İzak Baron´dan Ağa takılanlar

Annem bu şarkıyı söyleyip kendini özgür hissedebiliyordu! La vida do por el raki, no puedo yo desharlo, de bever nunca me arti de tanto amarlo (Ben rakı için hayatımı veririm, onu içmeden edemiyorum çünkü onu deli gibi seviyorum ).Bu şarkı çekilmez kısıtlamalardan özgür olmak isteyen herkeste kuvvetli bir şarkı söyleme ihtiyacı doğuruyordu. Kuando esta en el baril, el no avla del todo, kuando me ago yo kandil, ago bayuos de lodo. Me siento yo ijo varon, me siento yo primario, sin tener liras en el kashon, me siento milionario. La vida do por el raki. DR. JANE MUSHABAC

Diğer
17 Ekim 2012 Çarşamba
  • Kuando esta en el baril, el no avla del todo, kuando me ago yo kandil, ago bayuos de lodo (fıçıdayken hiç konuşmaz, ama sarhoş olduğumda beni rezil eder). Me siento yo ijo varon, me siento yo primario, sin tener liras en el kashon, me siento milionario (Kendimi genç hissediyorum, kendimi patron hissediyorum, kasamda liralar olmadan, ben bir milyonerim). La vida do por el raki

 

 

Aklıma ilk gelen şarkı “Elohenu she-baShamayim” çünkü, babam şarkıyı çocukken öğrenmiş olmasına rağmen, sonradan yaşadığı tüm heyecanlar  – Türkiye’de bir dünya savaşı ve Amerika’da yirminci yüzyıl -  ona tam 75 yıl boyunca bu şarkıyı unutturmuştu. Ta ki ben, Manhattan'da West 67th Street üzerindeki İbranice Sanatlar Okulu'nda, Monastirli bir hazanın oğlu olan Joe Elias’ın kurslarına gelmeye  ailemi ikna edene kadar. Ailem dediğim, Sefarad görünümlü Aşkenaz kocam, önce karnımda sonra kollarımızda götürdüğümüz bebeğim, annem ve babam idi. Annem, ailesi tarafından ölçüsüz sıklıkta çalınan 78lik plaklarla büyüdüğünden ve Bronx’taki gürültülü Cumartesi Türk müziği geceleri toplantılarından sonra, Türk şarkılarına tenezzül etmese de, aileyi bir araya getiren sosyal odaklı bu faaliyete katılmayı kabul etti. Yedi ve on yaşındaki oğullarımız bu haftalık toplantıdan kaçmayı başardılar.

...

Şimdiye kadar babamın annesinin “Ken me va kerer a mi?” şarkısını söylediğini duydum mu ? Muhtemelen hiç duymadım, fakat bu şarkı kesinlikle “araba” şarkılarındandı. Ve kısa süre sonra babamla, hayatın en önemli sorularını Flatbush caddesinden geçerken sorarmış gibi, koro halinde ağlıyorduk: Beni kim sevecek? beni kim sevecek? Sabiendo ke yo te amo y me muero de amor de ti, seni sevdiğimi bilerek ve aşkından öldüğümü bilerek.

Bu, babamın annesinin ona en çok söylediği şarkıymış. Beni kim sevecek? Başka bir kadın için beni terk ediyorsun... Babamın babası gerçekten iyi bir adamdı, babamın annesi çok sevilen neşeli bir kadındı. Neydi bu hüzünlü sözlerin sebebi? Neden bu kadar trajik bir şarkı söylerdi? Yo me acodro de aquella noche, cuando la luna me enganyo (Ben ayın beni kandırdığı o geceyi hatırlıyorum!). Aşık olduğunu ve adamın kendisini terkettiğini söylüyordu şarkıda. Ve babamın annesi şarkıyı şevk ve kuvvetle seslendirirmiş!

...

Dediğim gibi, annem Türk veya Ladino müziğini pek tutmazdı. Babası tarafından kendisine dayatılan ataerkil adaletsizliğin Yahudiliğe atfedilebileceğine genç yaşta karar vermişti. Amerikan kültürünün kadınları hızla geleceğe doğru taşıdığı bir zamanda böyle bir dünya görüşüne açılmak istemiyordu. Ona göre Metropolitan Operası yücelticiydi, bilgili bir kadın için geleceğin anahtarıydı. Erkek kardeşi ve görümcesiyle bütün operalara gider, babamı da beraberinde götürür, kadın trajedi ve komedilerinin sonradan birinci sınıf sanat olarak seslendirildiği sözlerini içeren gri kaplı ve kasvetli librettoları satın alırdı.

