşeyi, herkesi harcar dururlar. Harcadıkça, daha da acıkarak yeni şeylere saldırırlar durmaksızın. Önemli olan o mallara veya insanların ilgisine sahip olmaktır. Onların tutkusu ve merakları o istedikleri malı veya kişiyi elde edene kadar geçen süreç ve heyecandır. Elde edince ilgilerini hemen kaybediverirler.
Nedir ki, bu insanları mutsuzluğa ve tatminsizliğe sürüklemekten başka hiçbir işe yaramaz. İnsanlar doyumsuz, mutsuz, umarsız bireyler haline gelirler.
İşte burada Küçük Prensin dediği gibi, insanlar hayata yürekleriyle baktıkları zaman mutlu olurlar. İnsanlar ellerinde bulunan bazı kıymetlerin farkına bile varmıyorlar.
Etrafımızı sahte kalabalıklarla dolduracağımız yerde, gerçek anlamda sevgisini ve sadakatini sınadığımız ve gönlümüzü dürüstlüğü ve sevgisiyle fethedecek az ve öz varlıklara ayırsak ne kadar huzurlu ve dengeli oluruz.
Lüks ve debdebe içinde sahte mutluluklar peşinde koşmak yerine, sade, mütavazı bir yaşam biçimini benimsersek ne kadar doygun ve huzurlu bir yaşam süreriz kimbilir?
Hayatı düzgün ve dingin yaşamak için, Küçük Prensin dediği gibi göller dolusu suya değil bir damla suda bile doyuma ulaşabiliriz. Önemli olan nicelik değil niteliktir.
Nicelikli kargaşalar yerine, nitelikli sükunet çok daha iyidir.
Sevgili Guy, her zaman etrafına gönül gözleriyle bakmayı öğrenmen gerekir. Gönül gözleriyle baktığın kişilerle daha kolay yakınlaşır ve sağlam ilişkiler kurarsın. Hayatta herşeye maddi gözlerle yanaşmamak gerekir. Herşey maddiyat değildir. Birçok mutluluk ve huzur verici şey tamamen manevi olup, parayla pulla satın alınmaz. Kalabalıklarla, kristal kadehte içeceğin pahalı bir şampanya yerine, bir parkın bankında sevdiğin biriyle paylaşacağın bir kutu kola seni daha çok mutlu eder. Çünkü orada, çıkar çatışması yoktur, kıskançlık yoktur. Salt saflık ve sevgi vardır.
Sevgili canım torunlarım, bu dünya üzerinde en çok özlemlediğim şey; sizlerin sevgi dolu, olgun ve mütavazı insanlar olmanız. Olduğunuz gibi; sahici, sıcacık ve sevgi dolu insanlar olmanızı istiyorum.
Bugün Sukot’un son günü, bu kutsal günde Tanrı’dan yazgılarınızın mutlu ve huzurlu olmasını diliyorum.
Kavuşmamıza çok az bir zaman kaldı. Kalbim sevinçten ve heyecandan pıt pıt atıyor.
Sizlere meftun olan babaanneniz Sara
8 Ekim 2012 / İstanbul