Amerika’nın hatta dünyanın en önemli Yahudi cemaatlerinden biri olan New York Yahudileri son yıllarda hem sosyolojik hem de demografik açıdan önemli değişiklikler yaşıyor
Yirmi üç kişilik ilk Yahudi yerleşimci grubu 1654’te New Amsterdam’a vardığından beri, New York şehri Kuzey Amerika’daki Yahudi hayatının ekonomik, kültürel, dini ve de demografik merkezi oldu. New York’un Yahudi nüfusu 1920’de 1,6 milyona ulaştı – şehirde ikamet eden nüfusun yaklaşık yüzde 30’u – ve artmaya devam etti. 1950 yılına gelindiğinde şehrin beş ilçesi ve Nassau, Suffolk ve Westchester adlı üç banliyösü 2,5 milyondan fazla Yahudi’ye ev sahipliği yapıyordu, bu rakam Amerika’da yaşayan Yahudilerin yarısıydı ve dünya çapındaki diğer herhangi bir metropol bölgesinde yaşayan Yahudi nüfusundan daha fazlaydı.
Ancak, 1950’den 1970’e kadar Amerika’nın Yahudi nüfusunun artış hızı yavaşladı, sonra da durdu; New York ve banliyölerinde yaşayan Yahudilerin sayısı istikrarlı bir şekilde azaldı. 1970 yılına gelindiğinde New York şehri Yahudi nüfusunun yüzde 43’ünü kaybetmişti. Bir çoğu çevre banliyölere taşınmış olduğu halde, bütün metropol bölgesinin nüfusu da. 1,775 milyona düşmüştü. Takip eden otuz yıl boyunca Yahudi nüfusu 1,4 milyona kadar düştü – Amerika’da yaşayan tüm Yahudilerin yüzde 30’unu oluşturuyor olsalar da, bu oldukça önemli bir düşüştü.
Nüfusun azalış eğilimi ve gittikçe artan dinler arası evlenme oranları yalnız New York’ta değil, tüm Amerika’daki Yahudi hayatının geleceği hakkında çeşitli endişeler yarattı: Eğer Yahudi cemaati New York’ta gelişemiyorsa, başka bir yerde gelişme şansı ne olabilirdi ki?
HEM UMUTLU HEM DE ENDİŞELİ
New York’un Yahudi nüfusu üzerine New York UJA Federasyonu tarafından hazırlanan yeni bir rapor (New York Yahudi Cemaati İncelemesi; 2011 Kapsamlı Rapor Jewish Community Study of New York: 2011 Comprehensive Report) hem umut verecek hem de yeni endişeler yaratacak gerçekleri ortaya koyuyor. Rapor, New York Yahudi nüfusunun 2002’den beri artmakta olduğunu gösteriyor. Ayrıca, bu artışın büyük bir oranın son derece dindar olan gruplarda gerçekleştiğini de ortaya koyuyor. Aynı zamanda, Yahudi nüfusunun geniş ve gittikçe artan bir bölümü ise UJA Federasyonu için son derece önemli bir konu olan Yahudi kuruluşlara para yardımı yapmak gibi Yahudi hayatının çeşitli yönlerine daha az katılma eğiliminde. Kısaca, eğer sayılarla ölçülürse, New York şehri ve çevresindeki Yahudi cemaati yıllardır olduğundan daha sağlıklı görünüyor; ama Yahudi ilkelerine ve uygulamalarına olan bağlılık ile ölçüldüğünde, cemaat gittikçe artan bir şekilde bölünüyor.
UJA Federasyonunun 1991’den beri yayınlamakta olduğu raporların üçüncüsü olan bu rapor, kurumun hizmet verdiği sekiz banliyö bölgesinde yaşayan Yahudi cemaatini doğru olarak temsil edecek hanelerin seçilmesini sağlayan karmaşık bir süreç sonucunda belirlenen 6000 aileyle yapılan telefon görüşmelerine dayanıyor. (New York, Connecticut ve New Jersey gibi New York metropol bölgesinin birer parçası sayılabilecek ancak kendi Yahudi federasyonları olan merkezlerin çalışmaya dahil edilmemiş olması raporun zayıf bir noktası.) Araştırmacılar raporun mümkün olduğu kadar kapsamlı olabilmesi için Yahudi bir ailenin tanımını cömert bir şekilde “kendisini Yahudi olarak gören on sekiz veya daha üzeri yaşta en az bir yetişkin” bulunan aileler olarak genişlettiler.
