İş Sanat’ın 29 Ocak tarihindeki konuğu Kanada’nın yeni süperstarı İMA! Sadece sesiyle değil güzelliği ile de dikkat çeken sanatçı, birbirinden romantik aşk şarkılarını yorumladığı ‘Smile’dan sonra yeni albümü ‘A la Vida’yı Türkiye’deki ilk konserinde seslendirmek üzere gün sayıyor…
Ülkesi Kanada’dan sonra dünyadaki ününü 2007 yılında yayınladığı ve çeşitli dillerde seslendirdiği parçalarla altmış hafta Kanada’nın en çok satan albümler listesinde kalan ‘Smile’a borçlu olan İMA, son albümündeki şarkılarla hayatı ve aşkı kutluyor.
Ülkemizdeki ilk konseri öncesinde kariyeri, şarkıları, son albümü ve Türkiye hakkında konuştuk.
Kanadalı olmanıza rağmen şarkılarınız daha çok Akdeniz şarkıları havasında; Montreal kökleriniz ve anadiliniz Fransızca, sizi Akdeniz ezgilerine yakınlaştırmış olabilir mi?
Anadilim beni diğer Akdeniz ülkelerinin şarkılarına yakınlaştırmış olabilir ama çocukken de yaşıtlarım pop dinlerken ben eski şarkıları, özellikle de Akdeniz şarkıları dinlerdim. Her zaman büyük bir Edith Piaf hayranı oldum. Aslında bir şarkıyı sevmek için dilini bilmek gerektiğini düşünmüyorum; beni yüreğimden yakalayan bir parçanın dilini sonradan öğrendiğim de oldu.
Albümlerinizde Akdeniz şarkıları dışında, Latin, folk ve pop rock da seslendiriyorsunuz; müziğinizi bize nasıl anlatırsınız?
Şarkılarımı uluslararası bir dil olan kalp dili ile söylüyorum. Öyküsünü sevdiğim, hikâyesi yüreğime dokunan parçalar seslendiriyorum. Bir noktadan sonra gittiğim ülkelerin, tanıştığım insanların bende hikâyeleri oluşuyor, tıpkı İtalya gibi… Müziklerimde birçok tarzı bir araya getirsem de müziğimin özünde kalp ve aşk var!
Kanada’nın müzik dünyasına armağan ettiği Alanis Morissette gibi birçok yıldız var; bu starlar arasında sizi en çok kimler etkiledi?
Celine Dion’dan çok etkilenerek büyüdüm diyebilirim, ama daha önce söylediğim gibi Latin müziği hayatımda hep vardı. Edith Piaf, Dalida gibi isimleri çok dinlerdim. Alanis Morissette de harika bir şarkı yazarı ve şarkıcı.
Dalida’nın efsanevi şarkısı ‘Le Temps Des Fleurs’ü yeniden yorumladınız. Bu arada görüntünüzle de ünlü şarkıcıyı andırıyorsunuz; bir kadın olarak kendinizi ona yakın hissediyor musunuz?
Benim de kalbimi kıran aşklarım oldu, ancak Dalida’nın yaşam öyküsü ve intiharı elbette ki çok acıklı. Açıkçası aşk konusunda bir drama kraliçesi olmaya meyilliyim ama sevmeme rağmen hüzünlü aşk şarkılarından çok neşe veren şarkılar söylüyorum ve hayatın mümkün olduğu kadar tadını çıkarıyorum.
Geçen yaz İstanbul’da Sultanahmet’ten Kapalıçarşı’ya, Boğaz’dan Taksim’e birçok yeri gezdiğinizi biliyorum. Türkiye ile ilgili en çok neleri sevdiniz?
İlk geldiğim andan itibaren çevremdeki herkesin Türkiye ile ilgili bir şeyler öğretmeye çalışması beni çok etkiledi; ülkenize çok sahip çıkıyorsunuz ve onu ne kadar severek anlatıyorsunuz. Kanada’da insanlar vatanlarından maalesef sadece şikâyet ediyorlar.
Türkiye’deki sevenleriniz için sürprizleriniz olacak mı?
‘A La Vida’ tam da bir yaz dönemi albümü, hareketli şarkılarla dolu! Daha hüzünlü ve romantik şarkılarımın olduğu ‘Smile’lı da Pasion Turca ekibiyle yayınlıyoruz. 29 Ocak’ta, İş Sanat’ta vereceğim konseri heyecanla bekliyorum. Bu, Türkiye’deki ilk konserim olacak ve şimdiden ülkenizde doğacak yeni hikâyelerim için çok mutluyum.