TORA´NIN YOLUNDA: TALMUD DİYETİ -2

Tora’nın yiyeceklerle ilgili bazı dizelerinin yanı sıra, Talmud ve bilgelerimizin beslenme konusundaki düşünce ve önerilerini ele aldığımız bu yazı dizisinin ikincisinde, Erets Yisrael’de Tora zamanında yetişen yedi ürünü inceleyeceğiz

Estreya SEVAL VALİ Kavram
28 Kasım 2012 Çarşamba

Devarim Kitabı’nın 8:7 ve 8:8 dizeleri şöyle der: “Zira Tanrın Aşem seni iyi Ülke’ye getiriyor – vadiden ve dağdan çıkan, pınarlar ve yeraltı sularının (beslediği) suyolları (olan) bir Ülke; buğday, arpa, üzüm, incir ve nar ülkesi, yağlık zeytin ve bal (veren hurma) ülkesi.” Birinci pasuk ülkenin fiziki tanımını yaparken, ikinci pasuk ülkenin övülmesine vesile olan yedi ürünü saymaktadır.

Ülke (erets) sözcüğünün her iki pasuk’ta da ikişer kere geçtiği dikkatinizi çekmiştir, sevgili okurlar. Yedi ürün hiç bölünmeden, arka arkaya sıralanamaz mıydı? Tora’daki hiçbir söz, hiçbir tekrar boşuna değildir, bunu artık biliyoruz, değil mi? Demek ki bize düşen, erets sözcüğünün neden ikişer kez tekrarlandığını bulmak... Aslında öğrenmek çünkü bilgelerimiz zaten bulmuş.

Bilgelerimize göre, sıralamada erets sözcüğüne daha yakın olan ürün, nispeten uzak olan diğerlerine göre öncelikli sayılmalıdır. 8:7 sayılı pasuk ülke sözcüğü ile bitiyor, arkasından buğday ve arpa geliyor. 8:8 sayılı pasuk’ta ise nar, ülke sözcüğünün hemen yanında yer alıyor. Bir önem sırası söz konusu olabilir mi? Bakalım: Ülke – (1) buğday, (3) arpa, (5) üzüm, (6) incir, (7) nar; Ülke – (2) yağlık zeytin ve (4) hurma balı. Demek ki yedi ürünün hepsini birden tüketmek isteyen kişi, şu sıralamayı izlemelidir: Buğday, zeytin, arpa, hurma, üzüm, incir ve nar (Talmud, Berahot 41b). Tu Bişvat geceleri kurulan seder sofrasında öyle yapılır. Ancak kişi -örneğin- hurma yemek istemiyorsa, arpadan sonra doğrudan üzüm yiyebilir (Meam Loez).

Ürünler nasıl

tüketilirdi

İlginç olan şu ki sevgili okurlar, yukarıda saydığımız ürünler, Tora kanunlarının uygulanmasında ölçü birimi olarak da kullanılmaktadır. Alaha’da (Yahudi Kanunu) “bir hurma kadar, bir arpa kadar, bir zeytin kadar” gibi tabirlere sıkça rastlanır. Örneğin “Bir zeytin tanesi kadar (kazayit) ekmek yemiş olan kişi, yemek sonrası okunan şükran duası Birkat Amazon’u söylemekle yükümlüdür.”

Buğday ile arpanın nasıl tüketildiğini bir önceki yazımızda belirtmiştik. Şimdi sıra üzümde.

Üzüm, şarap yapımında kullanılır, meyve (anavim) olarak taze tüketilir, uzun süre saklanması gerektiğinde ise kurutulurmuş (imukim). Üzümden ayrıca balı andıran yoğun bir sıvı da elde edilir, buna üzüm balı anlamında dvaş anavim denirmiş. Üzüm balının nasıl hazırlandığını merak ediyor musunuz? Üzümün suyu çıkarılıyor ve fermente olmasına fırsat vermeden, suyunu çeksin diye kaynatılıyormuş.

