Eskiden savaşların sebebi topraktı, çünkü sahibi olunan coğrafyanın yer altı ve yer üstü zenginlikleri ekonomik kaderi de belirliyordu.Günümüzde ülkelerin refahını belirleme konusunda toprak iki defa önemini kaybetmiş durumda.
Birinci defa kaybetmesi James Watt’ın buhar makinesini bulduğu 18.yüzyılda, makineleşen üretim sayesinde, Avrupa ve İngiltere’de yeni bir sosyal sınıfın doğması ile oldu.
Burjuva adı verilen bu yeni toplumun en büyük özelliği, soylu olmadığı, toprak sahibi olmadığı, feodal bir ailenin bir parçası olmadığı halde ekonomik zenginleşmeyi başarmış olması idi.
Bir silindir içinde sıkışmış buharın gücü toprak sahibi olmanın bin yıllık önemini on yıllar içinde bir kenara itmişti.
Kılıcın gücü ile kazanılan toprak esaslı ekonomik güç yerini burjuva toplumunun yarattığı sermayeye bırakmıştı.
Bu toprağın birinci yenilgisiydi.
Sermaye ya da kapital 20. Yüzyıla gelindiğinde dünyadaki en egemen güçtü.
1.ve 2.Dünya savaşları asla bir toprak savaşı değildi, savaşın nedeni Almanya’nın Avrupa’nın yarattığı ekonomik zenginliği zorla ele geçirmek istemesinden başka bir şey değildi.
Savaş bittikten sonra, 1950’li yıllarda icat edilen transistor ve bilgisayar teknolojisi de toprağı tahtından indiren sermayenin siyasi gücünü yerle bir edecekti.
20. yüzyılın sonuna gelindiğinde artık sermaye de siyasi belirleyici gücünü kaybetmek üzereydi.
Bunun piyasa ekonomisindeki en belirginleştiği nokta evlerimizde kullandığımız makine ve cihazların ne malı oldukları ile ilgili tartışma idi.
1980’lerde en iyi araba Alman malı idi, en iyi elektronik eşyalar ya ABD’de ya da Japonya’da yapılırdı, ama 20. Yüzyıl biterken kimse artık kullandığı elektronik aletin üretildiği ülke ile kalitesi arasında bir korelasyon yapma gereği duymuyordu.
Çünkü asıl olan hayatımızı kolaylaştıran cihazın nerede akıl edildiği idi.
İpad ne malı? Made in Silicon Valley mi yoksa made in Shenzhen mi?
Bilgisayar teknolojisi sayesinde milyonlarca transistör ile ışık hızında işlenen ‘bilgi’ dünyayı ülke ülke geziyor ve sermayenin önemini kaybetmesine
neden oluyordu.
Artık çok uluslu şirketlerden IBM gibi devler, teknoloji üretmekten ziyade bir sermaye şirketine dönüşüyor hayatta kalabilmek ve ismini sürdürebilmek için küçük teknoloji şirketlerini milyonlarca dolar ödeyerek satın alıyordu.
Bugün hiçbir sermayesi olmayan İsrailli, Hintli teknoloji şirketleri kullandığımız uluslar arası görüntülü ve bedava konuşmaların mimarları olabiliyor.
Böyle bir ortamda toprak retoriğine bağlı politik duruşlar ne kadar manalıdır acaba?
Ya da ‘emperyalist güçler’ ve ‘dünyayı yöneten merkezler’ masalı dünyaya İpad’larının penceresinden bakan milyonlara daha ne kadar anlatılabilir?