Bu hafta Sosyal Psikolog, Ph. D Ufuk AKIN, kurucusu olduğu Persona Life Sağlıklı Yaşam, Eğitim ve Danışmanlık şirketinde eğitmen ve danışman olarak çoğu ebeveynin kâbusu haline dönüşen ‘ergenlik’ konusunda bizi aydınlatacak ve belki de birçoğumuz bunu okuduktan sonra korkuyu üzerimizden atabileceğiz
10 yaşına yaklaştıkları andan itibaren ebeveynlerini telaşa düşüren, herkesin endişe ile bahsettiği meşhur “ergenlik” yaşı sizce gerçekten erkene çekildi mi?
Ergenlik, kızlarda adet görme süreci ile başlar; son yıllarda 10-11 yaşlarından itibaren adet görme veya en azından tüylenme, göğüslerde büyüme gibi vücudun adet görme belirtileri ile karşılaşıyoruz. Erkek çocuklarda ise cinsellikle ilgili bedensel hazırlık, ses kalınlığı, kıllanma, ter kokusu gibi belirtileri 12-13 yaşlarından itibaren görüyoruz. Fiziksel/bedensel ergenlik belirtileri bir veya iki yaş öne geldiği halde, anne babalar ergenlik yaşının çok düştüğünü sanıyorlar. Evet, çok fazla çevresel uyaran ve gıdalar yüzünden çocukların bedenlerinde hormonal değişiklikler ve buna bağlı cinsel aktivitenin biraz öne geldiği bir gerçek. Ancak esas anne babalara ergenliğin daha önce başladığını düşündüren sebep, çocukların 7-8 yaşlarından itibaren ergenlik dönemine ait olduğu düşünülen hırçınlık, agresiflik, isyankarlık gibi davranışları sergiliyor olmalarıdır. Aslında bu belirtiler, çoğu zaman çocukların vücudundaki bir hormonal değişiklikten değil, ebeveynlik stillerinin değişmiş olmasından kaynaklanıyor. Çok daha fazla çocuk merkezli hale gelen ebeveynlik stili, çocuklara özgüven kazandırma, ayakları üstünde durmayı öğretme, ihtiyaçlarını dile getirmeyi destekleyen bir hal almış durumda. Yeni ebeveynlik stilinin dozunun kaçırılmasıyla birlikte ortaya çıkan, her şeye hakkı olduğunu düşünen, isyan eden, saldırgan davranarak anne babasına istediğini yaptırabilen çocukların, yetiştirilmesi ile ortaya çıkan bu durum, çoğu zaman ergenlik belirtileri ile karıştırılabiliyor.
Ergenlik ne demektir? Hangi yaşta ergenlik başlar ve biter?
Ergenlik, kişinin bedeninde üremenin başlaması için cinsellik hormonlarının üretilmesinin hızlandığı ve buna bağlı olarak yaşanan fiziksel ve duygusal değişikliklere uyum sağlama sürecidir. Genel olarak kızlarda 11-12, erkeklerde 12-13 yaşlarında başlar, 15-16 yaşlarında zirve yapar ve 17-18 yaşlarında sona erer. Kişinin bedenine özgü olarak daha erken veya daha geç yaşlarda bu belirtilerin başlaması mümkün. Fiziksel değişiklikler genellemelere uygun gelişir ancak duygusal uyumun daha geç yaşlara kayması kişinin ergenlikten çıkıp yetişkinliğe geçişini 20’lerin ortasına kadar geciktirebilir.
Ergenlik, kişinin fiziksel görünümünün yetişkinliğe benzemeye başlaması ile kişinin bir yetişkin olmayı öğrenme sürecidir. Bir diğer deyişle ergenlik; bir yetişkini yetişkin yapan kendi davranışlarından, para kullanımından, başkalarıyla ilişkilerinden sorumlu olmaya kadar, kendi yaşamını yönetmeyi, karar vermeyi, kendi kararlarının sonuçlarını yaşamayı öğrenmesidir. Tanımı böyle koyunca 30’ların 40’ların ortasına kadar gelmiş ama ergen gibi davranmaya devam eden pek çok kişi gelmiştir aklımıza.
Bu hassas ve önemli süreçte ebeveynlerin rolü ne olmalıdır?
Bir anne babanın görevi ergene yetişkini yetişkin yapan davranış biçimlerini öğretmek ve ona rehber ve destek olmaktır. Sabırla ve yavaş yavaş yetişkin sorumlulukları verilerek yetiştirilip, 18’inden sonra kendi yaşamını yönetebilen kişiler haline gelmeleri için özgür bırakılmaları gerekir. Anne babalar, çocukları kendilerine itaat etsin, ne derse uyum sağlasın, dizinin dibinden ayrılmasın, yeni bir şeyler denemesin ama 18’inde bir yetişkin olsun, özgürlüğünü sağlıklı kullanabilsin istiyorlar. Bu da mümkün olmuyor elbette. Sorumluluk vermek 8-9 yaşlarından başlayarak giderek artmalı, evde çocukların tek sorumluluğu ders çalışmak olmamalı.. Anne babalar iletişim kurma, çatışma çözme yöntemleriyle ergenlere örnek olmalı.. Bağırarak “bağırma bana” denmez.