Ama onu güldüren bir şarkı vardı. Bir kızın ikinci sınıf vatandaş olarak yetişmesini reddetme huyuna uygun olan asiliği temsil ettiğinden, bu şarkı bazen hiç düşünmeden dilinden dökülüverirdi. İsmi “La Vida Do Por El Raki” idi. Anlamı, Rakı için hayatımı veririm’dir. Rakı, meyan kökü aromalı kuvvetli bir içkidir ve anneme, babasının kısıtlamalarından –örneğin, kız olduğun için üniversite yok- kurtuluş hissi verdiğinden bu şarkıyı mutlulukla seslendirirdi. Yani annem bu şarkıyı söyleyip kendini özgür hissedebiliyordu! La vida do por el raki, no puedo yo desharlo, de bever nunca me arti de tanto amarlo (Ben rakı için hayatımı veririm, onu içmeden edemiyorum çünkü onu  deli gibi seviyorum ).  Hem babasının hem annesinin de bu şarkıyı sevmelerinin onun için hiç önemi yoktu. Bu şarkı çekilmez kısıtlamalardan özgür olmak isteyen herkeste kuvvetli bir şarkı söyleme ihtiyacı doğuruyordu. Kuando esta en el baril, el no avla del todo, kuando me ago yo kandil, ago bayuos de lodo (fıçıdayken hiç konuşmaz, ama sarhoş olduğumda beni rezil eder). Me siento yo ijo varon, me siento yo primario, sin tener liras en el kashon, me siento milionario (Kendimi genç hissediyorum, kendimi patron hissediyorum, kasamda liralar olmadan, ben bir milyonerim). La vida do por el raki.

 

YEDİ ŞARKI - DR. JANE MUSHABAC

http://www.hasturktv.com/israilde_gundem/4537.htm

 

 

  • İran'ın İsrail saldırısına vereceği karşılığın sadece İsraille sınırlı kalması çok zayıf bir olasılık

 

İran böyle bir saldırı sırasında muhtemelen İsrail'in haberleşme sistemlerini bozmaya çalışacak, mümkün olduğunca çok sayıda İsrail uçağını düşürmek isteyecek ve daha sonra da asimetrik savaş politikası uygulayarak uzun menzilli balistik füzeleriyle karşı saldırıda bulunacak.

Tahran'ın başka yerlerde de kolları var. Hizbullah ve İslami Cihad'ı da harekete geçirip Lübnan ve Gazze'den İsrail'e füze atabilir. Devrim Muhafızları Kuds gücünün dünyanın dört bir yanında, özellikle de Latin Amerika ve Avrupa'da gizli hücreleri oluğu tahmin ediliyor. Bunlarla Yahudi ve İsrail hedeflerini vurabilir.

Amerika'yı vurmak isterse, yukardaki unsurların yanı sıra Afganistan ve Irak'taki İran yanlısı güçleri de mobilize edebilir. İran'ı bombalayacak olan İsrail uçakları eğer Suudi hava sahasından geçer de Suudi hava kuvvetleri buna tepkisiz kalırsa, İran başta Suudi Arabistan olmak üzere Körfez ülkelerini de vurabilir.

Aynı şey Türkiye için de geçerli. Türkiye'nin İsrail uçaklarına geçiş izni verme olasılığı çok zayıf. Ancak eğer ABD uçakları Türkiye'den kalkar da İran'ı bombalarsa, İran da Türkiye'yi bombalayacaktır.

Nitekim İranlı üst düzey bir askeri komutan geçtiğimiz günlerde bu yönde bir uyarıda bulundu.

Güçlü Devrim Muhafızları'nın havacılık bölümü başkanı olan General Amir Ali Hacızade, Türkiye'deki NATO füze savunma kalkanını vurma tehdidinde bulundu.

Çünkü İran Türkiye'nin geçtiğimiz yıl yerleştirilmesini kabul ettiği bu sistemin aslında İsrail'e karşı füze saldırısını önlemek amacıyla kurulduğunu düşünüyor.

Eğer İran Türkiye'ye saldırırısa, Türkiye'nin eli de armut toplamayacaktır herhalde.

