AVRUPA PARLAMENTOSU RAPORU: Türkiye-İsrail arasında zedelenen askeri ilişkiler

Avrupa Parlamentosu Türkiye ile İsrail arasında son dönemlerde giderek zedelenen askeri ilişkilere ışık tutan bir politika bülteni yayınladı. Avrupa Parlamentosu, Dış Politika servisinin Türkiye-İsrail ilişkilerini mercek altına aldığı on iki sayfalık raporda 2009’a kadar süren stratejik ittifak ve askeri alanda her tür işbirliğinin ardından ilişkilerin nasıl koptuğu ancak ticaretin canlı kaldığı ve son olarak hangi ülkenin daha zararlı çıktığı irdeleniyor

Selin SEVİNDİREN Diğer
7 Kasım 2012 Çarşamba

On yıllardır Türkiye-İsrail ilişkileri olumlu seyretti. İki ülkenin yakın askeri işbirliği 1990’larda zirveye tırmandı. Ancak 2008-2009 yıllarında, iki ülke arasındaki ittifak bozulmaya başladı. 2011’in Eylül ayına gelindiğinde tüm askeri anlaşmalar askıya alınmış, Türkiye, İsrail ile diplomatik ilişkisinin seviyesini düşürmüş ve İsrail Büyükelçisini sınır dışı etmişti. İlişkilerin kötüleşmiş olmasına rağmen sürpriz bir şekilde iki ülke arasındaki ticaret sabit bir şekilde büyümeye devam etti. Peki, asıl kaybeden kim oldu?

 1 - 2009’a kadar süren Türkiye-İsrail stratejik ortaklığı

Türkiye çoğunluğu Müslüman olup da İsrail’i kuruluşundan bir yıl sonra 1949’da tanıyan ilk ülke oldu. Türkiye, İsrail’in var olma hakkını hiçbir zaman sorgulamadı. Öte yandan Ankara Filistinlilerin bağımsızlığını her zaman destekledi. İsrail 1980’de Doğu Kudüs’ü ilhak ettiği zaman Türkiye diplomatik ilişkisinin seviyesini düşürerek karşılık verdi, ancak on iki sene sonra 1992’de ilişkiler eski haline döndü.

İlişkilerin bozulmasından önce İsrail Türkiye’yi bir müttefik olarak kabul etti. Bölgede İsrail’e karşı düşmanlık sergilemeyen tek ülke Türkiye oldu. 1979’da İran’da İslami Cumhuriyet’in kurulmasından sonra Türkiye diğer Ortadoğu ülkelerine göre İran ile ilişkilerine daha fazla mesafe koydu. Soğuk Savaş döneminde Batı blokunun yanında yer alan Türkiye, Ortadoğu’da ABD ve AB’nin en istikrarlı müttefiği olduğunu kanıtladı.

Türkiye bu özellikleriyle İsrail ve komşuları arasında diplomatik anlaşmazlıklarda aracı oldu. Örneğin 2009’da İsrail ve Suriye arasında barış görüşmelerine aracılık etti. Türkiye-İsrail işbirliğinin tarihi kökleri de bulunuyor. Osmanlı İmparatorluğu döneminde Türkler birçok Yahudi’yi katledilmekten kurtarmıştı.    

Türkiye’nin İsrail ile olan yakın ilişkisinden elde ettiği avantajların en somutu güçlü bir askeri işbirliği kurmuş olmasıydı. Özellikle 1990’larda tepe noktasına çıkan askeri işbirliği çerçevesinde birçok anlaşmalarla Türkiye, askeri ve istihbarat konularında kapasitesini yükseltti, askeri uçaklar ve silahlar aldı, İsrail ile müşterek askeri eğitimler ve tatbikatlar yaptı. Karşılığında ABD’nin de son 20 yılda bölgeden çekilmesi ve ABD ve AB’nin güvenilir bir müttefiğe ihtiyacının sürmesiyle Türkiye Ortadoğu’daki ağırlığını artırdı.