İncirin (teena) olgunlaşması beklenerek taze tüketilir veya ipe dizilerek kurutulurmuş (devala). İncirden katı bir kek de yapılırmış. Nasıl mı? İncirler daha yaşken sıkıştırılarak birbirine yapıştırılır ve (muhtemelen şekil vererek) kurumaya bırakılır, yeterince kuruduğunda dilimlenir, ekmek gibi yenirmiş. Şimdi de niye öyle yenmesin?

Nar (rimon) genellikle taze tüketilirmiş ama şarap yapımında ve tıbbi amaçlarla kullanıldığı da olurmuş.

Hurma (tamar) taze tüketilebildiği gibi, güneşte kurumaya da bırakılırmış. Üzüm gibi, hurmadan da tatlı bir sıvı çıkarılır, adına hurma balı (dvaş temarim) denirmiş. Yapılışını merak edecek olursanız: Hurmalar dağılıncaya kadar suda bekletilir, elde edilen sıvı kalınlaşıp şekerleninceye kadar kaynatılırmış.

Zeytinin (zayit) genellikle yağı çıkarılırmış. Doğal acı tadını yok etmek için hoş koku ve lezzetli, çeşitli baharatlarla saklanır, tane olarak öyle tüketilirmiş. Tuzla salamura edilmezmiş yani.

Ürünlerin Kabala’ya

göre yorumlanmas›

Biraz Kabala çalışmaya ne dersiniz sevgili okurlar? Sefira’ları hatırlıyor musunuz? Hani, Aşem’in niteliklerinin bu dünyaya (olem aze) yansımalarını? Kabalistler, Erets Yisrael’in yedi ürününü, Sefira’ların yedisi ile eşleştirmiş. Nasıl mı?

Buğday, Aşem’in “sevecen iyilik” anlamına gelen hesed niteliğine karşılık gelir ve genişlemeyi, yayılmayı ve insana el uzatmayı simgeler. Buğdayın temel besin kaynağı olma özelliğini günümüzde de koruması, insani yardım deyince akla ilk gelen tarım ürünü olması bu benzetmenin ne kadar doğru olduğunu ortaya koyuyor. Maimonides’e göre buğday vücudu güçlendirir ve anne sütünü artırır.

Arpa, gevura (otoriter güç) niteliğine tekabül eder ve kasılma (çekme), azalma ve sınır belirleme özelliklerini yansıtır. Arpa, sert kabukludur (sınır) ve bu kabuk harman sırasında zarar görmez. Çekme özelliği nedeniyle, çorbaya ilave edildiğinde suyun çekilerek azalmasını sağlar. Son yapılan bilimsel araştırmalar arpanın kolesterolü düşürdüğünü ve koroner hastalık risklerini azalttığını gösteriyor.

Üzüm, estetik görüntüsüyle tiferet (güzellik) niteliğine karşılık gelir. Bir sefira olarak tiferet, hesed ile gevura arasındaki dengeyi sağlar (bir tarafta sevecen iyilik, diğer tarafta otoriter güç, ortada tiferet). Üzümün hem besleyici, hem de arındırıcı özelliği vardır.

Üzüm çekirdeğinden elde edilen yağ cildi besler. Yüksek antioksidan içeriği, serbest radikalleri yok eder. Üzüm idrar sökücüdür ancak öte yandan bol miktarda A, B ve C vitaminleri içerir, kan yapar ve canlılık verir.

İncir netzah (dayanıklılık) sefira’sı ile özdeşleştirilir. Dayanıklılık, uzun ömür demektir. İncirin olgunlaşma süreci çok uzundur (üç ayı aşar). Din âlimi Malbim, incir ağacının çok dikkatle izlenmesi, incirler art arda olgunlaştığından her gün toplanmaları gerektiğini belirtir. Aynı şekilde, öğrenci de öğretmenini her gün dikkatle izlemeli, onun bilgelik meyvelerini toplamalıdır.