Bu standarda göre, 2011 yılında New York Şehri, Long Island ve Westchester bölgelerinde 1,54 milyon Yahudi’yi kapsayan 694.000 aile yaşıyordu – rapor 2002 yılında yapılan bir önceki araştırmaya göre yüzde dokuzluk bir nüfus artışı ve ayrıca Brooklyn ile Bronx’ta daha yüksek bir büyüme hızı gösteriyordu. Bu bölgelerdeki hanelerin yüzde on altısı, toplam Yahudi nüfusun yüzde on üçünün, Yahudi olduğu ortaya çıktı. Brooklyn’de ikamet edenlerin yaklaşık yüzde 25’i Yahudi’ydi.
YENİ YÜZYILDA NÜFUS ARTIŞI
20. yüzyılın ilk yarısında, New York’un Yahudi nüfusunun artışının nedeni çoğunlukla göçlerdi. 21. yüzyılı ilk on yılındaki durum ise böyle değil, rapor nüfus artışını sağlayan diğer üç etken ortaya çıkardı.
Birinci etken Ortodoks ailelerin genişlemesi ve sayıca artmalarıydı. 2002’de UJA Federasyonu hem modern Ortodoks hem de Haredim olarak adlandırılan çeşitli grupları barındıran Ortodoks hanelerin nüfusunu 378.000 Yahudi olarak saptamıştı. 2011 yılında ise Ortodoks nüfus 493.000’e yükselmişti – ve çocuk doğurabilecek yaştaki Ortodoks Yahudi kadınlar Ortodoks olmayan dindaşlarına göre çok daha fazla çocuk doğurdukları için, Ortodoks nüfusun hızla büyümeye devam etmesi bekleniyordu. Rapor, Haredim nüfusunun artışını ‘patlamaya hazır’ olarak nitelendiriyordu; Modern Ortodoks kesiminin de aşağı kalır tarafı yoktu. Buna karşın, Ortodoks olmayan aileler ‘negatif nüfus artışı’ dönemine girmişlerdi. Bu kesimdeki çocukların sayısı onları dünyaya getiren ebeveynlerin sayısından çok daha azdı.
New York Yahudi nüfusunun büyüme hızını arttıran ikinci etken ise yaşama süresinin uzamasıydı. 2002’de 288.000 Yahudi’nin 65 yaş üzerinde olduğu belirlenmişti. Yeni raporda bu sayı 50.000 kişi daha fazlaydı. Yaşlıların çoğu 1990’larda New York’a yetişkin dönemlerinde göç etmiş olan Rusça konuşan Yahudilerdi. Diğerleri ise eski yaşlılardan daha uzun süre yaşamakta olan eski şehir sakinleriydi. Buna ilâve olarak, 2011’de New York Yahudi nüfusunun yüzde on beşini oluşturan geniş bir ‘baby boomer’ grubu (II. Dünya Savaşı sonrasında askerlerin eve dönüşleriyle birlikte hızla artan bir doğum oranı yaşanan 1945 – 1960 arasında doğanlar) şimdi 55 – 64 yaşları arasında. Yaşam süresinin uzamasıyla birlikte, yaşlı grubun gelecekte New York Yahudi cemaatinin daha büyük bir yüzdesini oluşturacağı beklenmelidir.
Çalışmanın ortaya çıkardığı son etken, kendilerini ‘herhangi bir mezhebe bağlı olmayan’ veya ‘gelenekleri uygulamayan’ Yahudiler olarak adlandıran kişilerin sayısındaki dikkate değer artıştı. Bu gruptaki insanların sayısı 2002’de 269.000 idi ve Yahudi nüfusunun yüzde on dokuzunu oluşturuyorlardı; dokuz yıl sonra sayıları 369.000 olmuştu ve New York şehri ve diğer üç banliyö bölgesinde yaşayan Yahudilerin dörtte birinden fazlasını oluşturuyorlardı. Buna ilâve olarak, bu kişilerin sayısındaki artış kendilerini Muhafazakârlar (Conservatives), Reformist veya Yeni Oluşumcular (Reconstructionists) olarak görenlerin sayısındaki 75.000 kişilik düşüşten çok daha fazlaydı. Bu kesimlerin dine bağlılıklarındaki eksiklik için verdikleri nedenler çeşitliydi; ancak rapor bu kişilerin birçoğunun dinler arası evlilik yapanlardan veya Yahudi olmayanlarla yakın ilişkileri bulunan ailelerden ve bu ailelerin çocuklarından oluştuğunun ipuçlarını veriyor.