İran'ın elinde Ortadoğu'nun en büyük balistik füze stoğu bulunuyor. Elinde menzili 150 km ile 2 bin km arasında değişen silahlar var. Başta İsrail olmak üzere bölgedeki her ülkeye ve hedefe ulaşabilir.

İsrail, İran'ın balistik savaş başlıklarına kimyasal ve biyolojik silahlar yerleştirip, kent merkezlerine saldırarak misillemede bulunmasından korkuyor.

İran'ın İsrail saldırısına vereceği karşılığın sadece İsraille sınırlı kalması çok zayıf bir olasılık. Bombalar yağmaya başladığında tüm bölge cehenneme dönecek.

Bölgede hava puslu ve etraf tuzaklarla çevrili. Ortam ısınmaya yatkın.

 

Metin Güneş

http://www.cnnturk.com/Yazarlar/METIN.GUNES/Alexin.mukemmel.zamanlamasi/103.6665/

 

 

  • İran’a karşı yapılacağı ve bu ülkeyi herhangi bir durumda füzelerini kullanmaktan caydırma amacı taşıdığı aşikâr olan ve yaklaşık 3 hafta süreceği söylenen bu tatbikat Amerika ve İsrail’in muhtemel İran füzelerini nasıl durdurmayı düşündüklerini deneyecekleri çok önemli bir tatbikat olacak

 

Tatbikat iki ülke arasında bugüne kadar yapılan ortak askerî tatbikatların en büyüğü ve en önemlisi olacak. Bu yüzden bölge ülkeleri bakımından da mutlaka izlenecek. Tatbikatın özelliklerine gelince; bu tatbikat öncekilerden çok daha kapsamlı, karmaşık ve ileri seviyede olacak. Amerikan Füze Savunma Kurumu (MDA), İsrail Hava Kuvvetleri Hava Savunma Dairesi ve Amerika’nın Avrupa Komutanlığı’nın (EUROCOM) ortaklaşa yapacakları tatbikatta İsrail’in ARROW-2-Demir Kubbe-Patriot unsurlarının bulunduğu genel füzesavar sistemi, Amerika’nın THAAD (Terminal High Altitude Area Defense) füzesavar sistemi ve Amerika’nın savaş gemileri esaslı Aegis Balistik Füze Savunma Sistemi’nin birbirleriyle bağlantıları ve operasyonel koordinasyonları denenecek ve bunların sonuçlarına göre yeni tedbirlerin alınması söz konusu olacak.

Daha basitçe söylersek; tatbikat 3 safhadan meydana gelecek: Birincide, sahada yer alan radar, füzesavar bataryaları ve diğer unsurların birbirleriyle koordinasyonu ve performansları fiilen sınanacak; ikinci safhada komuta merkezinin kontrolünde tatbikatta yer alan unsurlarla ilgili geniş ve kapsamlı bir bilgisayar simülasyonu icra edilecek, bununla genel koordinasyon yetenekleri sınanacak; son ve üçüncü safhada ise Patriot sistemleri atılacak gerçek füzelerle denenecek.

Bunlara ilaveten daha önceki ilgili haberlerden bildiğimiz kadarıyla Almanya’daki EUROCOM bünyesinde İsrail komuta merkezleri de kurulacak, böylece İsrail EUROCOM’la bağlantılı hale de gelecek. Ayrıca, tatbikatı hem EUROCOM ve hem de NATO Başkomutanı olan geçenlerde Ankara’yı da ziyaret eden Amiral James Stavridis en üst seviyede idare edecek. Muhtemelen, tatbikatın basına yansımayan belki başka önemli yönleri de var; ama bunları bilmiyoruz; belki de hiç bilmeyeceğiz.

İran’a karşı yapılacağı ve bu ülkeyi herhangi bir durumda füzelerini kullanmaktan caydırma amacı taşıdığı aşikâr olan ve yaklaşık 3 hafta süreceği söylenen bu tatbikat Amerika ve İsrail’in muhtemel İran füzelerini nasıl durdurmayı düşündüklerini deneyecekleri çok önemli bir tatbikat olacak. Buna hiç şüphe yok.      

 

Fikret Ertan

http://www.zaman.com.tr/abd-israil-arasindaki-en-buyuk-tatbikat…/2001223.html

  • Ortadoğu’da az sayıda büyük devletler yerine çok sayıda küçük devletler daha az tehlikelidir.

