TALMUD VE HADÎS: Karşılaştırmalı Bir Araştırma

Yahudilik ve İslâm inançlılarının günlük yaşam biçimlerini tanzim eden dinsel metinler olan Talmud ve Hadîs, sözü edilen her iki din disiplininde de bu dinlerin temel ilahi metinleri olarak tanımlanan Tora ve Kur’ân kadar veya kimi iddialara göre Tora ve Kur’ân metinlerini de aşar bir ölçüde ve ehemmiyette önemli bir yer tutmaktadır

Sanat
7 Kasım 2012 Çarşamba

YUSUF ALTINTAŞ


“Araştırmacı, bir dalgıç gibidir.

Yüzmeye, dalmaya, derinlere inmeye, incileri yakından görmeye çabalar her zaman. Talmud ve Hadis, her ikisi de biri ötekini aratmayacak derinlikte Okyanuslar.”

Kitabının önsözünde böylesi bir benzetmeyle, giriştiği işin ne denli çileli ama aynı zamanda ne denli zevkli ve çekici olduğunu ifade eden Yard. Doç.Dr. Mehmet Sait Toprak’ın, kitabın son sayfası da çevrildiğinde bu ‘Okyanus’ların derinliklerinden vurgun yemeden çıkabilmiş olduğunu görmek okuru bir hayli rahatlatıyor olsa gerek…

Yahudilik ve İslâm inançlılarının günlük yaşam biçimlerini tanzim eden dinsel metinler olan Talmud ve Hadîs, sözü edilen her iki din disiplininde de bu dinlerin temel ilahi metinleri olarak tanımlanan Tora ve Kur’ân kadar veya kimi iddialara göre Tora ve Kur’ân metinlerini de aşar bir ölçüde ve ehemmiyette önemli bir yer tutmaktadır.

Oysa ki, gerek Talmud gerekse Hadîs temelde sözel nitelikli birikimler silsilesi olup, çok uzun süre sözel olarak kuşaklar boyu aktarılmalarından sonra, yazılı metin/metinler haline getirilmelerine her iki din mensuplarınca da “Yazılı olanı sözlü, sözlü olanı yazılı aktarmama” ilkesi gereği uzun zaman karşı çıkılmış olmasına karşın, nihayet bir yönüyle bunca birikimlerin giderek kaybolması endişesi, bir yönüyle de giderek değişikliğe uğrayabilme olasılığı ve benzer birçok kaygıdan kaynaklanan nedenlerle yazıya aktarılmaları aşamasında da, sonrasında da, özellikle kendilerine özgü olarak oluşturulan metodoloji ve terminoloji açısından çok yönlü ve çok önemli tartışmalara konu olmuşlardır.

Bu tartışmalar; aktarımların sağlıklılığı, gerek sözcük gerekse ifade etmek istediği anlam bakımından aslına uygunluğu, ifade edildikleri zaman biriminde sözcüklerin cümle içindeki -anlamı etkileyen- vurgulanmaları, ifade edildikleri zaman ve mekân şartları ve buna benzer birçok ikincil de sayılabilecek -ama yanıtlanması da gereken- sorulara yeterli ve kanıtlayıcı yanıtlar verilinceye ve bu yanıtların zihinlerde uyandıracakları yeni sorular da karşılanıncaya -bu gidişle belki de sonsuza- kadar devam edeceğe benziyor.

Nedir ki, her iki din disiplininde de temel ilahi metinler olan Tevrat ve Kur’ân’da anlaşılamayan veya anlaşılması izaha muhtaç bölümlerin açıklanması amacıyla oluşturulan ve ilahi metinleri açıklarken onların bütünleyicileri olarak kurumsallaştırılan, ve kutsallaştırılarak temel ilahi metinlerde olduğu gibi neredeyse dogmatik bir tutumla tartışılmazlığa kavuşturulan Talmud ve Hadîs külliyatları; yazılı metinler haline getirildikten sonra da anlaşılamayan ve anlaşılması izaha muhtaç metinler haline gelmiş/getirilmiş bulunmaktadır.

İki büyük geleneği karşılaştırma

Araştırmacımız Mehmet Sait Toprak “Uzun bir zaman ağızlarda ve belleklerde hayat bulan Musevilikteki Sözel Tora Talmud’un ve İslam’daki Hadîs’in metinler hale getirilmeleriyle yazılılığın sınırlarına mahkûm edildiklerini” öne sürerken, kitabın girişinde; “…ele aldığı konuyu salt bilimsel tarafsızlık ilkesine bağlı bir çalışma olarak incelemeye gayret ettiğini…”, bu şekilde de konuyu; “…iki büyük gelenek’i karşı karşıya getirme çabasından ziyade karşılaştırma yöntemiyle kaleme almayı tercih ettiğini...” ifade ediyor ki, bilebildiğimiz kadarıyla türünün ilki olarak tanımlayabileceğimiz bu “mukayeseli” çalışmada ilkelerine azami ölçüde sadık kalmayı başarabilmiş görünüyor.

İslam dinî edebiyatına kıyasla, Musevi dinî edebiyatına kendini daha yakın hissettiği kolayca tahmin edilebilecek olan bu satırların yazarına göre;

Kadim diller uzmanı Yard. Doç. Dr. Mehmet S.Toprak’ın Müslüman bir ilahiyatçı olarak Arapçaya hâkimiyeti yanında -İsrail-Kudüs’te İbrani Üniversitesi eklentisindeki Rothberg International School’daki öğrenimiyle de pekişen- İbranca’ya da önemli ölçüde vakıf olması, bu çalışmasında kaynaklara inebilme ve birinci elden sayılabilecek metinlere ulaşabilme bakımından oldukça kolaylaştırıcı bir donanım haline gelmiş görünüyor.