Kendilerini Yahudi olarak tanımlıyor olmalarına rağmen, ‘herhangi bir mezhebe bağlı olmayan’ bu kişilerin Yahudi yaşamına katılımlarını sınırlamış olmaları şaşırtıcı değil. Herhangi bir cemaate bağlı olma veya büyük bayramlar dışında dini törenlere katılma istekleri daha az. Yarısından fazlası Yahudi olmayı hayatlarının önemli bir parçası olarak görse de, pek azı Yahudi eğitimi programlarına katılıyor, Yahudi bir kuruma üye oluyor veya Yahudi cemaati ile kendi aralarında güçlü bir bağ olduğunu hissediyor. ‘Herhangi bir mezhebe bağlı olmayan’ Yahudiler için dinin dışa vurumu yalnız başına veya yakın arkadaşlarla birlikte gerçekleştirilen, müzelere ve kültürel faaliyetlere gitmek veya İsrail dahil olmak Yahudilikle ilgili konuları düzenli olarak tartışmak gibi faaliyetler anlamına geliyor.
YAŞLILARLA GENÇLERİN FARKLARI
Buna karşın, Ortodoks ve yaşlı kesim Yahudi cemaatiyle son derece ilgili. Ortodoksların yüzde 90’ı Yahudi bir kuruma üye; üye olmayanların büyük bir çoğunluğu da sıklıkla Şabat yemekleri yediklerini ve ‘en yakın arkadaşlarının’ Yahudi olduklarını belirtiyor. Daha da şaşırtıcı olarak, hangi mezhebe bağlı olurlarsa olsunlar, yaşlılar Yahudi hayatının faal üyeleriler. Ortodoks olanlar bu grubun dışında tutulsa bile, genç kesime oranla yaşlılar Yahudi kimliklerine daha bağlılar ve Yahudi faaliyetlerine katılmaya veya Yahudi kurumlara bağış yapmaya daha eğimliler. Bu sonuç, Amerika’ya geldikten sonra asla özel bir mezhebe yakınlık göstermemiş ancak Yahudi olarak kültürel ve etnik kimliklerine olan güçlü bağlılıklarını korumuş olan Rusça konuşan hanelerdeki yaşlılar için de geçerli.
Ortodokslar ve yaşlılar başka bir özelliği daha paylaşıyorlar: Her iki grup da ihtiyaçlı. Yahudilerin ekonomik olarak başarılı oldukları yaygın bir kanı olmasına rağmen, UJA Federasyonu çalışmasındaki en şaşırtıcı bulgu herhalde New York bölgesi Yahudi cemaatinin beşte birinin veya 361.000 kişinin yoksul olduğu – bu çalışmada yoksulluk, New York’un pahallı yaşam standartları göz önüne alınarak, federal yoksulluk sınırından yüzde 150 oranında daha az gelir sahibi olmak olarak tanımlanmış. Yahudi hanelerin yüzde on beşi gıda karneleri (günümüzde Tamamlayıcı Besin Desteği olarak adlandırılıyor) veya sağlık yardımı gibi bir tür sosyal yardım alıyor.