 

 

Ortadoğu’da az sayıda büyük devletler yerine çok sayıda küçük devletler daha az tehlikelidir.

Üstelik mitos çoğalarak birbirinden kopan bu küçük devletler birbirlerine pek de dost olmayacakları için özellikle İsrail onlardan bir kısmıyla iyi ilişkiler/ittifaklar kurmak şansına sahip olabilir.  Bölgedeki “yalnız” konumundan kurtulabilir.

 Bir Kürdistan Federasyonu/Konfederasyonu oluşumu ABD’ye yakınlığı nedeniyle İsrail ile frekans uyumu sağlayabilir.

Ancak...Bu arada iki önemli “potansiyel” gelişme var.

 1- İsrail özellikle Türkiye ile ilişkilerini dar çıkmazlara sürükleyen koalisyon hükümetindeki ortaklarını bertaraf edecek bir erken seçime gidiyor.

 2- Rusya Devlet Başkanı Putin’in Türkiye’ye bir “sürpriz yapacağı” fısıltıları yoğunlaşmakta.

Türkiye aleyhine ağır basmaya başlayan oyun dengelerini Putin değiştirebilecek bir taş sürebilir satranç tahtasına. Rusya da oyunu okuyor elbette.

 ...............................

Bu arada hep devrede görünen ve “Kudüs’ün eş başkenti Washington” merceğiyle bakılan ABD, bu belalı coğrafya Ortadoğu’dan çekilmek istiyor.

Çin, Hindistan gibi devlerin olduğu Uzakdoğu’yu çok daha iyi bir pazar olarak görmekte.

Çekilirken “eş başkent Kudüs’te” devleti yönetenlerin kendilerini daha güvende hissedecekleri yeni bir Ortadoğu haritasını bu nedenle de dizayn çabalarında.

Petrol güvencesini sağlayacak kadar bir ayağını ucundan gene de Ortadoğu’ya basacaktır.

 ...............................

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun “tarih yapay çizgilerinden kopuyor, doğal tarih oluşuyor” söylemi bütün bu oyun okuyuşuyla örtüşüyor mu bilemem.

 

Güneri Cıvaoğlu

http://siyaset.milliyet.com.tr/bunlar-dogallasan-tarih-mi-/siyaset/siyasetyazardetay/11.10.2012/1609988/default.htm

 

 

 

  • Türkiye Musevi cemaatinin İsrail’le muhabbeti sır değil.

 

 

Türkiye Musevi cemaatinin İsrail’le muhabbeti sır değil. Hakeza, Ermeni vatandaşlarımızın Ermenistan’a, Kürtlerimizin Irak Kürdistanı’na, Rum toplumumuzun Yunanistan’a benzer bir muhabbet beslediği de malum.

Türkiye Caferilerinin Şii İran’a meylettiği de bilinir. Tıpkı Hatay merkezli Arap Alevi topluluğunun Nusayri Suriye rejimine meyli gibi.

Bir gönül bağıdır bu. Etnik, dini veya mezhepsel akrabalıktan kaynaklanan bir tür duygudaşlık. Türk milliyetçilerinin Orta Asya’daki kuzenlerine ya da Balkanlar’daki kardeş halklara düşkünlükleri gibi bir şey.

Vatan burasıdır, hami buradadır, son tahlilde sadakat de burayadır. Ama orası da ‘ikinci vatan’ mesabesindedir. Gidilmese, görülmese, yaşanmasa da varlığından güç alınan bir yer.

Türkiye’nin akraba halklarla ilişkileri bozulduğunda, ‘içeride’kiler huzursuzlanır. Doğal olarak kötü hisseder, arada kalır, gerilir ve bocalarlar. Ki böyle iç çatışma halleri, insani bakımdan gayet normal.

 

Akif Beki

http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalYazar&ArticleID=1103619&Yazar=AKIF-BEKI&CategoryID=98

 

 

  • Vay efendim neymiş, göç yolları tespit ediliyormuş da, o cihazın sinyali nereden nereye gittiğini haber veriyormuş falan... Sen bizi keriz mi zannettin Moşe efendi!

 

 

 

Yok öyle, uçarak geçmek filan.

Yakalarız. 

Gaziantep’te yakaladık mesela.

Arıkuşu.

Sağ ayağında “Israel Tel Aviv” yazıyordu. Gagasında delik vardı. Belli ki, mossad casusuydu, yakalanacağını anlayınca gizli kamerasını çıkarıp atmıştı. Ahalimiz yakaladı, emniyete teslim etti.