Türkiye’nin İsrail ile olan yakınlığı Amerikan siyasi sisteminde ülkeye pratik bir avantaj da sağladı. Etkili İsrail yanlısı lobiler, ABD Kongresi’nin Ermenistan ile ilişkilerini geliştirmesi ve Osmanlı İmparatorluğu’nun son yıllarında işlenen ‘Ermeni Soykırımı’nı tanıması yönünde çalışan Ermeni lobisine karşı, Türkiye’ye büyük destek sağladılar. 

2- Askeri ve güvenlik işbirliği

Türkiye-İsrail askeri işbirliğinin altında birçok sebep yatıyordu. Ortadoğu’daki istikrarsızlıkla ilgili olarak ortak endişelerinin yanı sıra, Türkiye ve İsrail, İran dışında, bölgede nüfusunun çoğunluğu Arap olmayan tek iki ülke olarak sıralanıyor.

Büyük çoğunluğu Müslüman olan Türkiye, Filistin Devleti’nin kurulmasını desteklese de; Filistin davası yolunda Arap devletlerinin arkasında aktif bir şekilde durmadı (Aynı durum 1979 devrimine kadar İran için de geçerliydi). Böylece Türkiye, İsrail’e karşı yumuşak duruşu ile 1990’larda, İsrail’in teknik olarak çok ileri olan savunma sanayisinden yararlanabildi. İsrail dünyanın önde gelen silah ve askeri teçhizat üreticisi olarak dünyadaki silah ihracatının yüzde 10-12’sini gerçekleştiriyor. İsrail’in ürettiği askeri ekipmanların yüzde 80’i yurt dışına satılıyor.

Türkiye söz konusu dönemde İsrail’den askeri ithalat yapan ikinci ülke konumundaydı.

 Donanım ve eğitim

1996 Ağustos ayında Türkiye ve İsrail arasında Askeri Sanayi İşbirliği Anlaşması imzalandı. Anlaşma, ülkelerin askeri deneyimlerinin paylaşımını, iki silahlı kuvvetler arasında ziyaretleri, ortak eğitimleri ve İsrail tarafından Türkiye güvenlik güçlerine Suriye, Irak ve İran sınırında kullanılmak üzere askeri donanım ve danışmanlık hizmetleri verilmesini içeriyordu.

2005 Nisan ayındaki anlaşmada ise İsrail, Türkiye’ye insansız hava araçları (İHA) tedarik etmeyi ve Türkiye’nin askeri insansız uçaklarına elektronik savaş sistemleri kurmayı kabul etti.

 İstihbarat

1993’te Suriye, İran ve Irak hakkında istihbarat toplamak üzere üst düzey askeri yöneticilerin ortak bir komite oluşturması için, Türkiye ve İsrail Mutabakat Anlaşması imzaladı.

Bu komite ayrıca bölgesel askeri güçlerin kapasitesini ve terörizm ile köktencilik açısından oluşturabileceği tehditleri değerlendirmek için kuruldu.

1994’te iki ülke Güvenlik ve Gizlilik Anlaşması (GGA) imzaladı. Aynı yıl içinde Türkiye ve İsrail polis güçleri bilgi paylaşımı konusunda işbirliği yapmak için anlaşmaya vardı.

 

3-İlişkiler kopuyor 2009-2011

Gazze ile ilgili iki ayrı olay Türkiye-İsrail ilişkilerinin bozulmasında etkili oldu.

2008 yılının sonunda İsrail Gazze’ye girdi ve şeridi abluka altına aldı. Bu olay Türkiye tarafından sertçe eleştirildi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan İsrail’i Filistin’de soykırım yapmakla suçladı ve İsrail-Filistin sorununu çözmek için Birleşmiş Milletleri İsrail’e yaptırım uygulamaya çağırdı. 2009’un sonuna gelindiğinde Türkiye, İsrail’in düzenli yapılan ABD-İsrail-Türkiye üçlü tatbikata katılmasına itiraz etti. Daha sonraları Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun ‘komşularla sıfır sorun’ politikası bağlamında komşularıyla yakın ilişkiye girmesi iki ülke arasındaki tansiyonu daha da yükseltti. İsrail Türkiye’nin dış politikasındaki bu değişimini Türkiye’nin İsrail’in düşmanlarıyla yakınlaşması olarak nitelendirdi: İran’ın nükleer programına müsamaha, Gazze’de Hamas’a destek ve Suriye rejimin lideri Beşar Esad ile ilerleyen ilişkiler (2011 yılına kadar geçerli olmak üzere)

