Elena Bashkirova ile Alman Romantizminden Çağdaş Rus Müziğine Yolculuk

Geçtiğimiz günlerde Akbank Sanat Piyano Günleri kapsamında bir konser veren Elena Bashkirova için müzik bir aile mirası. St. Petersburg Konservatuarı’nda profesör, orkestra şefi ve piyanist bir babanın kızı; dünyaca ünlü, karizmatik bir maestro (Daniel Barenboim) eşi olmasının ötesinde Bashkirova, kişisel yeteneği ile ön plana çıkmış bir piyano sanatçısı ve Kudüs Uluslararası Oda Müziği Festivali’nin (Jerusalem International Chamber Music Festival) ana kurucusu

Sanat
21 Kasım 2012 Çarşamba

1958 yılında S.S.C.B’de çok yönlü bir ailenin kızı olarak dünyaya gelen Bashkirova, beş yaşında piyano ile tanışmış olmasına rağmen, müzikle olan ilişkisi gözlerini ilk açtığı günden itibaren başladı. Müziğe olan katkısını sadece yorumcu olarak değil, 13 yıl içinde dünyanın sayılı Oda Müziği festivalleri arasına kazandırdığı Kudüs Oda Müziği Festivali ile de gerçekleştirmiş bir müzisyen.

Elena Bashkirova, 8 Kasım akşamı Akbank Sanat Piyano Günleri kapsamında bir konser verdi. Alman romantizminin öncülerinden Schumann’la başlayan gece, ikinci yarıda adeta bir savaş alanına dönüşerek, 20 yy. Rus çağdaş müzik bestecilerinden Galina Ustvolskaja’nın güçlü, zor bir anlatım taşıyan, zaman zaman rahatsız edici ve icracının virtüozitesini oldukça zorlayan bir eserle sonlandı.

İlk yarı sonunda Schumann’nın ‘Papillons’ ve ‘Humoreske’nin hissettirdiklerini anlamak için, izleyicilerin yüzünü kısa bir süre gözlemlemek yeterli oldu. Herkesin yüzünde mutlu bir tebessüm vardı. Fakat ikinci yarının sonunda aynı yorumu yapmak pek mümkün olmadı. Öyle bir eser yazmış ki Ustvolskaja, piyanistin tuşlara bastığı her an farklı bir kurşun sesi, başınızın tam da yanından geçiyor hissi veriyordu. 

Konser öncesi piyanist Elena Bashkirova ile kısa bir söyleşi yapma fırsatı buldum. Sanat dışında, politik konulara da değinen Bashkirova ile olan sohbetimizden satırbaşları…

 

Müzikte ilerlemenin koşulları ve önemli noktaları nelerdir?

Birlikte çaldığın her müzisyenden önce keyif alıp farklı müzikal tatların farkına varırsan, her bir müzisyenden yeni bir şey öğrenmeye gayret edersen ve aynı zamanda çalıştığın hocaların tüm bilgeliğinden faydalanırsan ilerlememe gibi bir şansın olamaz.

 

Babanız Dimitri Bashkirov çok önemli bir müzik adamı; onun, müzikal kariyerinizdeki yerinden biraz bahsedebilir misiniz?

Beni Klasik Müzik’le tanıştıran kişidir kendisi; aynı zamanda müzikal perspektifime de çok katmıştır. Aslına bakacak olursanız tüm ailemin müzisyen olması, beni bir anlamda bu yola doğru iten en önemli etken oldu. Durumumdan pek de şikâyetçi değilim (Gülüşmeler).

Fakat böyle bir ortam, çok yetenekli bir çocuk için bile bir baskı unsuru oluşturacağından, zaman zaman ters etkiler doğabiliyor. Çocuk tamamen müzikten soğuyabiliyor ki, en istemediğimiz durum budur.

 

Oda Müziği’nin kariyerinizde apayrı bir yeri olduğu aşikâr. Bu durumun herhangi özel bir nedeni var mı? 

Öncelikle sınırsız bir repertuara sahip bir alan. Alınan tatlar daima değişiyor. Birlikte çaldığınız müzisyenlerin değeri çok çok önemli. Oda Müziği adeta bir diyalogdan ibarettir. Müzisyenler kendi aralarında sohbet ederler. Ben de bu samimi, sohbet dolu ve yapılan inceliklerin ön planda olduğu ortamlar hoşuma gittiği ve doğrudan ruha hitap eden bir müzik türü olduğu için böyle bir yoğunlaşmam oldu.

 

Jerusalem International Chamber Music Festival’in kurucususunuz. Bu festival on yıl içerisinde adını dünyanın en önemli Oda Müziği festivalleri arasına yazdırmış durumda; festivalin kuruluş sürecinden söz eder misiniz?

 Açıkçası planlanmış bir festival değildi. Yakın müzisyen arkadaşlarım bir gün yanıma gelip hep beraber çalmak istediklerini ve bunun için bir oluşum gerektiğini söylemeleri ile festivalin temelleri atılmış oldu. Festival, 13 yıl içerisinde inanılmaz bir hızla büyüdü, yirmi müzisyenle başlayan grup, yüz müzisyene kadar çıktı. İzleyiciler de oldukça ilgi gösterdiler. Kudüs’e gereken bir festival olduğunu düşünüyorum. Her gün farklı bir olayın yaşandığı böylesine kritik bir şehirde bu festival, insanların bir nebze olsun rahatlamasına sebep oluyor. 

 

Eşiniz Daniel Barenboim’in kurduğu Doğu-Batı Divan Orkestrası’yla ilgili yorumlarınızı öğrenebilir miyim?

İnanılmaz bir cesaret gerektiren, muhteşem ve dünyada eşi olmayan bir örnek. Gerçekten kurulmasında çok büyük engeller aşılmış bir oluşum. Ne yazık ki, iki ülke arasındaki politik durum gün geçtikçe kötüye gitmesiyle ters orantılı olarak Orkestra, gün geçtikçe daha fazla yol alıyor. Fakat bir gerçek var ki, hiç kimse politik kararları bireysel olarak kabul etmek zorunda değil. İki farklı taraf, iki farklı düşünceye sahip olabilir ama bir orkestra içinde herkes tek amaç uğruna uğraşacaktır. Bence bundan daha bağlayıcı bir örnek oluşturulamaz.

 

Önümüzdeki dönemlerde eşiniz Daniel Barenboim ile herhangi bir kayıt ya da konser planınız var mı?

Biz her şeye başlamadan önce ilişkimiz ile mesleğimizi birbirinden tamamen ayırma kararı aldık. Birkaç proje üzerinde durmuştuk ama gelecek için böyle planlarımız yok. Bu kadar beraberlik biraz fazla (Gülüşmeler)…

 

Bu akşamki konser programında pek de tanıdık olmayan bir isim var: Ustwokskaja. Ondan biraz söz eder misiniz?

Shostakhovich ile aynı dönemi paylaşmış olan bir müzisyen. Dinlediğiniz hiçbir besteciye benzemediğine emin olabilirsiniz. Tamamen kendi üslubunu yaratmış biri. Yarattığı tınılar kendi dönemi içinde kimse ile karşılaştırılamayacak nitelikte, çünkü çok farklı. Kişisel hayatında, insanların yüzünü görmekten hoşlanmayan ve evinden pek dışarı adım atmayan bir kadın. Yarattığı eserler alışıla gelmişin dışında, çok sert ve koyu bir anlatım içeriyor. Çok daha fazla bilinmesi ve çalınması gereken bir besteci olduğunu düşünüyorum.

Beri BEDELAHMİ