Yetimleri Koruma ve Barındırma Derneği ile Ulus Özel Musevi Lisesi Mezunlar Kolu 25 Kasım Pazar günü 100 kişilik bir grupla günübirlik Bursa gezisi gerçekleştirdi.
Sabah gün doğmadan Avrupa yakasında buluşan grup daha sonra hep birlikte Asya yakasındaki diğer grupla buluşarak özel otobüslerle yola çıktı. E-5 ve Tem otoyollarını kullanarak Eskihisar-Topçular arabalı feribotuna binildi. Arabalı feribotta sabah kahvaltısı ve sıcak çaylar yudumlanırken, çocuklar da uçan martıları besledi. Feribot ile Yalova’ya geçildiğinde kahvaltı da bitmiş oldu. Yalova’dan Gemlik güzergahını takip edip eden otobüsler Bursa’ya varana kadar denizi seyrettiler. Üç saatlik yolculuktan sonra Bursa’ya varıldı. Bursa’da kendilerini Bursa Türk Musevi Cemaati Vakfı Başkanı Leon Elnekave karşıladı. Elnekave ‘14. yüzyılın sonlarında İspanya'dan sınır dışı edilen Yahudiler Osmanlı İmparatorluğuna kabul edilmiş ve Bursa'ya yerleştirilmiş. Ets Ahayim Sinagogu diğer adı ile Hayat Ağacı Sinagogu olarak da bilinen Sinagog, Osmanlı Döneminde ilk yapılan sinagogdur. Bursa fethini gerçekleştiren Orhan Bey zamanında bir ferman çıkartılarak Ets Ahayim Sinagogunun kurulmasına izin verilmiş. 16. yüzyıl başlarında II. Selim tarafından Geruş Sinagogu’nun inşa ettirmiş . Günümüzde bakımları yapılıp, ibadete açık tutulmaktadır.’ dedi. Daha sonra hep birlikte Arap Şükrü Sokağındaki Mayor Sinagogu ziyaret eldi. Leon Elnekave ‘ İspanya'nın Mallorca Adasından 15. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğunca kabul edilen ve Bursa'da yerleşen diğer Yahudiler için bu sinagog inşa edilmiş. Adanın adından esinlenerek Mayor adını almıştır.’dedi. Sinagogda amidanın bir kısmı ve şema okundu. Dualar sonrası Bursa Cemaati ile bahçede seuada (sabah kahvaltısı) yapıldı. Gezinin ikinci bölümünde Bursa Profesyonel turist rehberi Nihat Tınık ve Tansu Erçevik’in Rehberliğinde gezildi. İkinci bölümün ilk durağı Bursa'nın sembolü haline gelen ve Bursa’nın her yerinden görülebilen Yeşil Türbe oldu. Yıldırım Bayezid’in oğlu Sultan Mehmet Çelebi tarafından 1421 yılında yaptırılmış. Ancak türbeyi yapıldıktan 40 gün sonra da vefat etmiş. Rehberler türbede Çelebi Sultan Mehmet ile oğulları Şehzade Mustafa, Mahmut ve Yusuf ile kızları Selçuk Hatun, Sitti Hatun, Ayşe Hatun ve dadısı Daye Hatun’a ait olmak üzere toplam 8 sanduka bulunduğuna değindi. Türbenin içi, sandukalar, mihrap, duvarlar, cümle kapısı ile cephe kaplamaları da çiniden yapılmış olduğuna değindiler. ‘Kıbleye bakan mihrabı bir sanat eseridir.’ Geziye katılanlar Osmanlı mimarisinde tüm duvarlarının çini ile kaplı olması, turkuaz renkli İznik çiniciliğinin şaheser örneklerini hayranlıkla izlediler. |
İkinci durak kapalı namaz kılma alanı bakımından Türk Tarihinde yapılan en büyük camisi oldu. Çok kubbeli, alçak tavanlı, çok sayıdaki sütun yüzünden de daha ufak gibi hissedilse de en büyüğüdür 1402 tarihinde (Hicri 804) inşa edilen Bursa’nın da tarihi sembollerinden Ulu Cami oldu.