İlişkileri bozan ikinci olay ise İsrail’in, 31 Mayıs 2011’de, Gazze’ye insani yardım götüren filoya uluslararası sularda olan saldırısı ve olayın dokuz kişinin ölümüyle sonuçlanması oldu. Türkiye, İsrail’in müdahalesini ‘devlet terörizmi’ olarak tanımladı ve Eylül 2011 itibariyle İsrail ile olan diplomatik ilişkilerinin seviyesini düşürdü. Hemen ardından Türkiye, İsrail büyükelçisini sınır dışı etti ve İsrail ile olan tüm askeri anlaşmaları feshetti.

Türkiye ilişkilerin normale dönmesi için, İsrail’in saldırı için özür dilemesini, kurbanların ailelerine tazminat ödenmesini ve Gazze’ye uygulanan ablukanın sona erdirilmesini talep etti. İkili gizli görüşmelerden sonra İsrail’in özür dilemeyi ve tazminat ödemeyi kabul ettiği raporlarda yer aldı. Ancak İsrail hükümetinin kendi içindeki tartışmalardan dolayı İsrail anlaşmayı resmi olarak onaylayamadı.

 Diplomatik ve stratejik ortaklık sona eriyor

Gazze filosu saldırısından sonra Türkiye, İsrail ile olan 5 milyar dolarlık tank, devriye ve radar uçakları alınmasını ön gören 16 savunma projesine son verdi. 

Nisan 2012’de Türkiye, İsrail’in Chicago’daki NATO zirvesine katılmasına itiraz etti. Geçen aylarda ise İsrail kargo uçaklarının Türk hava sahasını kullanmasına sınırlandırılma getirildi.

Başbakan Erdoğan’ın İsrail’e son zamanlardaki sert tutumu Arap ülkeleri ve İran tarafından memnuniyetle karşılandı. İsrail Türkiye ile ilişkilerin kötüleşmesine karşılık olarak, İsrail’in İHA ve istihbarat sistemleri tedarik etmesini içeren askeri anlaşmayı feshetti.

İsrail Türkiye’nin yerine bölgede yer alan Yunanistan, Kıbrıs Rum Kesimi, Azerbaycan ile ittifaka yöneldi ve Latin Amerika ve Asya’da yeni pazar oluşturdu. Akdeniz’deki ABD-İsrail-Türkiye üçlü ortak askeri tatbikatında Türkiye’nin yerini Yunanistan aldı. Yunanistan buna ek olarak İsrail’in askeri tatbikatlar için hava sahasını kullanmasına izin verdi. İsrail ayrıca Azerbaycan ile ticari ilişkilerini ve işbirliğini geliştirdi.

Doğal gaz tartışması ise iki ülke arasındaki sürtüşmeye bir yenisini ekledi. 2010’da Akdeniz’de, İsrail’in kıyı şeridine yakın, doğal gaz yatağı bulundu. Lübnan ile İsrail arasında doğal gaz yatağının hangi ülkenin karasularında yer aldığına ilişkin anlaşmazlık çıkarken, İsrail doğal gaz keşif ve çıkarma işlemini Kıbrıs Rum Kesimi ile işbirliği yaparak sürdürdü.  Öte yandan Türkiye, Kıbrıs adasının kıyılarında bulunan her türlü doğal kaynağın (ve getirisinin) Kıbrıs Rum kesimi ve Türk kesimi olmak üzere her iki topluma da ait olduğunu öne sürdü. Türkiye, 37 yıllık Kıbrıs sorunu çözülmeden Kıbrıs Rum kesiminin çalışmalara başlamaya hakkı olmadığını savundu.