Maimonides’e göre “İncir, üzüm ve badem, ister yaş olsun, ister kuru, yemişlerin en iyileridir.” Yine Maimonides’e göre incir kabızlığı giderir, bu da uzun ve sağlıklı yaşamanın önde gelen şartlarından biridir. İncir, yaşlılarda kan yapar ve enerji verir.

Modern bilim, incirin başta potasyum, demir ve kalsiyum olmak üzere mineral, omega-3 ve omega-6 zengini olduğunu, içerdiği polisterol sayesinde toplam kolesterolü düşürdüğünü ve bazı kanser türlerini önlediğini göstermiştir.

Nar görüntü olarak çok güzel ve görkemli bir meyvedir. Tacı bile vardır ki bu, hod (ihtişam) sefira’sına gönderme yapar. Hod ayrıca İbranice teşekkür ve şükran anlamına gelen toda sözcüğü ile ilişkilidir.

Rav Yitzchak Ginsburgh’a göre hod, bağışıklık sistemine tekabül eder. Nar, bağışıklık sistemini güçlendirir; tohumlarından elde edilen yağ, kanserli hücrelerin kendi kendilerini yok etmesini sağlar; suyu ise meme kanseri hücrelerini zehirlerken, sağlıklı hücrelere etki etmez. Nar suyunun ayrıca kötü kolesterolü düşürdüğü ve iyi kolesterol seviyesini yükselttiği kanıtlanmıştır.

Zeytin, yesod (temel, kök) sefirası’nı simgeler. Zeytinyağı, Akdeniz diyetinin temelidir. Maimonides’e göre zeytinyağı karaciğeri ve bağırsakları temizler. Her sabah bir çay kaşığı zeytinyağı içmek, idrar yolu taşlarını önler. Zeytinyağı kan basıncını düşürür, güçlü antibakteriyel özelliklere sahiptir ve çeşitli antioksidanlar içerdiğinden, kanserle mücadelede etkilidir. Bu yüzden zeytinyağına “hayatın temeli” demek yanlış olmaz. Hatırlayanınız var mıdır bilmem ama büyüklerimiz “azete” (yağ) dedikten sonra mutlaka “de vida munça” (uzun ömür için) diye eklerdi.

Yağını çıkarmak için, zeytinin üzerine basmak ve ezmek gerekir. Bu işlem, kişinin kendi isteklerini kontrol altına alarak Tanrı’ya boyun eğmesini simgeler.

Hurma, malkut (krallık) sefirası’na karşılık gelir. Malkut, Yukarı Âlem’de (Tanrı katında) gerçekleşen her şeyin, Aşağı Âlem’e (yaşadığımız dünya) yansımasına olanak tanıyan kanaldır. Bu yüzden sindirim sistemi ile de ilişkilendirilir. Talmud, hurmanın bağırsak hastalıklarını iyileştirdiğini yazar (Ketuvot 10b).

Hurma ağacı veya palmiye çöp üretmez. Yapraklarından bir kısmı (lulav) dua sırasında, diğerleri gölgelik olarak kullanılır; elyaflarından ip, sürgünlerinden elek yapılır; tahtasından ise ev inşa edilir. Yisrael halkı da öyledir. Hepsi kendilerine düşen Tora bölümünün ustası olur, mitsva’ları yerine getirir ve hayır işleri yapar (en azından öyle olması gerekir).

 

Tora’da bahsi geçen

 diğer ürünler         

Tora’da sözü edilen diğer ürünler; fındık ve ceviz gibi sert kabuklu yemişler (egozim), elma (tapuah), antepfıstığı (botnim) ve bademdir (şeked). Kabuklu yemiş tüketimi özellikle biblik dönemden sonra yaygınlaşmış. Elma, antepfıstığı ve badem kendi kendine yetişir, tarımı yapılmazmış. Bulundukları dönemlerde toplanır ve evlerde tüketilir, sair zamanlarda lüks bir ürün olarak dışarıdan getirtilirmiş (ithal edilirmiş yani). Kıbrıs’ı gezmiş olanlar bilecektir, Girne Kalesi’ndeki müzede dünyanın ilk batığı ve yükü sergilenir. O geminin amforalar içinde taşıdığı (kömürleşmiş) iri bademleri bugün bile görmek mümkün.