Sorgusunda ötmüş...

İtiraf etmiş yani.

Ciyk demiş.

Konya’da da pelikan yakaladık.

Suçüstü enseledik.

Çünkü, ensesinde verici cihaz vardı.

Ayağında gene İsrail yazıyordu.

Vay efendim neymiş, göç yolları tespit ediliyormuş da, o cihazın sinyali nereden nereye gittiğini haber veriyormuş falan... Sen bizi keriz mi zannettin Moşe efendi!

(Madem bu alengirli işlere giricen, örnek al biraz... Bak, senin kanatlılar şakır şakır yakalanırken, bizim Tuğçe senin burnunun dibine kadar girdi, ruhun bile duymadı. Diyeceksin ki, Tuğçe kim? Kaplumbağa, caretta... Kod adı Tuğçe’ydi. Yapıştırdık sırtına verici cihazı, 35 gün gizli gizli yüzdü, Gazze’den çıktı. Hatta, Hürriyet bile “Türk caretta’sı İsrail ambargosunu deldi” diye manşet attı. Gerçi, Yunanistan’a sızması için gönderdiğimiz öbür casusumuz şerefsiz çıktı, hâlâ Bodrum kıyılarında gezip bizi gözetliyor ama, olsun gari... Çift taraflı çalışan casus, hep vardır bu meslekte.)

 

Yılmaz Özdil

http://www.hurriyet.com.tr/yazarlar/21685085.asp

 

 

  • İsrail işgali altındaki Batı Şeria ve Gazze Şeridi’nde yaşayan Filistinliler bile Arap dünyasının bazı yerlerindekine kıyasla daha çok siyasi ve sosyal hakka sahip

 

Ve 1967’de Araplar, Mısır lideri Cemal Abdülnasır önderliğinde İsrail’e karşı savaştı ve daha fazla Filistin toprağı kaybetti ve şu an akıbetleri onları ağırlayan ülkelerin merhametine kalmış daha fazla Filistinli mülteci durumuna düştü. Araplar bu savaşı ‘Naksa’ (yenilgi) olarak adlandırdı. Araplar iki savaşta da yenilgiyi asla kabul etmedi ve Filistin sorunu daha karmaşık hale geldi. Ve şimdi, asla bitmeyen Arap Baharı da eklenince, Arap dünyasının Filistinli mülteciler ya da Filistin sorunu için zamanı yok. Zira artık Arapların çoğu da mülteci durumuna düştü ve kendi ülke güçlerinin daimi saldırılarına maruz kaldı. Suriyeliler ülkelerini, İsrail uçaklarının bombalaması nedeniyle terk etmiyor. Onların üzerine bombalar atan Suriye Hava Kuvvetleri. Ve şimdi, Iraklı Arap Müslümanlar, ülkenin en zeki insanları, Irak’ı kurulu düzen için terk ediyor. Yemen’de, dünyanın en üzücü trajedi oyunu Yemen halkı tarafından yazılıyor. Mısır’da da, Sina’da yaşayan insanlar unutuldu.

Son olarak eğer Arap devletlerinin çoğu böylesi bir karmaşa içindeyse, Arapların ezeli düşmanı İsrail’e ne oldu? İsrail şu anda en gelişmiş imkanlar, en iyi üniversiteler ve gelişmiş altyapıya sahip. Pek çok Arap İsrail’de yaşayan Filistinlilerin, ortalama ömürlerinin Arap ülkelerininkinden çok daha uzun olduğunu bilmiyor ve Filistinliler Arap kardeşlerinin çoğundan daha iyi siyasi ve sosyal özgürlüklere sahip.

İsrail işgali altındaki Batı Şeria ve Gazze Şeridi’nde yaşayan Filistinliler bile Arap dünyasının bazı yerlerindekine kıyasla daha çok siyasi ve sosyal hakka sahip. Önceki İsrail cumhurbaşkanlarından birini hapse gönderen hakimlerden biri İsrailli bir Filistinli değil miydi?

Arap Baharı, Filistinlilerin kendilerini İsrail’den özgürleştirmek için savaşan Arap kardeşlerinden daha mutlu ve iyi koşullarda olduğunu dünyaya gösterdi. Şimdi kin ve savaşı bitirmek ve gelecek Arap kuşakları için daha iyi yaşam koşulları yaratmaya başlamanın zamanı.