 Ticari ilişkiler hareketli

1996’da Türkiye ve İsrail Serbest Ticaret Anlaşması (STA) imzalandı. Bu, İsrail’in bir Müslüman ülke ile imzaladığı ilk ticari anlaşmaydı. O zamandan beri iki ülke arasındaki ticaret sürekli artış gösterdi.  İsrail, Türkiye’ye ileri teknoloji imalat makineleri ve parçaları, tarımsal ürünler, rafine petrol, kimyasal ve plastik ürünler ihraç ederken; Türkiye, İsrail’e taşıt, inşaat malzemeleri, metaller, elektronik araçlar, tekstil ve aksesuar ihracatı yapıyor. Ancak iki ülke de ticarette birbirine bağımlı değil. Türkiye, İsrail’in ithalat hacminin sadece yüzde 3’ünü; ihracat hacminin ise yüzde 2’sini oluşturuyor. 2009’da ikili ilişkilerin bozulmasıyla Türkiye Meclisi İsrail ile ticareti boykot etme çağrısında bulundu. Ancak Türkiye bu yolda somut adımlar atmadı (İsrail de aynı şekilde). STA geçerliliğini koruyor ve iki ülke arasındaki ticaret son zamanlarda arttı.

4- Türkiye İsrail kavgasında kaybeden kim?

Türkiye-İsrail ilişkilerinin bozulmasının her ne kadar iki taraf için de olumsuz etkileri olduysa da, İsrail daha çok zarar görüyor. İsrail Ortadoğu’daki en güçlü müttefikini ve Arap komşularıyla arasındaki anlaşmazlıkları çözmekte aracı olmaya istekli tek devletin dostluğunu da kaybetti. İsrail’in ekonomik kayıpları daha da büyük oldu. Türkiye ile olan askeri anlaşmaların askıya alınmasıyla dünyada askeri harcamaların azaldığı bir dönemde İsrail yeni müşteriler bulmaya zorlandı. Asya ve Güney Amerika’da potansiyel pazar bulmaya çalışan İsrail, Türkiye’nin yerini tamamıyla dolduramadı.

Türkiye ise kendi tarafında bölgedeki etkin gücünü korumak için askeri malzeme satın alabileceği alternatif ülke aramak zorunda kaldı. ABD ve İsrail’in tarihi ittifakı göz önüne alındığında bu durum, Türkiye-ABD ilişkilerinde sürtüşmeye sebep olabilir. Öte yandan Arap devletleri ve halkları Türkiye’yi Filistin davasının güçlü bir savunucusu olarak görmeye başladıkları için, Türkiye’nin İsrail’e yönelik sert tutumu bölgedeki profilini de yükseltti. 

Bazı analistlere göre İsrail’den Türkiye’ye bir özür gelse de iki devlet arasındaki çatlak giderilemez. Bu gözlemciler için geçmişteki İsrail-Türkiye ittifakı anormaldi ve iki ülkenin bölgedeki hassas konulara farklı duruşları ele alındığında şu andaki gergin ilişkiler daha mantıklı duruyor.  Örneğin İsrail İran’ın nükleer silah geliştirmesini milli güvenliğine karşı en büyük tehdit olarak algılarken; Türkiye, İran’ın nükleer programını eleştirmekten kaçınıyor.

Benzer bir şekilde İsrail, Hamas’ı varlığını tehdit eden bir terörist örgüt olarak nitelendirirken Başbakan Erdoğan Hamas’a desteğini açıkça gösteriyor.

Diğer analistler ise Türkiye ve İsrail ilişkilerinin düzelmesinin her iki tarafın da çıkarına olacağına inanıyor. Bu düşünce Türk tarafında da paylaşılıyor. Türkiye nüfusunun yüzde 40’ı İsrail’in Türkiye’ye karşı olduğunu düşünürken, daha fazla bir bölümü-yüzde 47’si- İsrail ile zayıf ilişkilerin Türkiye’nin zararına olduğu hissini taşıyor. 

Bölgedeki en sağlam askeri ve ekonomik güç olan iki devletin işbirliği Ortadoğu’da acil sorunları hafifletebilir. İran nükleer programıyla ilgili görüşmeleri donma noktasına geldiği, Suriye’deki iç savaşın tüm şiddetiyle sürdüğü ve Suriye’deki olayların muhtemelen Lübnan’a sıçrayacak olması göz önüne alındığında Türkiye-İsrail uzlaşması istikrarsız olan bölgeye yeniden düzen gelmesi için hizmet edebilir.