Kitabının sonuna eklediği altmış sayfayı aşan bibliyografya; bir yönüyle yazarımızın yedi yıl sürdüğünü belirttiği bu çalışmasında gerekli gördüğü en ince teknik ayrıntılara ulaşabilme adına ne denli zorlu bir çabayla bilimselliğin kaygan labirentlerinde dolaşmayı göze aldığına -veya zorunda kaldığına- tanıklık ederken, bir başka yönüyle de dipnotlarla da desteklediği çalışmasının dayandığı kaynakları -bilimsel ahlak anlayışının gereği olarak- belirtmesi bu alanlarda çalışma yapacaklara esaslı bir pusula niteliğindedir.

Mercek altına aldığı alan ve kitabının önsözünde de belirttiği yaklaşımı itibariyle son derece teknik nitelikli bir araştırma olması beklenen “Talmud ve Hadîs”i; -ki önemli ölçüde de öyledir- bir yönüyle konunun uzmanlarına onları pek yakından ilgilendiren ve belki de böylesi bir çalışmayı iki büyük dinî geleneğin diğer benzer/ortak alanlarında da gerçekleştirmeyi isteklendirme adına ilham verici spot ışıkları sunarken, diğer yönüyle de sıradan okuyucu açısından hiç de sıkılmaya vakit bulmaksızın okuyacağı bir kitap ve son sayfaya geldiğinde onu kimi ezber bozucu duraklara ulaştırabilecek bir araç olarak değerlendirmek hiç de yanıltıcı olmayacaktır.

Kitabın beş bölümü

Yard. Doç. Dr. Mehmet S.Toprak ele aldığı konuyu kitabında beş ayrı bölümde ve ayrıntılı bir biçimde işliyor:

Önce her iki dinî gelenekte de yazı karşıtlığını inceledikten sonra yine her iki dinî gelenekte sözlü rivayet tekniği üzerinde kimi kuramsal saptamalarda bulunuyor ve üçüncü bölümde Talmud usulü konusunda çok ayrıntılı -ancak bunca ayrıntıyı gerçek anlamda derli toplu bir hale getirerek- başka bir eserde kolayca bulunamayacak ölçekte ve yoğunlukta bilgiler veriyor. Dördüncü bölüm Talmud ve Hadîs aktarımı ve korunmasına ilişkin tarihî ve teknik bilgilere ayrılmışken beşinci bölümde Talmud ve Hadîs eğitimiyle bunlara ilişkin metodlara ayrılmış bulunuyor.

 Bu bölümlerden sonraki 14 sayfa kadarki “Sonuç Ve Değerlendirme” bölümünün bir yerlerinde ise Yard. Doç. Dr. Toprak’ın aynen şöyle bir saptamada bulunuyor olması dikkat çekici: “…yazılı Tora ve Kur’ân Kitabı’ndan ziyade yaşayan Sünnet ve Sözlü Tora’nın Yahudi ve İslam akidelerini ve yaşam tarzlarını belirlediğini söylememiz yanlış olmasa gerek.”

Kitabına kısa bir “Sözlükçe” de ekleyen yazarımız, bibliyografyadan sonraki ‘Ekler’ bölümünde başkaca birçok aktarım yanında Musevi inançlı okurlar için oldukça çekici olacağını düşündüğümüz bir şekilde Rambam’ın ‘Mişne Tora’sı ‘Sefer Hamad’a’ bölümünden ‘İlhot Talmud Tora’nın özgün İbranca metnini de aynen aktarmış bulunuyor.

Genelde iki benzer kültür geleneğindeki sözel aktarımların yazılı metinler haline getirilmesi, özelde de Musevi inanç disiplini içinde ‘Alaha Lemoşe Misinay’ veya ‘Tora Şebe’alpe’ olarak tanımlanan -Yeruşalmi ve Bavli- Talmud bütününün sözel aktarım zinciri ‘Şalşelet Hakabala’ ile yazıya geçirilmesi aşamalarını izlemekten haz duyabilecek Şalom okurları için elde kalem satır altlarını çize çize okuyabilecekleri ve okumayı tamamladıktan sonra kültür evrenine bir başka yaklaşımla bakabilecekleri bir kitapla karşı karşıya bulunduklarını söylemek abartı sayılmayacaktır diye düşünüyoruz…

 

Tevrat ve Kur’ân’da anlaşılamayan veya anlaşılması izaha muhtaç bölümlerin açıklanması amacıyla oluşturulan ve ilahi metinleri açıklarken onların bütünleyicileri olarak kurumsallaştırılan, ve kutsallaştırılarak temel ilahi metinlerde olduğu gibi neredeyse dogmatik bir tutumla tartışılmazlığa kavuşturulan Talmud ve Hadîs külliyatları; yazılı metinler haline getirildikten sonra da anlaşılamayan ve anlaşılması izaha muhtaç metinler haline gelmiş/getirilmiş bulunmaktadır.

 

Yard. Doç. Dr. Mehmet Sait Toprak her iki dinî gelenekte de yazı karşıtlığını inceledikten sonra yine her iki dinî gelenekte sözlü rivayet tekniği üzerinde kimi kuramsal saptamalarda bulunuyor ve Talmud usulü konusunda çok ayrıntılı - başka bir eserde kolayca bulunamayacak ölçekte ve yoğunlukta bilgiler veriyor.