 

Arab News - ABDULATEEF AL-MULHIM

http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetayV3&ArticleID=1103542&CategoryID=81

 

 

  • Diğer yandan düşünülmesi gereken unsurlar arasında yer alan konu ise, İsrail hükümetinin bu savaşı kaldırıp kaldıramayacağı sorusudur

 

İsrail’e karşı yürütülebilecek bu asimetrik savaşın sadece Nükleer olmayacağı açık. Özellikle Suriye’deki mevcut durum nedeniyle kimyasal silahların Hizbullah gibi militarist yapıların eline geçmesinden derin endişe duyan İsrail’in bu olasılığa verebileceği yanıltın ‘tereddütsüz’ sert olacağı bekleniyor. Bunun ise en büyük nedeni İsrail’in Sina da yaşadığı hezimetten bu yana yaşadığı hayati varlığının tehlike de olduğunu hissetmesi. Sina’daki bu temel varlığın giderek İslamist gruplara geçmesi İsrail’i tedirgin eden nedenler arasında. Tüm bu nedenler ortada yer alırken ABD’nin İsrail-İran savaşına izin vermesi çılgınlıktan öte bir durum değil. Hürmüz’ün kapatılması neticesinde petrol fiyatlarının olası yükselişi yeni kendine gelmeye çalışan Amerikan ekonomisini dibe vurdurabileceği gibi dünya piyasalarında da etkilenmeye neden olacaktır. ABD’nin bu senaryo da tutarlılık adına izlemesi gerekenler; (1)İran’a karşı izlenen politikanın baştan revize edilmesi, (2)Diplomatik yaptırımların mümkün olduğunca uluslar arası kamuoyunun da desteğinin de alınmasıyla artırılması, (3)Tansiyonunu düşürecek nükleer önemlerin alınması, (4)Körfezdeki Amerikan askeri varlığı olmak üzere çevre ülkelerde de kapasitenin artırımı, (5)İstihbarat ve teknolojik donatım da iki ülke arasında işbirliğine gidilmesi, nükleer çalışmaların daha şeffaf olarak açıklanması. Diğer yandan düşünülmesi gereken unsurlar arasında yer alan konu ise, İsrail hükümetinin bu savaşı kaldırıp kaldıramayacağı sorusudur. İsrailli güvenlik uzmanlarının endişe ettikleri konular arasında yer alan bu faktörün gerçekçi olduğu açık. İran’ın sahip olduğu nükleer güç tahmin edilemezken Netanyahu ve Barak kendilerini siyasi arena da tecrit altında alabileceği öngörülebilir. Bu da Knessette, İran konusunda ağır fatura ile karşılaşabilen Netanyahu’yu diğerleri karşısında zor bırakabileceği gibi, mevcut hükümeti de çökertmeye yetebilir. Bu da İsrail’de nispeten daha ılımlı, barışçıl koalisyona doğru itebilir. Netanyahu’nun bu senaryo karşısında ise aldığı pozisyon ise çok açık. Hizbullah’ın eline geçebilecek silahlar konusunda endişe duyup; sivil kayıplarımız olabilir, hazır olun! mesajı vermesi. Bu tehlikeler içerisinde ABD’nin seçimlerden sonra alabileceği inisiyatif ise NATO şemsiyesi içerisinde olabilir. Özellikle İran’ın Türkiye’nin izlediği politikalardan rahatsızlık duyması ve Türkiye’ye her defasında Genelkurmay, Dış İşleri düzeyinde gelen salvolar sıcak temas sağlama da gerilim ortamına zemin hazırladığı gerçekçidir.

 

Emrah Usta

http://www.zamanamerika.com/index.php/tr/2011-08-07-02-57-38/item/2236-emrah-usta-abd-secimleri-israil-ve-iran-gerilimi

 

 

  • Aynı zamanda kangren haline gelmiş İsrail-Filistin savaşı için sürekli barış çağırısı yapıyor Keret.