Rehber Nihat Tınık gezideki en güzel sorulardan birini gruba yöneltti; ‘Minberindeki sırları bilen var mı?’ ve ‘602 yıllık bir minber. Tarihi minber üzerinde güneş ve galaksi sistemleri var. Hem de gezegenlerin büyüklük oranları ve yörüngeleri gerçek oranlarla örtüşmüştür’ cevabını verdi. ‘Minberinin mihraba bakan yüz güneş sistemi, diğer yakasında ise Galaksi Sistemi yer aldığı tasvir edildiği ileri sürüldü.’ dedi. Minberin her iki yüzünde şaşırtıcı şekilde evrenin haritalarının adeta bir krokisi vardı. Motif dikkatlice incelendikçe minberin mihraba bakan yüzünde güneş sistemi olduğu görüldü. Geziye katılanlar Güneş Sisteminde 9 gezegeni ve güneşe göre konumlarının ve büyüklükleri gerçek ölçülerle örtüşür oranda olduğuna hem fikir oldular. Tınık ‘Anlaşılacağı üzere dünyanın yuvarlak olup olmadığının bile tartışıldığı bir devirde bir ahşap işçisi bile o dönemde bilinen tüm gezegenleri rastgele bir yıldız olarak değil, güneş sistemimizdeki birer gezegen olarak işlemiş’ dedi. Camilerde küçük tahta parçalarını geometrik bezemeler meydana getirecek biçimde yan yana yapıştırarak yapılması teknik ile künde kari işçiliğini görmüş oldular. Künde karide tahta ve çivi gibi materyaller kullanılmadan birbirine bağlanmakta. Künde kari sanat açısından eşsiz bir değere sahip olan minberin ilginç bir özelliği de 6666 adet abanoz ağacı parçasından oluşması idi. Tınık ‘ o dönemdeki İslam ve Türk âlimlerinin matematik ve gök bilimlerine yönelik ilminin oldukça ileri’ olduğunu söyledi. Külliyeler gezildikten sonra Bursa’da şehir turu yapıldı. Ardından Ankara istikametinde Yıldırım ilçesine doğru yola devam edildi. Uludağ'ın güney eteklerindeki kuruluşu yaklaşık 1300'lü yıllara denk gelen eski bir köy olan Cumalıkızık’a gidildi. Tarihi dokusunu çok iyi koruması sebebi ile bu köy katılımcıların çok ilgisini çekti. Cumalıkızık evleri, moloz taş, ağaç ve kerpiçten yapılmış iki katlı. Üst katlardaki pencereler kafesli veya cumbalı. Ana giriş kapılarındaki kulplar ve tokmaklar dövme demirden yapılma. Evler sarı, beyaz, mavi, mor renklere boyalı. Evlerin arasında kaldırımsız, taş döşeli, çok dar sokaklarda yürümek ne kadar zor olsa da herkes bu yürüyüşten çok zevk aldı. Köy halkının ev yapımı narenciye, ceviz, kestane reçellerinin tadına varamayanlar kavanoz kavanoz İstanbul’a taşıdılar. Rehberlerin ‘buranın gözlemeleri çok meşhurdur’ sözleri ‘gözlemeyi de tatmadan gitmiyelim’ düşüncesiyle herkesi gözlemecilere yönlendirdi. Cumalıkızık’ta hediyelik eşyalar ve reçel kavanozlarını çantalara yükledikten sonra Mudanya'ya doğru yola çıkıldı. Buranın küçük bir köyü olan Tirilye’ye (Zeytinbağı) akşam yemeği yemek üzere Mahmur Balık Restaurantında otobüslerden inildi. Çalgılı balıklı bir akşam yemeğinden sonra içilen yorgunluk kahvesi ile tekrar otobüslere binilip İstanbul’a dönüldü. Geziye katılanlar yeni günü birlik gezilerin yapılması için Yetimleri Koruma ve Barındırma Derneği Başkanı Aslan Loni Benzeray’dan söz aldılar. Benzeray ‘yorgunluğumuza değdi’ diyerek gezilerin yenilerini de düzenleyeceklerine söz verdi.
|