Zeytinlerin baharat içinde bekletildiğini yazdık az önce. Erets Yisrael’de hangi baharatlar kullanılırmış acaba? Baharatlar arasında en yaygın olarak kullanılanı tuzmuş (melah) tabii

Ve tuz

Tuz ekmeden tüketilen neredeyse hiçbir yemek yokmuş. İyov Kitabı şöyle yazar: “Tatsız ve tuzsuz olanı yemek mümkün mü?” (6:6).

Tuz çok değerli bir üründür. Koruyucu bir kimyasaldır. İbranice anlaşma anlamına gelen brit sözcüğünden sonra gelen mila, tuz anlamına gelen melah sözcüğü ile aynı köke sahiptir. Bir anlaşmaya varan taraflar, el sıkışırmış gibi tuz yermiş. Bu ritüel, anlaşmanın bozulmayacağı (korunacağı) anlamına gelirmiş. Bet Amikdaş zamanında yapılan et sunuları tuzlanır, mabede korban’larla birlikte tuz da armağan edilirmiş (Vayikra 2:3). 

“Tanrınız Aşem’in, Yisrael Krallığı’nı David’e tuzdan bir antlaşma ile sonsuza dek bahşettiğini bilmez misiniz?” (Divre Yamim II, 13:5). 

  Tuz ayrıca bir şehrin yıkılışını da simgeler: “Sonra şehri yerle bir etti ve tuz ekti” (Şoftim 9:45).

Biblik dönemlerde tuz iki şekilde elde edilirmiş: Sedom şehrinde olduğu gibi madenden, ya da deniz suyu buharlaştıktan sonra kalıntıların arasından çıkarılır, elde edilen iri taneli, kaba tuz temiz suyla yıkanır ve incelmesi için ezilirmiş.

Soğan ve sarımsağın sebze olarak tüketilmesinin yanı sıra, lezzet vermek için yemeklere eklendiğini önceki yazımızda belirtmiştik. Tora’da sözü edilen diğer baharatlar kişniş (gad), kimyon (kamon), çörekotudur (ketsah). Baharatlar çok değerli sayılır, karabiber ve tarçın dâhil olmak üzere, Arabistan ve Hindistan’dan ithal edilirmiş. Tarih dersinde Baharat Yolu’nu öğrenmiştik, hatırlıyor musunuz? 

Talmud’dan bazı alıntılar

 

“Rabilerimiz sarımsak konusunda beş şey öğretmiştir: Doyurur, vücudu sıcak tutar, yüzün ışıldamasını sağlar, sperm sayısını artırır ve bağırsak parazitlerini öldürür (Bava Kama 82a). Günümüzde çiğ sarımsağın bağışıklık sistemini güçlendirdiğini ve doğal bir antibiyotik olduğu bilinmektedir.

 

“Aşem bitkileri insanoğlunun vücudunu iyileştirsin ve ruh sağlığını düzeltsin diye yarattı. Sira’nın oğlu dedi ki, ‘Tanrı ilaçların topraktan çıkmasını sağlar; hekimler bunlarla yaraları iyileştirir, eczacılar ise ilaç hazırlar’” (Bereşit Raba 10:6).

 

“Üçte bir yiyin, üçte bir için ve midenizin geride kalan üçte birini boş bırakın.” 

 

Sağlıklı yaşamanın ve ömrü uzatmanın en kolay yolunun kalori alımını azaltmak ve vücut hareketini artırmak olduğunu hepimiz artık öğrendik. İlginç olan şu ki, İbranice yiyecek anlamına gelen “leahla” sözcüğünün gematriyası (nümerik değeri) 86’dır. Tanrı’nın El..im İsminin gematriyası da 86’dır. Bundan, Tanrı’nın yiyecekleri şifa olsun diye verdiği sonucuna varabilir miyiz?

Kendiniz için hep iyi olanı seçmeniz dileği ile esen kalın.