 

Keret’in hemen bütün öykülerinde askerlik ile karşılaşmak mümkün. Tabii Keret’in askerlik kavramına yaklaşımı militer bir yüceltme değil, aksine o militer dayatmanın getirdiği problemleri ve her insanın asker olma becerisine sahip olmadığını vurguluyor. Kendisi de İsrail ordusunda 3 yıl askerlik yapmış ve kendi deyimiyle berbat bir asker olduğunu söylüyor. Zaten yazar olmaya da askerliği sırasında karar vermiş. Askere en yakın arkadaşıyla birlikte gitmiş, yerin altında ışık görmeyen bir yerde zamanını geçirmek zorunda kalmışlar ve arkadaşı daha fazla dayanamayıp bir duygusal kriz sonrası intihar etmiş. Etgar Keret de, yakın arkadaşının intiharı sonrası, “Borular” isimli, kendine boru yapıp onun içine girip gerçek dünyadan kaçan bir karakterin hikâyesini yazmış. Arkadaşının intiharı sonrası yine kendisinin en otobiyografik öyküsü olduğunu söylediği Nimrod Çıldırışları isimli öyküsü gelir ki, bu öyküde de Keret, askerde arkadaşı intihar eden üç yakın arkadaşın askerlik sonrası sırayla delirmesini konu alır. Öyküde bu travmayla başa çıkamamayı şöyle anlatır: “Doktorlar, askerdeyken geçirdiği travmanın birden beyninde tekrar belirdiği görüşünde, sifonu çektikten çok sonra suyun yüzüne çıkan bok parçası gibi.”

Aynı zamanda kangren haline gelmiş İsrail-Filistin savaşı için sürekli barış çağırısı yapıyor Keret. İsrail-Lübnan Savaşı sonrası bu durumu protesto etmek için Lübnanlı yazar Samir El-Youssef ile Gazze Blues’u yayınladılar. Kitabın çıkış öyküsünü, “Bomba saldırısından sonra Samir beni aradı ve bir şeyler yapmamız gerek dedi. Evet, ama hiçbir işe yaramayacak bir imza kampanyası daha başlatmak istemiyorum, dedim. Bunun üzerine Samir de, iki tarafı da insanlıktan çıkarmanın çok kolay olduğu bir konuda tarafları insancıllaştırmak için ufak bir çaba gösterelim ve bir kitap çıkaralım” diye anlatıyor.

Gerilimin bir an olsun eksilmediği, şiddetin rutin hayatın içerisine sıçradığı bir coğrafyada Keret için mizah “Yaşamak zorunda olunan bu şiddet sarmalını bir nevi protesto etme biçimi”. Otobüs durağında işe gitmek için beklerken, marketten alışveriş yaparken ya da yolda anlamsız bir şekilde yürürken, aniden patlayacak bir bomba tehlikesiyle yaşamanın yarattığı şizofreninin karşısında, trajikomik anları anlatıyor öykülerinde.

Sürpriz Yumurta’da otobüs durağında işe gitmeyi beklerken, patlayan bir bomba sonrası yaşamını yitiren bir kadının yaşadıkları gibi... Kadının otopsi sonuçları, doktorları çok şaşırtıyor, çünkü kadının bütün iç organlarını tümörler ele geçirmiş durumda. O gün kadını eşi, işine arabayla da bıraksa da kadıncağız kısa bir süre sonra hayatını kaybedecekti, ama kader onun canını patlayan bir bomba sonucu almayı kararlaştırmıştı. Saldırı sonrası, kadının kocasına, bomba patlamamış olsa bile karısının bu sefer kanserden öleceğini söylemeyi bir türlü beceremeyen doktorun yaşadığı derin boşluk gibi: “Yukarıdan gelen bir terörist saldırısından başka neydi ki kanser? Bir şeye karşı olduğu için bize terör uygulamak değilse ne bu Tanrı’nın yaptığı? Neye karşı olduğu için? Çok yüksek ve bizim kavrayamacağımız kadar aşkın bir şeye.”

 

Can Öktemer

http://www.agos.com.tr/haber.php?seo=civisi-cikmis-yerkurede-yasamaktan-sikilanlarin-sesi&haberid=2935

 

 

  • Haydarpaşa’dan hayvan vagonlarına doldurup, Varlık Vergisi’ni ödeyemeyenlerin gönderildiği Aşkale’ye ilk kafilede göndermişler babamı

 

1492’de İspanya Kraliçesi İsabel ve Kral Ferdinand ülkedeki Yahudilere “Ya Hıristiyan olun ya da bu ülkeyi terk edin” der. Hıristiyan olmak istemeyenler gemilerle ülkeyi terk eder. Bir grup Yahudi de deniz yoluyla Osmanlı topraklarına gelir. Atalarım da önce Selanik’e, sonra o zamanki adı Engürü olan Ankara’ya gelmiş. Babam Hayim ve annem Lea Ankara’da evlenip İstanbul’a yerleşmişler. Babam önce maaşlı olarak çalışmış. 1930’da da Aşirefendi Caddesi’nde iplik ithalatçılığına başlamış. 1924’te ablam Refika, 1927’de ben, 1930’da Bonjur, 1936’da Reyhan doğuyor.