Ebeveyn – çocuk ilişkisi hassas bir terazi gibidir. Anne babanın sorumlulukları azaldıkça, çocuğunkiler artar. Ve bir yetişkin olduğunda yetki tamamen çocuğa geçer.
Ergenlikte çocuklarımız neler hissediyorlar?
Anne babalar kendi ergenliklerini hatırlasınlar… Aynanın önünde geçen saatler, beğenilmeyen saçlar… elbiseler.. yaşanan kaygılar.. kızgınlıklar.. ‘kimse anlamıyor beni’.. ‘herkes bana karşı’…’arkadaşlarım beni dışlar mı’, ‘O beni beğenir mi’..İşte böyle bir dönemdir ‘ergenlik’. Kim olduğuna neleri sevdiğine karar verene kadar pek çok şey denenir. Arkadaşları ne yapıyorsa çocuk da yapmak ister ki, ondan vazgeçmesinler.
Ergenler genelde, kendilerini haksızlığa uğramış, öfkeli, çaresiz ve güçsüz hissederler. Bu hisler de otoriteye karşı gelme, itiraz, saldırganlık, küfür, alaycı espri ve fark edilmek isteme davranışlarını doğurur.
Doğru ve tam yaşanmayan ergenlikler ilerki yaşlarda çocuğun karakterini nasıl etkiler?
Bastırılmış bir ergenlikte kişinin kendini tanıması ve seçimlerinde kendisi gibi değil de ebeveynlerinin seçimi gibi yaşaması, yetişkin olduğunda meslek, eş veya yaşam biçimi değişikliklerine yol açabiliyor… Ama bu sadece kişinin yaşamında yapacağı radikal değişikliklerin nedenleri arasındaki etkenlerden biri olabilir.
Bir ergene nasıl davranmalıyız?
Sınırlarımızda açık ve net olmak!
İletişim kanalımızı açık tutmak!
Duygu ve düşünce alışverişi!
Gerektikçe “Hayır” demek!
Farklılıklara Açık olmak!
Beklediğiniz davranışlara örnek olmak!
Hataları affetmek!
Dertleşmek-paylaşmak-eğlenmek için aile toplantıları yapmak!
Hata yaptığınızda itiraf etmek!
Sık sık fikrini sormak!
Yeni fikirleri için onu desteklemek!
Durumu değerlendirmesi için ona zaman ve alan vermek!
Deneme yanılma yolu ile daha kolay öğrenildiğini kabul etmek!
Başkası ile kıyaslamamak!
Onu övmek!
Sorumluluk duygusunu kazanması için sorunlarını çözmesine zaman vermek!
Bir ergenden beklentilerimiz neler olmalıdır? Acaba onlara çok aşırı yükler veriyor olabilir miyiz?
Kimiz zaman maalesef istemeden de olsa, onların iyiliğini düşündüğümüzü zannederek aşırı yükleri omuzlarına koyuyoruz. Ama asıl beklentilerimiz şöyle olmalıdır;
Basit günlük işler – köpek bakmak, eşyaları tamir etmek, masayı toplamak, günlük ev işlerine destek olmak
Evde tek başına kalmak
Tek başına ulaşım araçlarına binmek
Toplum içinde saygılı ve kurallara uygun davranmak
Kendi hobilerinden sorumlu olmak
Sosyal aktivite gruplarına katılmak
Başkalarının eşyalarına saygı göstermek
Kendi işlerini yapmak
Bağımsız olarak kendi ders programını yürütmek
Ergenliğe girmiş veya henüz girmemiş çocuklar arasında bile “ergenlik” kavramının bilinen bir terim olduğuna ve sanki arkasına sığınılan bir bahane haline geldiğine katılıyor musunuz?
Evet, kesinlikle katılıyorum. Ergenler, saldırgan, ben merkezci pek çok davranışlarına bahane olarak ergenliği kullanıyorlar. Ancak, ebeveynler de çocukların kontrol edemedikleri, onaylamasalar da, başa çıkamadıkları davranışlarının açıklamasını kendilerine ergenlik üzerinden yapıyor ve ‘yapmacık bir kabul’ yaşıyorlar. Hatta bazı uzmanlar bile ‘önergenlik’ gibi bir kavramdan bahsediyorlar. Davranış bozuklukları ile ergenliğin hormonal değişikliklerinin sebep olduğu duygu durumundaki iniş çıkışların ve ergenlerin kimlik oluşturma sürecinin birbirine karıştırılmaması gerektiğini düşünüyorum.
Yeni ebeveynlik stilinin dozunun kaçırılmasıyla birlikte ortaya çıkan, her şeye hakkı olduğunu düşünen, isyan eden, saldırgan davranarak anne babasına istediğini yaptırabilen çocukların, yetiştirilmesi ile ortaya çıkan durum, çoğu zaman ergenlik belirtileri ile karıştırılabiliyor.