Ortodoks ve yaşlı Yahudi sayısı toplan Yahudi nüfusuna kıyasla daha hızlı bir oranda arttığı için, New York Yahudi cemaatindeki yoksulluk oranı geçtiğimiz on yıl içinde belirgin bir şekilde arttı. Rapora göre Modern Ortodoks kesimin mali durumu iyi olmasına rağmen, 2011’de Hasidik hanelerdeki yoksulluk oranı yüzde 43. Bu oran bir ölçüde iş, eğitim ve ailedeki kişi sayısı gibi konularda dini esinlenmeler sonucu alınan kararları yansıtıyor. Ayrıca, yaşlı kesim arasındaki yoksulluk 2002’deki yüzde 35’lik orandan yüzde 24’e düşmüş olmasına rağmen, yoksul olan yaşlıların - raporun sonuçlarına göre özellikle Rusça konuşanlar arasındaki ‘esasen sefil’ durumda olanların - sayısı oldukça yüksek olmaya devam ediyor. Diğer bir deyişle, iyi haber New York’un Yahudi nüfusunun, özellikle de Judaik kimliklerini ciddiye alanların sayısının yeniden artıyor olması. Kötü haber ise bu nüfusun gittikçe daha çok ihtiyaçlı olmaya başlaması – ve mali olarak iyi durumda olmalarına rağmen Yahudi hayatına gittikçe daha az katılan ve cemaatin en az varlığa sahip üyelerine yardım edebilmek için hayati öneme sahip kurumlar da dahil olmak üzere Yahudi kurumlardan çok Yahudi olmayan kurumlara para bağışı yapmaya eğilimli olan kişileri de içermesi.
GELECEKTE NELER BEKLİYOR?
Sonuç olarak, UJA Federasyonunun raporu Yahudi nüfusundaki azalışın tersine dönmesini kutlama nedeni olmaktan çok birçok endişeye neden oluyor. Rapor ihtiyaçlı kişilere daha çok yardım sağlamak için çeşitli yollar önerirken – örneğin sinagogların yaptığı sosyal yardımları ve Yahudi eğitim programlarını yeniden canlandırmak veya Yahudi kurumlarını desteklemek için etkili olgular yaratmak gibi – ortaya çıkan temel sonuç oldukça karamsar: ‘Tüm ihtiyaçlar ölçüsü’, ‘ABD’deki en büyük Yahudi cemaatinin bile kaynaklarını’ aşabilir. Ve diğer Yahudiler yardım etmezlerse, hükümetten de ek yardım gelmesi pek olasılık dahilinde olmadığına göre, kimin yardım edeceği belirsiz.
Yine de, rapora daha iyimser bir bakış açısıyla bakmak da mümkün. Şu andaki yaşlı kesime göre daha iyi tıbbi bakım olanaklarına ve ekonomik duruma sahip olan ‘baby boomer’ kesiminin yaşlanması, zaman içinde Yahudi yaşlılar arasındaki ihtiyaçlılık durumunu azaltabilir. Haredim kesimine gelince, federal yoksulluk sınırı gibi ulusal ekonomik önlemlerin özgün bir şekilde aşırı dindar bir hayat tarzı süren bu gruptaki ihtiyaçları gerçek olarak yansıtıp yansıtamayacağı şüphelidir. Her şeye rağmen, dil konusunu bir tarafa bırakın, Haredim kesimi farklı inançları ve gelenekleri olan ve New York’a gelen ilk yoksul grup değil. Kendinden olanlara yardım çabaları (Yahudilere yönelik hayırseverlik Ortodoks kesim arasında hâlâ önemli) ve Yahudi cemaatinin daha yüksek bir düzeye doğru hareketliliği destekleyen diğer üyelerinin de yardım elini uzatmaları geçmişte benzer ihtiyaçlı grupların varlık sahibi olmalarını sağlamıştı. Günümüzün ekonomik şartları değişmiş ve devlet desteğiyle yaşamak daha çekici olsa da, Haredim kesimin üst düzeye ulaşmak için aynı yolu izleyemeyeceklerini öneren bir bulgu yok.
Anahtar etken, köklü Yahudi kurumların gösterdikleri çabaları, New York Şehri’ndeki en hızlı büyüme oranına sahip ihtiyaçlı Yahudi nüfusun ihtiyaçlarına cevap verebilmek için ne ölçüde uyarlayacakları olabilir. Eğer en son UJA Federasyonu raporu son elli yıldaki nüfus azalışının sona erdiğini açığa çıkarıyorsa, aynı zamanda şehrin Yahudi hayatının yeniden serpilmesi için yapacak ne kadar çok iş olduğunu da gösteriyor.
DERLEYEN: ÇELA SARANGA
Kaynak: Leslie Lenkowsky – Jewish Ideas Daily.com - 5 Temmuz 2012- Indiana Üniversitesinde profesör olan Leslie Lenkowsky halka ilişkiler ve sosyal yardım konularında uzman