1942 Kasım’ı; 15 yaşındayım. Osmanbey’deki apartmanda tek telefonlu ev bizimki. Babamdan telefon geliyor; “16 bin lira vergi istiyorlar” diyor. Bir saat sonra ikinci telefon: “64 bin lira daha istiyorlar.” Bu kadar parası yok; ödeyemeyince babamı tutukluyorlar. Gülhane Parkı’nda kurulan asker çadırlarına götürüp parası varsa çıkartsın diye birkaç gün eziyet ediyorlar. Su, yemek yok, evden ben götürüyorum. İki hafta sonra gittiğimde babam yoktu. Haydarpaşa’dan hayvan vagonlarına doldurup, Varlık Vergisi’ni ödeyemeyenlerin gönderildiği Aşkale’ye ilk kafilede göndermişler babamı. İki kış orada kaldı.

 

İshak Alaton

http://www.posta.com.tr/PostaKarnaval/HaberDetay/-Bosanmaya-vicdanim-razi-olmadi-.htm?ArticleID=143583

 

 

  • Hani o “one minute” çıkışı. İsrail’in bölgedeki kabadayı davranışlarını, İsrail siyasetçilerinin haddi olmadan ona buna akıl vermelerine kızdığı içindi.

 

İnsan bir an için düşünüyor Başbakan neden İsrail’e kızmıştı diye? Hani o “one minute” çıkışı. İsrail’in bölgedeki kabadayı davranışlarını, İsrail siyasetçilerinin haddi olmadan ona buna akıl vermelerine kızdığı içindi. İsrail’e kızılır ama pek bir şey de yapılmaz çünkü arkasında ABD vardır. Peki biz? En son devlet büyüklerimiz Suriye’ye rejim değişikliği önerisinde bulunmadılar mı? Esad gitsin Mesad gelsin demediler mi? Peki bizim arkamızda kim var? Yine ABD var bir de NATO var. Diyeceksiniz “Esad adam öldürüyor”, e o zaman İsrail’de der ki, “Filistinliler toprağıma füze atıyor”. Fakat öbür taraftan denilecek ki, “İsrail orantısız güç kullanıyor”, e peki beri taraftan denilecek ki, “sizin elinizde olsa Şam’ı bir kaşık suda boğarsınız”.

 

Burak Gürbüz

http://haber.sol.org.tr/yazarlar/burak-gurbuz/sikinti-60912

 

 

  • Netten okumalar

 

  • Yasmin Levy’den yeni albüm yolda : Libertad

 

http://www.neslinozguroglu.com/index.php/zubeyir-yasmin-levyden-yeni-album-yolda-libertad.html

 

 

 

 

  • İsrail’in Savaş Yılı ve Deliren Türkiye – Serdar Turgut

 

http://www.haberturk.com/yazarlar/serdar-turgut/784887-israilin-savas-yili-ve-deliren-turkiye

 

  • Obama, Netanyahu’nun arkasında değil

 

http://www.dunyabulteni.net/?aType=yazarHaber&ArticleID=18572

 

 

  • Müeyyideler etkili oluyor…- Fikret Ertan

 

http://www.zaman.com.tr/mueyyideler-etkili-oluyor…/2002755.html

 

 

 

  • Netten seyredin

 

 

  • Al Jazeera World - Fall Out In The Mediterranean

 

http://www.youtube.com/watch?feature=player_embedded&v=RDtZgna814A

 

  • Reyshi Kamhi-Tasvirleri Atlıyorum

 

http://www.ekavart.tv/sergiler/diger/reyshi-kamhitasvirleri-atliyorum?fb_comment_id=fbc_248391971950860_1010510_249842528472471#f28c072b12c22a

 

  • Yasmin Levy - Libertad

 

http://www.youtube.com/watch?v=AmwvyrL3-go&feature=share

 

  • Mashalá! On Tour In Spain

http://vimeo.com/32836624

 

  • Isaac Levy - Una Pastora

 

http://vimeo.com/48163209